Mart 2020’den beri süren belirsizlik ve yardımsızlık realitesinde kapılarını hiç açamayanlar, bar ruhsatı olan işletmeler oldu. Mikrofonu Ankaralı esnafın örgütlediği Kafe-Bar-Restoran Çalışanları ve İşletmecileri Dayanışma Platformu KABARE’ye; İzmir’den ve İstanbul’un farklı semtlerinden (halen ve şimdilik devam edecek gücü aramaya çabalayan) bazı müzikli mekânlara uzattık. Zaten pandemi öncesinde de birçok anlamda pamuk ipliğine bağlı bir alanda çalışan bu mekânlar için bu süreç neye dönüştü? Devam edebilmek için nasıl yollara başvuruyorlar? Bu süreç neler gösteriyor? Önümüz nasıl görünüyor?  

Kabare Platform / Ankara 
“İnsanların hayatlarını kaybettiği; sosyolojik, psikolojik ve ekonomik çöküntünün ayyuka çıktığı böylesi bir dönemde bir arada durarak mücadele edebiliyor olmak bizim için en anlamlı olgudur.”

“Pamuk ipliğine bağlı olan dönemde bir araya gelmeye başlayan mekâncıların, pandemi dönemi ile artan ve hayati hâle gelen sıkıntılara ortak bir çözüm arayışında bulunabilmek için bir araya gelme hâlidir KABARE!”

“Mekân çalışanlarının ve işletmecilerinin bir arada olduğu; özlük haklarımız ve yaşanılan hak ihlallerine karşı bir kamuoyu oluşturabilmek amacıyla bir araya geldiğimiz bir oluşumdur.

– Mekân statüsündeki ayrımcılık (Otellerin, AVM’lerin, kayak merkezlerinin açık olması)

– Mekânlarda yaşayan ve hayatını idame ettiren tüm çalışanların, müzisyenlerin, tonmeisterlerin, tiyatrocuların, kısacası mekân insanlarının özlük haklarının ihlal ediliyor olması

– Salgından kaynaklı oluşan kredi, kira ve vergi borçlarının hâlâ talep ediliyor olması ve MÜCBİR SEBEB’İn yürürlüğe sokulmaması

– Sanatçıların ve mekâncıların geleceksiz ve güvencesiz bırakılıyor oluşu

– Alternatif kültürün ve şehir yaşantısının merkezi olan mekânların yok edilmeye çalışılması

bir araya gelme sebeplerimizin başlıcaları.” 

“Sosyal medyayı aktif kullanmak ve düzenlediğimiz alkış eylemleri şu an en aktif aracımız. Bu yollarla beraber yasal ve siyasal zeminleri de zorlamaya ve muhattabiyet sağlamaya başladık. Bütün bürokrasi kanallarını zorlayarak, durumların iyileştirilmesi için gereken tüm mücadeleyi verme niyeti ve inancındayız. İnsanların hayatlarını kaybettiği; sosyolojik, psikolojik ve ekonomik çöküntünün ayyuka çıktığı böylesi bir dönemde bir arada durarak mücadele edebiliyor olmak bizim için en anlamlı olgudur. Dayanışmanın elimizdeki tek şey olduğunun farkındayız, en büyük silahımız olduğunun da!” Oğul Aşkın / KABARE Sözcüsü

Ziba / Beyoğlu, İstanbul
“Bir yıl önce Tomtom’un İstiklal Caddesi’ne yakın bölgesinde Ziba ile birlikte Anahit Sahne, Dose Kafe ve Pixie de vardı. Bu işletmeler iki sokağın kesişiminden menkul bir bölgeyi günün hemen her saatinde canlı kılarak bir ekosistem yaratıyorlardı…” 

“Ziba tam tamına bir yıldır kapalı. Bar ruhsatına sahip olduğu için hiçbir normalleşme sürecinde kısmi de olsa açılma şansı olmadı. Ayrı bir kategori olmasına ve farklı düzenlemelere ihtiyaç duymasına rağmen şimdiye kadarki hiçbir kısıtlama ya da normalleşme duyurusunda barların adı geçmedi. Biz durumumuzu hep ayrıca çaba göstererek öğrenmek zorunda kaldık. Pek çok restoran veya kafeden farklı bir hizmet sunmadığımız için normalleşme süreçlerinde kapalı kalmamız müşterilerimiz tarafından haklı olarak garipsendi. Kategorik farkımızın ikna olmadığımız  gerekliliklerini müşterilerimize açıklamaya çalıştık. Kimse ikna olmadı. Kısaca yok sayıldık. Biz arkadaş sohbetlerinde Türkiye’de bar kültürünün yerleşmediğini konuşuyorduk, salgın sürecinde yöneticiler bize ‘bar mı, o da ne?’ diye sorar gibiydi. Salgın ciddiyetini bizdeki kadar koruduğu hiçbir ülkede barlar henüz açılmadı. Burada da açılmaması anlaşılabilir ama biz de akıbetimizden insanca haberdar olmak isterdik. Tabii, bir de hayatımızı sürdürmemizi sağlayacak yardım görmek. Ziba kurumsal olarak hiç yardım almadı. Mülk sahiplerinin gösterdiği anlayış ve geleceğe dönük borçlarla öz kaynaklarını zorlayarak ayakta kalmaya çalışıyor. Çalışanlar, kıdemlerine göre kısa çalışma ödeneğinden veya nakdi yardımdan faydalanabildiler.”

