“Müzik çoğalmayı tetikler”: Çevrimiçi “Birlikte Ve Çok Sesli” konserine kulak veriyoruz

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Sosyal Kültürel Yaşamı Geliştirme Derneği ve Karadeniz Kadın Dayanışma Derneği’nin 3 yıl önce başlayan çalışmaları, “İnsan Haklarına Eşit Erişim Kampanyası Projesi” başlığı altında bir araya taşındı. Amacı ayrımcılığa dair toplumun genelinde farkındalık yaratmak, ayrımcılıkla mücadeleyi artırmak ve bu konudaki mekanizmaları daha işlevsel kılmak olan ekip, “Eşitlik Forumu”nu kurarak 80’i aşkın sivil toplum örgütüyle bu amaç doğrultusuna çalışmalar yürüttü. Bu çalışmaların finalini de 16 Ocak’ta, çok sesli ve çok renkliliği temel alan “Birlikte Ve Çok Sesli” başlıklı çevrimiçi konserle taçlandırdı. Ruşen Alkar’dan Ayşenur Kolivar’a “sese ses katan” sanatçıları bir araya getiren konser, YouTube üzerinden erişime açık. “Haklar Eşittir Eşitlik Haktır”, “Eşitlik İçin Söylüyoruz” sloganlarını atan çalışmayı, projeyi hayata geçiren Eşitlik Forumu’ndan Ayşe Görür, (projenin sanat danışmanlığını yürüten) Ayşe Tütüncü ve Kubilay Özmen’le konuştuk.

3 derneğin oluşturduğu güç birliğiyle 3 yıllık çalışmanın sonunda “Birlikte Ve Çok Sesli” başlıklı çok önemli ve keyifli bir farkındalık konserine imza attınız. En başa dönecek olursak, bu konseri düzenleme fikri nasıl ortaya çıkmıştı? Zaman içinde bu ilk fikir nasıl gelişim, dönüşümlerden geçti ve şu an bir tıkla ulaşabildiğimiz bu konser projesine dönüştü?

Ayşe Görür: “Birlikte Ve Çok Sesli” çevrimiçi konseri; AB tarafından desteklenen, ayrımcılık temalı “İnsan Haklarına Eşit Erişim Kampanyası”nın son etkinliği olarak kurgulandı. Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Sosyal Kültürel Yaşamı Geliştirme Derneği ve Karadeniz Kadın Dayanışma Derneği tarafından yürütülen projenin etkinlikleri, “Eşitlik Forumu” adını verdiğimiz, 80 kurumu bir araya getiren bir çatı altında yürütüldü.

Etkinlikler ve kampanya, ESHİD’nin yürüttüğü “Türkiye’de Ayrımcılık Algısı: Türleri, Failleri, Boyutları” adlı saha çalışmasının verileri üzerine kuruluydu; bu kapsamda sivil toplum örgütlerine yönelik, ayrımcılıkla ilgili izleme, raporlama ve davalama süreçleri hakkında çeşitli atölyeler ve alt hibe programı yürütüldü, bir de habercilik yarışması hazırlandı. Bütün bu çalışma ve etkinliklerin sonunda ESHİD, uluslararası bir sempozyum düzenledi.

SKYGD olarak bu çalışmaların görünürlük kısmını üstlenmiştik. Bu çerçevede kısa film ve grafik tasarım yarışması düzenledik. Projeyi sergi, performans ve konserden oluşan bir festival ile sonlandırmayı düşünüyorduk ancak pandemi sebebiyle kafamızdaki sokak/salon etkinliklerini çevrimiçi etkinliklere çevirmek zorunda kaldık. Kısa film yarışmasına katılan filmlerin bir kısmıyla çevrimiçi “Ayrımcılık Temalı Kısa Film Günleri” düzenledik. Final etkinlik olarak da “Birlikte ve Çok Sesli” konserine yer verdik. Bu iki etkinliği “Eşitlik Festivali” adı altında izleyiciyle paylaştık. Etkinliklerin temel amacı risk altındaki grupların/kişilerin gerek hukuk karşısında gerekse gündelik hayatta maruz kaldığı çeşitli ayrımcılık türlerine karşı farkındalık yaratmak, ayrımcılıkla mücadeleyi daha görünür kılmak ve bu konudaki mekanizmaları daha işlevsel hâle getirmekti. Kampanyamızı #HaklarEşittirEşitlikHaktır ana sloganıyla yürüttük ve buna 8 alt başlık ekledik, bunların bazıları konserde de içeriğe gönderme yapacak şekilde kullanıldı: #ırklarfarklıhaklareşit #cinsiyetlerfarklıhaklareşit #dillerfarklıhaklareşit #bedenlerfarklıhaklareşit #aşklarfarklıhaklareşit #renklerfarklıhaklareşit #inançlarfarklıhaklareşit #yaşlarfarklıhaklareşit. Konserde ek olarak, bir tür çağrı niteliğinde #EşitlikİçinSöylüyoruz davet sloganını kullandık.

“Dilde ayrımcılık konusunu dile getirebilmek için çok dilli bir şarkı söylense ne güzel olur diye düşünüyorduk.” -Ayşe Tütüncü
Soldan sağa: Erdi Arslan, Erkal Öztürk, Kutay Özcan, Liana Benli, Rewşan, Hakan Gürbüz
Soldan sağa: Ayşe Tütüncü, Apostolos Sideris, Ruşen Alkar, Fırat Tanış, Tarık Aslan

Konserin programı nasıl oluşturuldu? Sanatçılar sürece nasıl dâhil oldu? Neleri seslendireceklerine karar verme süreci nasıl ilerledi? Sizi [Ayşe Tütüncü] de kendi besteniz “Eşikte” ile kapanışı yaparken izliyoruz. Biraz arka plandan bahsedebilir misiniz?

Ayşe Tütüncü: En başta konserimizin temasıyla çok ilgili bulduğumuz iki parça vardı, “Beni Hor Görme” ve “Beni Kategorize Etme”; bunları Ayşe Görür önermişti. Bu parçaları söylemesi için kimlere önerelim diye düşünmeye, aramaya başladık. Bir sürü isimden sonra benim aklımda olan Ruşen Alkar-Fırat Tanış ikilisinin “Beni Hor Görme”yi, Yılmaz Sütçü’nün de öteki şarkıyı söylemesi fikri üzerinde durduk. Bu sanatçılara sorduk ve kabul etmeleri bizi çok sevindirdi.

Dilde ayrımcılık konusunu dile getirebilmek için çok dilli bir şarkı söylense ne güzel olur diye düşünüyorduk. Önce 3-4 dilli çeşitli şarkılar düşündük. Sonra bu koşullarda bunu gerçekleştirmenin organizasyon olarak zor olacağını fark edince iki dilli iki adet şarkımız olsa dedik… Bu arada Ayşe Görür ve Kubilay Özmen, Fotini Kokkala ve Rewşan’ın konsere katılmalarını istiyorlardı. Onlar da istekli olunca, söyleyecekleri şarkıyı kendileri seçip buldular. İkisi de iki dilli olan şarkılarını ikili olarak başkalarıyla söyleyecekleri için kimlerle söylesinler diye beraberce düşündük, ama sonuçta hangi şarkıcıyla beraber söyleyeceklerini onlar kendileri bulup bize önerdiler. Biz de önerilerini çok iyi bulduk. Böylece Özlem Ağrı ile Liana Benli ve iki ikilinin söyledikleri şarkılar aramıza katıldı.

Ben Ayşenur Kolivar’ın Bahçeye Hanımeli albümünü daha önceleri dinleyip sevmiştim ve oradaki bir parçanın konusu, bir kadının yaşadığı çok önemli bir şeyi anlattığı için hep aklıma geliyordu. Bir sürü başka şarkıyı da düşündük ve sonra bu konserde Ayşenur’un o şarkıyı söylemesini önerdim. O da o şekilde katıldı.

En sonda söylediğim “Eşikte” şarkısını 1994’te yazmıştım ve 27 yıl sonra şu andaki meselelerimize çok uyduğunu düşündüğümüz için ben de konserin en sonunda onu söyledim.

Kubilay Özmen: Konserin içeriği için birkaç ekleme yapmak istiyorum. Konser kapsamında engellilik meselesini de görünür kılmak istedik ve böylece konsere iki kayıt daha eklendi. Üç-dört yıl önce Unlabel Performance Company tarafından gerçekleştirilen “Etiket-leme” adlı sahne performansının bir parçasını konserin açılışında kullandık. Burada tekerlekli sandalye bir vurmalı enstrüman olarak kullanılmıştı. Ardından gelen açılış konuşmasında ise vurguyu işaret diline yapmak istedik ve Serpil Sadak ile bir işaret dili performansı gerçekleştirdik. Konserin ortalarında gördüğünüz konuşmada ise Pakrat Estukyan bize aynı coğrafyada yaşayan halkların müziklerinin bir arada yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayan bir anısını paylaştı.

Konser içeriğini netleştirdikten sonra bir diğer çok önemli aşama da konserin ses ve görüntü kayıtlarının en yüksek kalitede yapılabilmesiydi. Salgın koşullarının bütün olumsuz etkilerine rağmen bu konuda alanının en iyilerinden olan Hayyam Stüdyoları ve Surela Film ile çalıştık. Sıkışık bir takvimde gerçekleştirilen kayıtlar süresince alınabilecek tüm salgın önlemlerini alarak kayıtları gerçekleştirdik ve izlediğiniz konseri ortaya çıkardık.

Ayşe Görür: Ek olarak, konser parçalarını bulmakta, ilkin çok zorlandığımızı söyleyebilirim. O noktada, Çağrı ve Kubilay sağ olsunlar, örnek bir liste hazırlamam için beni epey sıkıştırdılar, çünkü ilerleyemiyorduk. Konuyla öyle ya da böyle ilgili, 200’ü aşkın parça dinledim, inceledim. “Beni Hor Görme” ve “Beni Kategorize Etme” olmazsa olmazlardandı, sonrasındaysa hep beraber dinlemelerimiz devam ederken şarkılar şarkıları, sanatçılar sanatçıları, diller dilleri çağırmış oldu biraz da.

İlk aşama böyle zor geçti, çünkü konunun hassasiyeti bir yana, ayrımcılıkla ilgili herhangi bir alt başlıkta ele aldığınız bir şarkı, başka bir cümlesi sebebiyle konuya çok ters kaçabiliyordu. Ya da bana çok yakın gelen bir sözü Kubilay ilgisiz bulabiliyordu ya da o şarkıyı söylemesinin çok doğru olacağını savunan Çağrı’nın önerdiği bir ses sanatçısı bana çok uygun gelmeyebiliyordu veya Ayşe’yle “Şu şarkı güzel, ama söyleyen kişi inandırıcı değil,” diye konuşuyorduk. Neden böyle detaylı anlattım? Çünkü bu çalışma sürecinin kendisi, “yaptık oldu”culuktan, “kolayı neyse o olsun”dan elden geldiğince uzak durmaya çalışan yoğun bir enerji akışıyla tasarlandı, yaratıldı. “Birlikte ve Çok Sesli” idi çünkü hem bizim hem de sanatçı dostlarımızın en küçük detaylara bile birlikte karar verdiği bir süreçti; konuşarak, tartışarak ve önce birbirimizi “oldu galiba” diye ikna ederek yol aldık.

“Bir diğer geri dönüş alanı da sanatçı dostlarımızın tepkileriydi. […] bir araya gelişlerimizin çok azaldığı son bir yıldan sonra böyle bir çalışmanın parçası oldukları için çok memnun olduklarını ifade ettiler.” -Kubilay Özmen
Ali Ağrı

Çevrimiçi izleyiciden nasıl tepkiler aldınız/alıyorsunuz?

Ayşe Tütüncü: Tepkiler çok iyiydi, sanki “Hah işte böyle bir şey gelmesini bekliyorduk, iyi ki yaptınız, tam da şimdi!” dediler hep. “Keşke daha uzun olsaydı, iki katı uzun olsa yine seyrederdik, tadı damağımızda kaldı.” dediler. Bir de mesela geçen hafta birisi mail atmış “Konseri özlemişiz yine seyredesimiz geldi, açtık büyük ekranda seyrettik, çok güzel oldu, yine yapsanıza” diye. Anlatmayı istediğimiz şeyleri anlatmak için seçtiğimiz dili-üslubu çok incelikli buldular. Konserin bütünlüğünün çok iyi tasarlanmış olduğunu söylediler ve sanatçı bileşimini de sevmişler.

Kubilay Özmen: Bir diğer geri dönüş alanı da sanatçı dostlarımızın tepkileriydi. Konserin ilk yayınının olduğu gün onlar da diğer izleyiciler gibi kendilerini ilk defa izlediler diğer şarkıları da ilk defa dinlediler. Ayşe Tütüncü’nün bahsettiğine çok yakın değerlendirmeleri onlar da ifade ettiler. Ayrıca bir araya gelişlerimizin çok azaldığı son bir yıldan sonra böyle bir çalışmanın parçası oldukları için çok memnun olduklarını, özellikle provalardan çekimler bitene kadar geçen sürenin ortak üretim açısından çok değerli ve özlenmiş olduğunu ifade ettiler.

Ayşe Görür: “Çok kısaydı” ya daSanki devamı varmış gibi hissettik” diyen çok oldu.

“Bizim amacımızın ironik bir yanı var aslında, kendi çalışma alanımız tükensin diye çalışıyoruz çoğu zaman. Hak ihlalleri, ayrımcılık vb. son bulsun diye…” -Ayşe Görür 
Yılmaz Sütçü

Çalışmalarınız, konu ve arka planı gereği güncelliğini kaybetmeyen problemlere farkındalık getiriyor. Bu sebeple tamamlanan bu çalışmanın ve üretilen işlerin yeni izleyici ve katılımcılara ulaşması adına ne gibi amaçlarınız, istekleriniz, fikirleriniz var?

Ayşe Görür: Politik olanı, haklara dair sözümüzü artistik üsluplarla ve estetik yollarla da ifade edilebileceğini hem kendimiz görmek hem de izleyiciyle paylaşmak istedik. Sanırım bunu “Birlikte ve Çok Sesli” ile gerçekleştirebildik.

Bütün “ayrı”larıyla bir arada yaşama zemininin mümkün görünmediği günlerde çok sesliliği hâlâ çok büyük bir imkân olarak görüyoruz, eşitlikçi bir dünyanın çok seslilik ile renklendiği insanca bir yaşamı savunuyoruz. “Çok seslilik”ten bütün seslerin sadece söze döküldüğü değil, ama aynı zamanda duyulduğu bir toplumsal zeminin gerekliliğine inanıyoruz.  O sebeple “Eşitlik İçin Söylüyoruz.” Dediğiniz gibi ele aldığımız problemler güncelliğini kaybetmediği için bizler bu tür çalışmaları, elbette çok farklı versiyonlarını, üretmeye devam edeceğiz. Bizim amacımızın ironik bir yanı var aslında, kendi çalışma alanımız tükensin diye çalışıyoruz çoğu zaman. Hak ihlalleri, ayrımcılık vb. son bulsun diye… Bu konserle izleyiciye iletmek istediklerimizi konserde Pakrat Estukyan’ın anlattığı bir anıyla ve çalışma ekibi arkadaşımız Çağrı Karadağ’ın kaleme aldığı metinle (girişini aşağıda bulabileceğiniz) aktarmış olduğumuzu düşünüyorum:

“Bizler… çizilmiş sınırlarla, örülmüş duvarlarla ayrılanlar. Bizler… bilinmeyen bir dilde konuşabilenler, ana dilinde konuşamayanlar. Bizler… ismi doğunca değil, ölünce konulanlar. Bizler… “şöyle böyle” olanlar, “şöyle böyle” sevenler. Bizler… ibadetiyle değeri belirlenenler. Bizler… doğduğu yeri kader edinenler, teninin rengiyle yeri bildirilenler. Bizler… bedenleri nedeniyle yaşamı kısıtlananlar. Bizler, hiçbirimizin varlığı, bir diğerine gölge düşürmesin diye bir aradayız.[…]

Bizler, ayrımcılığa karşı mücadele etmek; farklılıklarımızla, eşit ve birlikte bir yaşamı savunmak için Eşitlik Forumu çatısı altında bir araya geldik. Ümidimiz birlikte ürettiğimiz bu kampanya sürecinin sonunda Eşitlik Festivali’nde yan yana olmak, şarkılarımızı hep beraber söylemekti. Maalesef, pandemi ancak dijital bir konsere imkân verdi. Eşit bir yaşam hayalimizi gerçekleştirmek için yan yana gelişlerimizi, yüzyıllardır ne zulüm ne zorbalık engelleyebildi. Varsın bizi ayıran pandemi olsun; ayrımcı fikirler, yaklaşımlar değil.”

Soldan Sağa: Çağrı Karadağ, Kubilay Özmen, Ayşe Tütüncü, Ayşe Görür

Engelliler, mülteciler, cezaevlerindekiler ve risk altındaki çocuklar ile yürüttüğünüz, bir aradalığın kilit rol üstlenebileceğini düşündüğümüz diğer çalışmalar bağlamında pandemi sizi nasıl etkiliyor? Dijitalleşme çalışmaların yönteminde ne gibi değişikliklere sebep oluyor? Nasıl yollara yönlendirdi/yönlendiriyor?

Ayşe Görür: Risk altındaki gruplarla çalışma yürütmek, açıkçası pandemiden önce de çeşitli güncel sebeplerle her geçen gün daha da güçleşen bir yola girmişti zaten, pandemi tuz biber oldu diyebiliriz. Olmasa pek tabii daha iyiydi ama keşke tek engelimiz sadece pandemi olsaydı. Ama o açıdan cevap vermem gerekirse, zaten kısıtlı olan kapalı alan gerektiren çalışmalarımızı sıfırladı diyebiliriz. Bizim için, sanatın öncelikle elbette kendi iç güzelliği yanında sağaltıcı gücüne de inanlar için, bu tür etkinlikleri birlikteyken paylaşmanın büyük bir kıymeti vardır. Müzik, bana göre, zaten birlikteliği, sese ses katmayı, eklenmeyi, tek başına çıkarmaya cesaret bulamadığımız sesimizi eşimiz, dostumuzunkine ve hatta hemen yanımızdakine eklenerek mırıldanmayı yani çoğalmayı tetikler, neredeyse kışkırtır.

O sebeple, fiziksel yan yanalığımız köreldi diyebiliriz ama imkânsız da değiliz; elimizden geldiğince, her grubun erişebileceği şekilde dijital yöntemler ve sosyal medya araçlarını kullanarak bu süreci atlatmanın yollarını arıyoruz.

Tıpkı başka çalışma alanlarında olduğu gibi biz de yine sokakta, salonlarda bir araya gelebildiğimiz koşullara geri döneceğimiz günlerin yakın olmasını diliyoruz ancak o güne kadar dijital çalışmalarımıza da devam edeceğimizi söyleyebilirim.

Röportaj: Biçem Kaya
Fotoğraflar: Surela Yapım

“Birlikte Ve Çok Sesli” Çevrim İçi Konser Künyesi:

İçerik Geliştirme: Ayşe Görür, Çağrı Karadağ, Kubilay Özmen, Ayşe Tütüncü
Sanat Danışmanı: Ayşe Tütüncü
Etkinlik Danışmanı: Kubilay Özmen
Etkinlik Tasarımı: Çağrı Karadağ
Görsel Tasarım: Karakalem Tanıtım Hizmetleri
Müzisyenler: Fotini Kokkala – Özlem Ağrı, Yılmaz Sütçü, Rewşan – Liana Benli, Ayşenur Kolivar, Ruşen Alkar – Fırat Tanış, Ayşe Tütüncü ve onlarla birlikte Ali Ağrı, Anıl Eraslan, Apostolos Sideris, Aycan Yeter, Erdi Arslan, Erkal Öztürk, Göksun Çavdar, Hakan Gürbüz, Kutay Özcan, Mustafa Biber, Tarık Aslan. 
Unlabel Performans Sanatları Topluluğu: Berna Efeoğlu, Torben Schug, Filippos Zoukas.
Hikâye: Pakrat Estukyan
İşaret Dili Tercümanı: Serpil Sadak
Ses Kayıt: Sinan Sakızlı, Hayyam Stüdyoları, Kayıt Asistanı: Ceylan Akçar, Miks & Mastering: Sinan Sakızlı
Video Künye: Surela Film Yapım, Yapımcı: Ayşe Çetinbaş, Yapım Yardımcısı: Ahmet Bawer Aydemir, Yönetmen: Koray Kesik, Kamera: Koray Kesik, Utku Kundakçı, Ses Operatörü: Burak Özenç, Asistanlar: Melike Ölker, Boran Koçoğlu, Tugay Duyu, Kurgu: Larry İsmail, Color Correction. Marie Laure Blancho.