Melike Şahin’in, 2017’de “Bi’ fırlatsam”ı dinlediğimizden beri yolunu gözlediğimiz ilk albümü Merhem yayında. Diva Bebe Records ve Gülbaba Records ortaklığıyla yayımlanan albümden hareketle; sanatçı, yazar, müzisyen dostlarından Melike Şahin’e sorular var. Merhem, yatıştırdı mı, iyileştirdi mi? Müziğinde arabeskin izi nasıl sürülebilir? Referans hikâyeler ve duygu durumları neler? Gelin, biraz derinlere inelim.

Elif Key

1979 yılındayız. İzmir Fuarı, Lunapark Gazinosu. Fuarlara gitmenin çok havalı olduğu, İzmir’deki otellerde yer bulmanın mümkünsüz olduğu günlerdeyiz. Zeki Mürenler, Müzeyyen Senarlar, Sezen Aksular, Ajda Pekkanlar, Neşe Karaböcekler… Yok yok. Ve Melike Şahin de fuarın çok beklenen sanatçılarından. Gazetelerde boy boy ilanları çıkmış. Fuarda beraber sahne alacağı isimler kimler olsun isterdi? Kulisini kimlerle paylaşmayı hayal ederdi? Programı için kaç kostüm yaptırırdı? Neler giyerdi? Ve programına ilk hangi şarkısıyla başlardı?

Ne kadar güzel bir soru, cevabında hayallerimin birazı yatıyor. Bahsettiğin isimlerle beraber sahne almak… Hele hele… Neresinden tutsam mutluluktan ölüyorum. Ama 1979’da hiç istemesem de çetrefilli gazino savaşlarının bir safhını tutmam gerekecekti muhtemelen. Emel Sayın hanımefendiyle kulis paylaşmak isterdim, yukarda saydığın şahanelere ek. Bayılıyorum zarafetine. Müslüm Gürses’le düet yapmak isterdim. Kostüm çok abartmazdım; iki tane yeterdi, monokrom ve ışıltılı takılırdım kesin. Aşırı büyük küpelerim ve ostrişim olmadan herhangi bir konser düşünemiyorum. Programa “Nasır” ile başlardım, epik başlar epik bitirirdim. 

Vardal Caniş

Meral Özbek, Popüler Kültür ve Orhan Gencebay Arabeski kitabında “blues şehre indiğinde caza dönüşüyor ve bir sürü alt janra ayrılıyor” diyor ve halk müziğinin de şehre gittiğinde arabeske dönüştüğünü söylüyor. Arabesk müziğin günümüzde iyi temsil edilmediğini düşünmüştüm okuduğumda. Kendi müziğine bu perspektiften bakmamız mümkün mü?

Ben solo hikâyeme başladığımda, Melik Şah ve Saz Arkadaşları ismiyle iki sene konserler verdim ve arabesk-alaturka repertuarım bu sayede genişledi. Üst üste o şarkıları okumak nasıl yıpratırdı beni Caniş… “Bir Teselli Ver”le biten konserler düşün… Sonrasında o ağır tavrın üstüme yapışmasından endişe duydum açıkçası, özellikle Merhem’in ses dünyasını hayal ederken arabesk dozajını belli bir limitte tutmak da hususi bir tercihimdi. Çekeceğimi çektim o dertlerden. Arabesk insanı öyle bir yerde bırakıyor ki devam edecek mecalin kalmıyor hayata. Evet şarkıcılığımda ve zaman zaman şarkı yazarlığımda izlerini sürebiliriz arabeskin; ama direkt olarak temsilcisi olduğumu düşünmüyorum. Yaşamımda durduğum yeri tam karşılamıyor. Ha içim yanınca vurur muyum? Vururum. Bu yüzden Merhem’le çıktığımız yolculuğa “akdeniz arabesk” adını koyduk. 

Kendi çalışmalarımda ailem ve ilişkilerim çok baskın bir rol oynuyor ve duygularımı sağaltmakta da. Müziğini yaparken ve ta en başında müziğe yönelirken seni buna motive eden faktörler neler olmuş olabilir?

