Televizyon dizileri, yazarlar, futbolcular, mekânlar, The Smiths ve dahası…


Kırk yıla yaklaşan kariyeriyle her daim ilham veren bir müzik ve sanat karakteri olan Morrissey, geçtiğimiz aylarda açıklanan turne takvimine göre 19 Ağustos’ta İstanbul’da bir konser verecekti. 47. sayımızdan itibaren hazırlamaya başladığımız A’dan Z’ye serisinde Morrissey’e yer vermek için bundan daha iyi bir zaman olamaz dedik. Sonrasında bu yaz gerçekleşmesi planlanan birçok konser gibi Morrissey konserinin de iptal haberi geldi. Bizse İstanbul’daki buluşma gerçekleşemiyor olsa da planları değiştirmeme kararı verdik. Huzurlarınızda kariyerinden çeşitli satırbaşları, figürler, olaylar ve hayatımıza eşlik etmiş şarkılarıyla A’dan Z’ye Morrissey…

Autobiography

Kariyerinin her noktasında düşüncelerini en açık şekilde dile getirmekten sakınmamış bir müzisyen olan Morrissey’in otobiyografisini yayınlayacağı haberleri ilk geldiğinde, müzik dünyasında eşine az rastlanır bir heyecan yaşandı. Çocukluğundan The Smiths yıllarına, solo kariyerine uzanan kitapta özellikle The Smiths davulcusu Mike Joyce’la aralarındaki dava sürecine dair de ilginç detaylar yer alıyordu. Bazı kitap eleştirmenleri kitabın bu dava sürecine fazla odaklanmış olmasını lüzumsuz bulsa da Autobiography, çok geniş bir kısımdan övgüleri topladı. İngiltere’de ilk haftasında en çok satan kitap olan Autobiography’de Morrissey’e ilham vermiş müzikler de geniş bir yer kaplıyor.

Billy Duffy

Talking Heads, Ramones, Blondie gibi grupların konserlerine gitmek için para biriktiren Morrissey’in 1977’de Billy Duffy’yle tanıştıktan sonra âdeta hayatı değişmişti. The Nosebleeds isimli bir punk grubu olan Duffy’nin teklifi üzerine gruba katılmaya karar veren Morrissey, grupla birlikte birçok konserde yer aldı. (Hatta konserlerden birinin NME’de yazısı bile yayınlanmış.) The Nosebleeds’in dağılmasının ardından yakın arkadaşı Billy Duffy’yle birlikte Slaughter & The Dogs grubuna katılan Moz, vokalist Wayne Barrett’ın yerine gruba alınmış ve grupla birlikte dört parça kaydetmişti. Manchester’da bu sayede tanınan isimlerden biri haline gelen Moz, birkaç yıl sonra The Smiths’le karşımızda olacaktı.

Coronation Street

1960’tan bu yana yayınlanan televizyon dizilerinden olan İngiliz yapımı Coronation Street, Morrissey’in özellikle gençliğinde takip ettiği ve hayranı olduğu dizilerdendi. Gerçek olmayan bir hikâyesi olan ve hayali bir kasabada geçen dizinin en önemli özelliklerinden biri de işçi sınıfını olduğu gibi yansıtması ve bunu oldukça güçlü karakterlerle desteklemesi olmuştu. Morrissey, diziye olan hayranlığını yazdığı birçok bölüm senaryosunu kanala göndererek belli etmişti ancak hiçbirine olumlu yanıt alamamıştı.

David Bret

Müzik ve sanat dünyasındaki birçok ismin hayat hikâyeleriyle ilgili çalışmalar yapmasıyla tanınan Fransız yazar David Bret, Morrissey’in biyografisinden sorumlu kişi olarak da biliniyordu. Bret, 1996’da Morrissey’in hayatını konu alan Scandal and Passion isimli bir kitap yayınladı. Kitapta İngiliz şarkıcının çocukluğundan müzikal kariyerine birçok konuyu işleyen David Bret, ayrıca, Moz’un yakını olan birçok kişiyle de röportajlar yapmıştı. Bugüne kadar yazılan Morrissey kitapları arasında samimi diliyle öne çıkan Scandal and Passion’da şarkıcının karakteriyle ilgili de ilgi çekici detaylar yer alıyordu.

Everyday Is Like Sunday

Morrissey’in 1988 çıkışlı ilk solo albümü Viva Hate’te yer alan “Everday Is Like Sunday”, “Suedehead”in ardından yayınlanan ilk single olmuştu. Şarkıcının solo kariyerindeki belki de en popüler parçalardan biri olmayı başaran “Everday Is Like Sunday” daha sonra The Pretenders, 10.000 Maniacs, Colin Meloy (The Decemberists) gibi gruplar tarafından da yorumlanmıştı. Birçok kampanyada enstrümantal versiyonuyla da kullanılan şarkıdan esinlenerek aynı isimle çekilen bir de Kanada yapımı 2013 tarihli bir film bulunuyor.

Friends

Morrissey’in 2013’te yayımlanan kitabı Autobiography’de yer verdiği anılarından biri de Amerika’nın en popüler sitkomlarından biri olan Friends hakkındaydı. Hikâyeye göre, Amerika’da olduğu bir dönemde Hollywood stüdyolarını ziyaret eden Morrissey, Friends setine de uğramıştı. Set esnasında senaristlerin de orada olduğunu öğrenen Moz, senariste bir teklifte bulunmuş ve dizinin şarkı söylemesiyle ünlü olan karakterlerinden Phoebe’yle depresif bir şekilde şarkı söyleyebileceği bir bölüm olup olmadığını sormuştu. Soruyu sormasıyla birlikte bu teklifin iyi bir fikir olmadığını düşünen Morrissey, yangın merdivenlerine doğru yavaşça ilerlemiş ve seti terk etmişti.

Geoff Travis

The Smiths’in ilk kaydı olan “Hand in Glove” parçasını yayınlayan Rough Trade’deki Geoff Travis’in, grubun kariyerinde elbette önemli bir yeri var. 1983’ten itibaren üç yıl boyunca yayınlanan tüm The Smiths kayıtlarını Rough Trade etiketiyle çıkaran grup, 1986’da Travis’le maddi konularda anlaşmazlık yaşadı ve yollarını ayırdı. Grupla uzun zaman çalışmış birine çok kısa zamanda düşman hale gelen The Smiths, The Queen Is Dead albümünde yer alan “Frankly, Mr. Shankly” şarkısını Geoff Travis’e ithaf etmişti.

Hand in Glove

Johnny Marr ve Morrissey, müzik yapmak için bir araya geldikleri dönemde bazı şarkıları kaset formatında kaydediyor ve yapımcılara götürüyordu. Aralarında “Hand in Glove”un da bulunduğu bir kaseti albüm olarak yayınlatmak üzere Travis’e götüren ikili, bekledikleri yanıtı alamadı ancak Travis, “Hand in Glove”u single olarak yayınlamak istediğini söyledi. The Smiths ismiyle paylaştıkları ilk single olan “Hand in Glove”, 13 Mayıs 1983’te yayınlandı. İngiltere’deki bağımsız listesinde üç numaraya yükselen single’ın arka yüzündeki şarkı ise “Handsome Devil” oldu.

Istanbul

Harvest Records etiketiyle yayınlanan 2014 çıkışlı Morrissey albümü World Peace Is None Of Your Business’tan yayınlanan ikinci single “Istanbul” adını taşıyordu. Şarkının tamamını yayınlamadan önce yalnızca sözlerini şiir olarak okuduğu bir videoyla karşımıza çıkan Morrissey, her şarkısında olduğu gibi “Istanbul”da da bir hikâye anlatıyordu. Ezan sesleriyle açılan şarkıda Moz’u İstanbul’da oğlunu arayan bir baba olarak dinliyoruz. Morrissey ve İstanbul, bu yaz bir kez daha buluşmak üzereydi. 19 Ağustos’ta ve Maçka KüçükÇiftlik Park’ta gerçekleşmesi planlanan konser, maalesef bu yaz gerçekleşmeyen onlarca konser arasında yerini aldı.

Image

James Dean

Gençliğinde hayran olduğu gruplar için el ilanı hazırlayan Morrissey, müzik yazarı olarak çalışmayı çok istiyordu. Hatta bir dönem Record Mirror tarafından haftalık müzik yazıları yazması için işe alınmıştı. 1981’de yirmi dört sayfalık bir New York Dolls kitabı kaleme alan Morrissey’in bir sonraki kitabı efsanevi aktör James Dean hakkındaydı. James Dean Is Not Dead kitabında Amerikalı aktöre olan sevgisini, çeşitli fotoğraf kolajları eşliğinde Dean’in filmleri ve hayatı üzerinden anlatmıştı. Morrissey’in o dönemde odasını James Dean’in birçok fotoğrafıyla süslediği de biliniyor.

Kill Uncle

Uzun yıllarını birlikte geçirdiği prodüktör Stephen Street’leyollarını ayırdığı ancak henüz Alain Whyte ve Boz Boorer’la da birlikte çalışmaya başlamadığı dönemde yayınlanan ikinci Morrissey albümü Kill Unclekaranlık yapısı ve daha önce yayınlanan kayıtlarından daha farklı parçalarıyla konuşulmuştu. İngiliz new wave ve rock grubu Deaf School’da da birlikte yer alan prodüktörler Clive Langer ve Alan Winstaley tarafından kaydedilen albümde, Morrissey’e Fairground Attraction’dan Mark E. Navin eşlik etmişti. Müzik eleştirmenleri arasında ayrılık yaratan albümde popa gönderme yapan detaylar ve seksenler klasiği haline gelen klavye tonları, Morrissey’in daha önce hiçbir kaydında yer almamasından ötürü garip olarak karşılanmıştı.

Linder Sterling 

Henüz The Smiths kurulmadan önce çeşitli punk gruplarında vokalist olarak yer alan Morrissey, Manchester punk sahnesinde adını duyurmuştu. Dönemin önemli gruplarından Ludus’un kurucusu olan, 1977 tarihli Buzzcocks single’ı “Orgasm Addict”in ikonik kapağında imzası olan sanatçı, fotoğraf ve müzisyen Linder Sterling ve Morrissey, 1981’de çok yakın arkadaş oldular. Morrissey’in müzikal kariyerinin şekillenmesinde çok önemli bir yeri olan Linder Sterling, The Smiths ve Moz’un solo kariyerinde de hep yanında oldu. Sterling, 1991 yılında İngiltere, Amerika ve Japonya turnesindeyken çektiği Morrissey fotoğraflarının yer aldığı Morrissey Shot isimli bir kitap yayınladı. Ayrıca, Your Arsenal ve Beethoven Was Deaf albümlerinin kapaklarındaki fotoğraflar da Sterling imzası taşıyordu. İkilinin birlikte yer aldıkları çeşitli kısa ve uzun formatlı belgeseller de yer alıyor.

Moors Murders

1963-1965 yılları arasında gerçekleşen bir dizi gizemli çocuk cinayeti İngiltere gündemini ele geçirmişti. Morrissey’in büyüdüğü şehir olan Manchester’da beş çocuğun Ian Brady ve Myra Hindley tarafından öldürülmesiyle sonuçlanan cinayetler, çok küçük yaşta olan Morrissey’i de elbette etkiledi. The Smiths’in aktif olduğu dönemde, bu cinayetlerle ilgili bir kitap okuyan Morrissey, bu konudan çocukluğunda olduğu gibi etkilenmiş ve ilk The Smiths albümünde yer alan “Suffer Little Children” şarkısını yazmıştı. Şarkının bazı sözleri oldukça derin ve duygu yüklüydü: “Bir kadın söyledi: Biliyorum oğlum öldü, elimi bir daha asla onun kutsal başına koyamayacağım.”

New York Dolls

Amekalı glam-rock grubu New York Dolls, Morrissey’in favori gruplarından. Morrissey, 1973’te bir televizyon programında ilk kez gördüğü ve çok sevdiği New York Dolls için İngiltere’de bir fan kulübü kurdu. Grubun İngiltere’de de daha fazla müziksevere ulaşması için çabalayan Morrissey, İngiliz müzik dergilerine New York Dolls adına ilanlar da veriyordu.

Oscar Wilde

Morrissey’in ismi Betty olduğu tahmin edilen annesi, bir kütüphanede çalışıyordu. Kitaplarla iç içe olan annesi tarafından sık sık kitap okumak için cesaretlendirilen Morrissey’in küçüklüğünden bu yana yazılarına ve kitaplarına hayran olduğu isim Oscar Wilde oldu. Wilde’ı idolü haline getiren Moz, birçok eleştirmen ve akademisyen tarafından da benzerlikleri açısından ele alındı.

