A’dan Z’ye: King Crimson

Progresif rock’ın öncü grubu King Crimson, müzikal serüveninin 50. yılında.

Yazı: Cem Kayıran – İllüstrasyon: Rajab Eryiğit

İngiliz grup King Crimson’ınki, müzik tarihinin tanıklık ettiği en sıra dışı hikâyelerden biri. Efsanevi gitarist Robert Fripp’in liderliğinde grup, 50 yıllık müzikal serüveni süresince defalarca kurulumunu, formasyonunu ve ses paletini değiştirdi. Tahmin edileni yapmaktan her zaman uzak durdu ve kendinden sonraki jenerasyonları kökten etkileyecek birçok müzikal deneyi yapma cesaretini belki de en büyük motivasyon olarak benimsedi. Progresif rock estetiğinin oluşmasında başrolü üstlenen, müziğini farklı yaklaşımlarla bir meleze dönüştürmekten asla çekinmeyen King Crimson, görkemli kariyerinin 50. yılı sebebiyle 2019’da bir dizi yayın ve kapsamlı bir turneye imza atıyor.

Farklı mecralardaki yansımaları, kadroya farklı dönemlerde katılmış müzisyenlerin hikâyeleri ve klasik parçalarıyla, A’dan Z’ye King Crimson…

Adrian Belew
1980’lerle birlikte King Crimson ekibine katılan efsane müzisyen. Benzersiz gitar stili ve dışavurumcu vokalleriyle grubun diskografisinin birçok özel kaydında yer alan Belew, 1981’den 2009’a grubun farklı formasyonlarında rol aldı. King Crimson dışında yirmiden fazla solo albüm yayınlayan Belew, Nine Inch Nails’ten Talking Heads’e, David Bowie’den Frank Zappa’ya birçok farklı disiplinden ismin albümlerinde karşımıza çıktı. Robert Fripp’in ardından King Crimson kadrolarında en uzun süre yer alan müzisyen olan Belew, 1990’ların ortasında Fripp’in David Sylvian’ı gruba davet etme girişimleri sebebiyle kısa bir süre ekipten ayrı kalmıştı.

Barry Godber
Meşhur In The Court of Crimson King kapağındaki suratı çizen ressam. Aynı zamanda bir bilgisayar programcısı olan Godber, albümün yayınlanmasından kısa bir süre sonra hayatını kaybetti ve In The Court of Crimson King’in kült mertebesine erişmiş kapağı da Godber’in yaptığı tek albüm kapağı oldu. Orijinal resme, grubun plak şirketi E.G. Records’ın ofisinde parlak ışığa maruz kaldığı gerekçesiyle el koyan Robert Fripp, iç kapaktaki diğer surat çiziminin gülüşünü elle kapattığınızda gözlerde kuvvetli bir üzüntünün belirdiğini ve bunun da King Crimson müziğini harika bir şekilde yansıttığını söylüyor. 

Cosmic F.Kc
Kuruluşunun 50. yılını birçok farklı formatta özel yayınlar ve kapsamlı bir turneyle kutlayan King Crimson’ın müzikal serüvenini konu eden bir belgesel de geliyor. İsmi Cosmic F.Kc olan belgeselin yönetmen koltuğu, 50 yıllık arşivlerden görüntüler üzerinde çalışan Toby Aimes’e emanet. King Crimson’ın sürekli değişen kadrosunda yer almış tüm müzisyenlerle yapılmış  röportajları da göreceğimiz belgesel senenin sonlarında yayınlanacak. Filmle birlikte daha önce yayınlanmamış kayıtları duyabileceğimiz bir soundtrack albümü de planlanıyor.

Double Trio
Grubun 1990’ların ortasında kurulan altı kişilik formasyonu Sextet yerine Double Trio (Çift üçlü) olarak tanımlanıyor. İki davul, iki bas ve iki gitarlık bu formasyonla üç albüm yayınlandı. Robert Fripp, Adrian Belew, Trey Gunn, Tony Levin, Bill Bruford ve Pat Mastelotto’dan oluşan Double Trio formasyonu, olabilecek en fazla gürültüyü çıkarmak ve her zaman olduğu gibi farklı müzikal keşifler yapmak amacıyla hayata geçirilmişti. Bu dönemde yayınlanan Thrak albümü, birçok otorite tarafından Double Trio’nun en etkileyici işi olarak gösteriliyor.

Elephant Talk
Adrian Belew’un gitardan fil sesleri çıkardığı, Tony Levin’in Chapman Stick’le hipnotize eden bir groove yarattığı “Elephant Talk”, en eğlenceli King Crimson klasiklerinden biri. 1981 yılından Discipline albümünün açılış şarkısı olan “Elephant Talk”, Belew’un söz yazımındaki yaratıcılığıyla zihin açıcı bir deneyime dönüşüyor. A, B, C, D ve E harfleriyle âdeta oyun oynayan King Crimson, “Elephant Talk”la müziği alışılmışın dışında bir ifade biçimine dönüştürüyor. 