“Bir yıl önce Tomtom’un İstiklal Caddesi’ne yakın bölgesinde Ziba ile birlikte Anahit Sahne, Dose Kafe ve Pixie de vardı. Bu işletmeler iki sokağın kesişiminden menkul bir bölgeyi günün hemen her saatinde canlı kılarak bir ekosistem yaratıyorlardı. Müziğin, performansın ve dayanışmanın yürürlükte olduğu bir alan oluşturmuşlardı. Bugün Anahit Sahne ve Dose Kafe artık yok. Pixie’nin akıbetini bilmiyoruz. Ziba dayanma gücünün sınırlarında açılacağı günü bekliyor. Umudumuzu ve moralimizi ayakta tutan her gün çalan telefonumuz. Cevabını bilmesek de ne zaman açılacağımızın sorulması yalnız olmadığımızı hatırlatıyor. Hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını biliyoruz, daha iyisini yapabilmeyi umarak yaşıyoruz.” Cem Köklükaya

Gizli Bahçe / Beyoğlu, İstanbul
“Önümüzü görebildiğimiz söylenemez, umut edip bekleyeceğiz.”

“Pandemi öncesinde mutlu bir hayatımız vardı desem de inanmayın. Son yıllarımız Hüseyin sayesinde istikrarlı bir hal almıştı yine de yüksek vergiler vs. belimizi büküyordu. Kendi kabuğumun içinde bir inci yaptım başkasının çöpe attığı malzemelerle. Hep bir yokluktan var etme çabasıyla geçti yıllar zaten. Bizim en büyük zenginliğimiz müzik çeşitliliğimiz, yeni müziklere her zaman açık olan kafamız ve bu süreçte edindiğimiz DJ dostlarımız ve bu güzel müziklerle hep birlikte eğlendiğimiz müzik dostları olmuştur. Hepsine buradan teşekkürü borç bilirim. Mart 2020 ‘den sonraki sürece gelindiğinde biz yine Gizli Bahçemizin boya badana, koltuk bakımı, aplık yapımı, barın düzenlenmesi, yerini tavanını, basamağını tamir ve tadilatla geçiyor halen yakın dostlarımızla dükkânı toparlıyoruz ve sabırla açılacağımız günü bekliyoruz. Artan zamanlarımızda da dostlarla ve müzikle geçiyor çok şükür. Manevi ve maddi desteğiyle ailelerimiz ve dostlarımız her zaman olduğu gibi yanımızdalar sonuna kadar. Bu açıdan da kendimizi çok şanslı görüyorum ve minnettarım. Birlikte çalıştığımız arkadaşlar da her zaman yanımızda olmaya devam ediyorlar. Gerektiğinde bir omuz atıyor çocuklar sağolsunlar. Yani kendi yağımızla kavruluyoruz kısaca. Gelecek süreçleri de birlikte göğüslemeye devam edeceğiz. Ne şekilde etkilendik sorusuna cevap vermeyi gereksiz buluyorum ama yine de cevaplayayım; herkes kadar kötü etkilendik yani akıl sağlığımızı gerçekten koruyabiliyorsak işte az önce anlattıklarımda yatıyor. Bu geçirdiğimiz bir yıllık sürecin bende öncesi de var; 2018’de ayağımı kırdım ve iki ameliyatla yürüyebildim. İyileşme sürecim de iki yılı bulmuştu ve sonrasında da pandemi süreci başladı. Hadiii yine eve kapandım, derken üç yıl geçti! Nasıl geçtiği artık başka bir röportajın konusu… Kısaca bu uzun süreç bana çok şey öğretti diyebilirim. Birilerinden bir şeyler talep etmek, estafurullah, ne haddimize, ama azcık esnaf da düşünülse güzel olurdu bu zor zamanlarda, diyebilirim saygılarımla. Önümüzü görebildiğimiz söylenemez, umut edip bekleyeceğiz. Güç ve umut birbirimize verebileceğimiz bir şey sonuçta. Sevdiklerimizi sürekli arayıp sormalıyız, her zamanki gibi. Sözün sonunda bütün dünyanın iyi insanlarına sabırlar diliyorum, sağlıkla normalleşeceğimiz zamanlara ulaşmayı diliyorum. Dostlarınız ve ailenize sıkı sıkı tutunun ve bol bol müzik dinleyin. Sağlıcakla kalın. Yakında yeniden bir araya geleceğimiz günlerin umuduyla, sevgiler herkese.” Nilgün 

