Hattın bir ucunda New York’tan, spiritüel caz geleneklerini ABD tarihinin karanlık sayfalarıyla hesaplaşma aracı olarak kullanan Matana Roberts; diğer ucunda Philadelphia’dan, derdini caz ve deneysel sesler üzerine okuyan, sözünü sakınmayan müzisyen ve aktivist Moor Mother var. 

2020’yi nasıl deneyimledikleri, bu süreçte neler öğrendikleri, kendilerini nasıl adapte ettiklerini ve ülkelerindeki politik iklimin yansımalarını konuştular. Hem ilişki kurulabilecek hem de dersler çıkarılabilecek detaylarla dolu bir zihin egzersizi için söz ilham verici müzik insanları, Matana Roberts ve Moor Mother’da.

Pandemi sürecinin etkileri üzerine

Moor Mother: Ben daha fazla çalışabildim. Öncesinde o kadar çok seyahat ediyordum ki, her şeyi ayak üstü yapıyordum. Üzerinde çalıştığım bazı şeylere iyice odaklanmak açısından bu zaman çok faydalı oldu, dolayısıyla işlerimi bitirip onlara farklı bir gözle bakabilme şansı yakaladım. Bir şeylere odaklanabiliyorsun, çünkü kafanı takabileceğin başka bir şey yok. 

Matana Roberts: Evet, ben de benzer şekilde hissediyorum. Ben eskiye göre daha yavaşım. Fakat, verdiğim kararlar ve yaptığım şeyler eskiden olduğundan daha planlı. Normalde programım hep çok yoğundur, o yüzden yavaşlama fırsatım oldu. Her şeye rağmen çalışabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Mesela her şey iptal oldu ama yine de elime beklemediğim fırsatlar geçtiği için şükrediyorum. Yani, bu durumun yaratıcı kaygımı körüklemesiyle başa çıkıyorum. 

Moor Mother: Paslanmaktan mı bahsediyorsun? 

Matana Roberts: Geçen seneki odağım… Geçen seneyi, yani 2019’dan 2020’ye kadar olan zamanı, sadece besteci olmaya ve sipariş üzerine çalışmaya adadım. Sevip sevmediğimi görmek için. Ses sanatı dünyası, performans dünyası ve sergi dünyasında olmayı daha çok isteyip istemediğimi tartmak için. Yaklaşık 8 aydan sonra yettiğini hissettim ve dedim ki “artık tamam”. Ayrıca performansı çok seviyorum. Saksafon çalmayı seviyorum. Bu tarz şeyleri yapmayı çok seviyorum ve bunları seven tarafımı kesip atamayacaktım. Dolayısıyla, sahneye 2019’da verdiğimden daha çok ağırlık vermek için 2020’ye dört gözle bakıyordum. Şimdi 2019’a yetişemiyorum bile. Bütün planları mahvetti, ortada bir plan kalmadı. 

Moor Mother: Doğru. Ben turnemin ocak ve şubatta olmasından ötürü şanslıydım. 

Matana Roberts: Aah! Vay! 

Moor Mother: Evet ve İtalya’da birkaç işim vardı. Bu yüzden yavaşça anlıyordum. İtalya’da birkaç küçük kasabaya gittim, ardından Londra’ya gitmem gerekti, sonra Venedik’e döndüm. Valizlerimizi almaya geldiğimizde herkesin ateşini ölçüyorlardı ve kendi kendime şunu dedim: “Vay be, şu duyduğum olay giderek ciddileşiyor.” Yani, evet. İçimde bir şey hissi vardı…

Matana Roberts: …yanlış giden bir şeyler var.

Moor Mother: Evet. Korkmuştum. O koşullarda uçmak başlı başına sarsıcı, ama onları öyle gördüğümde bazı şeylerin bu kadar çabuk değiştiğini idrak etmek korkutucu oldu. 

