Dayanışma ve güven hissiyle çok kültürlü bir yayıncılık: Root Radio

1 Mayıs’ta üç dilli (Türkçe, İngilizce ve Arapça) yayına başlayan, İstanbul merkezli bağımsız ve çevrimiçi radyo istasyonu Root Radio, geride kalan üç ay içerisinde tutkuyla takip ettiğimiz, kapsamının genişlemesinden heyecan duyduğumuz bir oluşum. Radyo mecrasının altını farklı bakış açıları ve dönüştürücü, ferahlatıcı fikirlerle doldurdukları aşikâr. Root’u dünya genelinde sayısı gün geçtikçe artan çevrimiçi radyolardan farklı kılan nüansları ve kültür sanat alanındaki tüm bilinmezlikler içinde geleceğe dair nasıl planlar yaptıklarını daha iyi anlayabilmek için, radyo ekibinden Merve Öngen ve Ümit Üret’le sohbete koyulduk. Bir tavsiye: Önce rootradio.live adresine tıklayıp müziği açın, ardından Merve ve Ümit’in radyonun motivasyonuna ve yaklaşımına dair paylaştıklarını okumaya koyulun.

Röportaj: Cem Kayıran

“Root Radio, yalnızca mekân ve kulüplerin kapandığı değil, aynı zamanda göçmenlerin Pazarkule’ye itildiği, Ortadoğu merkezli radyoların peşi sıra açıldığı, alanlarımızın pandemi öncesinde de hızla daralması nedeniyle hepimizin yerel ve global bir dayanışmaya ihtiyaç duyduğu bir dönemde kuruldu.” – Merve Öngen 

Mekânların, kulüplerin kapılarını kapattığı bu dönemde hayatımıza giren Root Radio’nun ortaya çıkış motivasyonları neydi? Bu motivasyonlar doğrultusunda nasıl bir kurgu yaptınız? Öncelikleriniz neler(di)?

Merve Öngen: Aslında Root Radio, Ahmed Shk’ın bir süredir yürütmekte olduğu Root etkinliklerinin ve podcastlerinin yanı sıra uzun zamandır düşündüğü ve Asifeh’in web sitesini hazırlamakta olduğu bir projeydi. Root Radio’nun, Root etkinlikleri ve podcastlerinden aşina olduğumuz çeşitliliğe daha geniş bir alan açmak ve daha fazla insanı buluşturmak için kurulduğunu söyleyebiliriz. Root Radio, yalnızca mekân ve kulüplerin kapandığı değil, aynı zamanda göçmenlerin Pazarkule’ye itildiği, Ortadoğu merkezli radyoların peşi sıra açıldığı, alanlarımızın pandemi öncesinde de hızla daralması nedeniyle hepimizin yerel ve global bir dayanışmaya ihtiyaç duyduğu bir dönemde kuruldu.  Aynı süreçten geçen, benzer mücadelelerde bulunan ve mekânlara, kolektiflere, sanatçılara, göçmenlere nasıl katkı sağlayabileceğine kafa yoran bizlerin, şubat ayında bir araya gelmesi ile organik bir bağ oluştuğunu söyleyebiliriz. Yapım aşamasında olan web sitesi dışında hiçbir kurgu yapmadık; pandemi sebebiyle alanlarda olamayacağımız 1 Mayıs’ta radyoyu açmak istedik ve iki günlük bir line-up yaptık, o kadar. Tek önceliğimiz, acilen ihtiyaç duyulduğunu düşündüğümüz platformu bir an önce sağlayabilmekti; kalan her şeyi programcı ve sanatçılarımız gerçekleştirdi ve gerçekleştirmeye devam ediyor.

“Bilgi aktarımının ve bilgiye ulaşmanın başka türde bir yolunu yaşayabiliyoruz diyebilirim, bir tür rahatlık cereyan ediyor ve bu da direkt olarak üretime etki ediyor.” – Ümit Üret 

Root Radio ekibi kimlerden oluşuyor? Nasıl bir görev dağılımı var? Şu an Root Radio’da yayın yapan yaklaşık kaç programcı var? Bu ekip nasıl genişliyor?

