Boysan’ın Evi ile yeni başlattıkları “Çarşamba Sineması” gösterimleri üzerine

Boysan’ın Evi, başta Sema Anne olmak üzere bugüne kadar emek vermiş güzel kalpli pek çok gönüllüsünün desteği ile hem Boysan Yakar’ın zarif hatırasının yaşatıldığı hem de hayatlarımızın yalnız tarafına dokunarak bizi queer dayanışma etrafında bir araya getiren bir sosyal yaşam alanı. Şu sıralar ekip, iki haftada bir Çarşamba akşamları film gösterimleri düzenleyen ve henüz ikinci haftasında olan “Çarşamba Sineması” adında yepyeni bir etkinlik serisinin heyecanı içinde. Biz de ekip gönüllülerinden Oğuzhan ve İbrahim’den Çarşamba Sineması’nın detaylarını ve yeni heyecanlarını dinledik.

Röportaj: Işıl Saykan

“…Türkiye’de çok değerli queer sanatçılar var. Kendimizden, kendi hikâyelerimizden oluşan işleri göstermek, küçük işleri görünür kılmak en önemli amaçlarımızdan biri. Hikâye anlatıcılığı ve belirli bir zamana queer bir bakış hem hafıza hem de arşiv açısından çok önemli.”

Merhaba İbrahim ve Oğuzhan. Boysan’ın Evi şu sıralar yeni bir etkinlik serisi başlattı, Çarşamba Sineması adıyla. Peki nedir bu Çarşamba Sineması, böyle bir film gösterimi düzenleme fikri nasıl ortaya çıktı?

İbrahim: Boysan’ın Evi’nde daha önce de film gösterimleri düzenlenmişti.  Geçtiğimiz sonbahar Boysan’ın Evi gönüllü ekibine katıldığımda bu gösterimleri canlandırmak, sinemayla ilgili birikimimi LGBTİ+ sivil toplum faaliyetlerine aktarmak gibi bir niyetim vardı.  Gönüllü ekibi olarak yaptığımız toplantıda Çarşamba gününün film gösterimleri düzenlemek için uygun olduğuna karar verdik ve Çarşamba Sineması fikri böyle ortaya çıktı. 

Oğuzhan: Boysan’ın Evi olarak eylül ayının sonlarına doğru gönüllü ekip arkadaşları arayışına çıkmıştık. Bu arayışımıza çıkarken en temel amaçlarımızdan biri de dayanışmak için var olan alanların kapsamını genişletmekti. Evde yapılan etkinliklere gelen insanların çoğu evin etkinliklerine yönelik katılımcı fikirlerle bizlere geliyorlardı. Biz de insanların bu fikirlerini harmanlayıp, katılıcımalarımızla etkinlikleri şekillendirmeye başladık. Gönüllü ekibimizde yer alan arkadaşlarımızın her biri farklı alanlarda uzmanlıkları olan insanlar. Herkesin kendinden bir şey bırakabileceği bir alan olan Boysan’ın Evi’nin kolektif emeği ile ortaya çıkan bir fikir Çarşamba Sineması. Ekip olarak bu fikrin geleneksel hale gelebileceği fikrinden yola çıkarak bunu hayata geçirdik.

“Kimlik, kesişimsel kümelemeler bütünü. Bu film sinematografik yetkinliklerinin dışında, alt metin olarak çoklu kimlik vurgusu yapan bir iş. Eşcinsel ve mülteci olmak…”

Mr. Gay Syria

26 Şubat Çarşamba akşamı ikinci film de gösterilmiş olacak. Film Ayşe Toprak’ın yönetmenliğini yaptığı Mr. Gay Syria. Film hakkında neler söylemek istersiniz?

İbrahim:  Ben Mr. Gay Syria filmini sinematografik açıdan oldukça etkileyici buluyorum.  Belgesel yönü de bulunan filmlerde genellikle estetik arka plana itilir ancak Mr. Gay Syria için bu söz konusu değil.  Film pek çok festivalde gösterilmiş ve ödüller almış.  Odak noktasında trajik hikayeler olsa da izlemesi keyifli ki bunu başarmanın da zor olduğunu düşünüyorum.  Yönetmen Ayşe Toprak ve yapımcı Ekin Çalışır iletişime geçtiğimiz ilk andan itibaren Çarşamba Sineması projesiyle çok ilgilendiler, onlarla işbirliği yapmak da ayrıca keyifliydi.     

Oğuzhan:  Kimlik olgusu birçok farklı katmanlardan oluşur. Kimliği/Kimlikleri beyaz perdeye aktarmak göründüğü kadar kolay ve tek biçimli bir şey değil. Bu nedenle Mr.Gay Syria filminde  beni etkileyen en önemli şeylerden biri hikayeleri anlatılan gay mülteci kişilerin birincil kimliklerinin hayatlarında ne kadar çok belirleyici olduğu ve devam eden hayatlarında onları dezavantajlı konuma ittiği oldu. Kimlik, kesişimsel kümelemeler bütünü. Bu film sinematografik yetkinliklerinin dışında, alt metin olarak çoklu kimlik vurgusu yapan bir iş. Eşcinsel ve mülteci olmak… Aynı zamanda, İbrahim’in de dediği gibi filmi Boysan’ın Evi olarak göstermek istediğimiz zaman Ayşe Toprak ve Ekin Çalışır çok yardımcıydılar. Çok teşekkür ederiz.

Gösterilecek filmleri nasıl belirliyorsunuz?

