Yeni bir kuir görsel kültüre doğru: Kara Pembe Karşı Sanat Kolektifi
İzmir’de ve çevre illerde LGBTİ hakları alanında çalışma yapan Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği uzun zamandır ürettikleri görsel çalışmalarla dikkat çekiyor. İzmir Onur Yürüyüşü için hazırladıkları Zeki Müren’in İzmir Fuarı’na gelişinde çekilen fotoğrafla oluşturulmuş İzmirli Lubunyalar pankartından, Baki Koşar Haftası için yapılan kartpostallara, afişlere, videolara kadar birçok iş memleketin LGBTİ görsel kültürü için öncü anlamlar teşkil ediyor. Öğrendim ki bu çalışmaların arkasında kuir sanat üzerine kafa yoran Kara Pembe Karşı Sanat Kolektifi varmış. Şu âna kadar İzmir içinde (aslında daha çok sosyal medyada) işlerini gördüğümüz Kolektif İstanbul’daki Onur Haftası kapsamında yapılmış “Nerdeen Nereye” sergisine Kutsal Olmayan Emanet isimli bir iş göndererek sınırlarının dışına da çıkmış oldu. Kolektiften Yavuz Cingöz ve Ozan Ünlükoç’la konuştuk.
Röp: Kültigin Kağan Akbulut
Kara Pembe Karşı Sanat Kolektifi hangi amaçla, ne zaman kuruldu?
Sanatı bir “dönüştürme” aracı olarak kullanmayı hedefleyen bir grup aktivistiz aslında, ayrıca Siyah Pembe Üçgen İzmir’de gönüllüyüz. “Kuir”den yola çıkan “etkinlikler” yapmak, özellikle de kamusal alanda maruz bıraktığımız bir dizi performansla ezber bozmak istiyorduk. Birkaç küçük isimsiz denemeyle kendimizi sınadık. Derken bitimiz kanlandı ve 2013 yılında isimlendik ve cisimlendik.
Kolektifiniz kimlerden oluşuyor?
Kolektife ihtiyaç duyduğumuzda destek atan bir çevreye sahibiz ama temelde bizim dışımızda bir de Cüneyt Cansever ve Metin Akdemir var.
Şu âna kadar nasıl çalışmalar yaptınız?
Şimdiye kadar Siyah Pembe Üçgen İzmir’in düzenlediği Baki Koşar Nefret Suçları ile Mücadele Haftası olan, 2015 yılından itibaren Baki Koşar Kültür ve Sanat Festivali’ne dönüşen haftanın yazılı, görsel ve görsel işitsel işlerini yaptık. İlk olarak 2009 yılındaki derneğin kapatılmasına karşı düzenlediğimiz “Sessiz Eylem” performanslarını planladık. İzmir’in farklı yerlerinde dernek aktivistleri olarak sessiz bir şekilde harfleri tutarak sloganları yazdık; dernek kapatılmasına karşı performans düzenledik ve bunun videosunu hazırladık. 2012 yılında “Dil” temasıyla gerçekleşen Baki Koşar Haftası için çalışmalar yapmaya başladık.
Sonrasında “Ana Akıma Kapılmamak” ve “Kontrol” temalı haftalarda çeşitli işler yaptık ve bu haftalar için tanıtımlar, afişler, kartpostallar hazırladık. “Ana Akıma Kapılmamak” haftasında “Ana Nefret Bülteni” adında bir enstalasyon yaptık. Kamusal alan olmasını istediğimiz için bir kafede enstalasyonu gerçekleştirdik. Translara yönelik şiddetin en yoğun olduğu 90’lardan bir oturma odası hazırladık, televizyonda da dönemin transfobik haberlerini arka arkaya gösterdik. Masanın üzerine de, “Türkiye Heteroseksüellerindir” mottolu, aynı şekilde sadece transfobik haberlerden oluşmuş bir “gaste” koyduk.
Ayrıca dernek olarak her yıl Baki Koşar adına LGBTİ alanında çalışma yapmış kişi ya da kurumlara ödül veriyoruz. Ödül heykelciğimizi de ilk üç sene kolektifimizle bağlantılı olan sanatçı arkadaşlarımız hazırladı. Sonrasında Cüneyt Cansever ödül heykelciklerini yapmaya başladı. Ödül heykelciklerinde haftanın kavramına referans veren çalışmaları göz önünde bulunduruyoruz. Ayrıca İsveçli fotoğrafçı Elisabeth Ohlson Wallin’in ve ABD’li fotoğrafçı Danielle Levitt’in hafta kapsamında yaptığımız sergilerinin küratörlüğünü de biz üstlendik.
Baki Koşar Haftası dışında neler yaptınız?
Geçmişle kurulan bağa gey bir müdahalede bulunmak ilgimizi hep çekmiştir, lubunyalık biraz da bu demek belki de, geyleşme (şeyleşmeye ithafen) diye bir kavramla açıklayabiliriz. Scissor Sisters’ın “Comfortably Numb”a yaptığı, basit bir yorumlamadan öteydi aslında. Biz de hem başkalaştırmak ve kuirleştirmek, bu sayede yeni anlamlar üretmek, bir yandan da metinlerarasılıktan yararlanarak anlamlar arasında link kurarak Zeki Müren’li iki çalışma yaptık. Bunlardan biri 1 Mayıs için hazırladığımız, Zeki Müren’in İzmir Fuarı’na gelişinde çekilmiş olan fotoğrafından yola çıkarak tasarlanan pankarttı. Diğeri ise Zeki Müren’in televizyonda söylediği “Kekere Mekere” tekerlemesinden alınan örneklemeyle düzenlenmiş elektronik altyapılı bir müzikle 2014 boyunca Siyah Pembe Üçgen İzmir’in yaptığı etkinliklerden görsellerin sıralanmasıydı.
Kolektifiniz nasıl çalışıyor? Bir iş nasıl üretiliyor? İşbölümü nasıl yapıyorsunuz?
Genellikle Siyah Pembe Üçgen İzmir’in düzenlediği Baki Koşar Nefret Suçları ile Mücadele Haftası’nda aktive olduğumuz için kolektifin işleri de haftanın temasına uygun oluyor. Elimizdeki imkânlar ya da malzeme son âna kadar gündemimizde olmuyor. Bu hafta yedi yılında, Baki Koşar Kültür ve Sanat Festivali’ne dönüştüğümüz için önceki yıllardan farklı olarak çok daha fazla iş ürettik ve kapsamımızı arttırmış olduk. Öncelikle toplantılar yapıyoruz, birbirini iyi tanıyan kişilerin iletişimi de rahat oluyor, bu nedenle ortak bir dil tutturabiliyoruz. İyi bir fikir bulduğumuzda bu fikri bir konsepte yerleştiriyoruz ve varyasyonlarını ilgili temayla buluşturup geliştiriyoruz. Elimizden geldiğince yaptıklarımızı çok sert eleştirdiğimiz için içimize sinmeyen bir durumun paylaşılması mümkün olmuyor, “olduğu kadar”ı kabul etmiyoruz.
Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:41’e ulaşabilirsiniz.