İngiliz müzisyen Jane Weaver, Fire Records etiketiyle yayınlanan yeni albümü Modern Kosmology’nin perde arkasını anlatıyor.


Britpop grubu Kill Laura’yla başlayan müzik yolculuğuna 1998 yılından itibaren tek başına devam eden Jane Weaver, 19 Mayıs’ta yayınlanan yeni albümü Modern Kosmology’de hiçbir kalıp ya da sınırlamaya bağlı kalmayan hikâyeciliğine yeni boyutlar kazandırıyor. Fire Records etiketiyle yayınlanan albümde bir şarkıda da Can’in orijinal kadrosunda yer alan Malcolm Mooney’le düet yapan Jane Weaver, Modern Kosmology’nin hazırlık sürecini anlattı.

ŞARKI YAZIP KAYDETTİĞİM ZAMAN KENDİ KENDİME OLMAYI VE SONA YAKLAŞTIĞIMI HİSSEDENE KADAR ETRAFTA OLAN BİTEN ŞEYLERE MARUZ KALMAMAYI SEVİYORUM.

İlk solo albümünü kaydedeli neredeyse yirmi yıl oluyor. Müzikal yolculuğun boyunca ilham kaynaklarının yansımalarını müziğinde takip etmek, benim için her zaman merak uyandırıcı olmuştur. Senin Modern Kosmology’nin yaratım sürecinde en temel motivasyonun neydi?

Sanırım senelerce gruplarda çaldığım ve sonrasında da uzun süre solo müzik yaptığım için tek başıma konser vermekten sıkılmış, biraz daha enstrümantal şeyler ve film müzikleri yapma isteği içindeydim. Bu deneyler, albümlerimin de içine sızdı. Elektronik enstrümanlar ve arp gibi daha önce hiçbir albümümde yer vermediğim enstrümanları kullandığım The Fallen By Watchbird albümümün benim için bu anlamda bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda konuk vokalistler ve “spoken word” sanatçılarıyla da çalışmaya başlamış olmam, her ne kadar ben bir şeyler tasarlıyor olsam da ortaya konsept olarak bütünlüklü bir şey çıkmasını ve sürecin hızlanmasını sağlıyor. Modern Kosmology, yaratıcılığın enerji, seanslar, otomatik çizimler ve doğanın gücüne kanalize olması temasını işliyor. Resimleri için gizli bir cemaat kuran İsveçli artist Hilma af Klint’ten ilham aldım. Hikâyesi nefes kesiciydi ve beni yaratıcı fikirler ve sürece dair düşüncelerimi ve sanki havada asılı bir şekilde bekliyormuş gibi duran bazı şeyleri neden sadece bazı zamanlarda görebildiğimizi keşfetmek konusunda motive etti.

Tüm albüm konsept olarak uyumlu tınlasa da Modern Kosmonology’deki şarkıların hepsinin farklı şekillerde ortaya çıktığını düşünüyorum. Genel olarak belli bir fikirden mi yola çıkarsın yoksa seslerle oynayarak kimi yol göstericiler için arayışa mı çıkarsın?

Birçok fikri evde basit şekilde kaydediyorum. Sonrasında da bu kayıtları ya bir şarkının iskeleti olarak kullanıyorum ya da yeniden kaydediyorum. Bazen bir fikir üstüne çalışmayı birkaç ay bırakıp başka birine yöneliyorum, fikirler arasında gidip geliyorum. Ta ki hangi şarkıların bir arada olması gerektiğinden tam olarak emin olana dek. Farklı synthesizer’lar ya da deneysel sesler, bu yolda kimi zaman bazı kapıları açabiliyor ve sonrasında her şey çok daha akıcı bir hale geliyor. Büyük bir yapbozla uğraşıyormuşsun ve bir anda her şey mantıklı oluyormuş gibi. Genellikle sözleri geç bir şekilde bitiriyorum çünkü müziğin kapladığı alanı görüp hissettikten sonra sözleri sessiz ve hafif bir şekilde yazmayı seviyorum.

Açılış şarkısı “H>A>K”in büyüleyici synth katmanlarından “Loops In The Secret Society”nin hipnotik yapısına, Modern Kosmology’deki şarkılarda güçlü bir krautrock hissiyatı var. Bu şarkı yazım sürecinde üzerinde durduğun bir detay mıydı? Hikâyeciliğinde tekrarın ne gibi bir rolü var?

Müziği loop’lar etrafında yazmayı seviyorum. Tekrarın etrafında söylediğim melodiyi yaratmak bence zorlayıcı bir süreç. “H>A>K”taki Mini Moog, şarkının kalp atışları. O şarkıda kaydettiğim ilk şey oydu. Dalgalar halinde hareket ediyor ve büyüyor, bu sebeple davulların biraz daha ayırıcı nitelikler barındırması önemliydi. Evet, Amon Düül II, Faust, The Groundhogs ya da Hawkwind gibi grupları, yani krautrock’ı seviyorum. “Loops In The Secret Society”de enerjiyi seanslar ve otomatik çizimle aktarmaktan bahsediyorum, yani bu şarkı bir anlamda bir mantra ya da aktif şekilde gözlemlenen bilimsel bir deney. İlk temas kurulduktan sonra defalarca tekrar ederek zirvesine ulaşıyor!

Albüme Malcolm Mooney’i nasıl dahil ettin? Onunla çalışmak nasıldı?

Malcolm eşim Andy Votel sayesinde uzun zamandır tanıdığım bir arkadaşım. Ayrıca işlerinin de büyük bir hayranıyım. “Ravenspoint” şarkısı için epey çiğ bir demo yapmıştım ve şarkıda spoken word bölümüne ihtiyaç olduğunu hissediyordum. Şarkıyı ona gönderdim ve demo kötü tınlasa da birlikte güzel bir şey yapabileceğimizi düşündüğümü söyledim! Bir festivalde çalmak üzere Galler’e geliyordu ve birkaç saat çalışabilme imkânı yarattık. Birlikte çalışması harika biri ve mükemmel bir ses. Umarım eninde sonunda koordine olup şarkıyı birlikte canlı da çalacağız!

İlk kez bu albümünle birlikte Fire Records’la çalışıyorsun. Müzikal anlayışlarınızda ne gibi ortaklıklar var?

Fire çok iyi insanlardan oluşuyor ve bir anlamda aynı noktada buluştuk. Çok uzun bir bağımsız müzik geçmişleri var ve benim içinde bu parametrelerle çalışmak uygundu. Geçtiğimiz sene Texas’ta SXSW esnasında bir kısmıyla tanıştım ve birlikte margarita içip eğlendik! Birbirimizi anlayabildiğimizi düşünüyorum. Aynı plak şirketinde olan Josephine Foster’ın da çok büyük hayranıyım. İlginç bir sanatçı olduğunu düşünüyorum.

Şarkı yazıp kaydettiğim zaman kendi kendime olmayı ve sona yaklaştığımı hissedene kadar etrafta olan biten şeylere maruz kalmamayı seviyorum. Albümü bitirene kadar bana normalde çalıştığım gibi çalışma imkânı verdiler. Birbirinize karşı belli bir oranda güven beslemelisiniz çünkü albüm duygusal bir şeydir. Sonra onu, eksik parçalarını tamamlamak için insanlara teslim edersiniz. Tasarım açısından da belli bir şekilde görünmesi gerekir. (Benim albüm kapaklarımı her zaman Andy Votel yapıyor.) Ve siz de albümü canlı performansa taşımalı ve ilginç bir hale getirmelisiniz. Yeni fikirler üretmek ve aynı odağa sahip olduğumuzdan emin olmak çok önemli.

Müziğini bugüne dek hiç dinlememiş birine Modern Kosmology’yi ilk kez nasıl bir ortamda dinlemesini önerirdin?