Fırın / Maslak, İstanbul
“Bizler ile birlikte işletmemizi destekleyen, personelinden, üçüncü parti hizmet aldığımız işletmelerden, en önemli parçamız olan DJ’lerimize ve eğlence anlayışımızın parçası olan performans sanatçılarımıza, ürün tedarik zincirlerimize, ulaşım hizmetlerinden teknik destekçilerimize, geniş bir kitle olarak unutulduk.”

“13.03.2020 ‘den tedbirler nedeni ile kapandığımızdan bugüne, daha önce tecrübe etmediğimiz bir süreç içindeyiz. Ülkemiz ve yaşadığımız dünyayı etkisi altına alan bu durum sanırım sektörel anlamda en fazla sosyalleşmenin ön planda olduğu gece, eğlence ve ağırlama sektörünü etkiledi.”

“Fırın ailesi olarak kendimiz ve tüm sektör adına üzgünüz. Yalnız bırakıldığımızı, yok sayıldığımızı daha da önemlisi, işletmeler ile birlikte sektöre bağlı büyük bir kitlenin yaşamlarını idame edebilmesinin görmezden gelindiğini düşünüyoruz. Unutulmamalı ki bizler ile birlikte işletmemizi destekleyen, personelinden, üçüncü parti hizmet aldığımız işletmelerden, en önemli parçamız olan DJ’lerimize ve eğlence anlayışımızın parçası olan performans sanatçılarımıza, ürün tedarik zincirlerimize, ulaşım hizmetlerinden teknik destekçilerimize, geniş bir kitle olarak unutulduk. Normalleşme altında konuşulan hiçbir platformda sektörümüzün isminin geçmemesi hali ile ayrı bir sorun teşkil etmekte. Bu süreci yönetenler, bizlerin sosyal ve ekonomik hayatta doldurduğumuz faaliyet alanının varlığını görmek istememektedirler.”

“Fırın kapılarını kapattı ancak açılışımızın mümkün olduğunda elimizin üstünde olduğu mekânımız kısa sürede , hızlı bir bakım, onarım ve temizlik sonrasında kapılarını açmaya hazır bir şekilde bekliyor. Şikâyet etmeyi sevmiyoruz ancak özgür yaşam hakkımız ve tercihlerimiz ile yargılanmak ve yıldırılmak da istemiyoruz. Kendi olanaklarımız ile bekleme ve kapılarımızı açmak umudunu taşımaya devam ediyoruz.  Kadrolarımız, tedarikçilerimiz ve destekçilerimiz ile elimizden geldiği kadar, beraber bu zorlu süreci atlatma gayreti içindeyiz.”

“Son bir yıldır geçmiş deneyimlerimizden eksiler ve artılarımızı değerlendirerek, yapmak istediklerimizi, müzik kalitemizi, hâli ile Fırın eğlencesini nasıl paylaşacağımızı hayal ederek geçiriyoruz. Hayatlarımızın ne şekilde normalleşeceğini kestirmek zor ancak eğlence, hayatın değişmez bir parçası. Arzumuz bir an önce müzik dinlemeye ve dans etmeye yeniden başlamak. İfade şeklimiz farklılığımızı koruyarak hayallerimizi Fırın’da eğlenmek için gelenler ile birlikte paylaşmak, mutlu etmek ve iz bırakmak.” Fırın Ailesi

Kiki / Beyoğlu, İstanbul
“Daha planlı daha uzun vadeli düşünmeliyiz. Müşterek etik ve ahlaki kurallarda anlaşıp bu değerler üzerine  ortak bir kültür oluşturmalı ve bunu sabırla  uygulamalıyız. Aksi halde bugünlerden çok da farklı yerlere gidemeyiz.”

“Özellikle Beyoğlu bölgesinde zaten son 3-5 yıldır çok zor ekonomik şartlarda çalışıyorduk. Daima geriye giden iş potansiyeli vardı. Belki de bu kötü ekonomik şartlar zirve yapmışken pandemi başladı ve asıl zirveyi görmüş olduk. Kapalı geçirdiğimiz bir seneyi özetlemek gerekirse, ilk başlarda yeni projeler ve bazı geliştirmeler için  hep ayırmak istediğimiz zamanı bulabileceğimizi düşündük.  Acaba kapalı olduğumuz anlarda işletmemizi güzelleştirmek gibi işler yapabilir miyiz diye hayal etmeye başladık. Kısa bir süre sonra anladık ki bu çok uzun bir süreç olacak; büyük ölçüde işin maddi boyutundan ve biraz da psikolojik çöküntüden dolayı elimiz kolumuz bağlı bir şekilde beklemek zorunda kalacağız. Sonunda öyle de oldu ve bir sene boyunca neredeyse hiçbir şey yapamadan bekledik. Bulabildiğimiz tüm kredi vb. olanakları kullanarak devam etmeye çalışıyoruz. Ama psikolojik, fiziki ve maddi olarak hepimiz neredeyse felaket şekilde etkilendik desem sanırım çok da abartmış olmam.”

