İran Yeni Dalgası’nın öncü isimlerinden, her daim şiirsel bir dile sahip nefis filmlerin yazarı ve yönetmeni Abbas Kiarostami’yi geçtiğimiz ay acı bir hastalığa kurban verdikten sonra, onu kendi kurduğu büyüleyici sözlerle uğurluyoruz.


Bir ömür geride bıraktım.
Bir saniyede,
Kendime ağlıyorum.

– Kiarostami’nin Rüzgârla Yoldaş kitabından.

* Her şey değişir, söz vermek bunu durduramaz. Kimse bir ağaçtan, bahar bitince çiçeklerini korumasını bekleyemez. Çünkü sonunda çiçekler meyveye dönüşür.

* Arabam benim en yakın dostumdur. Benim ofisim, evim, ikametimdir. Biri arabada yanımda oturduğunda kendimi onunla çok yakın hissederim. O sırada yüz yüze değil, yan yana oturduğumuz için olabilecek en rahat koltuklardayızdır. Birbirimize, mecbur olduğumuz için değil, yalnızca istediğimizde bakarız. Etrafa bakmak hiçbir zaman kabalık sayılmaz. Önümüzde gittiğimiz yeri ve etrafı gösteren dev bir ekran vardır ve sessizlik hiçbir zaman ağır ya da zor değildir. Kimse kimseyi ağırlamaz ve daha başka bir sürü şey… Yaptığı tek önemli şey sizi bir yerden alıp, başka bir yere götürmesidir.

* Bana göre kimlik, yönetmektir. Benim İran pasaportum var. Ama bir yönetmen olarak bununla yetinmiyorum. Eğer kimlik ve sınırlar önemli olsaydı, bugün burada konuşamıyor olurduk…

* İşin kaçta kaçını estetik, kaçta kaçını konsept oluşturur emin değilim. Ama elbette ki yalnız bir ağaç, birkaç tane ağaçtan daha ağaçtır. Çocuğun babasından ona ormanı göstermesini istediği hikâyeyi bilirsiniz… Babası çocuğu oraya götürdüğünde, ormanı görüp görmediğini sorar. Çocuk da “O kadar çok ağaç var ki, ormanı zor görüyorum” der. Yan yana bir sürü ağacınız olduğunda, artık ağaçları görebilmek imkânsızlaşır. O noktada artık bambaşka bir konsepte ait bir şey görüyor olursunuz.

* Filmlerimin senaryoları hiçbir zaman tamamen bitmiş halde olmaz. Hep bir genel bir akış ve kafamdaki bir karakterden yola çıkarım ve bu karakteri kafamdaki gerçekliğe tamamen oturtana kadar da hiç notlama yapmam. Karakterlerimi bulduğumda onlarla zaman geçirip, onları daha yakından tanımaya çalışırım. Onları oluştururken de kendi hayatımdan insanlardan yola çıkarım. Bu uzun bir süreçtir, altı ayı filan bulabilir. Çalıştıkça, ilerledikçe notlamalar yaparım ama hiçbir zaman tamamen bitmiş diyalogları koltuğumun altına alıp sete girmem.

* İyi sinema inandırıcı olan, kötü sinema ise inandırıcılıktan uzak olandır. Ben sinemada her zaman gerçek hayatta görebildiğimiz, inandırıcı şeylerle ilgilendim. İnandırıcılığın bir filmi 35 mm ya da dijital kamerayla çekmeyle de bir alakası yok. Önemli olan seyircinin gördüklerini gerçek olarak kabul edip etmediğidir.

* Eğer yalnızca görsel olana odaklanırsanız, kübün tek yüzünü görürsünüz. Kimi zaman çekimlerimizi çok fazla vurguluyoruz, sanki dünyaya “Kapatın çenenizi, fotoğraf çok önemli!” diyoruz. Ama eğer sana ve bana burada konuşurken bakacak olursan, etrafımızdaki sesleri duyacaksın. Bu gerçekliğin önemli bir parçası.

* Muhtemelen ben bir anlatıcıdan çok iyi bir hikâye dinleyicisiyim. Cidden insanların anlattığı hikâyeleri dinlemekten büyük keyif alırım. Onları aklımda tutmaya çalışırım. Tüm filmlerim, bana anlatılmış hikâyelerin bir koleksiyonudur aslında. İran’daki okulda ders verdiğim çocuklara da film yapmayı bu yolla öğretirim. Her şeyi bir kenara bırakıp, anlatacakları bir hikâye seçmelerini isterim ve benim için film yapabilmede en önemli kriter de bu hikâyeleri nasıl anlattıklarıdır. Hikâyeyi birinci ağızdan anlatabilmekten daha önemli bir şey yoktur bana göre.