Sanırım şu sıralar insanların büyük kısmı yeni müzikleri ilk önce dijital olarak dinliyor. Eğer bekleyip, ilk önce fiziki kopyalarını almıyorlarsa… Benim için en mükemmel senaryo, plak, iyi hoparlörler, büyükçe ve karanlık bir oda ve YÜKSEK SES! Ya da gelin bir konserimizi izleyin, birlikte çalıştığım müzisyenlerin hepsi harika!

Bu yıl birçok festivalde çalıyorsun. Bize konserlerinde nasıl bir kurulum olacağına dair ipuçları verir misin? Albümdeki şarkıların konserlere özel farklı versiyonlarını beklemeli miyiz?

Sert kısımlar ve synth gürültülerini serbest bırakarak mümkün olduğunca müziği birebir şekilde çalmayı seviyorum. Albümdeki tüm kayıtlı müzikleri ve synth’leri canlı çalıyor olsam da daha çok şarkı söylemeye ve sahne performansıma odaklanacağım. Bir arkadaşım sürekli olarak benim için kostüm tasarlıyor! Aynı zamanda konsere eşlik etmesi için hazırladığımız görseller var. Umuyorum ki izlemeyi daha da ilginç hale getiren çeşitli mini filmler olacak.

“Slow Motion” parçasının klibinde gördüğümüz hayali dünya, oluşum biçimi itibariyle albümde duyduklarımla benzerlikler taşıyor. Bu klibin yaratım sürecinde sen herhangi bir rol üstlendin mi? Müziğinin görselleştirilmesi söz konusu olunca neleri göz önünde bulunduruyorsun?

Yapmaya çalıştığım en temel şey, mümkün olduğunca farklı kişilerle çalışmak. Belli video sanatçılarıyla çalışmanın kendine has bir estetiği olduğunu biliyorum ama farklı şeyler yapan insanlarla çalışmayı ve denemeyi seviyorum. “Slow Motion”ın klibi de tamamen yönetmen Rob Curry’nin fikriydi. Onun aklındakilere tamamen açıktım ve klibi su altında çekmekten bahsettiğinde bana da çok mantıklı geldi. Suyun sıcaklığı, yüzmek ve rahme benzer bir rahatlık içinde olmak… Şarkı geçmişe özlemi ve anılarımızın güçlü duygulara nasıl bağlı olduğunu araştırıyor. Herkesin aynı olayla ilgili deneyimleri farklı olabilir; bu sebeple şarkıda bir tür çokanlamlılık da var. Bunu da suyun içinde değişen renklerle yansıtmak güzel bir fikirdi.

Image
  1. Her sakallıyı deden sanma: Bearded Brutes

    İngiltere çıkışlı fotoğraf ve film sanatçısı Mark Leeming’in toplumsal cinsiyet normlarını pembe bir çiklet balonu gibi küstahça suratımıza patlattığı sim, sakal ve stil dolu portrelerinden oluşan Bearded Brutes serisinin şekerli tadı, bakanın gözünde kalıyor.

  2. Bir tür “tasarlanmış sinestezi”: Lewis Heriz

    Başta Sofrito ve Soundway olmak üzere birçok plak şirketinin görsel kimliğinin oluşmasında önemli rol üstlenen Lewis Heriz’le albüm kapakları üzerine zihin açıcı bir sohbet.

  3. A’dan Z’ye: Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band

    Müzik tarihine yön veren albüm, 1 Haziran’da 50. yaşını kutluyor!

  4. Kendrick Lamar ve ‘mütevazı’ iş birlikleri

    Terrace Martin’den BadBadNotGood’a, The Alchemist’ten Rihanna'ya; Kendrick Lamar’ın geçtiğimiz haftalarda yayınlanan yeni albümü DAMN.’de bir araya geldiği isimlere göz atıyoruz. 

  5. Fikirler arası kozmik bir yolculuk: Jane Weaver

    İngiliz müzisyen Jane Weaver, Fire Records etiketiyle yayınlanan yeni albümü Modern Kosmology’nin perde arkasını anlatıyor.

