88. Oscar Ödül Töreni öncesi, unutulmaz performanslarıyla "En İyi Erkek Oyuncu" adayları
Chris Rock’ın sunuculuğunu üstleneceği 88. Oscar Ödül Töreni’ne çok az kaldı. Bu vesileyle “En İyi Erkek Oyuncu” adayları Bryan Cranston, Matt Damon, Leonardo DiCaprio, Michael Fassbender ve Eddie Redmayne’in unutulmaz performanslarını masaya yatırıyoruz.
Yazı: Zeynep Naz İnansal, İllüstrasyon: Merve Atılgan
Bryan Cranston
Dr. Tim Whatley / Seinfeld
Bryan Cranston milyonları kendine hayran bırakmadan önce, Seinfeld’in en unutulmaz karakterlerinden Tim Whatley’e hayat vermişti. Yıldızların dişçisi Whatley yalnızca beş bölümde karşımıza çıkmış olsa da, rahatsız edicilik konusunda kitap yazabilecek bir karakter. Sadece Yahudi fıkraları anlatabilmek için dinini değiştirmesi, kendisine verilen hediyeleri başkalarına hediye etmesi—bu durumla ilgili bir terim yaratılmasına da sebep oldu—ve tabii ki mesleğini sevmediği insanlara işkence yapmak için kullanması bunlardan bazıları.
Hal / Malcolm in the Middle
Malcolm in the Middle, televizyonun gördüğü en garip ailelerden birinin hayatla ve çocuklarından birinin dahi olmasıyla başa çıkmasını anlatıyor. Cranston’ın karakteri Hal, aşırı kontrolcü karısı, sürekli başlarını belaya sokan oğulları ve ekonomik sıkıntılar arasında çaresiz kalmış, nevrotik bir baba. Tüm sıkıntılarına rağmen kendine minik hedefler koyan, paten tutkusuna mutlaka zaman ayıran ve ne olursa olsun karısına deliler gibi aşık Hal, Cranston’ın usta bir komedyen olduğunun kanıtı.
Walter White / Breaking Bad
Akciğer kanseri olduğunu öğrendikten sonra, eski öğrencilerinden biriyle metamfetamin üretip satmaya başlayan Walter White, Cranston’ın şimdiye dek en çok ses getiren rolü. Sonraki bölümlerde giderek karanlık tarafıyla yüzleşen ve kendine bir alter ego yaratan White, eline geçen güçle sarhoş oluyor. Cranston’ın performansı bu karakteri insani ve bağ kurulabilir kılmayı başarıyor.
Matt Damon
Will Hunting / Good Will Hunting
Damon’ın kadim dostu Ben Affleck’le yazdığı Good Will Hunting, iki aktörü de tanımamızı sağlayan film oldu. Dahi olduğu kadar öfkeli ergen Will Hunting karakteri, aktörün kariyerinin en sakin ve başarılı performanslarından. Bu rolün kendisine ilk Oscar adaylığını getirdiğini de ekleyelim.
Tom Ripley / The Talented Mr Ripley
Filmografisine bakıldığında, Matt Damon’ın çoğu zaman olmadığı biri gibi davranmak zorunda kalan karakterleri canlandırdığı görülüyor. Bu yüzden de filmin ilk sahnesinden itibaren tanımadığı biri gibi davranan Tom Ripley, Damon için biçilmiş kaftan. Film, bir insanın öz benliğinden kaçmak için ne kadar ileri gidebileceğini gösteren bir psikolojik gerilim. Damon’ın performansı bukalemun misali karakter değiştiren Ripley’in bir sosyopat olduğunu yavaş yavaş anlamamızı ve kendisine engelleyemediğimiz bir sempati duymamızı sağlıyor.
Jason Bourne / The Bourne Identity
The Bourne Identity, daha öncesinde kahraman rollerinde görmeye alışık olmadığımız Damon’ın kahramanlığını kanıtladığı film. Jason Bourne, amneziden muzdarip bir CIA ajanı. Topladığı ipuçlarıyla kim olduğunu bulmaya çalışıyor. Filmin senaryosu dövüş sahnelerinin ve soundtrack’inin gerisinde kalsa da Jason Bourne karakterinin, Damon’ın bir aksiyon yıldızı olmasının yolunu açtığı da gerçek.
Leonardo DiCaprio
Romeo / Romeo + Juliet
Baz Luhrmann’ın modern Romeo ve Juliet’i, dünyanın en ünlü aşk hikayesinin oldukça görkemli ve yenilikçi bir uyarlaması. DiCaprio’yu genç kızların gözünde en tepeye çıkaran filmin başarısında, Claire Danes ve DiCaprio’nun müthiş uyumunun da etkisi büyük. Kanı kaynayan ve aşkı için her şeyi yapmaya hazır Romeo karakteri, aktörün gelecek performanslarının da habercisi.
Calvin Candie / Django Unchained
Django Unchained’in köle tüccarı Calvin Candie, DiCaprio’nun kariyerinin ilk kötü karakteri. Candie, ağır Güneyli aksanı, şeytani gülümsemesiyle ırkçılığın vücut bulmuş hali. Romantik başrolleriyle tanınan bebek yüzlü aktöre, bu nefret edilesi köle tüccarını oynatmak Tarantino’nun oldukça isabetli bir kararı. Aktörün kendisini role ne kadar kaptırdığını da bardağa vurup elini kesmesine rağmen karakterden çıkmaması gösteriyor.
Jordan Belfort / Wolf of Wall Street
Wolf of Wall Street, artık bir elmanın iki yarısı haline gelmiş Scorsese – DiCaprio ikilisinin en başarılı işbirliklerinden biri. Günlük bir iş olarak başladığı Wall Street serüvenini canavar bir milyoner olarak tamamlayan Jordan Belfort, hem çevresi hem de izleyici için oldukça korkunç bir karakter. DiCaprio’nun performansı, bu korkunç karakterin dünyada istediği her şeyi hak ettiğine bizi ikna ediyor ve aktörün yaşayan en yetenekli oyunculardan olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Michael Fassbender
David / Prometheus
Ridley Scott’ın Alien prequel’ı Prometheus, insan ırkını yaratan uzaylıları bulmak için evrenin derinliklerinde yolculuğa çıkan bir ekibin başından geçenleri anlatıyor. Fassbender, geminin insan gibi düşünebilen androidi David’i canlandırıyor. Donuk oyunculuğuyla bilinen bilim kurgu filmlerinin aksine David, aktörün en canlı ve renkli performanslarından biri. Bir dahaki filmde kendisini tek parça halinde görmeyi umuyoruz.
Brandon Sullivan / Shame
Fassbender’ın Steve McQueen’le üçüncü ve en başarılı işbirliği Shame, bir seks bağımlısının hikayesini anlatıyor. Farklı çevrelere göstermeyi seçtiği farklı personalarının arasında gidip gelen Brandon, izlemesi zor bir bağımlılık portresi çiziyor. Fassbender, fiziksel anlamda da kendini zorladığı bu karmaşık karakteri, şaşırtıcı bir doğallıkla oynamayı başarıyor.
Macbeth / Macbeth
Sayısız uyarlaması yapılmış olsa da Justin Kurzel’in Macbeth uyarlamasının hikayeye oldukça yenilikçi bir yerden baktığını söyleyebiliriz. Film, hırslı bir savaşçıdan akıl sağlığını tamamen yitirmiş bir adama dönüşen Macbeth’in yolculuğuna daha karanlık bir açıdan yaklaşıyor. Fassbender, bizi karakterin çaresizliğine ve kontrolün onda olmadığına ikna etmeyi başarıyor ve olağanüstü performansıyla bu klasik hikayeyi sanki ilk kez izliyormuşuz hissi yaşatıyor.
Eddie Redmayne
Colin Clark / My Week with Marilyn
My Week with Marilyn, Marilyn Monroe’yla bir hafta geçirdikten sonra anılarını yazan belgeselci Colin Clark’ın anılarının uyarlaması. Redmayne, herkesi büyüleyen nevrotik Monroe’nun zaman geçirmeyi seçtiği genç kaçamağı Colin’i canlandırıyor. Bu heyecanlı aptal aşık, Redmayne’in performansıyla izlenebilir hale geliyor.
Stephen Hawking / The Theory of Everything
Redmayne’e Oscar dahil dünya üzerindeki tüm ödülleri kazandıran film The Theory of Everything. Dünyaca ünlü fizik profesörü Stephen Hawking’in karısıyla ilişkisine ve hastalığının başlangıcına odaklanan film, Redmayne’in bir aktör olarak potansiyelini gözler önüne seriyor.
Einar Wegener – Lili Elbe / The Danish Girl
Dünyanın ilk cinsiyet değişimi ameliyatlarından birini geçiren ünlü sanatçı Lili Elbe’nin hayat hikayesini anlatan The Danish Girl, Redmayne’in şimdiye kadarki en iyi performanslarından biri. Aktör, Lili’nin tamamen kendisi olma yolculuğunu naif ve doğal bir performansla anlatıyor.