* Ben, filmi makaslanıp da sonra bunun mağdur edebiyatını yaparak ünlenen yönetmenlerden değilim. Bu tarz hesaplarla film yapanlar mı otorite, yoksa iktidarın kendi mi otorite, bunlar konuşulmalı. Otoriteye karşı bir film yapacaksın ve yine de kabul görecek, bu durumda onlar mı otorite, yoksa siz misiniz, bunu bilmek lazım… Sansür de olsa insanlara ulaşmak için öyle bir yöntem bulmalısınız ki, filmleriniz kutularda kalmasın, seyirciye ulaşsın…

* İran filmlerinde kadın karakterler geleneksel olarak iki kategoride canlandırılır: anneler ya da metresler olarak. Ben bu kategorilerin her ikisini de karakter olarak kullanmak istemiyorum. Bunlar insani boyuttan yoksunlar. Pek çok Batılı film de aynı hatalardan mustarip. Kadınlara kozmetik karakterleri muamelesi yapılıyor, yalnızca gişe satışlarını arttırmak için…

* Profesyonel ya da amatör oyuncularla çalışırken, onları yönetmeyi bırakıp, onların sizi yönetmesine izin verirseniz, ortaya çıkan sonuç daha tatmin edici olacaktır.

* Çocuklar çok güçlü ve bağımsız karakterlerdir. Bir anda Marlon Brando’dan daha ilginç bir şeyle çıkagelebilirler.

* Cannes Film Festivali’nin başkanı Gilles Jacob bana “Hiçbir zaman filmi çekerken çok eğlendik” deme derdi. “İzleyici eğlendiğini değil mücadele ettiğini ve acı çektiğini duymak ister. Kimse çekilirken uğraşıp didinmek yerine eğlenilmiş bir filme bilet almak istemez”.

Image
  1. Uzaktan bakın: Fred Abuga

    “Sonsuzluğa kadar vuruş eklemeye devam edebilirim...”

  2. “Geleceği olmayan topraklarda yaşam”: Gohar Dashti

    “Bence savaş ve yaşam birbirinden ayrılamaz iki olgu. Birbirleriyle beraber ve birbirlerine paralel yaşıyorlar...”

  3. Unutturulmaya çalışılanlara, saklananlara karşı: Molly Crabapple

    Antakya’da bulunan mülteci kampından attığı tweet’lerle radarımıza düşen Molly Crabapple’la savaş, üretim, kadın ve eylül ayında açılacak yeni sergisi Annonated Muses üzerine sohbet ettik.

  4. Travma tetikçisi “Dank”: Sinem Sal – Ercan Mehmet Erdem

    April Yayınları’ndan çıkan ilk öykü kitabı Dank’ı takiben Sinem Sal’la sohbete koyulma işini, Sal’ın aynı zamanda arkadaşı olan yazar ve senarist Ercan Mehmet Erdem üstlendi.

  5. A’dan Z’ye: Morrissey

    Televizyon dizileri, yazarlar, futbolcular, mekânlar, The Smiths ve dahası...

  6. “The Bride”ın ardından: Albümlerin anlattığı hikâyeler

    Bat For Lashes’ın hayali bir karakterin hikâyesini anlatan The Bride albümünün ardından, müzik tarihinden albümlerle anlatılmış ilginç hikâyeleri hatırlıyoruz.

  7. Herkese karşı: Death Grips

    Sacramento çıkışlı tekinsiz üçlüye dair hikâyeler, efsaneler, söylentiler...

  8. Soyuz Microphones ve son Brazzaville albümü üzerine: David Brown

    Brazzaville’le iki yılın ardından yeni bir albüm yayınlayan David Brown’la hem albüm hem de son iki yıldır epey mesai harcadığı Soyuz Microphones’u konuştuk.

  9. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  10. Bir ustaya kendi kelimeleriyle veda: Abbas Kiarostami

    İran Yeni Dalgası’nın öncü isimlerinden, her daim şiirsel bir dile sahip nefis filmlerin yazarı ve yönetmeni Abbas Kiarostami’yi geçtiğimiz ay acı bir hastalığa kurban verdikten sonra, onu kendi kurduğu büyüleyici sözlerle uğurluyoruz.

  11. Beyazperdenin şairleri, romancıları: Gerçek yazar biyografileri

    Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarıştıktan sonra yaz ortalarına doğru gösterime giren ve Thomas Wolfe’un edebiyat dünyasındaki yükselişini konu eden Genius’tan yola çıkarak beyazperdenin gerçek şair ve romancıları arasında gezinelim dedik.

  12. Gus Van Sant’ın Sea of Trees’i şerefine: Bomba yönetmenlerin patlak filmleri

    Geçen yıl Cannes Film Festivali’nde ibretlik kötü eleştiriler aldıktan sonra kayıplara karışan Gus Van Sant’ın Sea of Trees’i nihayet vizyona girmişken, beyazperdenin diğer yönetmen hüsranlarını anımsayalım dedik.

  13. Karışık bir kariyer hakkında 20 gerekli gereksiz bilgi: Matthew McConaughey

    Bugünlerde peş peşe haftalarda Gus Van Sant’ın Sea of Trees’i ve Gary Ross’un Free State of Jones’unda karşımıza çıkan Matthew McConaughey hakkında gerekli gereksiz kariyer notlarını bir araya topladık.

  14. Ebru Yıldız’ın gözünden Death By Audio’nun son günleri: We’ve Come So Far

    İki yıl önce kapıları kapanan kült konser salonu Death By Audio’nun son 75 gününü fotoğraflayan Ebru Yıldız’la We’ve Come So Far isimli bu ay yayınlanan kitabı üzerine...

  15. Günlük görsellerden ufak tarihçeler yaratmak: Jason Lazarus

    “Arşivler hakkında daha fazla şey öğrendikçe nesnellik ve düzenden ziyade gittikçe özgünlüğü ve içgüdüyü kucaklamayı istedim...”

  16. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler