Çizgi Hikâye: Roddy Ricch
Compton çıkışlı hip hop yıldızı Roddy Ricch, henüz 21 yaşında dünya listelerinin zirvesinde kendine sağlam bir yer edindi. Kısa sürede rekorları alt üst eden, başta “The Box” olmak üzere bir dizi hit şarkıya imza atan Roddy Ricch, bugünlere pek de rahat bir patikadan çıkmadı. Sadi Güran’ın illüstrasyonlarıyla, yeni neslin hip hop ikonu Roddy Ricch’in kayıplar, sosyal anksiyete, basketbol ve müzikle dolu serüvenine buyrun…
Rodrick Wayne Moore, Jr., ya da bildiğimiz ismiyle Roddy Ricch, 1998 sonbaharında, müzik piyasasına birçok hip hop efsanesini armağan etmiş Compton, California’da’da dünyaya geldi. Anlattıklarına göre ilk rap denemelerini 8 yaşında yapmış. Gençlik yıllarında da ev halkının konuşmalarını, amcalarının rap flowlarını kaydedip bilgisayarında düzenlemeler yapsa da müzik kendisi için “hobi”den öteye geçmemiş.
Ailesinin ülkenin güneyinde yaşayan fertlerini görmek için yaptığı ziyaretler, müzik algısının yalnızca Compton ve West Coast hip hop’la sınırlı kalmasının önüne geçmiş, ki bunun izlerini yıllar sonra yaptığı üretimlerde görebiliyoruz. Röportajlarında o yıllarda rap müzikle geçinme ihtimaline inanmadığını söylüyor. Müziğin ciddi bir uğraş halini alması konusunda Roddy Ricch için en büyük kırılma, Speaker Knockerz’ı keşfetmesiyle olmuş.
Çocukluk yıllarında sokakta gördükleri, çeteler ve küçük yaşta kendi ayakları üzerinde durma yollarını geliştirmek zorunda kalması, hâlâ yenmek için uğraştığı sosyal anksiyetesini beraberinde getirmiş. Geceleyin Compton sokaklarında tek başına yürürken ölmekten korktuğunu birçok röportajında dillendiriyor.
Ailesinin etkisiyle çocukluğunda din, hayatında önemli bir yer kaplıyor. Her pazar kiliseye gidiyor, hatta yazdığı ilk şarkılar inançlarına dair. 12-13 yaşlarındayken mahallelerindeki kiliseye gittikleri bir gün Compton’ın yeni nesil kahramanlarından biriyle, Kendrick Lamar’la karşılaşıyor. Kendisine yazdığı flowları dinletmesinin ardından henüz kendi etkileyici hikâyesinin başlarında olan Lamar’dan hem övgü hem de ömürlük bir tavsiye alıyor ve sonrasında müzikal üretimi bu doğrultuda ilerliyor.
Lise yıllarında kendisi için müzik kadar önemli olan bir diğer tutkusu da basketbol. Bunun izlerini hâlâ konserlerinde giydiği formalar, kliplerindeki ve şarkı sözlerindeki referanslarda görmek mümkün. Örneğin en popüler şarkılarından “The Box”ta Vince Carter’ın 2000 yılındaki smaç yarışmasında yaptığı unutulmaz smaca göndermede bulunuyor. Lise takımının oyun kurucusu olan Roddy, her ne kadar kendini bir LeBron James hayranı olarak tanımlasa da oyun stilini en çok Allen Iverson’a benzetiyor. Rakiplerini Iverson-vari crossoverlarla geçtiğinden bahsediyor.
2017’de ilk kayıtlarını Feed Tha Streets ismini verdiği miksteyple yayımlıyor. Kısa sürede harika dönüşler alıyor. Kendi müziğiyle ilgili en anlamlı dönüşlerden birini Speaker Knockerz’ın yakın çevresinden alıyor. Herkesin onu kopyalamaya çalıştığını ve bu yüzden sahte tınladığını, Roddy’ninse bu müziği içselleştirip kendine has bir şeyler ürettiği yorumunu yapıyorlar.
Takip eden yıl ise işin renginin iyice değiştiğine tanıklık ediyoruz. 2018 yazında dört parçalık bir EP ile yayımlanan “Die Young”, Roddy Ricch’in ismini daha da çok duyacağımızı garantiliyor. Kendisiyle aynı yaşta olan Floridalı rapçi XXXTenTacion’ın silahlı bir saldırıda hayatını kaybetmesinin üzerine yazdığı şarkı, aslında kendi çocukluğu ve gençliğini konu ediyor. Silahlı bir çatışmada ölmekten korkan bir müzisyenin ağzından dinlediğimiz “Die Young”, içine kapanık Roddy Ricch’in kendini ve endişelerini anlatmak için şarkıları ne denli ustaca kullanabildiğini ispatlıyor. London on da Track’in prodüksiyonunu yaptığı şarkı, klibiyle YouTube’da kısa sürede on milyonlarca insan tarafından dinleniyor.