“Geride kalan bir yıl bize yalnız olduğumuzu gösterdi. Meslek örgütleri, bağlı olduğumuz dernekler zaten gerek yazılı gerek eylem yaparak isteklerini belirtiler. Onlara elbet de katılıyorum ama herkesin tersine ben talebim daha çok içinde bulunduğum sektörden. Daha planlı daha uzun vadeli düşünmeliyiz. Müşterek etik ve ahlaki kurallarda anlaşıp bu değerler üzerine ortak bir kültür oluşturmalı ve bunu sabırla uygulamalıyız. Aksi halde bugünlerden çok da farklı yerlere gidemeyiz.”

“Bizim kendi adımıza, pandemi sonuçlansa  bile, toparlanmamız belki beş yılı bulur ve geçmiş bize öğretti ki bu süreçte muhtemelen pandemi kadar kapsamlı olmasa da  yeni krizler bizi bekliyor olacak. Ne yazık ki hiçbir şey güç ya da umut vermiyor.” Hakan Gür 

La Puerta ve Soweto / İzmir
“Destek anlamında açıklanan paketlerdeki kriterlere uygun bulunmadığımız için hiçbirinden faydalanamadık, kira yardımı, ciro kaybı vs. O yüzden önümüzdeki zamanlarda da herhangi bir beklentimiz yok.” 

“Aslında pandemiden önce de sektörde genel anlamda bir durgunluk söz konusu idi. 2019 yılı da ekonomik anlamda insanların sosyal hayata ayırdıkları bütçede düşüşlerin olduğu bir yıldı diyebiliriz. Mart ayında kapılarımızı kapatmadan önceki birkaç ay da pandemi söylentileri yüzünden oldukça durgundu. Mart ayında kapandıktan sonra süreci atlatmak için kredilere başvurduk, zaten başka da bir yol yoktu. Destek anlamında vergi borçlarının ertelenmesi dışında kısa çalışma ödeneğinden çalışanlarımız faydalandı. Ötelenen borçların ödeme zamanı geldiğinde ise pandemi devam etti ve ediyor.”

“Destek anlamında açıklanan paketlerdeki kriterlere uygun bulunmadığımız için hiçbirinden faydalanamadık, kira yardımı, ciro kaybı vs. O yüzden önümüzdeki zamanlarda da herhangi bir beklentimiz yok. Bu tarz hastalıkların uzun yıllar devam edeceğini öngörüyoruz, sektörün belki normalleşmesi uzun sürecek ancak salgınlarla birlikte hayatın devam edeceğini düşünüyoruz. Yeni tüketim alışkanlıkları elbette hayatımıza girdi/girmeye devam edecek. La Puerta ve Soweto insanların sosyalleşmek için buluştuğu, zaman geçirdiği mekânlar. Yeme-içme sektörünün bu yönüyle uzun vadede sekteye uğrayacağını düşünmüyoruz. 2. dalgayla birlikte kapatılma sonrası tekrar açılma gösterdi ki insanların vazgeçemeyeceği alışkanlıkları da mevcut. Saat 19.00’a kadar açık olmamıza rağmen günün erken saatlerinde bile talep mevcut, sosyal medyadan gelen onlarca güzel mesaj, açılacağımızı duyunca mutlu olan müşterilerimiz, sırf destek olmak, yanınızdayız demek için mekânlarımıza gelen misafirlerimiz bizi motive ediyor, sektöre inancımızı güçlendiriyor.”

Kargart / Kadıköy, İstanbul
“Dışarıda, özellikle sektörün dışındaki insanlar açılma konusunda dernekler, kolektif ve oluşumlar aracılığı ile yapılan baskıyı sanki bir şımarıklık gibi görüyor olabilir. Ancak daha ilk baştan itibaren yasakların uygulandığı alanlar ve uygulanma şekli ilgili dengesizlikler nedeni ile tepki gösterdiğimiz de anlaşılmalı.”

“2020’nin 16 Mart’ında İçişleri Bakanlığı’nın ilgili genelgesi ile kapatıldığımızda tüm diğer işletmeler gibi durumun vehametinin çok farkında değildik. Zaten bir önceki hafta sonundan işler ciddi şekilde düşmüştü ve hastalık söylemleri arttığından biz kendimiz ‘Acaba bir iki gün kapatsak mı?’ diye içimizden geçiriyorduk. İşin doğrusu bu sürecin maksimum 15-20 günü bulacağını düşünüyorduk.  Vakit ilerledikçe işin öyle olmadığını gördük tabii. Personelimizin K.Ç.Ö. işlemlerini yapıp en azından o belirsizliği aradan kaldırdık. Düzenli olarak toplanıp nasıl bir yol takip edeceğimizi konuştuk. Biz de dahil tüm personel bu süreçte sektör içi veya dışı ekstra işler peşinde koşturdu. Özellikle haziranda lokanta ve kafelerin açılması, en azından özellikle K.Ç.Ö. ve benzeri desteklerden faydalanamayan birçok arkadaşımızın harçlığını, kirasını çıkartmasını sağladı. Ancak tekrar kapanınca bu kanal da kapanmış oldu.”

“Çalışanlar açısından en büyük sıkıntı tabii ki aylık kazandığımız minimum gelire göre kiralık evlerde yaşadığımız, ona göre tüketim yaptığımız ve herkes gibi yine ona göre gelecek planlarımızı yaptığımız için bu süreç içerisinde maddi olarak ciddi sıkıntıya düşüldü. Varsa birikimler harcandı ve imkânı olan herkes gibi kredi çekilerek borçlanıldı. Benzer sıkıntılar işletme içinde geçerli. Hiç açılmasa bile sabit aylık masrafları olan yerler doğası gereği. Sabah dükkân kapısını açtığınız anda gider taksimetresi çalışmaya başlıyor. İleriye dönük yapılacak yatırımlar, içerikler vs. hepsi dondurulmak zorunda kaldı bu da bize doğal olarak bir seneyi kaybettirmiş oldu. Zaten gittikçe ağırlaşan vergi baskısı ile yürütmesi daha da zorlaşan bu işte bir de dükkânı kapalı tutmak başlı başına uçurumun kenarından sallanmaya benziyor.” 

“Dışarıda, özellikle sektörün dışındaki insanlar açılma konusunda dernekler, kolektif ve oluşumlar aracılığı ile yapılan baskıyı sanki bir şımarıklık gibi görüyor olabilir. Ancak daha ilk baştan itibaren yasakların uygulandığı alanlar ve uygulanma şekli ilgili dengesizlikler nedeni ile tepki gösterdiğimiz de anlaşılmalı. Yoksa kimse kendini bile isteye hastalığın kollarına atmaya niyetli değil. Bizler ne olacağına dair uzun süre açıklama alamazken yaz aylarında turizm yürüsün diye fiziken ve içerik olarak aynı işletmelerin açılması, işin düzelmesi için bir türlü genel kapatma kararlarının verilmemesi, AVM’lerin açık olması gibi durumlar ister istemez bizleri süreci sorgulamaya yönlendiriyor.  Aslında satırlarca yazabilirim ama eminim diğer katılımcı arkadaşlar zaten yer verecektir farklı ayrıntılara.”

“Kısaca her ne kadar çeşitli destek ve kredi başvurularında bulunsak bile işin doğrusu aldığımız yardımlar aslında okyanusta 70 cl. şişe kıvamında diyebiliriz. Üstelik bu desteklerin bir kısmı zaten borçlandırma şeklinde oldu. Oysa beklentimiz özellikle bu süreç ve açılış sonrası en az bir belki daha uzun bir süre en azından vergiler ve diğer resmi ödemeler ile ilgili (tabii ki çalışanın sigorta hakları zarar görmeyecek şekilde) kolaylıklar sağlanması idi. Risk haritasına göre açılma dedikodularının denk geldiği şu günlerde ‘haydi yarın açın’ dense işletmelerin kendini toparlaması en iyimser şekilde zaten en az bir yılı bulacak.”

“Biz şartlar ne olursa olsun zaten mümkün olduğunca yakın ilişkide olduğumuz iş arkadaşlarımızla iletişimi ve dayanışmayı koparmadan, enseyi karartmadan devam etme tarafındayız. Şartlar ne olursa olsun hayat devam ediyor ve karamsarlığın da insana hiçbir faydası yok.  Birbirimize destek olmaktan başka şansımız yok. Çünkü genel iklime baktığımızda sadece çalıştığımız sektör değil seçtiğimiz hayat tarzı, inandığımız değerler üzerinden de resmi yerler tarafından pek umursanmayan, görülmeyen bir yerdeyiz. O sebeple bir arada olup, arkadaş ve dostluklarımızı daha değerli hale getirebileceğimize inanıyoruz. Zaten işin finansal kısmını katmazsak ancak bu şekilde ayakta durabiliriz. Ancak bu ortada dönen hata ve haksızlıkları dile getirmeyeceğimiz anlamına gelmiyor.” Murat MRT Seçkin

Arkaoda ve Bina / Kadıköy, İstanbul 
“Yaklaşık bir yıldır hiçbir gelirimiz olmadığı gibi genel giderlerimiz konusunda bir değişiklik de söz konusu değil. Borçlanarak ayakta kalmaya çaba gösteriyoruz.” 