Anlaşılmamak itti galiba. Muhataplarımın beni anlamakla ilgili herhangi bir çaba sarfetmemesi elimi kaleme götürdü. Son çare bu artık, diye giriştim. Sonra ilginçtir, yazdıkça “beni anlasınlar” ihtiyacımın dağılıp kaybolduğunu gördüm. Garip bir şey, kaynağı olup sonra yok oluyor. Kendi hissimi sahiplenmeyi yazarak öğrendim galiba. Bu süreç nasıl ve neden şarkı formatında yaşandı, beni buna ne itti, orayı tam bilemiyorum. Ben yedi yaşındayken doğdu kardeşim -canımın içi Serim-, ninniler yazıp söylüyordum ona. İlk oralarda başladı muhtemelen bende kalem fişeği.

Can Güngör

Albümüne ta yıllar öncesinden Merhem ismini verdin. Şarkılar dinleyenin duygularına ortak olduğu gibi yazanın da şifa bulduğu üretimler bana göre. Şarkı yazım ânında ya da süreç devam ederken, bunun terapötik bir uğraş olduğunu hissediyor musun? Kendi derinine inerken, fark edip anladığın şeyler iyileştirici oluyor mu gerçekten?

Vallahi oldu dediğin şey. Birkaç yıl önce, “Kimin Izdırabı”nı yazdığımda mesela böyle bir hafifleme gelmişti üzerime. Hakikaten de o şarkıyı yazarken açılan kapanan sorular bana bir şeyler etti. Rahatladım. Merhem’i üretirken, bu yazarak derman bulma hâlini sıklıkla tecrübe ettim. Bu sebepten yıllar önce koyduğum ismi değiştirmek istemedim sanırım. Misal “Gönlüm Durur Orda”yı kaybettiğim bir dostuma yazdım, bir de arkada kalanlara diyeyim. Onu yazmasam başka türlü sürerdi yas. “Sardunyanın Kırmızısı”nın vokal kayıtlarında da çok garipti içim. Benim hikâyem değil gibi gelirdi o şarkı, ben istesem uzanırım turunculara dert değil, diye bilirdim. Bilakis ışığa tırmanacak mecali kalmamış tarafımla da o gün stüdyoda karşılaştım ve çok ağladım hatırlarsın. İyi geldi. Sanki ete kemiğe büründü yazdıklarım. Bir diğer örnek, “Hepsi Geçti”de çocuk Melike’nin kulağına fısıldasam “dayan” dediğim yer. Büyük dağıldım hem yazarken, hem kayıtlarda. Şu an hatırlayınca yine gözlerimi doldurdu. Bütün sanatım zaten onun; ama bu ilk albüm, kardeşine ninniler yazan o tatlı çocuğa ithaf edilmiş bir albüm. Onunla beraber üretmek en büyük hazine bana, hem de bahsettiğin sağaltımın geçtiği köprü. 

Ah! Kosmos

Senin hayatına nasıl etkisi oldu Merhem‘in, orada neler buldun, nasıl süreçlerden, çatışmalardan ve dönüşümlerden geçtin?

Enteresan bir deneyimdi, şimdi paylaştıktan sonra daha da enteresanlaştı. İşin kürasyonu en eğlenceli kısmıydı galiba, orası sorunsuz aktı. Yıllarca üzerimde taşıyacağım bilinciyle her şarkıya yeni bölümler yazdığım, olanı evir çevir değiştirdiğim bir yaz mevsimi geçirdim. O kısımda biraz zorlandım mânen. Geçmiş gitmiş dertler üzerine yeniden düşünmek biraz sinirimi bozdu ama iyi oldu. En büyük kazanımım da galiba kendimi birazcık gevşetebilmem. Pek çok açıdan… Kafamdaki zaman çizelgesinin gerisinde kalmak, sarkan işler filan bazen tat kaçırdı. Onlarla başa çıkabilmeyi de öğrendim bir şekilde. Control freak’lik yoruyormuş aslında, sakinleşip arkana yaslanınca alıyorsun keyfini. Tüm bu süreç beni hayatta daha dingin etti Başak, bunu korumak istiyorum. Yoruldum, ama değdi.