M.Ö.: Root Radio ekibi şu an Ahmed, Merve, Ümit, Sam Saruhan, Asifeh ve aramıza yeni katılan Suha Nabhan’dan oluşuyor. Radyonun genel işleyişle Ahmed ile ben; programlarla ben, Ahmed ve Ümit; tasarımlarla Sam ve Ahmed; web sitemizle (evet, yenileniyor) Asifeh ve Sam ilgilenirken, Suha da bu alanda deneyimli bir stratejist olarak daha düzenli çalışmamıza yardım ediyor. Ümit ayrıca yakın zamanda hayata geçecek blog projemizi tasarlıyor. Logomuzu ve program şablonlarımızı yapan Amer, kimi etkinliklerimiz ve özel duyurularımızı tasarlayan Dervisis gibi, farklı zamanlarda katkıda bulunan birçok sanatçı da oluyor. Gönüllülük ilkesiyle çalıştığımız için herkes kendi görevlerini kendi belirliyor, ortak karar veriliyor ve zamanla her şey, kendi kendine şekil alıyor zaten. Radyoda şu an 150’ye yakın resident’ımız var, bunun dışında yoğun bir guest mix programımız oluyor. Radyoya gelen başvuruları Ahmed, ben ve Ümit değerlendiriyoruz ya da sanatçılara biz teklifte bulunuyor, proje üretiyoruz. 

“Programcılarla iletişimimiz tamamen onları dinlemekten geçiyor; onların fikir ve projelerine kulak vermek ve kendimizi bu ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirmek bizim için her şeyden önemli.” – Merve Öngen 

Root Radio’da ekip dinamiklerini oluştururken, kendi aranızda ve programcılarla iletişiminizde göz önünde bulundurduğunuz değerler ve unsurlar neler? Bu iletişimin üretim aşamasına yansımalarını nasıl yorumlarsınız?

Ümit Üret: Kahrolsun değerler ve unsurlar! Bana kalırsa ekip hem program yapanlardan, hem dinleyicilerden hem de radyonun teknik kısmıyla uğraşan ana kadrodan oluştuğu için bahsi geçen değerleri oluşturmak bir yere kadar anlamlı-işlevsel-mümkün olabiliyor. Belki tam da bu yüzden her şeyi kontrol altında tutamadığımız, değer ve unsurlardan bir yere kadar söz açabildiğimiz bir tür ütopya hâline geliyor demek mümkün. 

Akademinin sıkıcı olma riskinin bertaraf edildiğini söylemek mümkün. Dipnotsuz, kendini beğendirmeye çalışmadan, yapacağın işin getirilerine değil kendisine odaklanma davranışının etüt edildiği, kimsenin anlamayacağı kavramlarla konuşmaktan ziyade dinleyenlere ya da yapanlara sirayet etme kapasitesinin genişlediği bir alanda; papyonsuz, fönsüz bir yer gibi geliyor burası. Bir de “Canım ama o lafları şimdi kullanmayalım burada yasak”çı vatandaşlardan uzak kalabildiğiniz bir mecra bir yandan da. Dahası, okulda bazı hocalarla derste değil kahvede ya da rakı masasında oturmak isterdim; o masalar da kurulabiliyor radyo vasıtasıyla. Bilgi aktarımının ve bilgiye ulaşmanın başka türde bir yolunu yaşayabiliyoruz diyebilirim, bir tür rahatlık cereyan ediyor ve bu da direkt olarak üretime etki ediyor. 

Radyoda müzik çalmanın bir mekânın gereklerine göre yapılmadığını da söyleyebiliyoruz, buna da ihtiyaç duyuyormuşum ziyadesiyle. Belli bir saat aralığında belli bir türün çalınacağı, parça geçişlerinde hatanın yeri olmadığı yani bir şekilde belirlenmiş kurallara göre hareket etmeden daha rahat hareket edilmesi de bir hoş. Her programcıyı buna sıkıştıramam belki ama benzer tutumlara sıkça rastladığım için böyle geniş geniş konuşuyorum. Kimi gerekliliklerin tekrar tanımlandığı ve yer yer terk edilebildiği bir zemin diyebilirim. Bir de, özellikle program teklifiyle gittiğim çoğu insana yapmak isteyip yap(a)madığı bir şey varsa bizimle paylaşmasını istiyorum. Kendini rahat hissedeceği bir alan olduğunu söylüyorum. Bildiğimiz anlamda bir sermaye ilişkisi olmadığı için, insanlar yaptıklarına daha rahat yaklaşıyorlar ve başka türde bir üretimin de kapıları açılabiliyor. 

M.Ö.: Ekip dinamiklerinde gözettiğimiz tek şey, sanıyorum aynı gayeyi paylaşmak; zaten radyodan öte, hayatta birbirine omuz veren insanlar olduğumuz için iletişimde pek zorlanmıyoruz. Kaotik bir çalışma şeklimiz var desem yalan olmaz, fakat hepimiz aynı amaçta buluştuğumuz için sanıyorum bir şekilde hallediyoruz. Programlarla Ahmed, ben ve Ümit ilgileniyoruz. Programcılarla iletişimimiz ise tamamen onları dinlemekten geçiyor; onların fikir ve projelerine kulak vermek ve kendimizi bu ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirmek bizim için her şeyden önemli. Üretim de dolayısıyla bu şekilde, çoğu zaman bizden bağımsız olarak, kolektif bir şekilde biçim alıyor. Üç ay kadar kısa bir sürenin sonunda oluşan komünite gerçekten inanılmaz; sesini duyurmakta güçlük çekenlere kendilerini güvende hissettikleri bir mecra sunabiliyorsak, ufacık bir katkıda bulunabiliyorsak, bu bize yetiyor.   

“İsmi streaming sitelerinde ‘kirlenen’ kürasyon ve listeler, Root’ta başka şekilde tanımlanabiliyor.” – Ümit Üret  

Radyo kültürü, birçok farklı medya gibi son yıllarda yeniden anlam kazandı ve dijital ortamda hayat bulan birçok yeni nesil radyo oluşumuyla tanıştık. Müziğin streaming platformlarıyla bir tıkla ulaşılabilir olduğu, “kürasyon” ve “liste” kavramlarının ana akım dinleme eğilimlerine yön verdiği bugünlerde, sizin için radyo ne ifade ediyor?

M.Ö.: Ben bu soruyu diğer arkadaşlarıma bırakmak isterim. Listeden müzik dinlemeye veya birçok müzik platformuna çok uğraştıysam da alışamadım. Hâlâ müzik dinlerken ve araştırırken labelların Bandcamp sayfaları, takip ettiğim radyo programları, forumlar ve Soundcloud’u kullanıyorum. Bu yüzden de senelerdir, yine radyo programları aracılığıyla keşfettiklerimi iletmeye çalışıyorum. Elbette yeni medya alanlarına karşı değilim; ancak fikirlerin, duyguların listeler veya dijital platformlarla yeterince ifade edilemediğini ve parametrelerin, reklamların, görünürlük çabasının müziğin ve düşüncenin önüne geçtiğini düşünüyorum. Bağımsız bir radyoda kurabileceğiniz bağ, bana nedense hâlâ çok daha güçlü ve gerçekçi geliyor. Neredeyse fiziksel bir mekân gibi.

Ü.Ü. Popüler müzik piyasasında yıllardan beri varlığını sürdüren önemli bir orkestranın menajerliğini yapıyorum. (Alkış alabilir miyim!) Uluslararası müzik piyasasında ensesi kalın bir aktörle yaptığımız toplantıda bize üstü kapalı “Müziğiniz pek önemli değil, önemli olan mood’ları yakalayabildiğiniz listelere girmek’’ demişti. Biraz dumur olmuştuk açıkçası, bir süre üzüldüm hatta. Ana akıma özgü böyle bir refleks olağan geliyor çoğumuza ancak bu moodlar, kürasyonlar, listeler streaming platformlarına çok da sirayet edemiyor sanırım ya da alternatif olanının (her neyse) belli bir katmanına değiyor. İsmi streaming sitelerinde “kirlenen” kürasyon ve listeler, Root’ta başka şekilde tanımlanabiliyor. Aslen Ramallah’ta (Filistin) düzenlenen Exist Festival’ın pandemi dolasıyla Root’a taşıdığı “sanal” takeover’ında yapılan line-up bir tür kürasyondu ve DJ/prodüktörlerin listeleri yani tracklistlerinin maşallahı vardı. Tracklist dediğimiz çalınan müziklerin listesi, ister paylaşılsın ister paylaşılmasın -ki bizim şenlikli chatbox’ımızda dinleyiciler “Hangi parça bu çalan?” diye sorduğunda kimse paylaşmaya çekinmiyor, ya da ben henüz görmedim. Çalanlarla, ya da program yapanlarla diyeyim, direkt iletişime geçerek bu liste konusu başka bir şekilde yeniden değerlendirilebiliyor. Başka tür bir ilişkiye olanak sağlayabiliyor bu tutum. (Myspace’i romantize etmedi) Merve’nin bahsettiği, daha güçlü ve gerçekçi bağ sanırım bu. -Ayrıca, her dinlediğimize neden ulaşmak istiyoruz, neden bilmek istiyoruz dinlediklerimizi; onu da tam olarak anlayamıyorum bazen. Her şeyden haberdar olmaya çalışmasak mı biraz da?- Bazı mecraların tanımlı kültürel politikaları ters yüz etmekte hayati önem taşıdığını düşünüyorum ve hâlen kültürel alanda direniş potansiyelini barındırıyorlar. Anaakım (gözbebeğim) tüketim mecraları dışında kalan (Bandcamp deyin, eskiden Myspace’di, kendi ses sistemleriyle mekânları dönüştürerek müzik yapan çeteler deyin, çevrimiçi radyolar deyin, siz deyin yani) kültür endüstrisinin tektipleştirici ve sorun teşkil edebilecek mekanizmalarına karşı bir tür tampon oluşturuyorlar. Müziğin ve seslerin temsiliyet mekanizmasının sorgulandığı, yer yer anlamının kaydırıldığı ve bu mekanizmaların ya da kaydırılan anlamların yeniden kurulma potansiyelinden bahsediyorum. Açılın daha fazla konuşabilirim!

“Birbirine ilgi duyabileceğini düşündüğümüz lokal ve global, farklı disiplinlerden sanatçıları bir araya getirmek kadar aralarında bir ‘ağ’ kurmak da gayretlerimiz içerisinde.” – Merve Öngen

İstanbul merkezli ve üç dilli bir platform olarak dünyanın dört bir yanından sesleri akışında bir araya getiriyor Root Radio. Sizle yeni tanışanlar için biraz program akışınızın nasıl şekillendiğine dair ipuçları paylaşır mısınız?

Ü.Ü.: Oradaki üç dilin simgesel bir değeri var kanımca ve hâlen “Neden Arapça?” gibi sorular geliyor, işte tam da bu yüzden çok önemli. Çeşitlilik, programlarda yer alan Kürtçe, Süryanice, Fransızca, Zuluca gibi insanların konuştuğu dilleri duyarken karşımıza çıkan diller bir yana; farklı müzikal tavırları, türleri, yaklaşımları, ya da başka yapma biçimlerini, teknikleri kullanırken oluşan müziğin dilini de kapsıyor. Sanırım dil konusu akışa bu şekilde yansıyor denebilir.

M.Ö.: Program akışımız da kendiliğinden gelişiyor, nitekim amacımız da buydu; web sitemizde üç dilde kısacık belirttiğimiz üzere daha çok bir açık çağrı, katılımla büyüyecek bir projeden bahsediyoruz. Radyoda da ortak paydada buluştuğumuz, sesini duyurmak isteyen, buna fırsat veya alan bulamayan ya da hiç program yapmamış olmasına rağmen katkısının önemli olacağınız düşündüğümüz sanatçı, aktivist, kolektif, DJ, küratör ve talk showlara yer veriyoruz. Radyoda herhangi bir tür sınırlamamız yok, akışı mümkün olduğunca şaşırtıcı ancak yormayacak geçişlerle belirlemeye özen gösteriyoruz, biz de öğreniyoruz. Birbirine ilgi duyabileceğini düşündüğümüz lokal ve global, farklı disiplinlerden sanatçıları bir araya getirmek kadar aralarında bir “ağ” kurmak da gayretlerimiz içerisinde.

