“A Perfect Planet” soruyor: Gezegenin mükemmel dengesi yeniden sağlanabilir mi?

Gezegenimizdeki yaşamların çoğalabilmesi için doğada mükemmel güç dengesine ihtiyaç var. Yanardağlar olmasaydı solunabilir bir atmosferimiz, okyanuslarımız ve kuru toprağımız olmazdı örneğin. Hava tatlı suyu tüm dünyaya dağıtıyor, okyanus akıntıları temel besinleri en derinlere kadar ulaştırıyor. Güneşten gelen enerji gezegene güç sağlarken; fotosentez, gezegendeki en önemli kimyasal reaksiyon için hayati bir bileşen.

“Üzerindeki tüm canlılara ev sahipliği yapan bu eşsiz gezegen nasıl işliyor?” sorusuyla harekete geçen yeni belgesel serisi A Perfect Planet; doğa güçlerinin büyük çeşitlilikteki vahşi yaşamı nasıl yönlendirdiğini, şekillendirdiğini ve desteklediğini ekranlara getirecek. Yer bilimlerini, gezegenin küresel perspektifini ve doğa tarihini birleştiren ilk seri olarak tanımlanmakta. “Evimize” bakış açımızı değiştirme niyetindeki beş bölümlük yapımda, meşhur doğabilimci Sir David Attenborough’un özgün anlatımına, ödüllü besteci Ilan Eshkeri’nin besteleri eşlikçi.

A Perfect Planet Türkiye’de BBC Earth kanalında (Digitürk, Tivibu ve D-Smart platformlarında yer alıyor) 4 Şubat Perşembe gününü 5 Şubat Cuma’ya bağlayan gece yarısı yayımlanıyor. 

Yanardağlar, güneş, hava ve okyanuslar

Bu çarpıcı görsel yolculuk Hint Musonu’nun ıslattığı topraklardan ateşli Hawaii yanardağlarının yamaçlarına, Bahamalar’ın gelgit adalarından Ellesmere Adası’nın donmuş atıklarına kadar uzanıyor. Kamera gezegenin farklı noktalarından, bambaşka canlılara yakından bakıyor: Kışın ay ışığının aydınlattığı manzaralarda gezinen kutup kurtlarından, baharda sihirli şekilde çözülen donmuş ağaç kurbağalarına; Galapagos’da deniz kuşlarının kanını içen vampir ispinozlardan, üremek için her yıl binlercesi büyük bir volkanik gölde toplanan Afrika flamingolarına kadar…

İlk dört bölüm sırasıyla yanardağların, güneş ışığının, havanın ve okyanusların gücünü, her birinin doğal yaşama olan katkılarını keşfediyor. Seri aynı zamanda gezegenin o kadar da mükemmel görünmediği anları ortaya koyarak, tüm bu güçlerin yarattığı dengeyi çarpıcı manzaralar eşliğinde ekranlara taşıyor. “Kasırgalar, depremler, yangın ve yanardağlar gibi doğa güçleri yaşamı bir anda yok edebilirler; ancak kusursuz denge için onlara sandığımızdan daha çok ihtiyacımız var.” deniyor.

Dizinin son bölümü ise, en yeni doğa gücü olan insanların gezegene olan dramatik etkisine ve “mükemmel dengeyi” yeniden sağlamak için neler yapılabileceğine bakmakta. A Perfect Planet‘in yapımcılarından Huw Cordey, bölümü şu cümlelerle anlatıyor: “Şu anda fosil yakıtları yakarak dünyanın tüm yanardağlarından daha fazla karbondioksit açığa çıkarıyoruz. Bu, hava durumumuzu bozuyor, okyanus akıntılarını altüst ediyor ve gezegenimizi daha sıcak bir hale getiriyor. Kontrol altına alınmazsa bunun sonuçları felaket olacak. Sadece insanlık için değil, aynı zamanda büyük tür çeşitliliğimiz için de. Ayrıca şu anda, normal kabul edilenden 1000 kat daha hızlı bir şekilde tür kaybediyoruz. Bu yüzden birçok bilim insanı şimdi altıncı kitlesel yok oluşta olduğumuza inanıyor. Bu bölüm nasıl ve neden bu konuma geldiğimizi gösteriyor. Ama daha da önemlisi, hasarı tersine çevirmek için ne yapmamız gerektiğini de ortaya koyuyor.”

Belgesel serisinden bazı yapım notları

A Perfect Planet’in 31 ülkede, 6 kıtada gerçekleşen prodüksiyon süreci toplam 4 yılda tamamlandı. 3000 saatin üzerinde çekim yapılırken, seride 200’den fazla kişi çalıştı. Çekimler boyunca ekip, altı volkanik patlamaya şahit oldu. Serinin farklı bölümlerinden bazı ilgi çekici yapım notlarını derledik:

*“Yanardağlar” isimli ilk bölümde, güneşten korunmak için mağaralarda yaşayan dev Aldabran kaplumbağaları ilk kez filme alındı. Natron Gölü’nde üreyen flamingoların gösterisi ve yumurtalarını Fernandina’nın kraterinde kuluçkaya yatıran kara iguanaları ilk kez drone ile çekildi. Bu iguanalar 1990’larda, yalnızca bir kez filme alınmıştı. Çekimlerle birlikte, Galapagos’taki Wolf Adası’nda bulunan vampir ispinozları, bilim çevrelerince benzersiz bir tür olarak kabul edildi.

*“Güneş” adındaki ikinci bölüm kutup gecesinde filme alınan ilk Arktik beyaz kurt avı, resmi olmayan en soğuk drone uçuşu (Ellesmere Adası), yüzlerce kutup tavşanından oluşan bir sürünün ilk çekimini içeriyor. Ayrıca incir arıları daha önce hiç kullanılmamış lenslerle, en büyük büyütme oranında filme alınmış.

*“Hava Durumu” bölümünde ilk kez bir arı kuşu kolonisinin çökmesi ve dünyanın en büyük Dev Amazon Nehri kaplumbağası üreme yeri filme alınmış. Ayrıca bir timsah grubunu ilk kez, güney karmin arı kuşlarını yakalamak için sudan çıkarırken göreceğiz.

*Dördüncü bölüm “Okyanuslar”da Avustralya’da siyah uçlu resif köpek balıklarını -trevalilerin iş birliği içinde- yem balığı avlarken izleyeceğiz ilk kez. Bir cerrahbalığının yumurtlama etkinliği sırasında beslenen hayalet vatozlar ve mürekkepbalığının tam üreme davranışı da ilk kez göreceklerimizden…

*Son kısım olan “İnsanlar”da ise Amazon’daki tembel hayvan kurtarma operasyonu, Londra’daki iklim yürüyüşü, Brezilya Tohum Projesi ve San Diego’daki Dondurulmuş Hayvanat Bahçesi gibi önemli duraklar bulunmakta.