Elif Dikeç

Albümü hazırlarken pek çok şey öğrendin. Yakınındakiler için; müzikal, teknik, iş yönetimi gibi konularda gelişimin ve kendine açtığın yeni kapıları izlemek müthişti. Merhemi eline aldığını hissettiğin anda onu etrafındakilere de heyecanla sürmek istemek gibi bir huyun vardır, hadi bize öğrendiğin 5 şey sırala bu sürecin çeşitli alanlarından.

Senin harika bir aranjör olduğunu öğrendim. Yeniye güvenmeyi öğrendim, kendime güvenmeyi. Bağımsız uçmak fikrinin bile beni nasıl rahatlattığını fark ettim ve korkularıma sarılarak da kanatlanabileceğimi. Duyumuna ve yeteneğine hayran olduğum siz çiçek aranjörlerimle bir hikâye yaratmanın tarifi zor coşkusuyla tanıştım ve bu bana hayat verdi. Ömrüm uzadı sanki. Sanatçılık nasıl bir şeydir, orada çok kafam açıldı. İçeriyi çok kazıdım, iyi de oldu, kanadığı da oldu, olsun. Bazı yaralar da öyle işte dupduru. Onlara da sarılmayı öğrendim. Geçmez ama tamam, bir dostum gelsin “hepsi geçti” desin, benim için hayat orda durur. Ben bir derde derman olayım, daha da bir şey istemem. Bedelini ödedik be Elif!

Cem Kayıran

Beş yıl önce ilk şarkılarını kaydederken hayalini kurduğun albümle Merhem birbirine ne kadar benziyor? 

Âlakası yok birbiriyle. Zaten beş yıl önce albüm sound’u hayal edebilecek bir noktada değildim. Bir albüm yapım sürecini yönetebilecek noktada da değildim. Can Güngör ve arkasından Cihan Mürtezaoğlu’yla giriştiğimiz bir şarkı tarama süreciydi, çıkan sonuçlar gayet iyiydi ama beni tam yansıtmıyor gibiydi. Can durdurmuştu beni hatta, “sakin ol şampiyon” diye, sonradan o kadar iyi anladım ki ne demek istediğini. İyi ki Merhem 2021’i beklemiş, gurur duyuyorum ortaya çıkan işle. Yaratıcı ekibimdeki her sanatçıyı kutlamak ve onlara tekrar teşekkür etmek isterim. Ben kalitenin peşindeyim, Merhem ile beraber kaliteli bir debut paylaşmanın tarifsiz mutluluğu var üzerimde. 

Emre Malikler

Yatıştırdı mı iyileştirdi mi Merhem? Kişisel tarihinde merhem olmuş müzikler neler? 

Yatıştırdı. Kesinlikle yatıştırdı. Yaralara yeni yollar verdi düşünülecek. Bir türlü kapanmak bilmeyenler vardı mesela, kapandı kimisi Merhem’le. Çok kendimde hissediyorum, sanki Melike paletini açmayı başardım gibi oldu genişliğiyle. İçim çok rahat. Bana merhem olmuş müzikler deyince aklıma şu şarkılar geldi: “Ah” (Duman), “Son Sardunyalar” (Sezen Aksu), “Pyramid Song” (Radiohead), “Kazıdık Tırnaklarla” (Ezhel) ve Ayşe Özaltın’ın söylediği tüm türküler. YouTube’un bana ömürlük keşif hediyesidir Ayşe.

Ahmetcan Taşdemir

Merhem albümü fikri henüz ortada yokken dahi, Merhem senin; aklında, ruhunda, damarlarında akan kanda, düşüncelerinde ve duygularında hep vardı. Merhem aslında çok uzun süreli yaşanmışlıkların vücut bulmuş hâli gibi; bu yoktan var etme dönemini nasıl tasvir edersin? Bu yolculukta neler hissettin?

