AI Haber Hattı: Bergman ve bir başka Persona, uzayda yaşam belirtisi arayan AI modeli

Hazırlayan: Biçem Kaya

Yapay zekâ ve dijitalleşen dünyanın nefes kesen bir hızla dönüştüğü güncelden kimi ilgi çeken başlıkları konuşuyoruz.


Bergman’ın Persona’sına AI dokunuşu

Göteborg Film Festivali; SF Studios, Gothenburg Film Studios ve The Ingmar Bergman Foundation ile kurduğu iş birliği ile Persona filmini bir AI projesine dönüştürdü. Another Persona ismini taşıyan film, 2024 Göteborg Film Festivali’nde “sinematik bir deneyim” olarak özel gösterim yapacak. Proje, Liv Ullmann’ın canlandırdığı Elisabet Vogler karakterinin yüzü AI teknolojisiyle, Cannes’da Jüri Ödülü’nü kazanan Fallen Leaves’te Ansa karakterini canlandıran Alma Pöysti’nin yüzüyle değiştiriliyor. Bu şekilde filme farklı bir “persona” eklenmek istendiği belirtilmiş. Projenin ortakları, yapay zekânın otantiklik konusunda yeni bir sayfa açtığını, bu dokunuşla birlikte, filmdeki her tonlamanın her jestin sahtekârca eylemlere dönüştüğünü; bunun da makineleştiğimiz bir dönemde kendi benlik arayışımızın yarattığı tezatlıkla oldukça yakın bir ilişki kurduğunu belirtiyor. 


Spotify yapay zekâ ile podcastleri farklı dillerde dinletebilmeyi hedefliyor

Yaratıcı AI konusunda yenilikleri yakından takip etmeyi hatta öncülük etmeyi kendine vizyon edinen İsveçli platformda, yeni bir özellik yolda: Spotify bünyesindeki podcastlerin başka dillere çevirisi yapılarak istenilen dilde dinlenebilmesi. Spotify Technology, yaptığı açıklamaya göre yeni özellik için Dax Shepard, Lex Fridman, Monica Padman, Bill Simmons ve Steven Bartlett gibi içerik üreticilerinin podcastleri üzerinde denemeler yapmış. Podcastlerin farklı dillere çevrilmiş versiyonları ise OpenAI’ın yeni hizmeti olan, orijinal konuşmacının sesini ve tonlamalarını farklı dillerde de taklit edebilen ses çevirm teknolojisi kullanılarak dinleyiciye sunulacak. Proje kapsamında İspanyolca, Fransızca ve Almanca dil seçenekleri mevcutmuş.

Spotify’ın kurucu ortağı ve CEO’su Daniel Ek, yapay zekâ üretimi müzik içeriklerin platformdan kaldırılmayacağını ifade ettiği bir açıklama yaptı. Bu kararı da AI’ın müzik dünyasındaki kullanımının yıllar sürecek bir tartışmayı başlattığını belirterek savundu. Tabii Ek’in açıklaması, bu yılın başında Drake ve The Weekend’in seslerini yapay zekâ desteğiyle mijsleyen Ghostwriter isimli içerik üreticisinin “Heart on Sleeve” isimli parçasını yasal işlemler sonucunda platformdan kaldırmasını akıllara getiriyor.


OpenAI ve Meta’ya açılan davaların ardı arkası kesilmiyor

Geçtiğimiz hafta, Pulitzer Ödüllü Michael Chabon’un da aralarında bulunduğu yazarlardan oluşan bir grup, rızaları olmadan eserlerinin yapay zekâ botların eğitilmesi için kullanıldığı ve bu eserlerin de korsan gölge kitaplıklardan temin edildiği gerekçesiyle OpenAI ve Meta’ya dava açtığını haberlemiştik. Bu hafta da John Grisham, Jonathan Franzen, George Saunders, Jodi Picoult, David Baldacci, Scott Turow, Michael Connelly ve Game of Thrones’un yazarı George R.R. Martin’in de aynı gerekçelerle OpenAI’ya dava açtıkları ortaya çıktı. 

OpenAI’dan bir temsilci ise bu olaylar üzerine, şirketin yazarların haklarına saygı gösterdiğini ve Authors Guild (AG) başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından yazarlarla verimli görüşmeler içinde olduklarını açıkladı. Reuters’ın haberine göre, AG CEO’su Mary Rasenberger ise “edebiyatımızı korumak” adına yazarların “mutlaka eserlerinin nasıl, ne şekilde kullanılacağı konusunda kontrolleri olması” gerektiği yönünde bir açıklamada bulundu. 