  6. Tuhaf ve orijinallerin evi: Fire Records

    “Muhtemelen duymamış olduğunuz müziklere ışık tutmak bizi heyecanlandırıyor.”

  7. Nostalji ya da değil: 1990’lar shoegaze sahnesinin tam takım dönüşü

    Peşi sıra gelen yeni The Jesus And Mary Chain, Slowdive ve Ride albümleri üzerine...

  8. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  9. Sadece bir kahve içecek vakti olanlara: Rakamlarla Twin Peaks

    Nefis bir zaman yolculuğu vadeden yeni Twin Peaks sezonu için geri sayımın sonuna gelmiş bulunuyoruz.

  10. Akıl uçuran tüm filmleriyle: Danny Boyle

    İngiliz sinemasının nevi şahsına münhasır yönetmenlerinden Danny Boyle’un, Trainspotting’in efsane karakterlerini 20 yıl sonra geri döndürmesi şerefine, filmleri arasında nostaljik bir yolculuğa çıkmanın cazibesine kapıldık.

  11. Her şeye rağmen dimdik: Derdo Ana ve Ceviz Ağacı

    İstanbul Film Festivali’nde En İyi Belgesel kategorisinde birinciliğe layık görülen Derdo Ana ve Ceviz Ağacı’nı, yönetmeni Serdar Önal ve filmin yapımcısı Nagehan Uskan’dan dinledik.

  12. Bir duygunun yolculuğu: Murtaza

    Özgür Sevimli’yle, yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı ilk filmi Murtaza’yı ortaya çıkarırken peşinden gittikleri, kullanmayı seçtiği yöntemleri, motivasyonları ve tutkularını konuştuk.

  13. Cannes Film Festivali tarihinde 8 büyük olay

    Bu yıl 17-28 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek 70. Cannes Film Festivali, önce Photoshoplu posteri, sonra Netflix filmleriyle ilgili bir başka tartışmayla çalkalandı. Ancak bunlar, dünyanın en ünlü festivalinin ilk skandalları değil elbette.

  14. Richard Mosse’un merceğinden: Sıcak-soğuk dalgaları ve mülteci kampları

    Mülteci krizini görüntülemek için termal kamera kullanmayı seçen Mosse, fotoğraflarına bakan insanlarda acıma ve kasvet hislerinden çok, bu insanlık dramına uzaktan bakarak suç ortaklığı ve empati hislerini uyandırmayı amaçlıyor.

  15. Bağımsız, uçuk ve özgün: Milenyumda öne çıkan 10 LGBTİ+ dergi

    Şimdi sizi 2010’lardan bu yana birçok yaratıcı fikre ev sahipliği yapan, ilham verici LGBTİ+ dergilerle dolu bekleme odasına alalım...

  16. Gerçekle kurgu arasında, yapay doğa manzaraları: Burcu Perçin

    Şehrin farklı noktalarında yaratılan yapay peyzaj kurgularını irdelediği çalışmalarını x-ist’te açtığı Yeşili Doldurmak adlı bir sergide bir araya getiren Burcu Perçin’le üretim süreci, doğa-insan ilişkisi ve dahasını konuştuk.

  17. Plaja banyo havlusu serenlerin kitabı: Anne, kız harikasın!

    Elif Türkölmez’le sadece güçlü ve sade anlatımıyla değil aynı zamanda içindeki yemeklerle de iştah kabartan öykü kitabı Anne, Kız Harikasın’ı konuştuk.

  18. Açılmaya cüret eden kalpler ve bir performans olarak aşk: biriken

    Mayıs ayında Kıyamete Kadar Kapattım Kalbimi oyununun son sezon gösterimlerini gerçekleştiren ve Sharjah Bienali’nin İstanbul ayağı için yeni bir iş hazırlayan biriken’le sanal ortamda buluştuk.

  19. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler