Arşivden: “Teslafy Me” belgeseli vesilesiyle “Işığın çocuğu” Nikola Tesla’nın portresi

Sloven sinemacı Janja Glogovac’ın yönettiği Nikola Tesla belgeseli Teslafy Me, bu hafta itibariyle çeşitli VOD platformlarında izleyiciyle buluşuyor. Tesla’nın mirasını bir kez daha keşfetmeye davet eden belgeselde oyuncu ve aktivist Leonardo DiCaprio, DJ ve prodüktör Gramatik, yazar ve sinemacı Marina Abramovic ve Tesla’nın uzak akrabası ve NASA mühendisi olan William Terbo gibi isimlerle yapılmış röportajlar yer alıyor. Filmden yayınlanan fragmanla birlikte bundan 15 yıl önce, Kasım 2004’te yayımlanan Bant No: 3’te Çağrı Küçükay’ın kaleme aldığı Nikola Tesla portresini de arşivden çıkarıyoruz.


Elektriğin Ruhu: Nikola Tesla (1856 – 1943)

Bize hiçbir şeyi etkileyemeyeceğimizi söylediler. Ve biz inandık. Bize, en yakın hedefe koşmamızı ve diğer olasılıkları göz ardı etmemizi söylediler. Şüphelendik. Bize, hayal kurmaktan vazgeçmemizi ve tercih yapmaktan kaçınmamızı söylediler. Artık uyandık. En azından bazılarımız.

Yazı: Çağrı Küçükay

Uyanmayanları rahatsız etmeyelim, yüksek sesle konuşmayalım diyecek kadar da kibarız aslında. Ancak korkmayın, çığlık çığlığa kalk boruları çalıyor dört bir yanımızda, tahmin edemeyeceğimiz kadar uzun zamandan beri. Ve uyku her şeyden tatlıdır. Bizim küçük haykırışlarımız kimseleri rahatsız etmez.

Yalnız değilim. Etrafımda benim gibi birçok insan var. Ve belki de bunu okumakta olan diğerleri. Çevresini, dünyayı, hayatı değiştirmek isteyen birileri. Sadece daha iyiye gitmeyi, gökkuşağının altından geçmeyi değil, temelde “değiştirebilmeyi” arzulayan, varoluşunun anlam(sızlığ)ını sorgulayıp, içindeki gücün dışarı akmasını bekleyen birileri. Kısacık hayat sürelerimize sitem ederek, sabırsızca çalkalamak istiyoruz her şeyi, kahramanlarımızın çığlıklarına ayak uydurarak. Bizi uyandırmaya çalışanları dinleyerek.

Şimdi biraz daha sessiz olma ve kulak kabartma zamanı neredeyse yüzyıllık bir sese.

Çünkü anlık bir gürültüden sonra, bitmek bilmeyen birer fısıltı haline geliyor bazı kahramanlar. Susturulmaya çalışılmış, unutulmaya terkedilmiş Nikola Tesla fısıldıyor kulaklarımıza şimdi de. Adına, tarih kitaplarında pek rastlayamadığımız, literatürde mümkün olduğunca anılmayan ama bilim dünyasının görmüş olduğu belki de en büyük dâhilerden olan Tesla, en verimli dönemini yaşadığı 20.yüzyıl başlarında, birçokları tarafından “mucize adam” olarak görüldü. Sıra dışı fikirleri zamanının o kadar ötesindeydi ki, bir fizikçiden çok, bir sihirbaz olarak değerlendirildi. Onun, olağanüstü güçlere sahip olduğuna yönelik inanç, aslında çok yersiz de değil.

Yirmili yaşlarında, Hırvatistan’da başlayan hayatı, Paris’teki eğitimini tamamladıktan sonra, onu Amerika’ya, meşhur Thomas Edison’un asistanlığına kadar getirdi. Ve bu görevi 1884’e kadar yaptı Tesla. Ancak sınırsız hayal gücü ve yetenekleri, kaçınılmaz bir rekabeti de beraberinde getirdi. Hepimizin elektriğin mucidi olarak bildiği Edison’un, öğrencisi önünde, sonunda kaybedeceği bir rekabeti. Aralarındaki fikir ayrılıkları ve belki de Edison’un dar görüşlülüğü yüzünden kendini dışarı atan Tesla, 2-3 yıl sürecek sefalet hayatının ardından, şu an hepimizin kullandığı, değişken akım motorlarını geliştirip patentini Westinghouse’a sattı. Kazandığı para, kendi laboratuvarını kurup, çalışmalarına kendi imkânlarıyla devam etmesini sağladı. Ve Tesla’nın mucize buluşları da işte bu dönemden sonra gelmeye başlıyor.

Şimdi sayacaklarım çok şaşırtıcı gelmeli, özellikle de 20. yüzyılın başlarından bahsettiğimiz düşünülürse. Bugün kullandığımız televizyon, röntgen, vakum, uzun süre Marconi’nin icat ettiği iddia edilen, ancak mahkeme kararıyla Tesla’ya iade edilen radyo, MR, partiküler ışınlar, radar, roket prototipleri, elektrikli uçak tasarımları, radyo astronomi girişimleri…İşte tüm bu buluşlar, Tesla’nın portfolyosunda yer alıyor. Ancak bunlar gerçekleştirebildiklerinden sadece bazıları. Göz korkutucu dehası, tamamlayamadığı ve bazıları Amerikan hükümeti tarafından hâlâ “çok gizli” başlığı altında saklanan planlarda biraz daha netleşiyor.