Sadece Merhem’i değil kendimi de yoktan var ettim; yakından tanığısın. Sağaltım konusuna oldukça kafa yormuş birisiyim. Mesele yaralarımız olunca çok hassasım; dermanın yerini bulalım, oraya hemen gidelim isterim. Sanat benim için bir derman aracı aslında. Yazdıkça, söyledikçe toparlandım. Albümün teması da buna dayansın istedim. Füreya Koral’ın yaşam öyküsünü okurken aklıma geldi aslında bu tema. Koral, İsviçre’de verem tedavisi görmekteyken teyzesi Fahrelnissa Zeid onu kille tanıştırmış. Füreya Hanım sağlığına kavuştuktan sonra Paris’te seramik eğitimi almış ve tutkuyla bağlanmış sanatına. Üretmek merhem gibi bir şey aslında, Merhem’in yoluna da buradan baş koydum.

Civan Özkanoğlu

Seni en son bıraktığımda Batı Kültürü Önünde Hiçbir Saplantım Yok kitabını okuyordun. Bitti mi? İki dost sanatçının (Yüksel Arslan ve Ferit Edgü) bu samimi mektuplaşmalarından sana en çok kalan, en içselleştirdiğin kısmı paylaşabilir misin? 

Bitmedi henüz. Mektup okumak çok keyifli. Ama yayımlanacağının bilinciyle yazılmamış olmalarından kaynaklanan ‘’özele mi girdim?’’ hissinden kurtulamadığımı da itiraf etmeliyim. En çok da beraber kitap çıkarma maceralarının bir yılan hikâyesine dönüşü ilgimi çekti. Merhem için diğer sanatçı arkadaşlarımla kurduğum ortaklıkları hatırlattı biraz. Dostla beraber sanat üretmenin keyfi bambaşka, açtığı tatlı zorluklar da bir başka. Küçük bir alıntıyla bitireyim, didaktik cümleleri sevmesem de onların dilinden duyunca tatlı geliyor: “Yazı demek yalnızlık demek. Ama iki yazı iki yalnızlık değil de bir birlik demek”. Fotoğrafla da yazı yazdığımızı der durursun. O açıdan bakınca da çok iyi gelmiyor mu kulağa? Bir kelime bir işlem. 

  1. Evet, bu bir müzik sayısıdır

    Senelerce bir müzik dergisi olmadığımıza ama müzik kültürüne olan sevdamızın bizi buralara getirdiğine dair savunmalar verdik. Şimdi ise bu algıyı

  2. Zamanın görsel hafızasına dair: 3 müzik fotoğrafçısını dinliyoruz

    Ebru Yıldız, Jenn Five ve Pooneh Ghana’ya sorduk: Canlı müzik ve yakın temastan uzak bu dünya onları ne şekillerde etkiliyor; neler yaşıyor, neler hissediyorlar?

  3. Nasıl günler bu günler: Müzisyenlerden mektuplar

    Sorularımızı Türkiye ve dışarıdan pek çok müzisyene, DJ’e yolladık. Yanıt alabildiklerimizden size mektuplar topladık.

  4. “Hep aynı araçlara güvenemezsin”: Matana Roberts ve Moor Mother

    Hem ilişki kurulabilecek hem de dersler çıkarılabilecek detaylarla dolu bir zihin egzersizi için söz ilham verici müzik insanları, Matana Roberts ve Moor Mother’da.

  5. Kriz halinde kültürlere şefkatle yaklaşmak: Dünyadan müzik basını manzaraları

    Dünyanın farklı noktalarından editörler nasıl süreçlerden geçtiklerini paylaşıyor. Bazıları oldukça kurumsal yayınlarda çalışıyor, bazıları müzik kültürünün geleceğe en adil şekilde nasıl taşınabileceğine kafa yoruyor, hatta aralarında bu ortamda yeni dergi çıkarmaya karar vermiş olanlar da var.

  6. Sözlerin ruhu çıksın: Batuhan Mutlugil ve Gülinler

    Kariyerinin ilk solosunu paylaşan Duman gitaristi Batuhan Mutlugil’i, şu sıralar kendi solosunu hazırlayan ve bir diğer Duman üyesi Ari Barokas’a canlı performanslarında eşlik eden Gülinler aldı karşısına.

  7. Noga Erez’in kendiliğinden çiçek açan şarkıları

    Noga Erez’in pandemi sürecinde, kendi tabiriyle, en iyi hâline getirilen şarkılarında hem fiyakalı bir tavır hem de çocuksu bir naiflik var. City Slang’den çıkardığı yeni albümü “KIDS”i kendisinden dinledik.

  8. Günün gerçeklikleri ve olası yollar: Söz plak şirketlerinde

    Türkiye'den ve dünyadan, 2020'yle birlikte çeşitli süreçlerden geçen çok farklı ölçekler ve farklı motivasyonlardaki plak şirketlerine sorduk.

  9. Ekstrem bir klasik müzik: Ozan Akyol ve Kutay Soyocak

    Vox In Rama adını verdiği black metal projesiyle karşımıza çıkan Jakuzi solisti Kutay Soyocak ve metal müziğe dair referansları KALT’taki mizahına da serpiştiren Episode 13 üyesi Ozan Akyol’u aynı masada buluşturduk.

  10. Şeytan odamızdan çıkmasın: Palmiyeler

    Palmiyeler, son konserini Şubat 2020’nin son günlerinde ABD turnesinin finali olan Buffalo’da çaldığından bu yana yaşantılarımız epey değişti.

  11. Dayanma gücünün sınırlarından nereye?: Müzikli mekânlar yanıtlıyor

    Mikrofonu Ankaralı esnafın örgütlediği Kafe-Bar-Restoran Çalışanları ve İşletmecileri Dayanışma Platformu KABARE’ye; İzmir’den ve İstanbul’un farklı semtlerinden bazı müzikli mekânlara uzattık.

  12. Aklımdakiler: Melike Şahin

    Sanatçı, yazar, müzisyen dostlarından Melike Şahin’e sorular var. Merhem, yatıştırdı mı, iyileştirdi mi? Müziğinde arabeskin izi nasıl sürülebilir? Referans hikâyeler ve duygu durumları neler?

  13. Zebra misali, sessiz ve derinden: Charles Pasi ve Boran Kuzum

    Boran Kuzum’un Charles Pasi ile bu sohbeti geçmiş zamanda; çatal kaşık sesinin es verdirdiği, araba gürültüsünün fona yerleştiği, sigara dumanı ve kahve kokusunun ruhlara işlediği bir Paris kafesinde yüz yüze başladı ve hayatlarımızın normale dönmesini iple çektiğimiz bu günlerde, Charles Pasi’nin yeni albümü Zebra’nın yayımlanması vesilesiyle ses sese tamamlandı.

  14. Temel motivasyon dünya ahvali: Lara Di Lara ve Kamufle

    Lara Di Lara ve Kamufle, pandemi günlerinde hayat verdikleri beş şarkılık EP için gün sayarken...

  15. Şarkı şarkı: Black Country, New Road ve “For the first time”

    Muazzam bir ilk albüm, altı soru, altı cevap, altı illüstrasyon.

  16. Sancılı süreçler, çıkan dersler, yenilenen gözler: Festival ve turne sektörüne bakış

    İstanbul Caz Festivali, Pozitif, Arter Yeni ve En Yeni Müzik Festivali, Soundports, Bozcaada Caz Festivali, Epic Fair ve Hollanda’dan Le Guess Who? yanıtlıyor.

  17. Tek başınalık ve hurafeler: Taner Yücel ve Görkem Karabudak

    Bu sohbette "Cemil Şov" filminin müziklerinin sorumlusu Taner Yücel ve “Akılsız Başın Sürgünü” isimli ilk şarkısını yayımlayan Görkem Karabudak buluştu.

  18. Kapamak yerine kapıları açmak: Deniz Cuylan ve Durul Taylan

    Los Angeles’ta komşuluk eden Deniz Cuylan ve Durul Taylan’ın; yeni başlangıçlar, sürekli değişimler, “Daimon”lar ve son üretimleri üzerine muhabbeti.