“15 Mart 2020’den bugüne mekânlarımız kapalı. Sektördeki diğer herkes gibi bizim için de oldukça zorlu bir süreç oldu ve hâlâ da devam ediyor. Bu dönemde mekânlarımız adına yaşadığımız en büyük sıkıntı belirsizlik. Ne zaman, ne şekilde, hangi koşullar altında hizmet vermeye başlayabileceğimizi ve başladıktan sonra da ne kadar sürdürülebilir bir ekonomi yaratabileceğimizi maalesef bilmiyoruz. Biz mümkün olduğunca tüm çalışanlarımıza elimizden gelen desteği vermek için çaba gösterdik, göstermeye de devam ediyoruz. Bunu tamamen imkânlarımızı zorlayarak yapmak durumunda kaldığımız için hiç de kolay bir süreç olmadığını söyleyebiliriz. Yaklaşık bir yıldır hiçbir gelirimiz olmadığı gibi genel giderlerimiz konusunda bir değişiklik de söz konusu değil. Borçlanarak ayakta kalmaya çaba gösteriyoruz. Bu şartlarda daha ne kadar direnebiliriz açıkçası bir fikrimiz de yok. İşin maddi boyutunun yanında psikolojik olarak da oldukça zorlu bir dönemden geçiyoruz. Geride kalan bir yılda çalışmayı, üretmeyi, ahalimizi mekânlarımızda ağırlamayı, sosyalleşmeyi, sevdiklerimizle yakın teması, konserleri ve etkinlikleri özledik. Özellikle kültür sanat sektörü pandemi sürecinden en çok etkilenen sektör oldu, sayısız insan işsizlikle ve geçim sıkıntısı ile mücadele ediyor, küçük oyuncuların ayakta kalma şansı neredeyse yok. Bu alanda ciddi bir destek ihtiyacı söz konusu. Bu koşullarda mal sahipleriyle kira nedeniyle sıkıntı yaşayan işletme sayısı da her geçen gün artıyor, ayrıca devletin destek olarak ödediği ücretler özellikle İstanbul şartlarında ihtiyaçları karşılamaktan oldukça uzak olduğu için maalesef sürdürülebilirliği yok. Böyle bir tablo içerisinde önümüzü göremiyoruz. Tüm bunlara rağmen kendi içimizde yaşadığımız dayanışmanın bizi ayakta tuttuğunu ve bizi kepenkleri açacağımız günlere bu dayanışmanın getireceğini umut ettiğimizi söyleyebiliriz.” Gül Güngör

Blok Mekan / Bomonti, İstanbul
“Normalleşme için bence de erken, mekânlar açılmamalıydı. Ama bunun sorumluluğunu ya da sonuçlarını biz çekmemeliyiz.” 

“Mart 2020 öncesi Türkiye’nin çalkantılı gündemi, alkol ve gıda fiyatlarındaki inanılmaz artış sebebiyle zaten genel olarak sıkıntılı bir sürecin içindeydik. Pandemi bu zamana kadar hiç yaşanmamış bir durum tabii ki bizim için. Ama bu süreçte insanlar, (en azından benim çevremdekiler böyle) ciddi olarak herkes, birbirini idare etti ve hoşgörülü davrandı ellerinden geldiğince. Çünkü herkes bir devlet olmadığı gerçeği ile yüzleşti. Restoranlara hiçbir destek verilmedi, personellere şaka gibi ücretsiz izin 1.000 TL verildi. Hak edenlere kısa çalışma ödenekleri verildi ama resmen parayı vermemek için çıkartılan kurallarla çoğu insan bundan da faydanamadı. İşçi ve işvereni karşı karşıya getirdiler. Hiçbir destek vermeden işten çıkarmayı yasakladılar.”

