Anthony Hüseyin değişimi sahnede hissediyor

Röportaj: Cem Kayıran

Berlin’de yaşayan non-binary müzisyen, performans sanatçısı ve aktivist Anthony Hüseyin, 16-17 Şubat’ta arkaoda ve BİNA’nın farklı katlarına yayılacak mini festival YanYana’da konuğumuz olacak. Yaklaşık altı yıl sonra ilk İstanbul konserini verecek Anthony Hüseyin, Urfa’da geçirdiği çocukluk yıllarında geleneksel müzikle haşır neşir olduktan sonra İstanbul ve Rotterdam’da klasik ve caz vokal eğitimi aldı. Farklı ülkeler ve şehirlerde edindiği deneyimlerle türler ve estetikler arası mekik dokuyan bir sanat pratiği geliştirdi.

Bir türlü ulaşılamayan aidiyet, yas, özlem gibi konuları içten ve alabildiğine açık bir üslupla kurcaladığı son EP’si O Biçim Şarkılar’ı aralık ayında yayımlayan müzisyen, çeşitli sahne sanatları ve ifade biçimleri üzerine çalışmalarını sürdürmekte.

17 Şubat Cumartesi akşamı Bant Mag. Havuz / BİNA’da gerçekleşecek konser için katılım ücretsiz; fakat kapasitenin 60 kişiyle sınırlı olduğunu hatırlatalım. Yani erken gelmekte fayda var.

YanYana programına dair detaylara buradan ulaşabilir; Anthony Hüseyin ile sahnede olmanın hissettirdikleri ve şarkı yazımına dair sohbetimizi de hemen aşağıda okuyabilirsiniz.

İstanbul’da uzunca bir aranın ardından ilk kez bir canlı Anthony Hüseyin performansı olacak. YanYana festivali kapsamında Bina sahnesinde bizi neler bekliyor? İpuçları alabilir miyiz?

Sus, çok heyecanlı! Ben de merakla bekliyorum. Hem ben hem de seyirci için sürprizlerle dolu bir akşam olacak. Bildiğiniz üzere benim performanslar disiplinler arası oluyor ve bir saatimiz var. Bu sebeple tüm albümlerden, hiç susmadan, geldiğim kültür ve dili çok iyi bilen seyirciyle hep bir ağızdan şarkı söylemek; Türk Sanat Müziği ile birleştirdiğim techno, house ve nu-disco beatleriyle hep birlikte dans etmek istiyorum Yüzde yüz müzik ve gullüm tabii ki.

Sahnede olmak senin için ne ifade ediyor? Bir konser günü nasıl duygular yaşıyorsun? Bunlar yıllar içerisinde nasıl değişiklik gösterdi / gösteriyor?

Çok uzun zamandır sahnedeyim. Urfa Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi öğrenci konserleri ile başladım ilk. Sonra İstanbul, Rotterdam ve Berlin. Sırasıyla klasik opera şarkıcılığı, caz şarkıcılığı, kompozisyon ve sonunda kendi kimliğimle bugüne kadar öğrendiklerimizi yapısöküme uğratıp özgürlüğümü ilan ettiğim elektronik müzik. Çekirdek seyirciyle birbirimize sadık kalmakla birlikte tabii ki seyircim de değişti hâliyle. Sahnede olmanın anlamı benim için sürekli değişti. Ben değiştim, hayat değişti, dünya değişti ve anlamlar değişti. Bunların hepsi de sahnenin ne ifade ettiğini sürekli değiştirdi benim için. Hayatımda ne olduysa, o bir şekilde sahnede de oldu. Sahne hep en samimi olduğum yer oldu, iyi ki de oldu. İçimdeki çocuğun hiçbir şeyden korkmadan eğlendiği bir yer şu anda. Sanırım bu seyirciye de geçtiği zaman; hep beraber benliğimizi ve kimliğimizi biz farkında olmadan, zorla oluşturmaya çalışan din, dil, ırk, cinsiyet, sınıf gibi yapı taşlarını tek tek kimseyi incitmeden yeniden şekillendirdiğim bir yere dönüşüyor. Yavaş yavaş değişimi hissettiğim bir yer sahne şu anda. 

Geçtiğimiz aralık ayında yayımladığın O Biçim Şarkılar EP’si yas ve güvenli bir ev arayışı gibi konular etrafında geziniyordu. İçinde biriktirdiklerini şarkılaştırmak, senin için bir hafifleme girişimi mi? Bir başka deyişle, sanatsal pratiklerin duygu durumunu ne ölçüde şekillendiriyor?

Evet, Project Oda cinsiyet konusu, bunun bir sosyal konstrüksiyon olması sebebiyle öğrenilmiş performans gereksinimleri oluşu ve cinsiyetin bir spektrum oluşuyla ilgili çalışmıştım. Bu dünyada insanın az çok kaderini ve nasıl yaşaması gerektiğini belirleyen, tamamen sistem tarafından sahiplenilmiş ve politik olan insan bedeni üzerine çalışırken karşılaştığım durumlar; beni bir sonraki projede ev, aidiyet ve özgürlük gibi konulara itti.

O Biçim Şarkılar da dört şehir, üç ülke değiştirmiş ve hâlâ kendisini tamamen güvende hissedebileceğim bir “yer”, bir “ev” hissi bulamamış olmam üzerine. Project O’da cinsiyet mevzusuna nasıl yaklaştıysam; ev, özgürlük ve aidiyet konularına yine spektrum olarak yaklaşmamı sağladı. Spoiler vermeyeyim ama cinsiyet nasıl bir spektrum ve konstrüksiyon ise; evde hissetmek, aidiyet duygusu, hatta özgürlük mevzusu da öyle. Dünyanın farklı şehirlerinde tecrübe ettiğim ve edindiğim bilgiler doğrultusunda sanat pratiğimi sahnede aktarmak, beni sadece o an evde, ait ve güvende hissettiriyor. Sahneye her çıktığımda, oraya artık ev gibi bakıyorum. And that’s it for me. Dünyada artan faşizm, ırkçılık, homofobi ve transfobi duygu durumumu etkilerken; bu duygu durumları da seyirciyle bu mevzularla ilgili bir alışveriş yapmamı sağlıyor sahnede.

2024’te Anthony Hüseyin’in gündeminde neler var? Yaklaşmakta olan projeler / yayınlar hakkında bizimle neler paylaşabilirsin?

2024’te Project O ve O Biçim Şarkılar ile minnoş turlarımız var. 

Ayrıca Project O’nun Berlin’de Maxim Gorki Theater’da iki sezondur sahnelenen oyun / performatif konser / lecture versiyonuna düzenli olarak devam ediyoruz. Yine aynı sahnede birinci yılını tamamlayan; hem müzikleri ve ses tasarımını yaptığım hem de Kürt trans bir karakteri canlandırdığım, sahnede canlı müzik yaptığım Dschinns (by Fatma Aydemir) de sürüyor.

Bir yandan bahar ve yaz için iki ayrı single üzerine çalışmaya başladım. Öldürülen kadın opera karakterleri ve günümüz kadın cinayetleri üzerine yeni bir oyun yazıyorum. Umarım sonbaharda prömiyer yaparız.