Image

PETA

Hayvan hakları konusundaki sert ve ciddi duruşunu her zaman koruyan Morrissey, PETA’nın (People for the Ethical Treatment of Animals) en büyük destekçilerinden biri. Paul McCartney’nin 1998 yılında hayatını kaybeden eşi Linda McCartney aynı zamanda çok önemli bir hayvan hakları koruyucusuydu ve PETA, 2005 yılında McCartney anısına vereceği anma ödülünü desteklerinden dolayı Morrissey’e verdi. Sanatçı, 2012’de, PETA’nın daha fazla evsiz kalacak kedi ve köpeğin önüne geçmek için başlattığı kısırlaştırma kampanyasına da destek vermişti. Vegan kimliğiyle tanınan ve hayvan haklarını korumak için her şeyi yapmaya hazır olduğunu belli eden Moz, İngiltere’nin en popüler şeflerinden Jamie Oliver’ı da insanları et yemeye teşvik ettiği için sertçe eleştirmişti. Ayrıca Morrissey konserlerinin sıkı kurallarından biri, ortamda kesinlikle herhangi bir et ürünü satışı yapılmaması.

The Queen Is Dead

Yalnızca İngiltere değil Amerika ve Kanada’daki müzik listelerine de hızlı bir giriş yapan üçüncü The Smiths albümü The Queen Is Dead, grubun dağılmasından bir yıl önce, 1986’da yayınlanmıştı. Turnedeyken yazılan “The Boy with a Thorn in His Side”; posta kutusuna Marr tarafından bırakılan sözlerin Morrissey tarafından tamamlanması ile ortaya çıkan “Some Girls Are Bigger Than Others”; ikilinin şarkı yazma maratonu olarak adlandırdıkları çalışma sonucunda ortaya çıkardığı “I Know It’s Over”, “There’s a Light That Never Goes Out” ve belki de en çok yorumlanan The Smiths şarkılarından biri haline gelen “Big Mouth Strikes Again” de bu efsanevi albümde yer alıyordu. Morrissey’in kendisinin hazırladığı albüm kapağında ise 1964 yapımı Unvanquished filminden bir karesiyle Alain Delon bulunuyor. 

Image

Robbie Keane

İrlanda milli takımının en başarılı isimlerinden olan Robbie Keane’i, bugüne kadar Tottenham, Liverpool, Inter Milan, Celtic, West Ham United, LA Galaxy gibi takımların formalarını giyerken izlemiştik. Son olarak geçtiğimiz ay gerçekleşen Avrupa Şampiyonası’nda da iz bırakan futboluyla dikkat çeken İrlanda Milli Takımı’nda forma giyen Keane, 2013 yılında LA Galaxy maçı sonrasında “ilk kez gördüğü kuzeni” Morrissey’le bir araya gelmişti. Aynı yıl ülser teşhisi konan Morrissey’in, tedavi süreci boyunca yanında olan Keane’le zaman zaman maç izleyerek iyi zaman geçirdiği de anlatılıyor. Robbie Keane’in büyük babasıyla Morrissey’in babasının kuzen olduklarını anlamaları, Moz’a elli üç yaşında yeni bir akraba kazandırmıştı.

Salford Lads’ Club

1986 yılında yayınlanan The Smiths albümü The Queen Is Dead’in iç kapağında yer alan grup fotoğrafı, belki de kült grubun adını duyduğunuz anda gözünüzün önüne gelen ilk kare olabilir. Dörtlünün söz konusu fotoğrafta önünde durduğu, Manchester’da konumlanan Salford Lads’ Club, yüz yılı aşkın tarihi boyunca kültürel birçok olayın odağında olmuştu. The Hollies’in altmışlarda prova alanı olarak kullandığı kulübün üyeleri arasında futbolculardan aktörlere birçok popüler Manchester’lı bulunuyor. The Smiths’in Salford Lads’ Club’ın önünde çekilen fotoğrafları ve The Queen Is Dead’den yayınlanan iki klipte buradan görüntülere yer vermesi, grupla mekânı fazlasıyla özdeşleştirdi. Salford Lads’ Club son olarak, 2012 yılında sıkı bir The Smiths hayranı olan bir Google Earth çalışanının söz konusu mekânın fotoğrafını siyah beyaz The Smiths fotoğrafıyla değiştirmesiyle gündeme gelmişti.