Matana Roberts: Evet, çok ilginç çünkü ben de tüm olaylardan bir hafta önce Avrupa’daydım. New York’a döndüğümde JFK’e inişimin tüyler ürpertici olduğunu hatırlıyorum. Havada bir ürkünçlük vardı, gümrüğe falan gittiğimizde, hiç unutmuyorum, gümrük görevlilerin hepsi maske takıyordu. Her biri. Ve dedim ki: “Peki, bu ne şimdi? Çok aldırmaya gerek yok.” Sonra, şehirde dolaştığımı hatırlıyorum, sevdiğim bir kafe ya da öyle bir şey, içeri girip bazı ürünlerin artık tezgâhların altında olduğunu söyleyen uyarı tabelaları vardı, onları özel olarak istemen gerekiyordu. Ve oradaki insanlarla konuştuğumu hatırlıyorum: “Bu COVID-19 olayı, bir ‘olay’ mı oldu?” Ama bunu o zaman söylerken bile bu kadar büyük çaplı bir şey olduğunun farkında değildim. 

Moor Mother: Kesinlikle. Ben biraz umutluydum çünkü martta yeniden yola çıkmam gerekiyordu. 

Matana Roberts: Aynen!

Moor Mother: Sonra dedim ki: “Cık! Hiçbir yere gitmiyorsun.”

Matana Roberts: Ben kısıtlamalardan ilkinin ilk üç haftası, “Tamam demek ki bu şekilde öleceğim. Olay bu ve tamam, memnun olduğum pek çok şeyi yaptım.” diyordum kendi kendime. Dünyanın her tarafındaki manşetlerde boy boy bunları görmek çok apokaliptik geliyor. 

Moor Mother: Evet. Kesinlikle.

“Sosyal medyada olduğun için bile seni kutluyorum. Çünkü ben, manşetler çıkmaya başladığında tamamen ara verdim. Bu ve Siyah bedenlere gösterilmeye devam eden şiddetin birleşimi… Nefsimi korumaya çalıştım ki kendimi, herkesi içine çeken delikten koruyabileyim.” -Matana Roberts

Matana Roberts: Senin için adaptasyon nasıldı? Adapte oluyor musun? 

Moor Mother: Yani, hiç kolay değil. Bazı günler stüdyoda durmadan çalıyorum. Bazı günler orada sadece oturuyorum. Sanırım müziğe başlamak en zoruydu. Başladıktan sonra tamam. Zihnimin derinliklerinde sevmediğim bir sürü şey dönüyor. Dolayısıyla, dikkatimi nereye vermem konusunda daha izanlı olabilmek için kendimi motive etme yolları buluyorum galiba. Yeterince iş yapıyor muyum? Bu iş çok mu fazla? Bu tarz şeyler. Çünkü iş benim için iyileştirici bir şey. Dediğim gibi, başladığım zaman her şeyden uzaklaşabiliyorum. Ama sanırım esas soru, bunu kendime iyi geldiği için mi yapıyorum? Kulağa mantıklı geliyor mu, bilmiyorum. 

Matana Roberts: Kesinlikle anlıyorum. Yapılan şeyin neden ve ne amaçla yapıldığına dair daha derin sorular sormakla ilgili. Sosyal medyada olduğun için bile seni kutluyorum. Çünkü ben, manşetler çıkmaya başladığında tamamen ara verdim. Bu ve Siyah bedenlere gösterilmeye devam eden şiddetin birleşimi… Nefsimi korumaya çalıştım ki kendimi, herkesi içine çeken delikten koruyabileyim. Ama bu tuhaf bir şey, çünkü aynı zamanda birçok bağımız yok oluyor. Bu yüzden adaptasyonu bilmiyorum. Adaptasyon… Benim için hâlâ devam ediyor. Yani senin gibi kafamın içinde olmayı ben de yaşadım, bunun hakkında fazla düşünmedim sanırım ama olabildiğince anda kalmaya çalıştım. Çünkü bilinmeyen çok şey vardı, hâlâ daha var ama hiçbirimizin yapabileceği bir şey yok. Veya benim yapabileceğim bir şey yok. Bu yüzden odaklanmalıyım. Kesinlikle yavaş çalışıyorum ve durumun bu olduğunu kabullenmeye çabalıyorum. Ben her zaman “çal çal çal, bitir” gibi ilerlemişimdir. Şimdi ise “Tamam. Çal. Çal. Çal. Bekle. Biraz daha düşünmek için kendine bir zaman ver.” Belki bu olumlu bir şeydir. 

Müzik sektöründen talepleri üzerine

Moor Mother: Bence herkesle aynı şeyleri talep ediyorum. Adil davranılmak, bir işçi muamelesi görmemek… Ama ben müzik endüstrisinde olan biten en son gelişmelerden haberdar değilim. 

Matana Roberts: Aynen, ben pek oralı olmuyorum. Bu konu ilginç. Mesela bugün biri bana, müziği için yapacağı bir fon başvurusunu ne şekilde yapması gerektiğini sordu. Ben de “İstediğin şekilde yapmalısın. İstediğin her neyse onu yap.” dedim. O ya da bu şekilde olması gerekmiyor. Bu yüzden, müzik sektöründe ne olursa olsun ben kendimi öteki olarak görüyorum ve pek kafa yormuyorum. Belki de yormalıyım. Bilmiyorum. 

Moor Mother: Doğru. Ben de genellikle bu sektörün içinde olup olmadığımı sorguluyorum.

Matana Roberts: Bunları düşünmek zorunda olmadığım için çok mutluyum. Çünkü bir  makine gibi işlediğini ve bunun iyice içinde olan müzisyenlerin nasıl bir duygusal işçiliğe gömüldüğünü görmenin tamamen farklı bir tarafı var. Ben sınırlardan yana değilim, o yüzden, aynen. Peki yaratmak için temel motivasyonun ne? 

Moor Mother: Benim birçok farklı motivasyonum var. Temel bir tane seçebilir miyim bilmiyorum. Bu benim için somut bir şey değil. Sanırım ailemin hikâyesini anlatmak ve büyürken dinlediğim sesleri dâhil etmek önemli. Bana babamı, büyük annemi hatırlatan şeyler ve gökten zembille inen hikâyeler yerine, hiç beklemediğim bir anda gelen hikâyeleri anlatmayı seviyorum. Topluluğumdaki insanların hikâyeleri, hatta tanımadığım insanların. Benim bölgemden gelen ama o zamana kadar haberim olmayan sanatçıların. Buna benzer şeyler beni çabuk motive ediyor. Bu hikâyelerle etkileşim kurduğumda bir şarkıyla ya da bir şey yazarak anlatmak istiyorum. Sanırım temel motivasyonum hikâyeler paylaşmak. 

Matana Roberts: Benimki de benzer bir şey sanırım. Bugün, oyuncu bir arkadaşımla konuşuyordum ve eski bir öğretmeni ona demiş ki, hayatın akışında genellikle bazı temalar belirir. Ve ilgini çeken temalara dikkat etmek önemli. Kesinlikle hikâye anlatmak ve geçen sene oldukça sınanan “kendini yaşatmak” meselesi. Bence, çok güçlü bir iç dünyamın olması, onu dışa vurup ters yüz etmek konusunda beni motive ediyor. Bu benim için çok önemli. Bir yandan da o kadar çok insan benim sadece “olmam” için acı çekti ki; bunu hafife almamayı ve zaman zaman yaratıcı bir insan olarak içimdeki boşlukların dürtülmemesini sağlayayım ki, devam edebileyim. 

Moor Mother: Ben de tek bir türe saplanmadan olabildiğince esnek olmaya çalışmamın bu sebepten olduğunu düşünüyorum. Ailemin “bu çok gürültülü” ya da “farklı” demesinde bir sorun yok. Çünkü bu her zaman bendim ve bunu kabul ediyorlar. Ama şüphesiz ki, onların daha rahat dinlediği seviyeye indirdiğimde demeyelim de; onların daha rahat ettiği frekanslara getirdiğimde mutlu oluyorlar. Ayrıca bu form üzerinde oynamayı seviyorum. 

Matana Roberts: Bu çok komik çünkü benim de zaman zaman şunu diyen bir amcam var, “Tek yapman gereken büyük hitini yazmak. O hiti yazdıktan sonra her ne yapıyorsan ona dönebilirsin.” diyor. Ben de “Hayır, anlamıyorsun. Bu onunla ilgili değil. Ben bir sonraki büyük hiti aramıyorum.” diyorum. Ama bunun hakkında da düşünüyorum, insanların benim keşfettiğim şeyler hakkında farklı bakış açıları olmasını istiyorum. Sevmediklerinde de hoşuma gidiyor. 

