Bant Mag. No:36'dan // Davulcular anlatıyor: BJ Miller (Health)

Bant Mag. No:36’da yer alan “Nasıl başladım? Neden başladım?¨: Davulcular anlatıyor isimli dosyada, yerli yabancı toplam 32 davulcunun, davulla ilgili hikayelerine yer verdik. Söz şimdi de Health davulcusu BJ Miller’da!

BJ Miller
Health

“Davulcular resmen kafadan çatlak! Yani ben de çatlağım!”

Aslında saksafon çalmak istiyordum. 11 yaşında, 5. sınıftaydım ve bu, Riverside, California’daki Castle View İlkokulu’nda, okul orkestrasında çalmaya izin verdikleri ilk yıldı. Benden bir büyük ağbim Josh (kendisi şimdi klasik gitarist), yaklaşık bir ay kadar orkestranın perküsyon bölümüne katılmıştı, ama artık orta okulda tüm ilgisini kaybetmişti. Anneme saksafon istediğimi söyledim ve o bana Josh’ın bagetleriyle davul pedini verdi. Dört yıl boyunca yalnızca bunun üzerinde çaldım. Anca konserlerde bize gerçek trampet verirlerdi.

Geriye dönüp baktığımda öğrendiğim şey, temel davul bilgilerinin zorluğunu lastik çalışma pedinin üzerinde bile benim 11 yaşındayken bulduğum kadar büyüleyici bulabilirsen, o zaman muhtemelen davulcusun. Eğitmenimin ne kadar hızlı çalabildiğini gördüğüm anda bağlanmıştım.

Kurtarışa yine annem yetişti; 14 yaşındaydım. Bir Noel’de annem ağacın tam arkasında saklanan büyük bir kutuya işaret etti. Kutunun en dibinde üzerinde Coopers Music yazan bagetler ve dükkânın telefon numarası vardı. Annem gerisinin yeni odada olduğunu söyledi. Siyah kaplı bir Sunlite, beş parça, hayatımda çaldığım en iyi ve en kötü takım. Nasıl kurulacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bas davuldan çıkan o güm güm sesin kafayı sıkıştırmaktan olduğunu zannediyordum. Davulu o kadar kötü sıkıştırdım ki çemberi bir taraftan kafanın üzerine çıkmıştı ve hala gergin, titrek, bok gibi bir ses veriyordu. Seti Coopers’a geri götürdüm ve adam bana şaşkın şaşkın baktı, ciddi olamazsın dermiş gibi. Gevşetip oraya bir de yastık atmamı söyledi; bende de jeton düştü ve sonunda gerçekten gerçek davul, rock davulu çalma fırsatım oldu!

Geçen gün yeni Ginger Baker belgeselini izlerken uyandım: davulcular resmen kafadan çatlak! Yani ben de çatlağım! Ama çoğu insan benimle tanışınca aslında pek de öyle takılmadığıma katılır. Bunu daha da incelediğimde de fark ettim ki hepimizi birbirine bağlayan bir şey var. Paylaştığımız bir kafa yapısı, biraz sado-mazoşist belki de. Sonunda bunun adını ¨Davulcu Geni¨ koydum.

“Şiddetten ve fedakarlıktan da geliyoruz; o içgüdünün bir kalıntısı her zaman içimizde olacak”

Bu davulcu geninde belirli bir muziplik var. Bir de tarihte davulcuların hücumun en ön saflarında, bellerinde davulla diğerlerini ölüme götüren olduklarını hatırlamak lazım. Yani şiddetten ve fedakarlıktan da geliyoruz; o içgüdünün bir kalıntısı her zaman içimizde olacak. Davul derisinin üzerindeki kan. Bir diğer taraftan da transın insanlarıyız, bir çeşit şaman. Her davulcunun da söyleyeceği gibi, ki bunu yüzlerinde de görebilirsiniz, davul çalmak transandantal bir deneyim. Tüm bu öğeleri bir araya getirdiğinde de yin ve yang etkisi oluşuyor ve davulcu bunun tam ortasında oturuyor, uygunca adlandırılmış davul tahtında.

Sık sık, tam aksine, davulculuğun beni seçtiğini hissetmişimdir. Masa ve sıraların üzerinde yaptığım hareketlerin öğretmenleri ve kardeşlerimi sinir ettiği hikâyelerin sonu yok. En saplantılı tarafımdır bu ve nereye gitsem, bir başkasının barın veya direksiyonunun üzerine hafifçe tıklattığını duysam, o zaman dünyada bir davulcunun daha olduğunu biliyorum.

davulcular_bj_miller