Thatcher

İngiltere’de 1979-1990 yılları arasında başbakanlık yapan Margaret Thatcher’ın 2013’te hayatını kaybetmesinin ardından yaptığı açıklamalarla dikkat çeken Moz, Thatcher’a karşı olan nefretini bir saniye bile saklamadı. “Demir Leydi” olarak da tanınan Thatcher’ın ölümünden sonra kısa bir yazı yazan Morrissey’e kulak verelim: “…İngiltere’deki işçi sınıfı onu çoktan unuttu ve Arjantin’deki halk ise çoktan kutlamalara başladı. Gerçekten hatırlayacağımız bir şey var, o da Thatcher’ın insanlığa dair bir atom bile barındırmayan bir terör olması.”

Unhappy Birthday

Hakkında yazılmış olan birçok kitap veya yazıda mutsuz bir çocukluk geçirdiği anlatılan Morrissey, sıkça az sevilmiş olmasından yakınıyordu. Genelde mutlu anlarla özdeşleşen doğum günleri için beslediği yoğun mutsuzluk hissini öne çıkardığı “Unhappy Birthday” parçası, The Smiths’in son albümü olan Strangeways, Here We Come’da yer alan çalışmalardandı. 1987’de yayınlanan albümde sevilmeme durumuna gönderme yapan şarkılarından bir diğeri de “Last Night I Dreamt That Somebody Loved Me”ydi.

Image

Viva Hate

The Smiths’in NME’de çıkan “The Smiths dağılıyor” haberleri, grubun gitaristi Johnny Marr’ın bu haberleri Morrissey’in yaptırdığına inanması üzerine gruptan ayrılmasıyla son bulmuştu. Haberlere göre Morrissey, Marr’ın başka müzisyenlerle çalışmasını istemiyordu. Fakat, tüm bu haberler yalandan ibaretti. 1987 sonunda dağılan The Smiths’in ardından Morrissey, ilk grup arkadaşlarından ve aynı zamanda eski dostlarından olan Vini Reilly, Stephen Street ve Andrew Paresi üçlüsüyle stüdyoya girdi ve tam iki ayda efsanevi albümü Viva Hate’i kaydetti. Hızlı bir şekilde zirveye yerleşen albümün hitleri “Suedehead” ve “Everyday Is Like Sunday” parçaları olmuştu.

What Difference Does It Make?

1984’te The Smiths’le aynı ismi taşıyan albümde yer almasının yanı sıra single olarak da yayınlanan “What Difference Does It Make?”, özellikle bir yıl öncesinde BBC Radio One’da John Peel’ın programında çalınan versiyonuyla ün salmıştı. Peel’ın sıkça programlarında yer verdiği parça, her ne kadar Morrissey tarafından en az sevilen The Smiths kaydı olarak görülse de The Smiths tarihine baktığımızda herkesin en sevdiği şarkılardan oldu. Morrissey, şarkının ismini ise Jack Kerouac’ın The Dharma Blues kitabındaki karakter Ray Smith’in sıkça söylediği cümle olan “Ne fark eder ki?”den almıştı.

You’re the Quarry

1988-1998 yılları arasında yayınladığı yedi albüm sonrasında solo kariyerine ara veren Moz, sekiz yıllık sessizliğini 2004 çıkışlı You’re the Quarry albümüyle bozdu. “Irish Blood, English Heart”, “I Have Forgiven Jesus”, “Let Me Kiss You” gibi hitlerin yer aldığı albüm müzik listelerine üst sıralardan giriş yaptı. 

Zeki Müren

10 Haziran 2006’da Parkorman’da gerçekleşen efsanevi Morrissey konseri, İstanbullu müzikseverlerin hafızalarında bambaşka bir detayla yerleşmişti. Türkiye’deki ilk konserine başlamak üzere sahneye gelen Morrissey, konsere gelenleri “Merhaba… Zeki Müren… Morrissey…” sözleriyle selamladı. “Life’s a Pigsty”, “I Will See You in Far Off Places”, “How Soon Is Now?” ve “Panic” performansları unutulmazlar arasında yerini alırken, bu konserde Morrissey onu izlemeye gelenleri mest etmişti.

Image
  1. Uzaktan bakın: Fred Abuga

    “Sonsuzluğa kadar vuruş eklemeye devam edebilirim...”

  2. “Geleceği olmayan topraklarda yaşam”: Gohar Dashti

    “Bence savaş ve yaşam birbirinden ayrılamaz iki olgu. Birbirleriyle beraber ve birbirlerine paralel yaşıyorlar...”

  3. Unutturulmaya çalışılanlara, saklananlara karşı: Molly Crabapple

    Antakya’da bulunan mülteci kampından attığı tweet’lerle radarımıza düşen Molly Crabapple’la savaş, üretim, kadın ve eylül ayında açılacak yeni sergisi Annonated Muses üzerine sohbet ettik.

  4. Travma tetikçisi “Dank”: Sinem Sal – Ercan Mehmet Erdem

    April Yayınları’ndan çıkan ilk öykü kitabı Dank’ı takiben Sinem Sal’la sohbete koyulma işini, Sal’ın aynı zamanda arkadaşı olan yazar ve senarist Ercan Mehmet Erdem üstlendi.

  5. A’dan Z’ye: Morrissey

    Televizyon dizileri, yazarlar, futbolcular, mekânlar, The Smiths ve dahası...

  6. “The Bride”ın ardından: Albümlerin anlattığı hikâyeler

    Bat For Lashes’ın hayali bir karakterin hikâyesini anlatan The Bride albümünün ardından, müzik tarihinden albümlerle anlatılmış ilginç hikâyeleri hatırlıyoruz.

  7. Herkese karşı: Death Grips

    Sacramento çıkışlı tekinsiz üçlüye dair hikâyeler, efsaneler, söylentiler...

  8. Soyuz Microphones ve son Brazzaville albümü üzerine: David Brown

    Brazzaville’le iki yılın ardından yeni bir albüm yayınlayan David Brown’la hem albüm hem de son iki yıldır epey mesai harcadığı Soyuz Microphones’u konuştuk.

  9. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  10. Bir ustaya kendi kelimeleriyle veda: Abbas Kiarostami

    İran Yeni Dalgası’nın öncü isimlerinden, her daim şiirsel bir dile sahip nefis filmlerin yazarı ve yönetmeni Abbas Kiarostami’yi geçtiğimiz ay acı bir hastalığa kurban verdikten sonra, onu kendi kurduğu büyüleyici sözlerle uğurluyoruz.

  11. Beyazperdenin şairleri, romancıları: Gerçek yazar biyografileri

    Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarıştıktan sonra yaz ortalarına doğru gösterime giren ve Thomas Wolfe’un edebiyat dünyasındaki yükselişini konu eden Genius’tan yola çıkarak beyazperdenin gerçek şair ve romancıları arasında gezinelim dedik.

  12. Gus Van Sant’ın Sea of Trees’i şerefine: Bomba yönetmenlerin patlak filmleri

    Geçen yıl Cannes Film Festivali’nde ibretlik kötü eleştiriler aldıktan sonra kayıplara karışan Gus Van Sant’ın Sea of Trees’i nihayet vizyona girmişken, beyazperdenin diğer yönetmen hüsranlarını anımsayalım dedik.

  13. Karışık bir kariyer hakkında 20 gerekli gereksiz bilgi: Matthew McConaughey

    Bugünlerde peş peşe haftalarda Gus Van Sant’ın Sea of Trees’i ve Gary Ross’un Free State of Jones’unda karşımıza çıkan Matthew McConaughey hakkında gerekli gereksiz kariyer notlarını bir araya topladık.

  14. Ebru Yıldız’ın gözünden Death By Audio’nun son günleri: We’ve Come So Far

    İki yıl önce kapıları kapanan kült konser salonu Death By Audio’nun son 75 gününü fotoğraflayan Ebru Yıldız’la We’ve Come So Far isimli bu ay yayınlanan kitabı üzerine...

  15. Günlük görsellerden ufak tarihçeler yaratmak: Jason Lazarus

    “Arşivler hakkında daha fazla şey öğrendikçe nesnellik ve düzenden ziyade gittikçe özgünlüğü ve içgüdüyü kucaklamayı istedim...”

  16. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler