Aşk ve şarkılara dair: Bahar Noktası

Yazı: Asya Yigit

“Baylar, bayanlar, kuirler, merdivenden kayanlar, hepiniz hoşgeldiniz.”

Aşkı ararken kendini bulmaya çalışan ve büyülü bir ormanda kaybolanların hikâyesi… Çağdaş bir yorumla yeniden ele alınan Bahar Noktası, aşkın ihtimalleri ve rastlantısallığıyla bütün âşıklara ve aşkı arayanlara göz kırpıyor.

William Shakespeare’in unutulmaz komedisi, Can Yücel çevirisi ve Özlem Özhabeş rejisiyle sahnede. Zarkanat yapımı Bahar Noktası’nın hareket tasarımını Leyla Postalcıoğlu üstleniyor; kostüm ve makyajlarıyla dikkat çeken oyunun arkasında büyük bir ekip yer alıyor. En yakın temsil 15 Mart’ta Alan Kadıköy’de; biletler burada.

Konu nedir?

Birçok hikâyenin iç içe geçtiği Bahar Noktası, kayboluşların içinde yeniden çizilen yollar etrafında dönüyor. Gerçekleşmek zorunda olan bir düğün, onun için oyun hazırlamak zorunda olan bir tiyatro topluluğu ve verili kurallara başkaldıran âşıkların tükenmek bilmeyen kovalamacasını izliyoruz.

Aşkın bir eksiklik üzerinden değil de taşan ve yaşamı coşkulu bir yere çeken karşılaşmalar üzerinden inşa edildiği oyunda bu üç hikâye birbirine düğümleniyor. Sonra herkes büyülü bir ormanda, hercai menekşenin göz kapaklarına dokunuşuyla uykusundan uyanıyor. Bütün karakterler sürekli birbirinin yerine geçiyor; aşklarını, tutkularını ve öfkelerini ödünç alıp veriyor bir nevi. Ötekinin duygusunda kaybolunan bu hâlde; kimlikler, bedenler, isimler, roller ve performanslar aşkın akışkan zemininde geziniyor.

Aslında hepimiz aşkı arıyoruz, ararken yollarda kayboluyoruz; kaybolduğumuz noktada yeni yollar çıkıyor karşımıza ve aşk dönüşüyor, içinde sonsuz ihtimalleri taşıyan ve taşan bir yere götürüyor hepimizi.

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

Oyun başlamadan önce Madrabaz Kemankeşler, seyirciyi ufak bir fasılla karşılayarak dük ve düşesin düğününe davet ediyor. Şarkılar çok önemli; cinlerin söylemesi için tercih edilen rap parçalarının sözleri Demet Taşkıran’a ait. Henüz başlamadan oyuna fasılla dâhil olan seyirciyi her performans sonrasında farklı DJ’lerin yer aldığı bir parti bekliyor.

İlk intiba

Bahar Noktası’nın yarattığı ve yaratabileceği en güzel etkilerden biri coşkulu varoluş hâlinin sıkı bir şekilde örülmüş olması. Müziğin klasik düğün algısıyla oynayan işlevi, anlatıyı güçlendiren bir unsur olarak çalışıyor. Aşkın yaygın olan eksiklik üzerinden tanımının karşısında, kendi içinde taşan hâli oyun boyunca sihirlerle, büyülerle ve lanetlerle örülü bir şölene davet ediyor.

En çok neyi sevdin?

Dijital mecralarda ve gündelik hayatımızda sürekli maruz kaldığımız “toksik” ilişkilenmelerle ve bizi bütün ilişkilenmelerimizin toksik olduğuna inandıran söylemlerle baş başa bırakmayan hâlini. Bu söylemlerin karşısında sürekli değişen roller, ötekinin yerine geçiş, onun duygularını ve belki de toksikliğini anlama çabası; sürekli öğütlenen bireysel kurtuluşların ve bireysel iyi oluşların yerine birlikte coşkuyla varolmayı izleyerek o şölene dâhil olma hâlini.

En çok hangi âna yükseldin?

Cinlerin balkondan, karakterlerin tişörtlerini attıkları sahne. Oyuncular eline gelen ilk tişörtü giyiyor ve eline ne gelirse onu oynuyor. Sahnede oyuncular kimin ne oynayacağını bilmiyor ve her oyunda farklı bir karakteri oynuyorlar.

Ambiyans / ortam / mekân / kurgu / dekor için neler söyleyebilirsin?

“Işıl ışıl şeylerin ömrü öyle kısa oluyo ki.”

Sahne, büyülü bir ormanı ve bir şöleni tamamlayacak şekilde kurulmuş. Disko topları, rengarenk halılar, yukarıdan sarkan çiçekler, parıldayan makyajlar ve simlere eşlik eden rengarenk, ışıl ışıl kostümler… Kırmızı ve mavi tonlarına eşlik eden sis, ormanın büyülü havasını güçlendirirken; aralarda söylenen şarkılar, aşkın coşkusunu sürekli canlı tutuyor.

Shakespeare’in metninde büyünün etkisiyle değişen “kaçan – kovalayan” ilişkisi, bu oyunda yerini tişörtlere bırakıyor. Bu; altı çizilen kimliklerin, bedenlerin ve aşkların akışkan ihtimallerini iyice görebilmemizi sağlıyor.

Oyun, modunu nasıl etkiledi?

Oyuna getirilen yeni yorum ve seyircinin sürekli davet edildiği şölen hâli mutlu bir karşılaşma oldu benim için. Birlikte dans etmeyi ve şarkı söylemeyi unuttuğumuz ilişkilerimizin sınırlarını zorladığımız ve birbirimizin tişörtlerini giydiğimiz sürece yakalayabileceğimiz güzel ihtimalleri görmek ilham vericiydi.

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar…

“Cennete uçmak derlermiş eskiden; senin ardından koşmak da öyle, cennet oluyor cehennem. Belki de en kestirme yol oraya, senin elinden ölmek birtanem.”

Elimize aldığımız kitaplarda yolu sürekli ölümle kesişen ve beraberinde hep bir eksikliği zorunlu kılan aşk, başka türlü nasıl var olabilir? 

Aşkı bir elmanın yarısına sıkıştırdıkça ve tamamlanmayı bekledikçe, şölene ve şarkılara hep geç kalacak gibiyiz. Onun yerine her varoluşun kendi içinde taştığı karşılaşmalara şans vermek, kaybolduğumuz karanlık ormanda yolumuzu bulmamıza olanak tanır belki de, kim bilir.

İçinde sıkıştığımız ilişkilenmeler ve ilişkilenememelere, onlara verilmiş tanımları yıkarak ve sınırlarını zorlayarak yaklaşan Bahar Noktası, bir yastıkta kocayıp muradına ermenin ötesinde coşkuyla birlikte olmaya davet ediyor. Sazla, sözle, hazla ve aşkla “Biz bu karanlık ormanda yolumuzu buluruz.” diyor.