Moor Mother: Evet. 

Matana Roberts: Bu çok güzel bir şey, çünkü onlara, duydukları şey hakkında eleştirel düşünme alanı yaratıyor. 

Moor Mother: Ben eskiden tüm albümlerimi o şekilde düzenlerdim. İnsanların kolay sevmeyebileceği şeyler başta geliyor; beğenirlerse güzel şarkıya varmak için uğraşsınlar ki bu da genelde son parça olur. 

Matana Roberts: Harika!

Moor Mother: Ama biraz değiştirdim. Her şeyi bu denklemde dizemezsin, ama insanları bir şey uğruna bekletme fikrini seviyorum. Dans etmeden önce biraz düşünmeye sevk etmek gibi.

Matana Roberts: Katılıyorum. İnsanların elinden tutup yön göstermeyi sevmiyorum. Kendilerini taşımalarını ve kendi kararlarını vermelerini istiyorum. Çünkü müzik çok manipülatif olabiliyor. Bu enteresan bir düşünceymiş. 

Son 6 veya 7 yıldır kendime bakmak ve iyileştirmek için yeni metotlara başvurmam gerekiyor. Ve bu iyi bir şey bence, çünkü hep aynı araçlara güvenemezsin.” -Moor Mother
Geçtiğimiz yılın neler öğrettiği üzerine

Matana Roberts: Hâlâ öğretiyor! Hâlâ dersteyim ve hâlâ öğreniyorum. Bilmiyorum. Yani, tarih bir çok kez gösterdi ki insanlar pek çok şeye tabi tutulabilir. Bazı durumlar karşısında çok çabuk şekil değiştirebilir ya da çok kolay adapte olabilir ve bu farkındalığı kazanmak için tarihin belli zaman dilimlerinde yaşamam gerekmediği için çok memnunum. Bu deneyim istisnai oldu. Çok fazla kayıp yaşandı. Ama aynı zamanda, insanların yaşamın sınırlarını zorlama çabalarını dikkate değer buluyorum. Bu güzel bir hatırlatma oldu. Ve dediğim gibi, iç dünyam daha önce hiç olmadığı bir şekilde kök saldı. Varlığını unuttuğum ve hatırlayıp geri döndürmekten memnun olduğum şeyler. Ama yılın bana hâlâ öğrettiğini düşünüyorum. 

Moor Mother: Keşke ders çıkarabildiğimi söyleseydim. Ama üzerinde uğraşmaya devam ediyorum. Özellikle burada, mevsim geçişinde. Dışarısı güzel olduğu zaman takip ettiğim bir rutin var. Bu beni itiyordu, taşıyordu ama kar başlayınca yeni bir versiyonuna ihtiyaç duydum gibi oldu ve kendimi böyle bir şey için hazırlamamıştım. Akışa bırakarak ilerliyordum ama şimdi dışarıda olamamak, parka gidememek, suya bakamamak benim için zor oldu. Eskiden kötü olduğunu düşündüğüm ama artık iyiye yorduğum bir şey var. O da her zaman olduğumdan daha duygusal olmam. Hayatım avunarak geçti. Son 6 veya 7 yıldır kendime bakmak ve iyileştirmek için yeni metotlara başvurmam gerekiyor. Ve bu iyi bir şey bence, çünkü hep aynı araçlara güvenemezsin. Sanırım bu yıl ve müziğim bana tam da bunu öğretti; kendimi merkezlediğim yolları sürdürmek ya da kendimi farklı alanlara taşımak. Hiç bu kadar bulutla savaşmam gerekmemişti. 