Fallen Angel
Red albümünün ikinci şarkısı “Fallen Angel”, erkek kardeşini bir motosiklet kulübü ya da çetesi olan Hells Angels’a katılmak için ikna eden bir karakteri konu ediyor. Kardeşin New York sokaklarında bir kavgada hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan dramatik şarkı, Robert Fripp’in kayıtlarda akustik gitar çaldığı son King Crimson şarkısı.          

Giles Kardeşler 
Peter ve Michael Giles. Bournemouthlu müzisyen kardeşlerin “şarkı söyleyebilen bir klavyeci” aradıklarına dair bir ilan gören Robert Fripp, bu iki ihtiyacı da karşılamıyor olmasına rağmen çağrıya cevap vermiş. Birlikte Londra’ya taşınarak Giles, Giles and Fripp ismiyle müzik yapmaya başlayan üçlü, bir albüm ve çeşitli tekli yayınlarının ardından Peter Giles ve Robert Fripp’in müzikal fikir ayrılıkları sebebiyle devam etmeme kararı almış. İşte King Crimson’ı, bu grup dağıldıktan hemen sonra, diğer Giles kardeş Fripp’le birlikte kurdu. Peter Giles’ın ikinci King Crimson albümü In the Wake of Poseidon’a konuk olduğunu da belirtelim.

Hyde Park Festival
5 Temmuz 1969’da gerçekleşen ve The Stones In The Park adıyla da bilinen Hyde Park Festival, The Rolling Stones’un, kurucusu Brian Jones’un ölümünün iki gün sonrasında sahneye çıkmasıyla müzik tarihinin çok özel hikâyelerinden biri. The Rolling Stones’un organize ettiği ve sahne alacak grupları bizzat seçtiği festivalde, daha önce Marquee Club’daki konserleriyle adını duyurmuş ama henüz hiçbir albüm yayınlamamış olan King Crimson da boy gösterdi. Grubu sahneye davet eden Sam Cutler’ın “Uzun bir geleceğe sahip yeni bir grup” sözleriyle tanıttığı King Crimson, bu konserde Robert Frip, Ian McDonald, Greg Lake, Michael Giles ve Peter Sinfield kadrosuyla sahnedeydi. Dinleyici sayısı kimi kaynaklarda 300 bin, kimisinde de 400 bin olarak geçiyor.

Interregnum 
1970-1971 yıllarında grubun yaşadığı çalkantılı dönem için kullanılan tanım. Interregnum kelimesi, “Kralın düzenli bir şekilde yerinde olmadığı zaman dilimi” anlamına geliyor. İlk ABD turnesinin ardından kadrosundaki değişikliklerin ışığında tatmin edici bir müzikal yönelim bulmakta zorlanan King Crimson, orijinal kadrodan yalnızca Robert Fripp ve Peter Sinfield’la yola devam ediyordu. Interregnum dönemi, In The Wake of Poseidon ve Lizard albümlerini kapsıyor. İki albüm de Fripp ve Sinfield’ın stüdyoya konuk ettiği birçok farklı müzisyen eşliğinde kaydedildi.

Jamie Muir 
Oyuncaklar, bisiklet parçaları, testereler ve şaka malzemeleri kullanarak oluşturduğu perküsyon setiyle, yolu King Crimson’dan geçmiş onlarca müzisyen arasındaki en renkli kişiliklerden biri. var. Kurulumunun nasıl oluştuğu hakkındaki sorulara “Bunlar nasıl bir araya geldi ben de anlamıyorum, niyetim bu değildi” cevabını veren Muir’i sahnede izlemek başlı başına etkileyici bir müzik deneyimi. Serbest doğaçlama geçmişiyle gruba organik bir şekilde eklemlenen Muir’i yalnızca grubun 1973 çıkışlı Larks’ Tongues In Aspic albümünün kayıtlarında duyuyoruz. Muir’in kısa Crimson serüveninden kimi konser kayıtları da sonraki yıllarda albümleştirildi.

Keith Tippett 
Caz piyanisti Keith Tippett, ikinci King Crimson albümü In The Wake of Poseidon’un kayıtlarında gruba eşlik etti. Sonrasındaki iki albümün de stüdyo aşamalarında ekiple birlikte olan Tippett, Robert Fripp’in grubun daimi üyesi olma teklifini reddedip dahiliyetini yalnızca stüdyoyla sınırladı. Kendi kariyerinde özellikle serbest doğaçlama alanında ilham verici iş birliklerine imza atan Tippett, 1960’ların sonlarından bugüne Brian EnoPhil CollinsElton DeanPeter Brötzmann ve Daryl Runswick gibi müzisyenlerle çalıştı.

Dosyanın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:67’ye ulaşabilirsiniz.