“Çatlak” değerlendirmesi (2020, İstanbul Film Festivali) #formdayız

Tür: Dram
Yönetmen: Fikret Reyhan
Yazar: Fikret Reyhan
Oyuncular: Hakan Salınmış, Hakan Emre Ünal, Canan Atalay, Giray Altınok, Süreyya Kilimci, Elif Ürse, Gülçin Kültür Şahin, Tuğçe Yolcu, Görkem Mertsiz, Süleyman Karaahmet, Mehmet Bilge Aslan, Emir Ünver, Cihat Süvarioğlu, Taha Bora Elkoca
Formu dolduran: Esin Çalışkan

Zaman dilimi ve mekân

Günümüz dolaylarında gezindiğini anlasak da, aslında zamansız sayılabilecek bir öyküde; bir ailenin tek bir gününün içindeyiz.

Ne hakkında?

Çatlak, Londra’da işçi olarak çalışmış Fatih’in zamanında ailesine para göndermek için borçlanmasını ve bu borcun geri ödenmesi gerektiği için ailenin para mevzusu etrafında dönen ilişkiler ağını merceğine alıyor. Bir yemek masasının etrafında buluşan ailenin günlük konuşmalarıyla başlayan sahneler; fısıltılara, kışkırtmalara ve gerilim dozunun arttığı koca bir karmaşaya dönüşüyor.

Maaile gördüğümüz insanların; kadın-erkek, çocuk-yaşlı, büyük-küçük değişen konumları ve kendi gerçeklikleri evin içinde yaratılırken, ara ara bir bakkal dükkanı ya da minibüs üzerinden dışarıya göz atmanın yolu da bulunuyor. Tek bir karakter yerine her bir karakterini değişen kamera açıları ile takip eden film, bu sayede kendine has bir zamansallık yaratmayı da başarıyor.

İlk intiba?

Çatlak, kağıt üzerinde basit duran bir konuyu, 90 dakikayı dahi bulmayacak biçimde, ayak altında gezinen karakterleri ile bir çırpıda anlatıyor. Tek mekânda, tek günde geçmesinin zorlu yanlarını kolayca göz ardı etmeyi sağlayan gerçekçi nüansları; karmaşık bir ailenin her ânını yakalamaya imkân sağlıyor. Bu uğurda yönetmen sineması olduğunu da iliklerimize kadar hissettiriyor. Kapılar, odalar, sahiplikler arası bir evi imleyen her şeyi gözler önüne sermesinin yanında, elbette asıl gücünü kaotik bir ortam yarattığı yemek masası sekansından alıyor.

Derinlerde ne var?

Bir borç mevzusu içeren, tanıdık sayılabilecek hikâyesini açarken mizahını da nereden yakalayacağını bilen Çatlak, aileye sade bir bakış vadediyor. Doğal akışında uçuşan sahnelerin, ailenin temeline dinamit patlatmaya gerek kalmadan işlediğini görmek ise şaşırtıcı.

Göz dolduran bu sahneler, karakterler arası geçişleri hızlandırıyor ve iç içe yaşayan bireylerin temsil alanını genişletiyor. Gezinen kameranın zaman zaman bir x-ray etkisi yaratması ile evdekilerin içini görebiliyor; pamuk ipliği formundaki, sürekli değişen dinamiklerin takibini kolayca sağlayabiliyoruz. Sosyal ve politik meseleleri sıradan bir aile kadar önemseyen Çatlak, bu gediği büyütmeyi biraz geri planda bırakıyor.

Taşıdığı kodlar

Aile draması türüne yeni bir soluk getirme motivasyonları belli olan film, mizah denen kremanın aralara eklendiği bir pastanın incelikli sunumu adeta. Üstelik klişelere ve karikatürize anlara düşmeden yol alıyor. Ailedeki normalliğin tehlikelerini ve bencilliklerini bir de böyle sunarken, kaotikliğini gündelik hayatın kendisinden alıyor. Zamanla ilişkisini gerçeğe yaklaştırması riskli bir tercih olsa da sahici görünüyor.

Karakterlere dair

Açılış anından itibaren gördüğümüz Fatih, ailedeki kardeşlerden sadece biri. Çalışmak için gittiği Londra’dan evlenmek için dönen Fatih’in peşine takılan borç, Ayhan ve abisinin ziyareti ile ailenin içinde fısır fısır yayılıyor. Özellikle baba Muhittin’in orta-alt sınıf içinde yerleştiği alana nasıl sarıldığını anlamak için tüm karmaşa içinde pencere camında minibüslerini kestiği an, epik bir sahne olarak işliyor.

Bu sayede alınmış iki minibüsün, kaçak çıkılan bir katın ya da köydeki arsanın satılması arasında dönen fikir patlamalarının ucu mutlaka birine dokunuyor. Diğer karakterlerin de aralara girmesi işleri kızıştırırken, herkes hiyerarşide kendine has bir yer ediniyor. Çok başrollü, dengeli ve eşitlikçi görünen bir örnek Çatlak.

İzlemeden önce bilmeniz gerekenler

Yönetmen ve yazar kimliğiyle filmin arkasındaki isim olan Fikret Reyhan’la, daha önce çocukluğunun geçtiği mekânlarda çektiği, yine gerçekçiliğin peşinden koşan Sarı Sıcak sayesinde tanışmıştık. 36. İstanbul Film Festivali’nde “En İyi Film” başta olmak üzere çokça ödül kazanan yapım, yönetmenin sinema yapma isteğini alevlendirirken deneyimleyenleri de oldukça heyecanlandırmıştı.

Geçmişinde fizik mühendisi olan, gün boyu film izlediği maratonlarda o filmlere müdahale etmeye başladığını fark eden Reyhan, kurguya da böyle bulaşmış. Çatlak’ın mekân seçiminden dolayı zorlansa da (özellikle kamera hareketlerinin pan ağırlıklı olması nedeniyle) “iyi ki” dedirten bir iş yüzünü göstermiş. 

Filmin 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde kazandığı “Jüri Özel Ödülü”nün yanında, kadrodaki 4 ismin “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne uzandığını da ekleyelim.

Kimler sever?

Kameranın adeta gizlendiği, yavaş akışlardan -en azından sinemada- hoşlanan bünyelere göre. Mizahın tok tonlarını seven, sürekli değişen karakterler arası keşif arayan herkes için iyi bir karşılaşma. Aileyi odağına alıyor demiş miydik?

Bunu seven bunları da sever

Romanya açıklarından gelen, biraz daha uzun süresine rağmen ayna gibi işleyen Sieranevada, politik ve güncel tartışmalarla bezeli zeminini, hikâyesi için filtre olarak kullanıyordu. Yas etrafında toplanmış bir aileyi gözetleyen yapım, Cannes dâhil birçok festivalde yarışmıştı. Manchester by the Sea ve A Separation da yine ilk akla gelen örnekler.