Bienal röportajları: Ozan Atalan

Foto: Sahir Uğur Eren

Gelibolu doğumlu Ozan Atalan Anadolu Üniversitesi’nde hukuk bölümünü bitirdikten sonra esas tutkusunun ve yeteneklerinin onu sanat alanına yönelttiğini keşfetti. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar bölümünde okudu ve ardından Syracuse University’de Fullbright bursuyla güzel sanatlar masterı yapmaya başladı. Atalan’ın hem yerel hem de uluslararası arenada sergilenen işleri, çok yönlü geçmişinin getirdiği geçişken çoklu-katmanlardan oluşuyor.

16. İstanbul Bienali için hazırladığı “Monokrom” (2019) isimli yerleştirmede, İstanbul’un içindeki ve civarındaki manda yaşam alanlarının yok olmasından yola çıkan Atalan, İstanbul Havalimanı ve üçüncü köprü inşaatları nedeniyle bölgeye özgü manda sürülerinin yaşam alanlarını kaybetme sürecine odaklanıyor. Atalan’ın yerleştirmesinde belgesel nitelikli bir video, mandaların Kemerburgaz’daki yaşam alanlarını ve inşaat çılgınlığının bu alanları nasıl yok ettiğini gösteriyor. Yerleştirmenin aynı odada bulunan heykel bileşeninde, gerçek bir manda iskeleti ile dallar ve taşlar betona, yapıştırıcıya ve toprağa batmış halde görünüyor. İnsanların inşaat faaliyetlerinin ve aşırı üretimin doğayı yok edişinin bir sembolü olan bu imge, özellikle beton üretimi ve kullanımında ilk beş ülke arasında yer alan Türkiye’de daha da fazla anlam kazanıyor. Atalan, üretim pratiklerine ve gündelik yaşamına dair sorularımızı kısa ve net cevaplarla karşıladı.

Ozan Atalan, “Monokrom”, 2019

Ozan Atalan, “Monokrom”, 2019

Kendini üç kelimede tarif etmeni istesek?
Duygusal, mesafeli, değişken.

Senin için mükemmel bir gün?
Karlı bir ormanda veya bulutlu bir günde deniz kenarında, sevdiğimle başbaşa bir gün.

İdollerin kimler?
Bir insanı idolüm yapma fikrinden uzağım. Kunduzlarla ruhsal bir bağa sahibim, ama sanırım bir idolüm varsa o da İskenderiyeli Hypatia.

Favori materyalin nedir ve onunla çalışmaya nasıl karar verdin?
Taşlar. Taşın vahşiliğini, çiğliğini, alçak gönüllüğünü ve saf enerjisini keşfettiğimden beri… Kendimi hatırladığımdan beri bir taş koleksiyoneri ve dönüştürücüsüyüm.

Yaratıcı enerjinin ne zaman farkına vardın?
Anaokulunda sanırım.

Şu anda nelerle uğraşıyorsun?
Dışıma bakıyorum, kozmik önemsizliğimi deneyimliyorum, enerjimi kendimden daha önemli olduğunu düşündüğüm şeylere harcıyorum ve onların içsel paradigmalarını anlamaya çalışıyorum.

Eğer bir sanatçı olmasaydın ne olurdun?
Bir fırtına gözlemcisi.

İstanbul’da favori yerin neresi?
Yerebatan Sarnıcı ve Burgazada.

Yedinci Kıta dediğimizde aklına ilk gelen düşünceyi çiziktirmeni istesek?
Yabancılaşmış küp: