34. kez düzenlenen ve queer filmlere verilen Teddy Ödülleri sahiplerini buldu

Teddy Ödülleri, 1987 yılında Berlin Uluslararası Film Festivali’nde queer filmlerin gösterildiği Panaroma bölümü içerisinden çıktı. En İyi Queer Film ve İzleyici kategorisinde ilk kez Pedro Almodovar’ın aldığı ödül, bu yıl festival kapsamında düzenlenen ödül töreninde İranlı yönetmen Faraz Shariat’ın yönettiği Futur Drei’ye verildi.

Faraz Shariat

Adını Berlinale’in Altın Ayı Ödül Töreni’ne atıfla alan Teddy (Oyuncak Ayı) Ödülleri’nde, En İyi Queer Filmin yanı sıra En İyi Belgesel/Deneme Film, Jüri Özel Ödülü, Aktivist Ödülü, Kısa Film ve İzleyici ödülleri kategorileri de bulunuyor. Futur Drei filminin bu anlamda bağımsız jüri tarafından seçilmekle birlikte Almanya merkezli web sitesi Queer.de kullanıcıları tarafından yapılan oylamayla da En İyi Queer Film seçildiğini söyleyebiliriz.

En İyi Belgesel/Deneme dalında ödül Fransa yapımı Si C’était de l’amour’a, En İyi Kısa Film dalındaki ödül ise Agustina Comedi’nin yönetmenliğinde çekilen Playback. Ensayo de una despedida filmine verildi. Jüri Özel Ödülü Malezyalı yönetmen Tsai Ming-Liang yönetmenliğindeki Rizi filmine; Aktivist Ödülü ise Olga Baranova, Maxim Lapunov ve David Isteev’e verildi.

Teddy Ödülleri’nin anlamı ve değeri büyük. 34 yıldır devam eden süreçte queer temasını içererek toplumda hoşgörü, dayanışma ve eşitliğe katkıda bulunmayı amaçlayan Teddy Ödülü blogunda da ifade edildiği gibi siyasi bir önem ve sorumluluk da taşıyor: “Teddy Ödülü yalnızca kültürel öneme sahip bir ödül değildir. Eşcinseller hâlâ dünyanın bazı yerlerinde ölüm cezasıyla tehdit edilmektedir. Berlin gibi yerlerde bile homofobinin sürdüğünü görüyorsak, Teddy Ödüllerinin ayrıca siyasi bir önem ve sorumluluk taşıdığından da bahsedebiliriz.”

Aktivist Ödülünde bu sorumluluğun somut ifadesini görebilmekteyiz. Bu yıl ödül alan Çeçenyalı aktivistler Olga Baranova, Maxim Lapunov ve David Isteev, homofobik şiddet ve baskı ortamında değişim mücadelesi vermiş isimler. Onların bu mücadelesi ve Çeçenya’daki LGBTİ+’lara karşı oluşturulmuş siyasal ve sosyal baskı da David France’ın yönetmenliğinde çekilen Welcome to Chechenya belgeselinde belgelenmekte. Hayatta kalma mücadelesinde korkunun ve umudun ne denli güçlü duygular olduğunu gösteren belgesel, çok net bir şekilde “içeriden” bir bakış açısıyla yaşananları ortaya koyuyor.

Yazı: Işıl Saykan