Chelsea Wolfe ve iyileştirici albümü “Birth of Violence”

Geçtiğimiz yıl akustik albümü Birh of Violence ile bizi karanlığın kuytu köşelerine sürükleyen Chelsea Wolfe, şu sıralar albümün Avrupa ve İngiltere turnesine hazırlanıyor. Mart ayı boyunca sahnelerde olacak olan müzisyenle albüme dair detayları, rüyalar âlemiyle olan ilişkisini ve ilham kaynaklarını konuştuk.

Röportaj: Özgür Yılgür
Fotoğraf: John Crawford

“Her zaman yazıyorum. Benim sürecim bir kalabalığın içinde de olsam, gece 3’te uykuya dalmış da olsam aklıma gelen hiçbir fikri inkâr etmemek üzerinden işliyor. Bu şekilde yazım şeklimde tekrar eden dokuları fark edebiliyorum ve bu olduğunda ufkumda bir albüm beliriyor.” -Chelsea Wolfe

Son albümün Birth of Violence için aldığın tepkilerden memnun musun?

Yorumları çok fazla düşünmemeye çalışıyorum. Ancak insanların albümün şarkı sözlerine ve enerjisine bağlandıklarını dile getirdiği yorumlardan dolayı mutluyum. Kendimi ve beni çevreleyen şeyleri bu albümün içine koydum. Elbette seyirciler de buna ilgi duyduğu zaman daha özel bir hale bürünüyor. Bu yolculuğa birlikte çıktığımızı hissettiriyor.

Bir önceki albümün Hiss Spun’da Troy Van Leeuwen ile birlikte çok güçlü bir gitar sound’u yaratmıştınız. Birth of Violence ise akustik bir sound’a sahip. Bu değişimin ardında yatan sebepler neler?

Troy ve diğerleriyle Hiss Spun üzerinde çalışmak gerçekten eğlenceliydi. Bir rock‘n’roll egzorsizmi gibiydi o albüm. Yirmili yaşlarımda bana ilham veren müziğe ve o müzik sayesinde oluşan anılara bir övgü anlamı taşıyor benim için. Yine de Hiss Spun’ın turnesini yaparken, uzun zamandır hep yollarda olduğum ve sürekli bununla ilgili dırdır ettiğim hissine kapıldım. İyileşmek için zaman ayırmam gerektiğini düşünmeye başladım. O tepe noktasına ulaştığımda, doğal bir yolla bu akustik şarkılar ortaya çıktı. Kişisel olarak rahatlık yaratan, beni iyileştiren bir etkisi oldu üzerimde. Bu şarkılar Birth of Violence’a dönüştü. Şimdi çok daha iyiyim ve yeniden bir rock kaydı yapmaya hazırım!

Senin için yeni bir albümün üretim aşaması nasıl işliyor? Yeni şarkılar yazarken seni neler besliyor?

Her zaman yazıyorum. Benim sürecim bir kalabalığın içinde de olsam, gece 3’te uykuya dalmış da olsam aklıma gelen hiçbir fikri inkâr etmemek üzerinden işliyor. Bu şekilde yazım şeklimde tekrar eden dokuları fark edebiliyorum ve bu olduğunda ufkumda bir albüm beliriyor. Böylece birlikte çalıştığım grup arkadaşlarımı ve sanatçıları albüm için bileyebiliyorum. Uyku ve hayallerle ilgili sorunlarım her zaman üretirken beni etkilemiştir, fakat her albümümün kendine özgü duyguları ve ilhamları var.

Çocukluğundan beri uyku felci sorunuyla mücadele ediyorsun. Şu an uyku durumun nasıl? Bu hastalığın müziğine nasıl yansıyor?

Evet, hâlâ devam ediyor. Ancak şimdilerde berrak rüyalarımı keşfederek ve bu rüyalarımdan bana gelen gölgelerle iletişim kurmaya çalışarak onları kucaklamaya başladım. Bu durumun müzik ve sanatım üzerinde her zaman büyük bir etkisi oldu. Ama dürüst olmak gerekirse bunun nasıl olduğunu fark etmedim bile, çünkü bu çocukluğumdan beri hayatımda mevcut olan bir şey.

Şarkılarında yarattığın atmosfer kadar, yazdığın şarkı sözleriyle de etkileyici işler çıkartıyorsun. Birth of Violence’daki şarkı sözlerini yazarken ifade etmeyi amaçladığın şeyler nelerdi?

Teşekkür ederim. Birh of Violence kabaca bir kadın olarak kendi gücüme doğru adım atmak, yaşlanmak, doğaya dayalı maneviyatımla bağlantı kurmak ve yolda geçirdiğim zamanı dışa vurmakla ilgili bir albüm.

Birth of Violence ismi albümdeki karanlık atmosferi çok iyi tamamlıyor. Albüme bu ismi verme sebepleri neler?

“Birth of Violence” şarkısını yazarken bana başka bir âlemden gelen bir ifadeydi bu. Bu sık sık olur, bir kanala girerim ve geri döndüğümde yazdıklarımı çevirmek veya deşifre etmek zorunda hissederim. Bu her zaman kendimi ve bulunduğum yeri mükemmel bir şekilde ifade etmemi sağlıyor. Yazarken kullandığım birkaç eski sözlüğüm var ve onlardan birinde “şiddet” kelimesinin karşısında “duygu gücü” tanımı yer alıyordu. Bu Joan of Arc ve zaten yaratıcı zihnimin etrafında salınan, güçlü vizyonlara sahip kadınlardan aldığım ilhamı harika bir biçimde ifade eden bir tabir. Dürüst olmak gerekirse bu ismi koyup koymama konusunda bir süre mücadele ettim, fakat sonunda bu fikre teslim oldum diyebilirim.

Seninle ilgili yazılmış bir makalede kariyerinin ilk yıllarında sahne korkusu yaşadığını okumuştum. Bununla nasıl başa çıktın? American Darkness turnesinin sahnesinde sana sadece Ben Chisholm eşlik ediyordu. Sahnede yalnızken kendini nasıl hissediyorsun?

Evet, özellikle başlangıçta sahne korkusuyla mücadele ettim. Belki de bu bir sahne korkusu değil de sadece müzik yapma ve görünmez olma arzusuydu… Anlarsın ya, bazen sadece görünmek istemiyorum. Ancak yıllarca sahneye çıkmak, ritüelleri aşmayı öğrenmeme yardımcı oldu. Artık çoğunlukla zamanını ve parasını harcayan izleyicinin ilginç ve iyi bir deneyime sahip olmasını istiyorum. Bu şekilde herhangi bir “sahne korkusunun” üstesinden gelebiliyorum.

Eski bir röportajında Selda Bağcan’ı çok sevdiğini dile getirmiştin. Onun sende nasıl bir etkisi var?

Selda harika bir şarkıcı ve söz yazarı! Beni bir sanatçı, şarkıcı ve yazar olarak etkileyen, müzik yaparken kendim olmam gerektiğini bana öğreten pek çok folk rock müzisyeninden birisi.

İstanbul’da vereceğin bir konser gerçekten büyüleyici olurdu. Daha önce buradan bir konser teklifi aldın mı?

Henüz öyle bir teklif aldığımı zannetmiyorum, fakat İstanbul’da sahne almayı çok isterim!