Anika, Squid ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Haberler iyi: Yeni Anika albümü yaklaşıyor. Dokuz şarkılık yeni Squid harikası Cowards’ın karşı koyması pek mümkün olmayan bir çekim gücü var. 13 Mart’ta Babylon’da çalacak Moses Yoofee Trio da beklenen ilk albümünü yayımladı.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.


TEKLİ: Anika – Hearsay
(Sacred Bones Records)

Yeni yılın belki de en güzel haberi: Nisan ayının ilk günlerinde dördüncü Anika albümü Abyss yayımlanıyor. Berlin’de yaşayan ve eski bir gazeteci olan müzisyen, albüm duyurusuna eşlik eden parçasında da medyanın manipülatifliğine dair bir anlatı inşa ediyor: “Kendi istediğinizi yapmak için hikâyeler anlatıyorsunuz. / Anlatınızı ilerletmek için hikâyeler uyduruyorsunuz./ Kışkırtıcı olmak için hikâyeler uyduruyorsunuz.”. Çiğ prodüksiyonu ve Anika’nın tane tane mesajını ilettiği mantra-vari performansıyla yaklaşan koleksiyon için heyecan veren bir tanışma “Hearsay”.

TEKLİ: Jefre Cantu-Ledesma – The Milky Sea
(Mexican Summer)

Deneysel müziğin merak uyandırıcı kâşiflerinden Jefre Cantu-Ledesma, soyut ses manzaraları ve atmosferik kompozisyonlarıyla tanınan bir besteci. 20 dakika uzunluğundaki “The Milky Sea”, müzisyenin dokulara dayalı anlatımını en iyi yansıtan parçalardan biri. Cantu-Ledesma’nın bu yıl Mexican Summer etiketiyle yayımlanacak yeni albümü Gift Songs’un da açılışını yapacak parça, alışılmış formların ötesine geçerek, duygusal ve işitsel bir keşif alanı yaratıyor.

ALBÜM: Sharon Van Etten & The Attachment Theory – Sharon Van Etten & The Attachment Theory
(Jagjaguwar)

Sharon van Etten ve grubu The Attachment Theory’nin ilk defa tam anlamıyla bir iş birliği içinde yaptıkları albümü “Bunca zaman nerelerdeydi?” dedirtiyor. Van Etten’ın kendini bir anlamda teslim ettiği, yapım sürecinde yeni fikirlere ve enerjilere açık olduğu albümün zenginliğinden ve tazeliğinden anlaşılıyor. Yer yer tekrarlayan akorlar, güçlü vokaller, synthesizer konusunda elini korkak alıştırmaması ve şarkıların verdiği büyük “anthem” hissiyle seksenleri hatırlatan proje müzisyenin artık ustalaştığı indie folk evreninden bir kopma sunuyor. Hem yıllardır birbirlerini tanıyan sanatçıların birbirini anladığının ve daha ileriye taşıyabileceğinin hem de konfor alanlarının bir tık dışında ne kadar güzel işler çıkarabileceklerinin iyi bir örneği Sharon Van Etten & The Attachment Theory.

TEKLİ: Eve Dönüş Yok – Enkaz
(Shalgam Records)

Ay sonunda yayımlanacak üçüncü Eve Dönüş Yok EP’si Karaköy’den ilk sesler. Yoğun ve çok katmanlı bir enstrümantasyona sahip parçanın ismi “Enkaz”. Geri vokallerin nefis armonileriyle genişleyen akıcı atmosferinde, alternatif rock paletiyle kayıp ve dayanma gücüne ilişkin bir hikâye anlatıyor Eve Dönüş Yok. Kayıtları İTÜ MİAM Stüdyoları’nda gerçekleşen dört parçalık EP’nin prodüksiyonunu da bizzat grup üyeleri üstlenmiş.

TEKLİ: SACRED PAWS – Turn Me Down
(Rock Action Records)

Trash Kit ve Shopping’den Ray Aggs ile Golden Grrrls’ten Eilidh Rodgers’ı buluşturan Sacred Paws, altı yıl aradan sonra yeni albüm Jump Into Life ile geri dönüyor. İkinci tekli “Turn Me Down”, iç içe geçmiş gitar riffleri ve vokal armonileri ile ilk anda neşeli tınlasa da ardında, reddedilmenin ve anlaşılmamanın burukluğu gizli. “Seni hiç ağlarken görmedim / Acıyı hissedebiliyor musun bile?” diye soran nakarat kıvrak gitarların, çevik davulların ve nefeslilerin ortasında oyunbaz bir yüzleşme yaratıyor. Bilim insanı ve sinemacı Eric Lucey’nin arşivinden videolarla Becky Manson tarafından hazırlanan klip ise buradan izlenebilir.

ALBÜM: Squid – Cowards
(Warp Records)

Her işiyle övgü dolu cümlelerle kulaklarını çınlattığımız gruplardan biri Squid. 2019’daki Town Centre EP’sinden bu yana modern grup müziğine getirdikleri yaklaşımın onları çağdaşlarından farklı bir yere konumlandırdığına şüphe yok. Eğilip bükülmekten hiç korkmayan bir grup olduklarını, kendini tekrarlama fikrine karşı bir alerji geliştirdiklerini çoktandır biliyoruz. Marta Salogni ve Grace Banks’in prodüksiyonunu üstlendiği üçüncü Squid albümünün de karşı koyması pek mümkün olmayan bir çekim gücü var. Artık keşfeden değil; taradıkları geniş mi geniş alanın ücra köşelerinde kararlı kazılarını sürdürmeye devam eden bir grubu dinlemek büyük bir konfor. Yaylı dörtlüleri ve konuk müzisyenler; dibini asla bulamadığımız için tekrar dönmenin şart olduğu kuyulara dalıp çıkan bu kurgunun bütünlüğüne dikkate değer katkılar yapmış. Dinledikçe damaktaki tadı kabaracak, referanslarını kurcaladıkça yeni anlamlar kazanacak şarkılardan oluşuyor Cowards. Yine de yer yer eski usul freakout anlarını da arattığını söylemeli.

TEKLİ: Ichiko Aoba – SONAR
(hermine)

Japon besteci ve müzisyen Ichiko Aoba, 28 Şubat’ta yayımlanacak Luminescent Creatures albümünden son bir tadımlık paylaştı. “SONAR”, Aoba’nın zarif piyano dokunuşları ve rüya gibi vokalleriyle puslu bir atmosferde kayboluyor, tıpkı albümün göz alıcı kapağındaki gibi gökyüzünde süzülür gibi bir his yaratıyor. Aoba’nın müziğinde sıkça rastlanan duygusal arayış ve insana özgü bağ kurma dürtüsü, “Karanlığın ötesinde, bir sesin parıltısı / Buradayım ama nerede olduğumu bilmiyorum / Yine de duyuyorum” sözlerinde yine belirgin.

TEKLİ: e-Dancer – Emotions
(e-Dancer / One House)

Inner City yahut Belleville Üçlüsü’nün üçüncüsü, Detroit techno’sunu tekelden resmen icat etmiş yeraltı efsanesi Kevin Saunderson ve biricik oğlu Dantiez’in duo’su e-Dancer adını en son Ekim 2024’teki “Melodica”yla duyurmuştu. Bir stüdyo albümü kisvesinde son bir araya gelişleri ise Saunderson’ın eski grubu Inner City’nin 30 yıl ara sonrası comeback’i We All Move Together’da (2019) olmuştu. İkilinin yeni teklisinde direkt duygular direksiyonda: Derin mi derin bir beat eşliğinde old school stabil bir yükselişe kaptırıp götüren, sivri vokal sample’larıyla dolu teklinin karanlık dans pistlerinde terlemeyi özletme ihtimali var. Seksi, vuruşları güçlü ve yalın bir düzenleme. Kendini şimdiye dek Kreem ya da Reese ile defalarca tanımlamış olan tam 60 yaşındaki üstadın, hakkında “İnsanlar albümü dinlediklerinde, umarım ikisi de müzik yaratma yolculuğunda bir baba-oğul arasındaki bağı duyarlar.” dediği; kendi adını taşıyan 1998’in Heavenly’sinden beri ilk albümü mayıs sonu aramızda olacak. 

TEKLİ: Doechii – Nosebleeds
(Top Dawg Entertainment)

Doechii, geçtiğimiz günlerde Alligator Bites Never Heal ile En İyi Rap Albümü Grammy’sini almasının ardından “Nosebleeds” teklisini ortamlara salarak kutlamayı büyüttü. Melodik müziğine isyanı kendine özgü şekillerde entegre etmekten ödün vermeyen müzisye, R&B dokuları ve elektronik unsurlar etrafında parçada özgürce sesini şöyle yükseltiyor: “Herkes Doechii kazanmazsa ne yapacağını merak ediyordu. Sanırım bunu asla öğrenemeyeceğiz.” 

ALBÜM: Rats On Rafts – Deep Below
(Fire Records)

Rotterdam merkezli post-punk grubu Rats On Rafts, diskografilerinin dördüncü durağı olan Deep Below ile iyiden iyiye tekinsiz arazilere dalıyor. Grubun şimdiye kadarki en melankolik ve buğulu dinletisinin toplamı dokuz şarkı. Umutsuzluk anlarına tutunabilmek için kendisine hipnotik synth sesleri, yankılı vokaller ve döngüsel gitarlardan başlayıp; yaşam, yabancılaşma, iklim krizi ve ruhu tüketen politik başlıklara uzanan bir harita çiziyor. Kan basıncını düşüren bu gri yapısının yanında, kasları gevşetip rahatlama veren bir koleksiyon. 

TEKLİ: Cloakroom – Story of the Egg
(Closed Casket Activities)

Cloakroom yeni teklisinde sırtını shoegaze’e yaslamış ses evrenini pop elementleriyle süslüyor. Temiz bir sounddan ziyade daha bulanık, karışık ve soyut yerlerde dolaşan şarkının konusu da bu hâli tamamlıyor. Yakın zamanda bir uyku doktoruna danıştıktan sonra hayatının büyük bir kısmını kalitesiz uyuyarak geçirdiğini fark eden davulcu Tim Remis’in bundan kaynaklı anksiyetesi ve kötü uykudan kaynaklı olarak bazı his ve duyularını tam anlamıyla yaşayamadığı farkındalığınıyla  ilgiliymiş “Story of the Egg”. Şimdilerde uyku işini hâlleden Remis bu sefer de her şeyi yüksek bir bilinçte hissetme ve yaşamasına has bir anskiyete çekiyormuş. Şarkının bir dizesi bütün bu çıkışı olmayan anksiyeteleri güzelce özetliyor bizce: “How much more can the cosmos take?” (Evren daha ne kadar dayanabilir?)

ALBÜM: Heartworms – Glutton for Punishment
(Speedy Wunderground / PIAS)

Kısmetinin nacizane etiketle kesişmesi ile ufkumuzda kara bir kutup yıldızı olma yolunda ilerleyen Josephine Orme ilk resmî albümüyle listemize girmese olmazdı. Dan Carey’nin bizzat gözettiği prodüksiyonu hırslı ve yoğun ama bir o kadar da net. Keskin bir işçilik var, özellikle synth ve ritim katmanlarında. Hafiften dance-punk ve grunge etkileri de mevcut, fakat alabildiğine gotik noir bir atmosferdeyiz. Şarkılar karamsar ama oldukça coşkun. Bu, yakın zamanda havacılığa tutulmuş Orme’nin militer estetiğinden de kaynaklanıyor. Jojo’nun vokal üslubundaki git-geller, bazen hangisine tutunsanız emin olamamanıza sebep veriyor. Yine de bu onun yolculuğuna atılmaktan sizi alıkoymasın. Albümün motorik ihtişamı “Warplane”, yaylı süslemeleri ve gerek cerrahi vuruşlarla, gerek yaratanına acınmayan crash zilleriyle koleksiyonun en dile dolanan, zihne bulaşan parçası -esiri olduk. 

TEKLİ: Darkside – Are You Tired? (Keep On Singing)
(Matador / GRGDN Müzik)

Bir 10 sene önce Nicolas Jaar’ın her dokunduğu altın oluyordu desek yalan olmaz herhalde. Kariyerinde birçok farklı, deneysel işe imza atan müzisyenin en geniş dinleyici kitlesine ulaşabilen projesi ise gitarist Dave Harrington ile oluşturduğu Darkside olmalı. 2013’te ilk işlerini yayımlayan ikili bu ay sonunda üçüncü albüm Nothing’le dört yıl aradan sonra geri dönüyor. Albümden gelen ikinci tekli Latin, blues, trip hop, reggae, hatta indie rock esintili. Tüm bu türleri ustaca harmanlayan havasıyla, aradaki modifiye, ince sesli vokallere takılmazsanız, aslında artık iyice oturmaya başlayan Darkside sounduna gayet uygun bir örnek. 

TEKLİ: Cold Specks – Lingering Ghosts
(Mute / GRGDN Müzik)

Dönüp duran dünyaya ağır, acelesi olmayan, ruh dolu bir mola. Somali kökenli Kanadalı müzisyen AI Spx ya da bildiğimiz ismiyle Cold Specks’in yeni teklisi onun 9 Nisan’a tarihlenmiş dördüncü albümü Light for the Midnight’ın sıcacık bir yansıması. Dinledikçe derinleşen atmosferik yapısı ve içe dönük sözleri ile fısıltı ve yakarış arasında gidip gelen rahatlatıcı bir blues güzelliği “Lingering Ghosts.”

TEKLİ: Rinxlaya & OKKHIO – Umursamam
(Rinxclub)

Deneysel hip hop yaklaşımını farklı janr ve yaklaşımlarla kesiştirerek ilgi çekici anlatılar yaratan Rinxlaya, bu kez prodüktörlüğünü OKKHIO’nun üstlendiği “Umursamam” ile DnB sularına dalıyor. Rinx’in sayıklamayı andıran vokal tavrı şarkının metalik gri tonuna fazlasıyla yakışmış. Scanning electron microscope (SEM) ile yakalanmış detaylarla Uğur Engin Deniz tarafından üretilen görsellerin Rinxlaya tarafından remikslenerek parçaya eşlik ettiği video klip de hemen burada.

TEKLİ: Gaye Su Akyol – Hepsi Kafamda Memur Bey
(Dunganga Records)

Gaye Su Akyol’un bir süredir hazırlıkları devam eden ve prömiyerini 7 Şubat’ta Berlin’de yapan müzikali Consistent Fantasy Is Realityden ilk tekli. “Hepsi Kafamda Memur Bey”, minimal beatler ve tuşlu melodilerle karşılıyor dinleyiciyi. Gaye Su Akyol’un ifadeli yorumuyla, bu psikedelik serüvenden bir sahne canlanıveriyor gözünüzde. Akyol’un söz ve müziğini yazdığı şarkının prodüksiyon, düzenleme, miks ve mastering işlemleri de Barlas Tan Özemek imzalı. 

TEKLİ: Hamilton Leithauser – Burn The Boats
(Glassnote)

Hamilton Leithauser ortamdaki en sağlam gırtlaklardan biri. Solo kariyerinde çok daha fazla başarıya kavuşmasını beklerdik aslında. 2016’da, hakkıyla gayet iyi eleştiriler alan Vampire Weekend’den tanıdığımız Rostam Batmanglij ile ortaklaşa yayımladığı I Had a Dream That You Were Mine’la da bunun en önemli adımını attığını düşündürmüştü. Gelgelelim bu pek keyifli işten sonra Leithauser’ın şu âna kadar orta karar, tek bir albüm yayımlamış olması şaşırttı. Mart başına tarihlenen yeni işi This Side of the Island’dan çıkan üçüncü tekli “Burn The Boats” pozitif tınlayan, hareketli, tatlı bir şarkı. The National’dan tanıdığımız Aaron Dessner’ın da katkılarıyla 2016’daki tadı tekrar yakalamaya çalıştığını söyleyebiliriz. Şarkının prodüksiyonunda Leithauser’ın vokalinin işleniş biçimi çok mutlu etmese de onun sesi müzik dünyası için önemli. Her albümünde de cevherler bulmak olası. 

ALBÜM: FACS – Wish Defense
(Trouble In Mind Records)

Chicago’nun karanlık post-punk sahnesinin dikkat çekici isimlerinden FACS, altıncı albümünde eski gitarist / yeni basçı Jonathan Van Herik’in dönüşüyle yine gergin, hipnotik ve katmanlı bir ses dünyası kuruyor. İsmiyle hayali bir öz-savunmayı çağrıştıran albüm, içe dönük bir hesaplaşma ve benlik sorgusuyla dolu. Girdap gibi ritimler gerilimi yükseltirken, itiraf niteliğindeki sözler bu yoğun atmosferin içinde bir tür rahatlama ve şeffaflık sunuyor. Mayıs 2024’te Electrical Audio’da Steve Albini eşliğinde kaydedilmeye başlanan albüm, Albini’nin vefatıyla Sanford Parker tarafından tamamlanmış; son miksler ise Albini’nin notlarına sadık kalınarak John Congleton’ın elinden çıkma. 