Bu derece ileri gitmeden önce, Tesla’nın esas hayalinden bahsetmek daha doğru olabilir. Tesla, tıpkı radyo dalgalarında uygulandığı gibi, elektriği de kablosuz olarak nakledebileceğini düşünüyordu.Ve bu plan, bizler için bedava elektrik, serbest enerji anlamına gelecekti. Finansörlerine bu fikri açtıktan sonra tüm mali desteğinden mahrum bırakılan Tesla, bütün kararlılığıyla çalışmalarına devam etti. Elektrik çağının dev şirketleri, büyük paralar kazanmaya başladıkları dönemde, böylesi bir girişimin bütün planlarını altüst edeceğini biliyorlardı. İşte Tesla’nın literatürden ve tarihten bilinçli bir şekilde silinmeye başlaması da bu döneme rastgeliyor. Bilim insanı kimliğinin “şarlatan”a dönüştürülme çabaları da. Değişim için çabalayan, dev şirketlere karşı savaşan Tesla, kimileri için silinirken, benim için büyümeye başlıyor bu dönemde.

Colorado Springs’deki deneylerinde, meydan okurcasına, 12 milyon voltluk elektrik ve 30 metre yüksekliğinde yıldırımlar yaratan mucit, kendi icadı olan “Tesla Bobin”lerini geliştirip 16 metre çapında dev makinelere dönüştürdü. Buradaki çalışmalarından sonra, New York’a yerleşip, hayalini gerçekleştirmek için ünlü Wardenclyffe Projesi’ni başlatan Tesla, bedava elektriği yayınlayacağı 47 metre yüksekliğindeki kulesini yakın arkadaşı olan mimar Stanford White’a inşa ettirdi. Yakınlarına, neredeyse sıfırdan enerji yaratabildiğini ve bunu hava yoluyla vericilere göndermeye hazırlandığını söylediği zamandan kısa süre sonra ise tüm birikimi harcanmıştı. Hiçbir finansör, projesini desteklemediği veya desteklemekten korktuğu için bu büyük proje yarıda kaldı. Ve tabii ki, böylesine büyük bir değişimi gerçekleştirme şansı da. Eğer her şey yolunda gitseydi, şu an nasıl bir dünyada yaşıyor olacağımızı tahmin etmek çok zor. Enerji için binlerce insanın öldürüldüğü günümüzde, bedava enerji!

İşte böylesine etkileyici bir projeyi destekleyecek kimse bulamayan Tesla, biraz önce bahsettiğim “çok gizli” planları için ise birçok talipli buldu. Anlattıklarım, burada biraz gerçek dışına doğru kayıyor gibi gelebilir, ancak bahsettiğimiz kişi Tesla. Geçirdiği bir kaza sonrasında hareket eden dev manyetik alanların zaman/ mekân’ı etkileyebildiğini keşfettikten sonra bu yöndeki çalışmaları Amerikan Hükümeti’nin 1943 yılında gerçekleştirdiği iddia edilen meşhur Philadelphia Projesi’ne temel oluşturdu. Işınlama ve zaman yolculuğundan bahsediyorum! Hâlâ ne kadar çizgi dışı geliyor kulağa değil mi? Ancak bahsettiğim kişi Tesla.

1921 yılında yapılan bir röportajda, sıra dışı yeteneğinden ve algılama gücünden kendi de bahsediyor:

“Küçükken, bir rahatsızlığım olduğuna inanırdım. Bana bilmediğim bir kavramdan, görmediğim bir yerden veya tanımadığım birinden bahsedildiği an, gözümün önüne o bilgiye dair görüntüler, son derece detaylı ve gerçekçi bir şekilde oluşurdu. Gözümü kapattığımda, o mekanlarda gezinir, insanlarla tanışır ve harika diyaloglara girerdim. Onyedi yaşımdan sonra, bu yeteneğimi buluşlara yöneltmeye başladım. Tüm tasarımlarımı, kâğıt kaleme ihtiyaç duymadan, ruhumda, en ince ayrıntısına kadar somutlaştırabildiğimi fark ettim.”

Gerçekten de sıra dışı yöntemleri ve düşünceleri vardı Nikola Tesla’nın. Son derece detaylı buluşlarını neredeyse tamamen aklında yarattığı, asistanlarına, hassas ölçülerle belirlenmesi, hesaplanması gereken tasarımlarını zihnindeki görüntülerden tarif ettiği ve ortaya çıkan sonucun kusursuz olduğu yazılıyor hakkındaki kaynaklarda.

Bir Temmuz gecesi, bir yaz fırtınasının ortasında, büyük bir yıldırımla aynı anda doğmuş Tesla. Doğumunun ardından annesi, onun “Işığın Çocuğu” olduğunu söylemiş çevresindekilere. Bu, çok da abartılı bir tanımlama değil.

Zamanının, belki bizim zamanımızın da ötesinde bir ruhtan geliyor fısıltılar:
“Bugün onların, gerçekten uğruna çalıştığım gelecek ise benimdir.”