“Televizyonda söylenenler hiçbir gerçeği yansıtmıyor. Faturalar alınmaya devam etti, ödeyemediğin zaman kesildi, krediler sadece birkaç ay faiz koyularak ertelendi. Personel vergileri dahil hiçbir vergi silinmedi, ödeyemediğinde de faiz işliyor. Ayakta kalman için kredi çekmen gerekiyor. Restorancılar için çıkan KGF destekli kredilerden bile restorancılar yararlanamadı. Anlatmak istesem çok şey var, anlattıkça sıkılıyorum zaten. Tek beklentim bundan sonraki sürecin bu kadar saçma yönetilmemesi. Normalleşme için bence de erken, mekânlar açılmamalıydı. Ama bunun sorumluluğunu ya da sonuçlarını biz çekmemeliyiz. Devlet bu yüzden var zaten. Uçaklarda, toplu taşıtlarda günlük hayat akışında devletin herhangi biz zorlaması yok…” Berk Akardaş

  1. Evet, bu bir müzik sayısıdır

    Senelerce bir müzik dergisi olmadığımıza ama müzik kültürüne olan sevdamızın bizi buralara getirdiğine dair savunmalar verdik. Şimdi ise bu algıyı

  2. Zamanın görsel hafızasına dair: 3 müzik fotoğrafçısını dinliyoruz

    Ebru Yıldız, Jenn Five ve Pooneh Ghana’ya sorduk: Canlı müzik ve yakın temastan uzak bu dünya onları ne şekillerde etkiliyor; neler yaşıyor, neler hissediyorlar?

  3. Nasıl günler bu günler: Müzisyenlerden mektuplar

    Sorularımızı Türkiye ve dışarıdan pek çok müzisyene, DJ’e yolladık. Yanıt alabildiklerimizden size mektuplar topladık.

  4. “Hep aynı araçlara güvenemezsin”: Matana Roberts ve Moor Mother

    Hem ilişki kurulabilecek hem de dersler çıkarılabilecek detaylarla dolu bir zihin egzersizi için söz ilham verici müzik insanları, Matana Roberts ve Moor Mother’da.

  5. Kriz halinde kültürlere şefkatle yaklaşmak: Dünyadan müzik basını manzaraları

    Dünyanın farklı noktalarından editörler nasıl süreçlerden geçtiklerini paylaşıyor. Bazıları oldukça kurumsal yayınlarda çalışıyor, bazıları müzik kültürünün geleceğe en adil şekilde nasıl taşınabileceğine kafa yoruyor, hatta aralarında bu ortamda yeni dergi çıkarmaya karar vermiş olanlar da var.

  6. Sözlerin ruhu çıksın: Batuhan Mutlugil ve Gülinler

    Kariyerinin ilk solosunu paylaşan Duman gitaristi Batuhan Mutlugil’i, şu sıralar kendi solosunu hazırlayan ve bir diğer Duman üyesi Ari Barokas’a canlı performanslarında eşlik eden Gülinler aldı karşısına.

  7. Noga Erez’in kendiliğinden çiçek açan şarkıları

    Noga Erez’in pandemi sürecinde, kendi tabiriyle, en iyi hâline getirilen şarkılarında hem fiyakalı bir tavır hem de çocuksu bir naiflik var. City Slang’den çıkardığı yeni albümü “KIDS”i kendisinden dinledik.

  8. Günün gerçeklikleri ve olası yollar: Söz plak şirketlerinde

    Türkiye'den ve dünyadan, 2020'yle birlikte çeşitli süreçlerden geçen çok farklı ölçekler ve farklı motivasyonlardaki plak şirketlerine sorduk.

  9. Ekstrem bir klasik müzik: Ozan Akyol ve Kutay Soyocak

    Vox In Rama adını verdiği black metal projesiyle karşımıza çıkan Jakuzi solisti Kutay Soyocak ve metal müziğe dair referansları KALT’taki mizahına da serpiştiren Episode 13 üyesi Ozan Akyol’u aynı masada buluşturduk.

  10. Şeytan odamızdan çıkmasın: Palmiyeler

    Palmiyeler, son konserini Şubat 2020’nin son günlerinde ABD turnesinin finali olan Buffalo’da çaldığından bu yana yaşantılarımız epey değişti.

  11. Dayanma gücünün sınırlarından nereye?: Müzikli mekânlar yanıtlıyor

    Mikrofonu Ankaralı esnafın örgütlediği Kafe-Bar-Restoran Çalışanları ve İşletmecileri Dayanışma Platformu KABARE’ye; İzmir’den ve İstanbul’un farklı semtlerinden bazı müzikli mekânlara uzattık.

  12. Aklımdakiler: Melike Şahin

    Sanatçı, yazar, müzisyen dostlarından Melike Şahin’e sorular var. Merhem, yatıştırdı mı, iyileştirdi mi? Müziğinde arabeskin izi nasıl sürülebilir? Referans hikâyeler ve duygu durumları neler?

  13. Zebra misali, sessiz ve derinden: Charles Pasi ve Boran Kuzum

    Boran Kuzum’un Charles Pasi ile bu sohbeti geçmiş zamanda; çatal kaşık sesinin es verdirdiği, araba gürültüsünün fona yerleştiği, sigara dumanı ve kahve kokusunun ruhlara işlediği bir Paris kafesinde yüz yüze başladı ve hayatlarımızın normale dönmesini iple çektiğimiz bu günlerde, Charles Pasi’nin yeni albümü Zebra’nın yayımlanması vesilesiyle ses sese tamamlandı.