Telif hakları mücadelesine yönelik başka bir büyük skandal ise Avustralya’da yaşandı. The Guardian’ın haberine göre The Australian Publishers Association (Avustralyalı Yayıncılar Birliği), 18 binden fazla kurgu ve kurgu dışı eserin Books3 isimli korsan veri tabanında yer aldığını tespit ettiklerini doğruladı. Books3’nin, Meta ve Bloomberg gibi dev şirketlerin yapay zekâ modellerini eğitmek için kullandığı kaynaklardan olduğu bir süredir konuşulmakta. Richard Flanagan, Peter Carey, Helen Garner, Kate Grenville, Anna Funder, Christos Tsiolkas ve Thomas Keneally gibi isimlerin eserlerinin söz konusu korsan veri tabanında yer aldığı biliniyor. 2014 yılında The Narrow Road to the Deep North romanıyla Booker Ödülü kazanan Flanagan ise habere ilişkin olarak “tarihin en büyük telif hakkı hırsızlığı” yorumunda bulundu.


Elon Musk’ın şirketi Neuralink, insan denekler üzerinde çalışmalara başlıyor

Elon Musk’ın beyin implant şirketi olan Neuralink geçtiğimiz mayıs ayında U.S. Food and Drug Administration’dan (FDA) insanlar üzerinde klinik çalışmalara başlamaları konusunda onay almıştı. Şirket, felçli insan test deneklerinin, bağımsız bir kurul tarafından belirlenmesi işlemlerine bu hafta itibariyle başlayacağını duyurdu. Şirket, insanlar üzerinde yapılan bu denemelerle, “Link” (Bağlantı) adındaki beyin-bilgisayar arayüzünün (BCI) güvenli ve işler olup olmadığını test etmek istiyor. Nitekim Neuralink’in kamuoyuna açıkladığı amacı da felçli hastaların yanı sıra herhangi bir fiziksel engeli bulunmayan kullanıcıların da nesneleri düşünceleriyle kontrol edebilecekleri, beyne yerleştirilebilir cihazlar üretmek. Örneğin bir bilgisayarı, kullanıcının sadece düşünce yoluyla kontrol edebilmesi hedefleniyor. Ancak bu deneklerin sağlığı ile ilgili endişeler ise bir hayli fazla. 

Musk, el attığı pek çok projede olduğu gibi burada da büyük bir tepki ile karşı karşıya. Mashable’dan Chance Townsend’in hatırlattığı üzere geçtiğimiz yıl şubat ayında Physicians Committee for Responsible Medicine, “beyin üzerinde yapılan invaziv ve ölümcül deneyler” gerekçesiyle Neuralink’e dava açmıştı. 2018 yılından bu yana sıçan, fare, maymun, domuz türünden 1500 hayvanın şirket tarafından katledildiğine ilişkin dosya kapsamında Neuralink üzerinde soruşturma yürütmekte.


Bu AI modeli uzayda hayat olup olmadığını araştırıyor

Carnegie Institution for Science’ın bir parçası olan Earth and Planets Laboratory (EPL), gezegenlerdeki yaşamın izlerini keşfetmeye yönelik yeni bir araştırma metodu geliştirdi. Yapay zekâ destekli bu model sayesinde uzayda yaşamın var olup olmadığına cevaplar bulmak konusunda daha kesin adımlar atılmaya başlanması planlanıyor. EPL’den gelen açıklamalara göre yapay zekâ, incelediği numunelerde yalnızca tek bir moleküle veya bileşik grubuna odaklanmıyor, piroliz (ısıl bozunma) gaz kromatografisi (renkseme) ve kütle spektroskopisini de kullanıyor. Bu metot sayesinde inorganik kökenli numunelerin nereden geldikleri yüzde 90 doğruluk oranında tespit edilebiliyor. Üstelik numunelerin bir kısmı antik çağlardan elde edilmiş örnekler olsa bile… 

Bu sayede Dünya’nın yaşam öncesi dönemine ilişkin de bilinmeyenlerin yanıtlanması planlanıyor. Metodun sağladığı bir diğer yenilik ise gezegenlerden elde edilen numuneler üzerinde yapılan incelemelerin, numuneler dünyadaki laboratuvarlara getirilmeden de uzay araçlarındaki robotik cihazlarla yapılabilmesine olanak tanıması.