Kendinize bir radyo istasyonu olmanın ötesinde nasıl roller (bir kolektif ya da farklı tanımlamalar) biçiyorsunuz? Gelecek planlarınızda radyonun ötesinde neler var?

M.Ö.: Roller ve tanımlamalardan ekipçe pek hoşlandığımız söylenemez ancak hayallerimiz ve projelerimiz çok… Hayat normale döndüğünde Root’un kaldığı yerden ve radyo bünyesindeki sanatçıları da ekleyerek etkinliklerine devam edeceğini söyleyebiliriz. Programcılarımızdan da en çok bu talebi alıyoruz. Dolayısıyla daha çok iştirakte bulunacağımız bir gelecek öngördüğümüzü söyleyebiliriz; nitekim üç ay içerisinde başka radyolarla da güçlü bir bağ kurduk. Radyoyu kurduğumuz ay, geliri göçmenlerle dayanışma içerisinde olan gruplara bağışlanacak, global sanatçı ve labelların da katılacağı bir toplama albüm projesi üzerinde çalışmaya başlamıştık; işlerimiz biraz hafiflerse, sonbaharda bu projeyi hem genişletmeyi hem de tamamlamayı düşünüyoruz. Yine bu bağlamda hepimizin gerek dijital gerekse fiziksel projeleri mevcut. Root Radio, yayına başladığı ilk ayda 73 ülkeden dinlendi ve dinleyicilerimizin yarısı Türkiye’den. Şu anda programcılarımızın görünürlüğünü artırma ve aralarında kendiliğinden oluşan global ve yerel bağı güçlendirme üzerine kafa yoruyoruz. Bu projeler de onların ve dolayısıyla radyonun ihtiyaçlarına göre, zamanla ve sırasıyla şekil alacaktır sanıyorum. 

Ü.Ü.: Gerçekten de katkı sağlayan çok insan var, bir festival yapsak neye benzer diye düşünüyorum. 

Radyo ezelden beri çok heyecanlı bir keşif alanı olmuştur. Son olarak, radyo vasıtasıyla sizin yaptığınız, akla ilk gelen birkaç keşfi paylaşır mısınız?

Ü.Ü.: Lübnan’dan Zoukak Tiyatro Kumpanyası ile tanışma fırsatı yakaladım. Heavens isimli bir radyo tiyatro oyunlarını yayımladık. Söylenenlerden çok fazla bir şey anladığımı söyleyemem ama yaptıkları diğer işlere bakma fırsatı yakaladım. Aslen DJ’lik yapmayan Burak Eroğlu’nun programı rujluelma’dan ilginç müzikler çıkıyor. Uzun süredir tanıdığım ancak çaldığı müzikleri hiç dinlemediğim bir başka Burak’ın (Baysun) programı Octopus da akıyor. ASİDE’nin dinlediğim iki seti de harikaydı. 

M.Ö.: Ben isim vermekten imtina ediyorum, zira radyoda çalan ve şahsen müziğini beğenmediğim kimse yok ama kabul ettiğim programlar içerisinde birçok ilk kez dinlediğim müzisyen, hatta ilk kez DJ set veya kayıt almış isim var. Spotify veya Soundcloud listelerini bizlere iletenler var, niçin program yapmak istediğini anlatanlar var, bu dönemde Root Radio’nun kendilerine iyi geldiğini söyleyenler var; hepsi çok kıymetli ve heyecan verici. İlk defa program yapan kişiler içerisinde, global bir prodüktörden daha çok dinleyicisi olan programcılarımız var; Türkiye’de çok az sahne alıyor olmasına rağmen haftalık programları ilgiyle takip edilenler de var. Dolayısıyla radyonun dinlenmesini şiddetle öneriyorum! Zira belirli isimleri öne çıkarmanın, sunmaya çabaladığımız çeşitlilik ve farklı seslerin oluşturduğu bütünlüğün büyüsünü bozacağını düşünüyorum. Root’tan bağımsız olan, beni heyecanlandıran keşiflere ise iki radyo programımda yer veriyorum ve tamamını tüm detaylarıyla duyuruyorum, merak edenler takip edebilirler, hatta çok mutlu olurum.