Annemin Otobiyografisi, Jilet ve bu ay başka ne okusak?

Yazı: Beyza Yıldırım, Deniz Dursun, Ekin Sanaç, Eylül Ege, Korcan Derinsu, Meltem Demiraran

Jamaica Kincaid, Annemin Otobiyografisi ile nihayet Türkçede. Jilet Sebahat ilk kitabını, dilinin altında jilet taşıyan kızlara armağan ediyor. Paul Auster’dan aşk ve kayıp üzerine dokunaklı düşüncelerle bezenmiş bir roman. 

Aralık 2023’ten bu yana Türkçede yayımlanmış, merak uyandıran kitaplar…

Annemin Otobiyografisi 
Jamaica Kincaid (Jaguar)

“Gözlemleyenin, tanık olanın duyduğu haz; gözlemlenen ile gözlemleyen, fark edilen ile fark eden arasında görünmez bir ırmaktır ve ben pek çok yönden sevginin tanımı olan bu görünmez ırmaktan yoksun bir hayatın daima eksik kalacağına, asla tamamlanamayacağına inanıyorum.” Fazla söze gerek yok; Jamaica Kincaid, Umay Öze çevirisiyle ilk kez Türkçede! Kayıpla, sömürgeyle, ihmalle kendi kendini defalarca yeniden doğuran, o görünmez ırmağı kalbinin içinde çağlatan bir kadının, Xuela’nın dünyada geçirdiği 70 yıla, Karayipler’deki fevkalade yaşamına bakıyor Annemin Otobiyografisi.

Bağlar Üzerine
Kae Tempest (Onagöre)

Dünyanın gidişatı merhamet ve şefkatten uzaklaşadursun; İngiliz müzisyen, yazar ve şair Kae Tempest şifayı büyütmekte neyse ki ısrarcı. İster rap yapsın ister şiir yazsın, söyleyecekleri hep çok heyecanlandırıyor. 2023’ün son ayının en güzel havadislerinden biri de ilk kez Türkçeye çevrilmesi oldu. Mina Çakmak’ın çevirisiyle bize ulaşan Bağlar Üzerine, adının da hissettirdiği gibi hem felsefi hem de manifestovari bir metin. Aramıza giren mesafelerin, bağ kuramayışımızın sistematik teşhisleri üzerine düşünürken, yaratıcılığın birbirimize ve kendimize bağlanmada sunabileceği imkânları kendi deneyimlerini de paylaşarak araştırıyor. Yaratıcılık derken, birtakım sanat eserleri ortaya koymaktan bahsetmiyor; yaratıcılık kavramını tanımlı sınırlardan kurtarıyor, herkeste ve her yerde olabileceğini gösteriyor. Bir konser performansının Kurulum, Ses Kontrol, Kapılar gibi aşamalarını takip eden kurgusuysa olağanüstü. Carl Jung ve William Blake’i de sık sık ziyaret eden, bir çırpıda okunan, altı çizilen, yoldaş olan ve en çok da şefkatin her sayfasına sirayet ettiği bir metin.

Battığımız Bataklar
Ahmet Erkam Saraç (Can Yayınları)

Ahmet Erkam Saraç’ın, birtakım geçici zevklerin etkisinde minik nefes alma yerleri bıraktığı ilk kitabı. Hayatla girilen muhasebelerden çıkan soruların cevaplarını kitaplarda aradığı için yazar olan bir zihnin ürünü bu. Karakterlerini, bataklık metaforu üzerinden kurduğu duygu durumlarıyla yüzleştiriyor sık sık. İçindeki yedi öyküyle basit ve küçük şeyleri sardonik bir gülümseme içinde eritiyor.

