ABBA’nın yaş sınırına tabi jübile seansı

İsveçli ikonik pop dörtlüsü ABBA’nın, ilk gündeme geldiği 2018’den beri merakla beklenen 10 şarkılık jübile albümü Voyage yayında. 1981 tarihli The Visitors’dan sonra ABBA’dan yeni bir şarkı duymayalı tam 40 sene olmuştu. İki evliliğe sahne olan grup, Anni-Frid Lyngstad – Benny Andersson çifti yollarını ayırınca 1982’de dağılmıştı fakat arkadaşlıkları devam etti. Ağustosta Twitter’dan yaptıkları “Bize katılın.” duyurusunun ardından nostaljik klibi ile birlikte yeni koleksiyonun açılışını yapan “I Still Have Faith In You” ve “Don’t Shut Me Down” serbest bırakılmış, kaydedildiği 1978’den beri sırasını bekleyen 3. fragman “Just A Notion” ile ısınma turları kapanmıştı.

İki şarkıyla başlayan yolculuğun bir uzunçalara dönüşmesi, Björn – Benny ikilisinin hanımefendileri stüdyoya davet etmesiye başlamış. Sessiz geçen 40 yılın ardından gelen belirsizlik ve oluşacak beklentiler, grubun üzerinde bir miktar anksiyete oluşturmuş elbette ama Agnetha, ortaya çıkan şeyin tüm dünyayla paylaşılmaya hazır olduğuna dair güçlü bir inanç beslediğinden bahsediyor. 

Benny Andersson’un Stockholm’deki stüdyosu Riksmixningsverket’te kaydedilen albümün isim tercihiyle ilgili müzisyen şunları söylemişti: “Albüme Voyage (Yolculuk) ismini verdik çünkü gerçek anlamda bilmediğimiz sulara yelken açıyoruz. Genç benliklerimizin yardımıyla geleceğe yolculuk yapıyoruz. Açıklaması kolay değil ama daha önce yapılmamış bir şey.” 

Bu büyük geri dönüş için hazırlıkları süren organizasyon da Anderrson’un söylemlerini destekler nitelikte. Mayıs 2022’de Londra’nın Queen Elizabeth Olimpik Parkı’na kurulacak ABBA Arena’da grup üyelerinin hologramlarına canlı orkestra eşlik edecek. Etkinlik web sitesi üzerinden şöyle tanıtılmıştı: “Eskiyle yeniyi, gençle pek de genç olmayanı birleştiren bir konser. Dördümüzü yeniden bir araya getiren bir konser.” 

Albümün derinliklerine doğru

40 yıl önceki ABBA soundunun izlerini takip ettiğimiz bir koleksiyon Voyage. Çoğunlukla nostaljik tınlıyor, bir güncelleme çabası hissediliyor elbette ama iddia edileni ne kadar karşıladığı tartışılır. Piyano ağırlıklı yumuşak baladlar ile synthlerin kol gezdiği enerjik dans parçaları arasında volta atıyoruz albüm boyunca. Kulaklar, neşeli bir romantizme ortak olmaya davet ediliyor. ABBA’yla bağ kurmuş dinleyenleri mutlu etmeye yeter, daha mesafeli bir yerden yaklaşanların ise döndüre döndüre dinlememesi muhtemel.

Özgürlükten bahseden bir parça dışında tamamı ikili ilişkilerle ilgili olan sözlere kıyasla müzik daha tatmin edici denebilir. Tatlı bir Noel kutlaması niyetiyle yazılmış bir şarkıda geçen, itici bir cinsel imayla yapılmış erkeklik gösterisi, “beni bırakıp gittin, değdi mi?” tadında fazla dramatik sitemler, boşanmanın ardından hayatı ikiye bölünen çocuk üzerinden yapılan ajitasyon; ABBA’nın neslini yakalayabilir belki ama alt jenerasyonların bu tip sözleri inandırıcı bulması oldukça güç. Aşkın yaşanış biçimi, romantik bir ilişkinin fedakarlıktan ibaretmiş gibi sunulması dinleyeni biraz yabancılaştırıyor. Böylesi eski kafalılığın tek artısı, naiflik dozunu yükselttiği birkaç parçayı sempatik kılması.

Kapanışı yapan “Ode To Freedom” albümle ilgili en güzel şey olabilir, ABBA’nın neredeyse yarım asırlık masalına hak ettiği görkemli vedayı etmemizi sağlıyor. Yaylı aranjmanı ve katmanlı vokalleriyle gitgide içine çekiyor, grup tarafından yapılan zaman vurgusunun dinleyene en çok geçtiği kayıt muhtemelen. Karadan uzaklaşan bir geminin içindeymiş gibi hissettiriyor, sayesinde kitabın kapağı gülümseyerek kapanıyor. 

Agnetha Fältskog ile Anni-Frid Lyngstad’ın uyumlu vokalini yaş almış seslerinden dinlemek de bünyede bir hoşluk yaratıyor. Evet, daha dar bir aralıkta söylüyorlar şarkıları, üst notalara pek yolculuk etmiyorlar artık ama geçen yılların ruhlarından çok fazla şey koparmadığı anlaşılıyor. Kayda dair en kolay algılanabilir ve belki de en değerli yenilik de ikilinin seslerine sinen bu olgunluk.

“Albüm 40 yıllık beklentiyi karşıladı mı?” sorusu çok kişisel olmakla beraber azımsanmayacak miktarda olumsuz yanıt alacağını öngörmek mümkün. Fakat grubun YouTube kanalında yayımladığı bu videoyu izleyince yelkenler suya iniyor. Saçlar beyazlasa, yüzler kırışsa da mevzu üretmek olunca müzisyenlerin gözlerinden fışkıran gençlik enerjisine tanık olmak, işlerini büyük bir ciddiyet ve samimi bir tutkuyla yaptıklarını görmek, nihayetinde insanın üzerinde iyi bir his bırakıyor. 

Yazı: İlayda Güler