İbrahim: En önemli kriterimiz telif hukukunu gözetmek.  Gösterim iznini almak için mutlaka yönetmen veya yapımcıyla bağlantıya geçiyoruz.  İzni aldıktan sonra filmi gösterim programımıza alıyoruz. Herhangi bir tür kısıtlamamız yok kurmaca veya belgesel, kısa metraj veya uzun metraj filmler Çarşamba Sineması programında yer alabilir.  Hatta en çok istediğimiz etkinliklerden biri henüz tamamlanmamış filmlerle ilgili sunumları programımıza dahil etmek. Bu sunumlar sırasında filmin tamamlanması için gereken ekibin bir araya gelmesi için aracılık etmeyi de çok arzu ediyoruz.  Programda yer alacak tüm filmlerin LGBTİ+ topluluğunu ilgilendiren konularla ve/veya feminizmle doğrudan bir bağlantısı olmasına da dikkat ediyoruz tabii ki.  

Oğuzhan:  Evet filmleri seçerken telif hukukuna dikkat ederek ve gerekli izinleri alarak gösterim yapmaya çalışıyoruz. Boysan’ın Evi, amatör ve otonom kalmayı seven ve isteyen bir yer. Çünkü bu şekilde büyüyor. Etkinlikleri ve fikirlerinde de bunu gözetiyor. Bu nedenle aslında yarım kalan işler çok önemli. Bununla birlikte, Türkiye’de çok değerli queer sanatçılar var. Kendimizden, kendi hikayelerimizden oluşan işleri göstermek, küçük işleri görünür kılmak en önemli amaçlarımızdan biri. Hikâye anlatıcılığı ve belirli bir zamana queer bir bakış hem hafıza hem de arşiv açısından çok önemli.

“Boysan’ın Evi yaşadığımız olumsuzlukları farklı yöntemlerle geliştirip, üretecek bir alana dönüştürme faaliyetinde bizlere yardımcı oluyor. Aynı zamanda bu olumsuzlukları unuttuğumuz ve kahkahalarla güllüm yaptığımız bir ev.”

Boysan’ın Evi bu zamana kadar pek çok akademik, sosyal ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapmış bir mekân. Ben de Yaşayan Kütüphane etkinliğinde kitap olarak yer almıştım, kişisel deneyim paylaşımının öne çıktığı güzel bir etkinlikti. Boysan’ın Evi benim için LGBTİ+’lar için bir sosyalleşme mekânı gibi. Ama tabi ben sizin deneyiminizdeki yerini merak ediyorum, bana biraz Boysan’ın Evi’ni anlatır mısınız?

Oğuzhan: Senin de dediğin gibi kişisel olanın ve deneyimin öne çıkması çok önemli. Boysan’ın Evi etkinlikler ve diğer oluşumlara mekân sağlarken, bir yandan da gelenler için alternatif bir sosyalleşme alanı. Gelen çoğu insanın söylediği şey “Burada kendimi evimde gibi hissediyorum.” oluyor. Sema Yakar bunu duyunca çok mutlu oluyor. Bu da aslında çalışmalarımızı yapabilmek için bir motivasyon oluyor. Boysan’ın Evi ile 2,5 sene önce yollarım keşişti. Bir şeyler yapmak üretmek istediğim bir zamana denk gelişi beni çok heveslendirdi. O gün bugündür Boysan’ın Evi’nde üretmeye devam ediyorum. Tüm olumsuzluklara rağmen Boysan’ın arkasında bıraktığı güzel ışıkla, eve gelen her insan güçleniyor. Boysan’ın Evi yaşadığımız olumsuzlukları farklı yöntemlerle geliştirip, üretecek bir alana dönüştürme faaliyetinde bizlere yardımcı oluyor. Aynı zamanda bu olumsuzlukları unuttuğumuz ve kahkahalarla güllüm yaptığımız bir ev. Boysan’ın Evi gönüllü ekibinin yapmayı istediği çok şey var ve bunu aslında hep birlikte yapıyor, yapmaya devam ediyoruz.  

Kırık Beyaz Laleler

Peki gelecek gösterimlerde bizleri hangi filmler bekliyor?

İbrahim: 11 Mart Çarşamba günü Aykan Safoğlu’nun “Kırık Beyaz Laleler” filmini göstereceğiz.  Hemen ardından da Mithat Alam Film Merkeziyle ortak düzenlediğimiz “Kuir Kuş Film Günleri” etkinliğimiz başlayacak.  Etkinlik 16-22 Mart tarihlerinde düzenlenecek, film gösterimleri ve paneller organize ediyoruz. İlk kez bu röportajda duyurmuş olalım. 

Oğuzhan: “ Kırık Beyaz Laleler” ile yolumuza devam edeceğiz. Fakat ilerleyen süreçte bizleri çok güzel filmler bekliyor olacak. İbrahim benden önce davrandı vallahi.  “Kuir Kuş Film Günleri” etkinliğimiz için çok heyecanlıyız. Bir nevi Çarşamba Sineması, ısınma oldu bizim için.

Çok teşekkür ederim, bol gullümlü gösterimler diliyorum.

İbrahim: Biz teşekkür ederiz. 

Oğuzhan: Çok teşekkürler.

26 Şubat haftasında Mr. Gay Syria filminin gösterileceği etkinliğin detaylarına ulaşmak isterseniz Boysan’ın Evi’nin Instagram hesabını takip edebilirsiniz. Mr.Gay Syria filmi hakkında daha fazla bilgi edinmek için filmin yönetmeni Ayşe Toprak ve yapımcısı Ekin Çalışır ile yaptığımız söyleşiyi buradan okuyabilirsiniz.