68. Cannes Film Festivali yarışma filmlerinin kötüden iyiye sıralı karnesi
Bu yıl 13-24 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşen ve yaklaşık iki haftadır o filmden bu filme, o kuyruktan bu kuyruğa, o törenden bu toplantıya koşturan festival bugün itibari ile noktalanıyor. Tüm yarışma filmlerini görmeyi başarmış biri olarak da genel bir sıralama ile kendi değerlendirmemi yapmak istiyorum. İşte önümüzdeki bir yıl boyunca muhattap olacağımız 19 yarışma filminin değerlendirmesi:
19.MARGUERITE & JULIEN
Valerie Donzelli
10 üzerinden: 3,5
Genç oyuncu-yönetmen Donzelli’den şok edici, dil altı istetici, kör edici fenalıkta bir film. Ele aldığı meseleye şımarıkça yaklaşımı ve tüm filmin darmadağınlığı tek bir soruyu akla getiriyor: “Bu filmin yarışmada işi ne?!”
18.THE SEA OF TREES
Gus Van Sant
10 üzerinden: 3,5
Koskoca Gus Van Sant’tan yeni mezun bir öğrenci ilk filmi hevesinde şey izlemek yetmezmiş gibi, aşırı sığ senaryosunun içerisinde debelenme sürecini atlatabilecek bir rejinin olmaması da büyük üzücü. Son 15 dakika o kadar kötü ki, histerik kahkahalar kaçınılmaz.
17.VALLEY OF LOVE
Guillaume Nicloux
10 üzerinden: 3,5
Bir yarışmada ne işi olduğunu daha anlayamadığım, başroldeki iki Fransız usta Huppet ve Depardieu’yu tek kelimeyle harcamış bir film! İlk 5 ve son 10 dakikasını alıp kalan 75 dakikasını atsan zımba gibi film olurmuş ama maalesef olmadı.
16.CHRONIC
Michel Franco
10 üzerinden: 4
Ömür törpüsü sıfatını her şeyiyle hak eden, ele aldığı yorucu konuyu sıkıntıdan patlatan, ağır ve uzun geniş açı, kapı ağzı planlarla daha da çekilmez bir hale getiren ve başroldeki Tim Roth’un varlığını saymazsak neredeyse hiçbir numarası olmayan (final numarası dahil) fena bir geri adım.
15.MON ROI
Maiwenn
10 üzerinden: 4,5
Yarışmadaki bir diğer kadın yönetmenden bir hayalkırıklığı daha… Tam bir “boyun posun devrilsin herif!” filmi olması bir yana, yine de seksizme kapı aralayan, ne dediği belli olmayan bir film. Rejisindeki umut vaat eden bazı fikirler ve zahmetli ama tutarlı oyunculukları dışında bir numarası yok.
14.OUR LITTE SISTER
(Umimachi Diary)
Hirokazu Kore-eda
10 üzerinden: 5
Bir önceki filmi “Like Father, Like Son”da olduğu gibi yine ağdalı bir Türk dizisini andıran Kore-eda sinemasında değişen pek bir şey yok. Değişmeyene de bayılmıyoruz… 10 dakikalık dertten 128 dakika süzmeye çalışmak ise her şeyden önce ayıp!
13.DHEEPAN
Jacques Audiard
10 üzerinden: 5,5
Kimse “Sen Audiard’sın, büyük düşün!” dememiş ve herkes bu son derece sıradan film fikrini goygoylamış olacak ki Audiard, çektiğinden pişman görünmüyor. Nerede birkaç yıl öncesinin A Prophet’i, nerede yer yer Küçük Emrah filmlerine bağlayan bu göçmen hikayesi.
12.MOUNTAINS MAY DEPART
(Shan he gu ren)
Jia Zhang-ke
10 üzerinden: 5,5
Bu yıl Uzakdoğulu yönetmenler odaksız melodram çekmek konusunda gizli bir anlaşma yapmış gibi. Jia Zhang-ke’nin üç farklı ekran formatında üç bölümden oluşan filmi, özellikle son bölümde epey zayıflıyor. Yine de final sahnesiyle ağızlara bir parmak bal çalmayı da bilmiş.
11.MY MOTHER
(Mia Madre)
Nanni Moretti
10 üzerinden: 5,5
La stanza del figlio’dan bu yana dişe dokunur filmine hasret kaldığımız Nanni Moretti, dram ve komedi sahnelerini peş peşe dizme konusunda bu kadar inatçı olmasaymış keşke. Bir noktadan sonra iş Babam ve Oğlum’a dönüyor ve seyirci ağlarken gülmek, gülerken ağlamak isterken ikisini de başaramıyor.
10. SICARIO
Denis Villeneuve
10 üzerinden: 6
Anaakım bir aksiyon bombası olan bu Denis Villeneuve imzalı reji gösterisinin yarışmada olmasının tek nedeni de yine Villeneuve’nün kendisi. Zira iki satin nasıl akıp gittiğini anlamayıp, üstüne bir de Emily Blunt’tan Oscar’lık bir performans izliyoruz.
9.TALE OF TALES
(Il Racconto dei racconti)
Matteo Garrone
10 üzerinden: 6
Matteo Garrone’den adeta 10 katlı masal pastası şeklinde tarif edilebilecek film, Garrone’nin bir tık gösteriş çabasına kurban gidiyor sanki. Böyle bir işin altından kalkabileceğini kanıtlamak istemiş ama biraz eski moda kaldığını söylemek zorundayım.
8.THE MEASURE OF A MAN
(La loi du marche)
Stephane Brize
10 üzerinden: 6
Dardenne’lerin geçtiğimiz yılki Two Days, One Night‘ının erkek başrolle değiştirilip, azıcık da Ken Loach sosuna batırılmasıyla ortaya çıkan film, tam bir seyirci dostu seyirlik. Yeni ya da ilginç hiçbir şey yok ama başrolde Vincent London pek nefis!
7.MACBETH
Justin Kurzel
10 üzerinden: 6,5
Neresinden bakarsan bak riskli duran bu projeye, seyirci alışkanlıkları açısından da epey riskli bir üslupla girişmek her babayiğidin harcı olmasa gerek. Nihayetinde sinema tarihinin en karanlık Shakespeare uyarlamalarından biriyle karşı karşıyayız ancak kimilerine göre bir bölüm Game of Thrones çakmak, daha iyi bir alternatif.

6.LOUDER THAN BOMBS
Joachim Trier
10 üzerinden: 7
Reprise ve Oslo, 31 August. ile sinemasına hayran etmiş Trier’den, önceki iki filmindeki muazzamlığı tutturamasa da yine çok çok iyi kimi anlara sahip, acılı bir film daha… Filmin içindeki mektup sahnesine dikkat ve son zamanların en akılcı kurgucularından biri bu filmde!
5.THE ASSASSIN
(Nie Yinniang)
Hou Hsaio-Hsien
10 üzerinden: 7,5
Festival boyunca İngilizce ve Fransızca’dan başka dil görmemiş yarışma izleyicisine tokat gibi kültür şoku niteliğindeki film, wuxia’nın beyazperdedeki en nadide örneklerinden biri. Kültürel referanslar ve göndermelerle kafanız karışsa da kendinizi tamamen teslim ettiğinizde Hsaio-Hsien Hou’nun muazzam atmosferi size ele geçiriyor.
4. YOUTH
Paolo Sorrentino
10 üzerinden: 7,5
Sorrentino’nun La grande bellezza’da kaldığı yerden devam ettiği ve yine yaş almak, büyümek, geride bırakmaya dair muazzam bir gösteriye giriştiği filmi, kimilerine yavan gelse de yarışmadaki en incelikli filmlerden biriyle karşı karşıyayız. Sorrentino’nun film boyunca nedensizce yaptığı, gösterdiği, söylediği neredeyse hiçbir şey yok ve dikkatli seyirciler de bol bol ödüllendiriliyor, harika!
3.CAROL
Todd Haynes
10 üzerinden: 8
Todd Haynes’in Far From Heaven’daki Douglas Sirkvari dünyasına, ufak bir televizyon arasından (Mildred Pierce) sonra geri döndüğü bu pek nefis aşk hikayesi, bir minik formül koksa da, başroldeki Cate Blanchett ve Rooney Mara’nın muazzam performanslarıyla her türlü duman kolayca dağılıyor. Teknik anlamda da herkesin işini muazzam yaptığı bir film Carol!
2.THE LOBSTER
Yorgos Lanthimos
10 üzerinden: 8
Festivalin en zeki ve eğlenceli filmlerinin belki de başında gelen The Lobster, Lanthimos’un Dogtooth’la başladığı, kendine has dünyalar kurma yolculuğundaki bu ilk İngilizce filmi, aynı coşku ve minimum tavizle yoluna devam ediyor. Colin Farrell’ın da bu film sayesinde işinin oyunculuk yapmak olduğunu anlamış olduk ve film boyunca sayısız kahkaha attık!
1. SON OF SAUL
(Saul Fia)
Laszlo Nemes
10 üzerinden: 9
Bu yılki yarışmanın tek ilk filmi olmasına rağmen, festivaldeki diğer tüm filmlerden bir gömlek üstte duran Son of Saul, daha önce binlerce kez izlediğimiz, dinlediğimiz bir soykırım hikayesinden, odaklandığı hikaye ve karakterle öyle müthiş bir yere götürüyor ki izleyicisini, tüm bir seyir işi gerçek bir hazineye dönüşüyor. Kalpleri lime lime eden filmin, antolojik bir de finali var. En büyük emek ise görüntü yönetmeni ve başrolde… Yarışmanın en iyisi!
Diğer bölümlerden görebildiklerim ise şöyle:
YARIŞMA DIŞI
(OUT OF COMPETITION)
* The Little Prince // 10 üzerinden 7
* Ice and the Sky // 10 üzerinden 7
* Standing Tall // 10 üzerinden 6
* Office // 10 üzerinden 5
* Love // 10 üzerinden 3,5
BELİRLİ BİR BAKIŞ
(UN CERTAIN REGARD)
* Rams // 10 üzerinden 7
* The Other Side // 10 üzerinden 7
* One Floor Below // 10 üzerinden 5,5
YÖNETMENLERİN 14 GÜNÜ
(QUINZAINE DES REALISATEURS)
* My Golden Years // 10 üzerinden 6
* Green Room // 10 üzerinden 6
* In the Shadow of Women // 10 üzerinden 6
* Mustang // 10 üzerinden 3,5
ELEŞTİRMENLERİN HAFTASI
(SEMAINE DE LA CRITIQUE)
* Les Anarchists // 10 üzerinden 5
MARKET FİLMLERİ
(MARCHE DU FILM)
* Tangerine // 10 üzerinden 7
* Nasty Baby // 10 üzerinden 6
* The Corpse of Anna Fritz // 10 üzerinden 5