Matana Roberts: Bu ifadeyi sevdim. Ben çok aktif biriyim ve dışarıda olmayı seviyorum. Ben de senin gibiyim; suya ve gökyüzüne belli bir seyir seviyesinde olabilmeyi seviyorum. Suda olmayı çok seviyorum ve bu dönemde bu gibi şeylerden vazgeçmek çok zordu. Mesela ben hayatım boyunca hiçbir yere gitmekten korkmadım ama artık sokakta yürürken bile kendine ve tanımadığın bir insanla arandaki mesafeye dikkat etmen gerekiyor. Veya birinin konserine gitmenin ya da herhangi bir konsere, bir buluşmaya rastlamanın rahatlığı veya sadece kendini gerçekleştirmek için bu kadar hesap yapmanın gerekmemesi… Dolayısıyla senin gibi ben de hayalî iç dünyama taşınarak, beynimi nasıl başka bir yerde olduğuna inandırabileceğimin yollarını aradım. Beyni istediğin yerde olduğuna inandırmanın… Bu şekilde elde ettiğin dopamin ve şevkin çok önemli bir yeri var. Düzenli bir meditasyon çalışmam var ve pandemi olmasaydı belki de ulaşamayacağı yerlere ulaştı. Bilmiyorum. Yani, fiziksel olarak güçlü olmak için çok uğraşıyorum, çünkü fiziksel olarak güçlüysem zihinsel olarak da güçlüyüm kendim için. Ve bu benim için bir takıntı. 

Pandeminin yanı sıra, ABD’de yaşanan diğer gelişmeler hakkında

Matana Roberts: Adı-lazım-değil’den Biden ve Harris’e geçiş. Ben Amerikan politikasına şüpheci bakarım. Her zaman. Büyük ihtimalle de hep böyle olacak. Ama, adı-lazım-değil’in Beyaz Saray’dan çıkışını seyretmek ve “Evet, bir tür eşikten geçiyoruz”u idrak etmeye çalışmak. Aynı bokun laciverti gibi hissediyorum. Bu yüzden Black Lives Matter ve Siyahları hedef alan polis zulmünün devam etmesi çok korkunç. Ve geçen sene yaşananların büyük bir gelişme olarak görüp görmediğimden emin değilim. Kongre Binası’nın yağmalanması falan… Olayı seyretmek ve bazı insanların şaşırdığını görmek… Bazı insanlar şaşırmış gibi davranıyor. Sen şaşırdın mı?

Moor Mother: Katiyen hayır.

Matana Roberts: Katiyen! Ama o beyazların o duvarları tırmandığını görmek ve “peki, demek bunu yapabiliyorlar” diye düşünmek çok tuhaf. Bir şey farklı olsa neyin farklı olacağını hepimiz biliyoruz. Aynı yerde BLM protestoları yapılırken nasıl olduğunu zaten biliyoruz. SWAT, polis ve herkes oradaydı. Ama bu manzara? Millet duvarlara tırmandı. Binaya girmelerine izin verildi. Bilmiyorum. Sen bir gelişme gördüğünü düşünüyor musun? 

Moor Mother: Senin dediklerin dışında ben de aynı bokun laciverti olarak görüyorum. Ben şu an Kuzey Philly’deyim. DC’ye hatta DC’deki insanlara bile o kadar yakın değilim ve o bölgenin ne kadar kutuplaşmış olduğunu biliyorsun. Dolayısıyla bu süreç benim için daha çok insanların hastalanmasıyla ilgili oldu. Böyle bir şeyin sağlığa geri dönmesi. Bunu nasıl konuştuğumuz ve nasıl konuşmadığımız. Bence bu çok ilginçti. İnsanlar bir süre COVID-19 yüzünden hayatını kaybedenler hakkında konuşuyordu. Bu kadar önemli bir konunun daha entelektüel ve merhametli bir şekilde ele alınmasını beklersin. Bu yüzden, ölümle kendimizi bağdaştırabilmemize, bundan duyduğumuz rahatsızlık ve hâlihazırda bazı ülkelerin, topraklarına giren herhangi birilerinin üzerine bomba yağdırması gibi şeylerin normalleştirilmesini izliyordum. 

Matana Roberts: Neye dikkat edildiği ve neye dikkat edilmediği açısından bir tık psikedelik hissettiriyor. Sistematik ırkçılığın bu zamanlarda ne derecede barındığını çok net bir şekilde gösterdi. Toplumsal altyapılarda neler olduğunu, nerede yardım bulunabileceğini ve nerede yoksayıldığını. Nereye gittiğimiz konusunda ne düşüneceğimi bilemiyorum ve bir saksafon sanatçısı olarak umutlu ve müteşekkir kalmaya çalışıyorum. Akciğerlerime bir şey olması fikri çok ürkütücü. Senin için de öyledir eminim ki.

Moor Mother: Evet! Aman tanrım!

Matana Roberts: Kâbuslar görüyorum. Müzikle ilgili tek kâbuslarım ya akciğerlerim ya da dişlerimle ilgili. Bir dişimin kaybolması ya da bir türlü akciğer sorunu veya garip bir saksafon şeyi… Ama bunu gerçek hayatta görüp “Bu, ne zaman yakalanacağını bilmediğin bir virüs” demenin getirdiği şeyi kovmaya ve bize dayatılan kabullenme konseptini anlamaya çalışıyorum. Yani, tamam, bu şekilde ilerlemek istemiyorum, ama ilerlemem gerekiyorsa, ilerleyeceğim…

Moor Mother: Bunu cidden düşünmek ve “ciğerlerim, onlara çok ihtiyacım var” demek. Vücudumuzu bu yönden düşünmek ve vücudumuza daha iyi şeyler yapmak için girdiğimiz çaba. Bence bu, durumun getirdiği iyi bir şey. Bunu abartılı olmak için söylemiyorum ama, bazı şeylerin ne kadar iğrenç olduğunu fark etmek. Aslında ben havaalanına falan gittiğimde “Fiziksel mesafenizi korur musunuz?” diye sormaya hep devam edeceğim. O ekstra alana hep ihtiyaç duyuyorum. Hâlihazırda o kafadaydım. Şimdiyse, “ilerle” gibi şeyleri söylemekte daha pratiğim. Ne yaptıklarını umursayıp bozuntuya vermek de istemiyorum ama sağlığın için bunu yapmak zorundasın. 

Matana Roberts: Aynen, “sağlık zenginliktir” gibi, duyarak büyüdüğüm eski kafalı bir senaryoya “evet, doğru söylüyorlar” demek çok ilginç. 

Moor Mother: Doğru, olay ona döndü. 

Matana Roberts: Bilmiyorum. Hâlâ farkedilmeyen ya da ilgilenilmeyen çok şey var. Çok azap var. 100 yıl sonra bu zamana baktıklarında ne söyleyeceklerini merak ediyorum. Acaba bunu nasıl yazacaklar? Kimsenin okumak istemeyeceği bir bilim kurgu romanı gibi. Çok sıkıcı! Bir virüs, peki, insanlar maske takmak zorunda, binlerce insan ölecek. Uzaylılarım nerede? Onlarla baş etmeyi tercih ederim.

Moor Mother: Çok doğru!

Matana Roberts,  11-14 Kasım tarihlerinde düzenlenmesi planlanan Le Guess Who? festivalinin bu yılki küratörlerinden biri. 

Deşifre ve çeviri: Cansu Çubukçu

  1. Evet, bu bir müzik sayısıdır

    Senelerce bir müzik dergisi olmadığımıza ama müzik kültürüne olan sevdamızın bizi buralara getirdiğine dair savunmalar verdik. Şimdi ise bu algıyı

  2. Zamanın görsel hafızasına dair: 3 müzik fotoğrafçısını dinliyoruz

    Ebru Yıldız, Jenn Five ve Pooneh Ghana’ya sorduk: Canlı müzik ve yakın temastan uzak bu dünya onları ne şekillerde etkiliyor; neler yaşıyor, neler hissediyorlar?

  3. Nasıl günler bu günler: Müzisyenlerden mektuplar

    Sorularımızı Türkiye ve dışarıdan pek çok müzisyene, DJ’e yolladık. Yanıt alabildiklerimizden size mektuplar topladık.

  4. “Hep aynı araçlara güvenemezsin”: Matana Roberts ve Moor Mother

    Hem ilişki kurulabilecek hem de dersler çıkarılabilecek detaylarla dolu bir zihin egzersizi için söz ilham verici müzik insanları, Matana Roberts ve Moor Mother’da.

  5. Kriz halinde kültürlere şefkatle yaklaşmak: Dünyadan müzik basını manzaraları

    Dünyanın farklı noktalarından editörler nasıl süreçlerden geçtiklerini paylaşıyor. Bazıları oldukça kurumsal yayınlarda çalışıyor, bazıları müzik kültürünün geleceğe en adil şekilde nasıl taşınabileceğine kafa yoruyor, hatta aralarında bu ortamda yeni dergi çıkarmaya karar vermiş olanlar da var.