  19. Ergenlik Yılları: Nükhet Duru

    Müzisyenlerin büyürken dinlediği müzikleri ve bu müziklerin üzerlerinde bıraktığı tesiri kurcaladığımız Ergenlik Yılları köşemizde memleket popüler müzik tarihinin divası Nükhet Duru var.

  20. Çizgi hikâye: SOPHIE (1986 – 2021)

    Tematik üretimleri ve özgün yaklaşımıyla pop müziğin seyrini değiştiren SOPHIE için çizgiler eşliğinde bir anma.

  21. “Hollow Shell” ve ardındakiler: Cava Grande

    2000’lerde yerli müziğin seyrine renkli dokunuşlar yapan Tan Tunçağ’ın son yıllarda meşgul olduğu solo projesi Cava Grande, ikinci stüdyo albümünü yayımladı.

  22. “İnternet ruhumu ezip geçiyor”: Ashnikko

    Ashnikko’yla; 2021’in ilk günlerinde yayımladığı DEMIDEVIL isimli 10 parçalık koleksiyonunu, Kelis sevgisini ve yarattığı alter-egosu “Daisy”yi konuştuk.

  23. Aklımdakiler: BaBa ZuLa

    Hayvan Gibi’den hareketle, BaBa ZuLa’dan Murat Ertel’e, dost meclisinden gelen soruları yönelttik.

  24. Ses büyüsün, çoğalsın, yayılsın: İnternet radyolarına bağlanıyoruz

    Noh Radio, Root Radio, Radyo Modyan, Year Zero, 2021’in başında Ortak Kanal başlığıyla bir hareket planını hayata geçirdi. Oops! Radio ise DJ Style-ist’in yakın dönem projesi.

  25. Hayal etmeye devam: Deniz Taşar

    Şarkı yazarlığını “kendini ve müziği keşfetmek” olarak tanımlayan Deniz Taşar, ortak duygularda buluşma vadeden albümünün detaylarını ve üretim sürecini anlatıyor.

  26. Müşterek paydalar, güvenli alanlar: Çeşitli kolektifler anlatıyor

    Queerwaves, Algorave İstanbul, Club Coweed, Hood Base, Lordlar Sofrası ve Life From İstanbul’a sorduk: Bu dönemin ekonomi, sosyal güvence, kültür ya da yalnızlaşma adına etkileri nasıl değerlendirilebilir?

  27. Koca bir müzik havuzunda: Altın Gün ve “Yol”

    Son yıllarda ünü dünya haritasının dört bir ucuna uzanan Hollandalı topluluk Altın Gün, Glitterbeat etiketiyle yeni albümü Yol’u yayımladı.

  28. Takibe alın: Son dönemde tanıştığımız bazı yeni sesler

    Üretme motivasyonlarının temelini ne oluşturuyor? Müziklerinin dinleyicide nasıl hisler uyandırmasını hayal ediyorlar? Yakın gelecek planları neler?

  29. Arlo Parks’a kulak verin, iyileşin

    İlk albümün ardında yatanları, şair kimliğini besleyen unsurları ve üretme misyonunu Arlo Parks’dan dinliyoruz.

  30. Grazia’nın 1978 çıkışlı ilk, tek ve benzersiz albümü

    Ladies on Records ile kadınların anlattığı hikâyelerin izini süren Kornelia Binicewicz, son derlemesi “A Drop of Luck”ta yer alan sanatçılardan Grazia’nın saklı albümünü, İsrail merkezli plak şirketi Fortuna’nın kurucularından Zach Bar’dan dinliyor.

  31. Her şey boş bir sayfa ile başlar: Vincent De Boer

    Vincent De Boer’le “The Stroke”un üretim süreci ve Ill Considered’la yakaladıkları uyumun detaylarını konuştuk.

  32. Künye

    yayın imtiyaz sahipleri ve etkinlik direktörleri Aylin Güngör [email protected] J. Hakan Dedeoğlu [email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç [email protected] kreatif