Baumgartner
Paul Auster (Can Yayınları)

Kanser tedavisi gören Paul Auster’ın kendi sözleriyle “belki de son romanı”. Bir ah çekip ona güzel dilekler uçurduysak, devam edelim: 70 yaşındaki felsefe profesörü Sy Baumgartner’ın, Princeton’dan emekli olmayı düşündüğü sırada, anılarının labirentinde kayboluşuna şahitlik ediyoruz. Otobiyografik parçalarla iç içe geçen roman, gerçek ile gerçek olmayan arasındaki hassas dengeyi yönlendiren Baumgartner’ın zihninde sürekli değişen bir yolculuk. Aşk ve kayıp üzerine dokunaklı düşüncelerle bezenmiş bir trajikomediden rüyalar âlemine uzanırken, hayatın öngörülemeyen ritmini kucaklamaya davet eden bir hâli var.

Büyük Deniz Köpürüyor
Duran Emre Kanacı (İthaki)

Büyük Deniz Köpürüyor’da, sularında ve kanlı kıyılarında binbir öykünün izini taşıyan Akdeniz’e ışık tutuyor Duran Emre Kanacı. Işığın ucundaki hikâyelerden biri de büyümek denen şeye savaşların ortasında yakalanmış, yıkılan bir yuvayı terk etmek zorunda kalmış, çocukluğu kayıp Nepis Ael’e ait. Kelimeler gerçekten tüm diktatörlüklerin karşısına dikilecek, onları ürkütüp bir adım geri götürecek kadar güçlü müdür?

Dünyalararasında
Ayhan Geçgin (Metis)

Geçgin’in mesafeli ve inatçı üslubu, kısa görünen bir anlatıyı post-apokaliptik bir coğrafyada geçen yoğun bir felsefi destana dönüştürüyor. Sert iklimde korunup dilin olanaklarıyla dönüşen anları gün yüzüne çıkaran bu kozmik ninni, köklerimizin ve varlığımızın sınırlarını sorguluyor. Soğuk bir gecede bir kayalığa sığındığımız sırada, gözlerimizi aniden yıldızlarla dolu gökyüzüne açıyoruz. Her kelimenin bir muamma, her sessizliğin derin bir yankı hâlini aldığı spekülatif kurgunun derinlerine doğru takımyıldızları eşliğinde ilerliyoruz.

Enstitü Bize Ne Söyler: Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ne Disiplinler Arası Bakışlar
Editör: Zeynep Kevser Şerefoğlu Danış (VakıfBank Kültür Yayınları)

Yazarların Türk romanına dair yeni perspektifleri geliştirmeye ant içtiği bu incelemede, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın edebi dünyasına dalıyoruz. Sayfaları çevirirken; yalnızca bir kitap okumuyor, entelektüel ve modern bir yolculuğa çıkıyoruz. Tanpınar; karakterlerin metaforlarla bolca haşır neşir olduğu ve anlatıların gelenek ile modernite arasında mekik dokuduğu bir fikir treninin makinisti. Her vagonda tarihin yankılarına yönelttiği sorular ve nükteli kimlik bilmeceleriyle karşılaşıyoruz.

İstanbul Hikâyeleri 
Reşad Ekrem Koçu (Doğan Kitap)

Kentin muazzam kütüğünü çıkarma gayesiyle ömrünü İstanbul Ansiklopedisi’ne adayan tarihçi ve yazar Reşad Ekrem Koçu’nun Tarihimizde Garip Vakalar, Eski İstanbul’da Meyhaneler ve Meyhane Köçekleri, Binbirdirek Batakhanesi: Cevahirli Hanımsultan, Aşk Yolunda İstanbul’da Neler Olmuş, Tarihten Hikâyeler: Kızlarağasının Piçi ve Kafes Arkası Günahkârları adlı yapıtları Hülya Balcı editörlüğünde tek bir kitapta toplandı. Eda Çağıl Çağlarırmak imzalı illüstrasyonların eşlik ettiği İstanbul Hikâyeleri, Koçu’nun deyimiyle “tarihten çıkarılmış küçük küçük sahneler”i derliyor; sultanlar, şehzadeler, tulumbacılar, dalkavuklar, cadılar, köçekler, cellatların izini sürüyor.

Jilet
Jilet Sebahat (Axis)

Varlığı tehdit olarak görülen bir coğrafyada kuir kimliğiyle yazdığı ilk kitabını, dilinin altında jilet taşıyan kızlara armağan ediyor Sebahat. Direnişlerimizi ve hep öğütlediği gibi kendimizi sevmeyi hatırlatıyor. Görünmez, arabesk bir kürk giyiyor, Beyoğlu sokaklarında dolaşıyor, entelleri bağrına basıyor, erkliğin yanağından makas alıyor. Mirasını taşıdığı cadılardan kalan ters-düz edilmiş dünyanın zokasını yutmuyor. “Ve zaman geçecek… Bugünler geçecek. Ağaçların gövdesi usulca ısınacak. Patlayacak tomurcuklar yeryüzüne.” alıntısıyla tesellisini sunuyor. Dili sivri, kalemi kırık cam parçası, alev almış genç kızların eşlikçisi.

Konuşan Hayvanlar
Joni Murphy (Timaş)

Espressoları lemurların hazırladığı, parayı ayıların kontrol ettiği, deniz canlılarının ötekileştirildiği, belediye başkanlığını milyarder bir yarış atının üstlendiği türden bir New York’u mesken tutan bu roman, anksiyete ve depresyondan muzdarip bir alpakanın eline geçen bir fırsat karşısındaki hayati seçimi etrafında kuruyor anlatısını: Çürümüş sistemi ifşa mı edecek yoksa bildiklerini sineye mi çekecek? Konuşan Hayvanlar’la tesiri yüksek bir modern zaman hicvi yapan Joni Murphy’nin edebi üslubu George Orwell ve Ezop hattında geziniyor; mizah tonu ise biriciğimiz BoJack Horseman’ı andırıyor.

Mutlu Vadi
Annemarie Schwarzenbach (Everest)

Kuir yazar, seyyah, fotoğrafçı, moda ikonu; inadın, direnişin kalesi Annemarie Schwarzenbach imzalı otobiyografik bir roman. Kavurucu İran güneşinin altında vuku bulan sürükleyici bir kaçış ve bir varoluş krizinin ortasında isimsiz anlatıcı, bir dağ vadisinin serin sığınağında teselli arıyor. Ancak kendisini özgürlük ve izolasyon arasında gidip gelirken buluyor. Mutlu Vadi; yalnızca baş karakterin doğanın haşmetiyle mücadelesini değil, aynı zamanda kendi zihnindeki fırtınayı da yansıtan sembolik bir savaş alanı. Derinlerine indikçe, kalem ve kitap, yaklaşan umutsuzluğa karşı bir zırh hâlini alıyor.

Postane Günlükleri
Vigdis Hjorth (Siren)

AB tarafından dayatılan posta reformuna karşı, işlerini kaybetmek istemeyen posta işçileri sendikasının iletişimini yapmakla görevlendirilen Ellinor, başta bildik yöntemlerle işe başlasa da zamanla mektupların, hikâyelerin ve başka hayatların gücünü keşfediyor Postane Günlükleri’nde. Miras’ta da burada da gerek karakterlerine gerekse başkalarına karşı şefkatle bakmaya çalışıyor Vigdis Hjorth. O şefkatin de yolu bir yerde umuda çıkıyor. Vigdis Hjorth elini omzumuza koyup “Takma, bu da geçer; bak, yalnız değilsin.” diyor âdeta.

Sessizliği Vurun: Beş Oyun Bir Öykü
Berkay Ateş (Everest)

Oyuncu kimliğinin yanında kalemiyle de öne çıkan Berkay Ateş’in beş oyunu ve bir öyküsünün yer aldığı Sessizliği Vurun sözü; gerçeği çalınanlara, deli yaftasıyla kalakalanlara, rüyaları hayatının ortasına oturanlara, yaşanamayacağı kabul edilmiş umutların yasını tutanlara, ihtimallerin peşinde koşanlara, sessizliğini geri almaya çalışanlara bırakıyor.

Sınırsız Ülke
Patricia Engel (Holden)

Okuru And Dağları eteklerinde gezdiren Sınırsız Ülke’nin merceğinde, pekâlâ haklı sebeplerle de olsa birine zarar verdikten sonra Kolombiya’daki bir ıslahevine gönderilen Talia var. Islahevinden, on yıllardır ayrı kaldığı annesi ve kardeşlerini görebilmek uğruna kaçıp, ABD’ye gidecek uçağına yetişmeye çalışan Talia’nın yolculuğu; sınırları, göçmen politikalarını ve tüm bunların bir ailede yarattığı yıkımı gözler önüne sererken şu soruları soruyor: Şiddet karşısında ne hâldedir sevgi? Onurunu koruyabilir mi yoksa eli, kolu, dili bağlı mı kalır?

Şu Anda Burada Mıyız?
Pınar Öğünç (Kolektif Kitap)

Etrafımızdaki her şeyin yaşadığı düşüncesinden ortaya çıkan ilginç fikirleriyle beslediği, yine bu sene yayımlanan öykü kitabı Aksi Gibi’de, ait olduğu bedenden uzaklaşıp gezintiye çıkan gözü, ev sahibine gönül vermiş bir kapıyı anlatıyordu Pınar Öğünç. Kendi içinde sinerjisi olan nesnelerin mikro direnişlerini ararken, onlara sık sık mizahi bir ses veriyordu. Şu Anda Burada Mıyız? adlı bu ilk romanında ise dünyanın bir parçası olabilmek için yeryüzüyle yetinmeyen, kıvam alarak magmaya inip gündelik yaşamını yapı bozumuna uğratan Suzan’ın mektupları üzerinden kuruyor anlatısını. İstisnalar biliminden nasibini almış kalemini çıkmaz yollara sokmaktan çekinmeden hem de.

Telekız
Tanguy Viel (İletişim)

Fransa’nın küçük bir kentinde, 20 yaşındaki Laura’nın peşine takılıyoruz. Eğitimine ara vermiş, kente dönmüş. Tam o sırada, babasının aracılığıyla belediye başkanı ona kalacak bir yer veriyor; karşılığında, üzerinde hakimiyet kurmaya yelteniyor. Zihinleri genç bir kadının görüntüsüyle uyuşan erkeklerin, kendi imajından kaçma meselesine bakıyor Telekız. Viel, çarpık talihsizlikler derdinde değil; “anahtarlı” bir roman ile okuyucuyu çıkmaza sokmanın peşinde.

Toplumsal Hareketler (Bazen) Nasıl Fark Yaratabilir?
David S. Meyer (Ayrıntı)

İsmiyle ve yaptığı çağrışımlarla önemli bir soru yönelten bu kitap, bir örgütlenmenin antolojisi niteliğinde. David S. Meyer, kolektif bir eylem olarak değişimin istenen anda ve yerde gerçekleşme ihtimalleri hakkında düşünüyor. Bir anlatı olarak aktivistlerin, sıradan insanların protesto siyasetinde bıraktığı makro etkilere yönelik bir övgü. Direnişiyle hârelenmek isteyen insanlar için keyifli bir okuma deneyimi de denebilir.

Bunlar da var!

Sağ ve Sol – Joseph Rot (Vacilando)
Suyun Tarihi: Su, Uygarlığı Nasıl Yarattı? – Brian Fagan (Say Kitap)
Satılık Hayat – Yukio Mişima (Can Yayınları)
Violeta – Isabelle Allende (Can Yayınları)
Batı – Carys Davies (Can Yayınları)
Billur Örüntüler – Rıdvan Hatun (Can Yayınları)