TEKLİ: Lucius – Gold Rush
(Wildewomen Music)

Lucius’ın yeni teklisi bir ilişkinin en tatlı, iki insanın birbirinden kopamadığı, her anlarını beraber geçirmek istediği dönemiyle ilgili. Tıpkı çok şeker yiyince hissettiğimiz aşırı enerjik hâl gibi bir ilişkinin de böyle inişli çıkışlı bir yolculuk olduğunu anlatıyor Holly Laessig ve Jess Wolfe. Artık hayatlarında düzenlerini kurdukları ve ilişkilerinde evde hissettikleri döneminde olan ikili, mutluluklarını etrafa saçan bir besteyle yansıtıyor ne kadar keyifli olduklarını. Kendinden emin vokaller, flörtöz gitarlarla tatlı parçadan kopmak kolay olmayacak, baştan söyleyelim.

TEKLİ: Throwing Muses – Libretto
(Fire Records)

ABD menşeli alternatif rock’ın önemli temsilcilerinden Throwing Muses aslen geçtiğimiz yüzyıla ait bir grup olsa da hâlâ arada sırada bir araya gelip bir şeyler yayımlamaları bizi mutlu ediyor. Mart ortası gelecek yeni albüm Moonlight Concessions’tan paylaşılan son tekli, günümüzün sound kalitesinde ama atmosferi âdeta tamamen 30 yıl öncesine ait. Kristin Hersh’ün yıllanmış ama tavırlı vokaline eklenen çok güzel kaydedilmiş akustik gitarlar ve gerilime katkısıyla yaylılarla albümün geri kalanına olan heyecanınızı katlayabiliyor. Yılın beklenmedik başarı hikâyelerinden bir olmaya aday.

ALBÜM: Moses Yoofee Trio – MYT
(LEITER)

2020’de kurulduktan sonra Berlin caz sahnesinde bir şehir efsanesine evrilen Moses Yoofee Trio, 2024’te German Jazz Prize’ın prestijli Yılın En İyi Canlı Performansı ödülünü kazandı. Grubun yolu ilk uzunçaları, Nils Frahm’ın kurucusu olduğu plak şirketi LEITER aracılığıyla yayımlandı. Piyano-bas-davul kurulumuyla her şarkıda kıvrımları dallanıp budaklanan patikalara rehberlik ediyorlar. The Bad Plus ya da Go-Go Penguin gibi gruplara ilgi duyuyorsanız ıskalamayın. Üçlünün Babylon Picks serisi kapsamında 13 Mart’ta vereceği ilk İstanbul konserinin biletleri de burada.

TEKLİ: Beach Bunny – Tunnel Vision
(AWAL Recordings)

Bundan 10 yıl önce, Chicago’da müzisyen ve besteci Lili Trifilio’nun solo projesi olarak başlayan ve zaman içinde bir gruba evrilen Beach Bunny, alternatif rock ve bedroom pop arasında mekik dokuyan diskografisinin üçüncü uzunçalarını duyurdu. 25 Nisan’da yayımlanacak albüme ismini veren şarkı da Bertie Gilbert imzalı eğlenceli bir video klip eşliğinde yayımlandı. Lili Trifilio kamera önünde de mikrofon başında olduğu kadar maharetli olduğunu kanıtlıyor.

TEKLİ: Ductape – Fade Away
(Swiss Dark Nights)

Çağla Güleray ve Furkan Güleray tarafından “kendini yeniden keşfetmenin cesur bir marşı” olarak tanımlanan yeni Ductape parçası. Puslu havası, donuk sayıklamaları andıran vokalleri ve yoğun reverbleriyle darkwave seven kulakların hemen çalma listelerine ekleyeceği tatta bir kayıt. İkilinin son albüm Echo Drama sonrası yayımladığı üçüncü tekli olan “Fade Away”in Ductape tarafından çekilmiş video klibi de burada.