Speaker Knockerz ve XXXTenTacion gibi idol ve kahramanlarını genç yaşta kaybeden Roddy Ricch, belki de en büyük yumruğu 31 Mart 2019 günü yiyor. Hem birçok iş birliğine imza attığı hem de rap dünyasındaki en yakın arkadaşlarından biri olan Nipsey Hussle’ın benzer bir saldırıya kurban gitmesi, onu derinden etkiliyor. Compton’ın efsanelerinden Nipsey Hussle, 2018’de Los Angeles’ta düzenlediği PowerHouse konserine Roddy Ricch’i de davet etmiş ve sahneye çıkarken kendisini takdim etmişti. Bu performansın ardından yakınlaştılar; Nipsey Hussle, Roddy’ye yol göstermekle kalmadı, kendisiyle ses getiren bir düete de imza attı: Ölümünden birkaç hafta önce yayımlanacak olan “Racks in the Middle”.
Roddy Ricch, birçoklarına göre hip hop ve siyah kültürünün birleştirici sembollerinden biri olan Nipsey Hussle’ın ölümünün ardından oluşan boşluğu doldurmak için en ideal figür. O da Nipsey’nin her zaman yanında olduğundan emin: “Evimde Nipsey’nin bir portresi asılı. Onu her gün görmeyi çok seviyorum. Bana içimde hâlâ yaşıyor olduğunu hatırlatıyor.”
Halihazırda “Die Young” ve “Racks in the Middle” ile listelerin üst sıralarına adını yazdıran Roddy Ricch, ilk albümü Please Excuse Me for Being Antisocial’la eşi benzeri görülmemiş bir başarı yakalıyor. Albümün ismi Roddy’nin yaşayış biçimine, anksiyetelerine yapılmış gerçekçi bir gönderme. Atlantic etiketiyle yayımlanan bu ilk albümde Roddy Ricch, çocukluk yıllarını ve hayatının dönüm noktalarını ustalıkla hikâyeleştiriyor. Kendini, kendine özgü bir şekilde anlatıyor.
Albüm, yayımlandığı hafta Billboard 200 listesinin zirvesine demir atıyor. Bunu ilk haftadan başaran son hip hop yıldızının 2003 yılında 50 Cent olduğunu hatırlatalım. Albümden beş şarkı uzun haftalar boyunca Billboard Hot 100 listesinde seyrini sürdürüyor. Fakat zirveye çıkan şarkı “The Box” oluyor. Şarkının albümün ilk single’larından biri olmaması bu başarıyı ilginç kılan unsurlardan biri. Farklı vokal stilleri arasında süzülen “The Box”, Roddy Ricch’in kısa sürede şahlanan kariyerinin en büyük hiti, tartışmasız. 6 Aralık’ta albümle birlikte YouTube’a yalnızca ses dosyası olarak yüklenen şarkı, nisan ayına girildiğinde 180 milyondan fazla dinlenmişti bile. 28 Şubat 2020’de yayımlanan “The Box”ın çarpıcı klibi ise bu yazı kaleme alınırken 140 milyon izlenmeye doğru yelken açmış durumda.
Albüm, yayın tarihi itibariyle bu yılın Grammy değerlendirmesine dahil edilmese de Roddy Ricch üç dalda adaylık kazandı. Bunlardan ikisi Nipsey Hussle düeti “Racks in the Middle”la, diğeri de Mustard düeti “Ballin”le geldi. Törene katılmadan önce yaptığı paylaşımlarda ve verdiği röportajlarda “Nipsey’le Grammy’mizi almaya gidiyoruz” diyen Roddy Ricch haksız çıkmadı ve “Racks in the Middle”, En İyi Rap Performansı dalında ödülü kaptı. Bu Nipsey Hussle’ın da kazandığı ilk Grammy ödülü olarak tarihe geçti.
2020’nin popüler müzik anlamında tartışmasız en büyük “olayı” Roddy Ricch. Ama kendisi, bu popülerlikle pek de barışık değil. Şöhretten olumsuz etkilenmemek adına adımlarını sağlam atmak konusunda kararlı. Rolling Stone’a verdiği röportajında, bu konuda kendini nasıl hissettiğini açık bir şekilde ifade ediyor:
“Bu şöhret konusu benim için çok yeni bir şey. Bir şeyler hakkında endişelenmeden bazı ortamlarda bulunmak… Henüz hayatın o tarafını anlayabilmiş değilim. Milyonerlerle aynı odalara giriyorum ve hâlâ ‘Şu an ne oluyor?’ diye soruyorum.”
Roddy Ricch’in ismini daha da çok duyacağımız konusunda en ufak bir şüphe yok. Hip hop âleminde 2020’lere imzasını atacağının sinyallerini kısa sürede verdi bile. Utanıp sıkılsa da Roddy Ricch de burada kalıcı olacağından emin.