  6. Sözlerin ruhu çıksın: Batuhan Mutlugil ve Gülinler

    Kariyerinin ilk solosunu paylaşan Duman gitaristi Batuhan Mutlugil’i, şu sıralar kendi solosunu hazırlayan ve bir diğer Duman üyesi Ari Barokas’a canlı performanslarında eşlik eden Gülinler aldı karşısına.

  7. Noga Erez’in kendiliğinden çiçek açan şarkıları

    Noga Erez’in pandemi sürecinde, kendi tabiriyle, en iyi hâline getirilen şarkılarında hem fiyakalı bir tavır hem de çocuksu bir naiflik var. City Slang’den çıkardığı yeni albümü “KIDS”i kendisinden dinledik.

  8. Günün gerçeklikleri ve olası yollar: Söz plak şirketlerinde

    Türkiye'den ve dünyadan, 2020'yle birlikte çeşitli süreçlerden geçen çok farklı ölçekler ve farklı motivasyonlardaki plak şirketlerine sorduk.

  9. Ekstrem bir klasik müzik: Ozan Akyol ve Kutay Soyocak

    Vox In Rama adını verdiği black metal projesiyle karşımıza çıkan Jakuzi solisti Kutay Soyocak ve metal müziğe dair referansları KALT’taki mizahına da serpiştiren Episode 13 üyesi Ozan Akyol’u aynı masada buluşturduk.

  10. Şeytan odamızdan çıkmasın: Palmiyeler

    Palmiyeler, son konserini Şubat 2020’nin son günlerinde ABD turnesinin finali olan Buffalo’da çaldığından bu yana yaşantılarımız epey değişti.

  11. Dayanma gücünün sınırlarından nereye?: Müzikli mekânlar yanıtlıyor

    Mikrofonu Ankaralı esnafın örgütlediği Kafe-Bar-Restoran Çalışanları ve İşletmecileri Dayanışma Platformu KABARE’ye; İzmir’den ve İstanbul’un farklı semtlerinden bazı müzikli mekânlara uzattık.

  12. Aklımdakiler: Melike Şahin

    Sanatçı, yazar, müzisyen dostlarından Melike Şahin’e sorular var. Merhem, yatıştırdı mı, iyileştirdi mi? Müziğinde arabeskin izi nasıl sürülebilir? Referans hikâyeler ve duygu durumları neler?

  13. Zebra misali, sessiz ve derinden: Charles Pasi ve Boran Kuzum

    Boran Kuzum’un Charles Pasi ile bu sohbeti geçmiş zamanda; çatal kaşık sesinin es verdirdiği, araba gürültüsünün fona yerleştiği, sigara dumanı ve kahve kokusunun ruhlara işlediği bir Paris kafesinde yüz yüze başladı ve hayatlarımızın normale dönmesini iple çektiğimiz bu günlerde, Charles Pasi’nin yeni albümü Zebra’nın yayımlanması vesilesiyle ses sese tamamlandı.

  14. Temel motivasyon dünya ahvali: Lara Di Lara ve Kamufle

    Lara Di Lara ve Kamufle, pandemi günlerinde hayat verdikleri beş şarkılık EP için gün sayarken...

  15. Şarkı şarkı: Black Country, New Road ve “For the first time”

    Muazzam bir ilk albüm, altı soru, altı cevap, altı illüstrasyon.

  16. Sancılı süreçler, çıkan dersler, yenilenen gözler: Festival ve turne sektörüne bakış

    İstanbul Caz Festivali, Pozitif, Arter Yeni ve En Yeni Müzik Festivali, Soundports, Bozcaada Caz Festivali, Epic Fair ve Hollanda’dan Le Guess Who? yanıtlıyor.

  17. Tek başınalık ve hurafeler: Taner Yücel ve Görkem Karabudak

    Bu sohbette "Cemil Şov" filminin müziklerinin sorumlusu Taner Yücel ve “Akılsız Başın Sürgünü” isimli ilk şarkısını yayımlayan Görkem Karabudak buluştu.

  18. Kapamak yerine kapıları açmak: Deniz Cuylan ve Durul Taylan

    Los Angeles’ta komşuluk eden Deniz Cuylan ve Durul Taylan’ın; yeni başlangıçlar, sürekli değişimler, “Daimon”lar ve son üretimleri üzerine muhabbeti.

  19. Ergenlik Yılları: Nükhet Duru

    Müzisyenlerin büyürken dinlediği müzikleri ve bu müziklerin üzerlerinde bıraktığı tesiri kurcaladığımız Ergenlik Yılları köşemizde memleket popüler müzik tarihinin divası Nükhet Duru var.

  20. Çizgi hikâye: SOPHIE (1986 – 2021)

    Tematik üretimleri ve özgün yaklaşımıyla pop müziğin seyrini değiştiren SOPHIE için çizgiler eşliğinde bir anma.

  21. “Hollow Shell” ve ardındakiler: Cava Grande

    2000’lerde yerli müziğin seyrine renkli dokunuşlar yapan Tan Tunçağ’ın son yıllarda meşgul olduğu solo projesi Cava Grande, ikinci stüdyo albümünü yayımladı.

  22. “İnternet ruhumu ezip geçiyor”: Ashnikko

    Ashnikko’yla; 2021’in ilk günlerinde yayımladığı DEMIDEVIL isimli 10 parçalık koleksiyonunu, Kelis sevgisini ve yarattığı alter-egosu “Daisy”yi konuştuk.

  23. Aklımdakiler: BaBa ZuLa

    Hayvan Gibi’den hareketle, BaBa ZuLa’dan Murat Ertel’e, dost meclisinden gelen soruları yönelttik.

  24. Ses büyüsün, çoğalsın, yayılsın: İnternet radyolarına bağlanıyoruz

    Noh Radio, Root Radio, Radyo Modyan, Year Zero, 2021’in başında Ortak Kanal başlığıyla bir hareket planını hayata geçirdi. Oops! Radio ise DJ Style-ist’in yakın dönem projesi.

  25. Hayal etmeye devam: Deniz Taşar

    Şarkı yazarlığını “kendini ve müziği keşfetmek” olarak tanımlayan Deniz Taşar, ortak duygularda buluşma vadeden albümünün detaylarını ve üretim sürecini anlatıyor.

  26. Müşterek paydalar, güvenli alanlar: Çeşitli kolektifler anlatıyor

    Queerwaves, Algorave İstanbul, Club Coweed, Hood Base, Lordlar Sofrası ve Life From İstanbul’a sorduk: Bu dönemin ekonomi, sosyal güvence, kültür ya da yalnızlaşma adına etkileri nasıl değerlendirilebilir?

  27. Koca bir müzik havuzunda: Altın Gün ve “Yol”

    Son yıllarda ünü dünya haritasının dört bir ucuna uzanan Hollandalı topluluk Altın Gün, Glitterbeat etiketiyle yeni albümü Yol’u yayımladı.

  28. Takibe alın: Son dönemde tanıştığımız bazı yeni sesler

    Üretme motivasyonlarının temelini ne oluşturuyor? Müziklerinin dinleyicide nasıl hisler uyandırmasını hayal ediyorlar? Yakın gelecek planları neler?

  29. Arlo Parks’a kulak verin, iyileşin

    İlk albümün ardında yatanları, şair kimliğini besleyen unsurları ve üretme misyonunu Arlo Parks’dan dinliyoruz.

  30. Grazia’nın 1978 çıkışlı ilk, tek ve benzersiz albümü

    Ladies on Records ile kadınların anlattığı hikâyelerin izini süren Kornelia Binicewicz, son derlemesi “A Drop of Luck”ta yer alan sanatçılardan Grazia’nın saklı albümünü, İsrail merkezli plak şirketi Fortuna’nın kurucularından Zach Bar’dan dinliyor.

  31. Her şey boş bir sayfa ile başlar: Vincent De Boer

    Vincent De Boer’le “The Stroke”un üretim süreci ve Ill Considered’la yakaladıkları uyumun detaylarını konuştuk.

  32. Künye

    yayın imtiyaz sahipleri ve etkinlik direktörleri Aylin Güngör [email protected] J. Hakan Dedeoğlu [email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç [email protected] kreatif