Adèle Haenel sinema sektöründen neden uzaklaştı?

Modern bir başyapıt niteliğindeki Céline Sciamma filmi Portrait de la jeune fille en feu / Portrait of a Lady on Fire ile yeteneklerine bir kez daha hayran bırakan Adèle Haenel, o günden bu yana setlerden uzakta. Peki ne oldu da çocuk yaşlardan bu yana sektörün içinde konumlanan, Dardenne Kardeşler’den (La Fille inconnue / The Unknown Girl) Robin Campillo’ya (120 battements par minute / BPM), Catherine Corsini’den (Trois mondes / Three Worlds) Quentin Dupieux’ye (Le daim / Deerskin) Fransa sinemasından birçok önemli yönetmenle çalışmış oyuncu böyle bir karar aldı? Cevabı, İtalyan gazetesi Il Manifesto‘ya geçtiğimiz günlerde verdiği röportajda.

Röportaja geçmeden önce yakın geçmişte olanları hatırlayalım. Cinsel şiddet, taciz ve tecavüz geçmişini bildiğimiz yönetmen Roman Polanski’nin 45. César Ödülleri’nde, son filmi J’accuse ile kabul edilemez bir biçimde 12 adaylık alması, törenin düzenlendiği 2020’de çeşitli protestolara neden olmuştu. Yetmezmiş gibi Polanski’nin En İyi Yönetmen ödülüne layık görülmesi; kendisi de 12 yaşındayken, yer aldığı ilk sinema filminin yönetmeni Christophe Ruggia tarafından istismara maruz kalmış olan Adèle Haenel’i haklı olarak çileden çıkarmıştı. Oyuncunun “Pedofiliye bravo!” sloganları atarak Portrait de la jeune fille en feu ekibinden diğer isimlerle birlikte töreni terk etmiş olması, nihayetinde büyük takdir topladı.

Kadrosunda yer aldığı, yönetmen ve koreograf Gisèle Vienne’in yeni oyunu L’Etang için İtalya’ya seyahat eden Adèle Haenel, onu sinema endüstrisinden uzaklaşmaya iten sebepleri Il Manifesto‘ya bir bir anlattı. Haenel, cinsel istismarın sistematik bir sorun olduğundan, kapitalist sistemin cinsiyetçi ve ırkçı doğasından dert yanıyor ve patriyarkanın bir parçası olduğunu düşündüğü adalete artık inanmadığından, yasaların yalnızca beyaz erkekleri ve burjuvaziyi koruduğundan bahsediyor.

“Yeni bir sinema mümkün mü?” sorusuna ise şu cevabı veriyor: “Başka bir şekilde, başka bir ekonomik modelde, başka tür bir temsille, başka bedenlerle film yapmak isteyen birçok sanatçımız var. Böyle giderse ben de böyle bir sinema anlayışının bir parçası olabilirim. Payal Kapadia’dan A Night of Knowing Nothing veya Alice Diop’dan Nous gibi ilginç filmler mevcut. Ama şu anki hâliyle film endüstrisinde umut yok. Kadınlarda görüyoruz: Baskıcı sistemin çıplaklığını gizlemek için bir iki tanesine yer verip onları kullanıyorlar, Cannes seçimine bakmanız yeterli. Yani cinsiyetçilikle savaştıklarını söylüyorlar ama gerçekte hiçbir şey değişmedi, iktidarda olanlar bize baskı uygulamaya devam ediyor. Hâlâ tecavüzcüleri ödüllendiriyorlar ve benim susmamı mı istiyorlar? Asla!”

Artık köklü yönetmenlerle değil, genç sinemacılarla çalışacağından; tek istisnasının ise iş ortaklığının ötesinde bir ilişkisi bulunan Celine Sciamma olabileceğinden bahsediyor Adèle Haenel. Bir süre tiyatroya odaklanacağını belirtirken şunları da ekliyor: “Şu anda enerjimin çoğu, istismar mağdurlarını dinlemeye ve onlara yardım etmeye adandı. Ama sanatı seviyorum, kolektif bir deneyim olarak gerçekten önemli olduğuna inanıyorum.”