  14. Temel motivasyon dünya ahvali: Lara Di Lara ve Kamufle

    Lara Di Lara ve Kamufle, pandemi günlerinde hayat verdikleri beş şarkılık EP için gün sayarken...

  15. Şarkı şarkı: Black Country, New Road ve “For the first time”

    Muazzam bir ilk albüm, altı soru, altı cevap, altı illüstrasyon.

  16. Sancılı süreçler, çıkan dersler, yenilenen gözler: Festival ve turne sektörüne bakış

    İstanbul Caz Festivali, Pozitif, Arter Yeni ve En Yeni Müzik Festivali, Soundports, Bozcaada Caz Festivali, Epic Fair ve Hollanda’dan Le Guess Who? yanıtlıyor.

  17. Tek başınalık ve hurafeler: Taner Yücel ve Görkem Karabudak

    Bu sohbette "Cemil Şov" filminin müziklerinin sorumlusu Taner Yücel ve “Akılsız Başın Sürgünü” isimli ilk şarkısını yayımlayan Görkem Karabudak buluştu.

  18. Kapamak yerine kapıları açmak: Deniz Cuylan ve Durul Taylan

    Los Angeles’ta komşuluk eden Deniz Cuylan ve Durul Taylan’ın; yeni başlangıçlar, sürekli değişimler, “Daimon”lar ve son üretimleri üzerine muhabbeti.

  19. Ergenlik Yılları: Nükhet Duru

    Müzisyenlerin büyürken dinlediği müzikleri ve bu müziklerin üzerlerinde bıraktığı tesiri kurcaladığımız Ergenlik Yılları köşemizde memleket popüler müzik tarihinin divası Nükhet Duru var.

  20. Çizgi hikâye: SOPHIE (1986 – 2021)

    Tematik üretimleri ve özgün yaklaşımıyla pop müziğin seyrini değiştiren SOPHIE için çizgiler eşliğinde bir anma.

  21. “Hollow Shell” ve ardındakiler: Cava Grande

    2000’lerde yerli müziğin seyrine renkli dokunuşlar yapan Tan Tunçağ’ın son yıllarda meşgul olduğu solo projesi Cava Grande, ikinci stüdyo albümünü yayımladı.

  22. “İnternet ruhumu ezip geçiyor”: Ashnikko

    Ashnikko’yla; 2021’in ilk günlerinde yayımladığı DEMIDEVIL isimli 10 parçalık koleksiyonunu, Kelis sevgisini ve yarattığı alter-egosu “Daisy”yi konuştuk.

  23. Aklımdakiler: BaBa ZuLa

    Hayvan Gibi’den hareketle, BaBa ZuLa’dan Murat Ertel’e, dost meclisinden gelen soruları yönelttik.

  24. Ses büyüsün, çoğalsın, yayılsın: İnternet radyolarına bağlanıyoruz

    Noh Radio, Root Radio, Radyo Modyan, Year Zero, 2021’in başında Ortak Kanal başlığıyla bir hareket planını hayata geçirdi. Oops! Radio ise DJ Style-ist’in yakın dönem projesi.

  25. Hayal etmeye devam: Deniz Taşar

    Şarkı yazarlığını “kendini ve müziği keşfetmek” olarak tanımlayan Deniz Taşar, ortak duygularda buluşma vadeden albümünün detaylarını ve üretim sürecini anlatıyor.

  26. Müşterek paydalar, güvenli alanlar: Çeşitli kolektifler anlatıyor

    Queerwaves, Algorave İstanbul, Club Coweed, Hood Base, Lordlar Sofrası ve Life From İstanbul’a sorduk: Bu dönemin ekonomi, sosyal güvence, kültür ya da yalnızlaşma adına etkileri nasıl değerlendirilebilir?

  27. Koca bir müzik havuzunda: Altın Gün ve “Yol”

    Son yıllarda ünü dünya haritasının dört bir ucuna uzanan Hollandalı topluluk Altın Gün, Glitterbeat etiketiyle yeni albümü Yol’u yayımladı.

  28. Takibe alın: Son dönemde tanıştığımız bazı yeni sesler

    Üretme motivasyonlarının temelini ne oluşturuyor? Müziklerinin dinleyicide nasıl hisler uyandırmasını hayal ediyorlar? Yakın gelecek planları neler?

  29. Arlo Parks’a kulak verin, iyileşin

    İlk albümün ardında yatanları, şair kimliğini besleyen unsurları ve üretme misyonunu Arlo Parks’dan dinliyoruz.

  30. Grazia’nın 1978 çıkışlı ilk, tek ve benzersiz albümü

    Ladies on Records ile kadınların anlattığı hikâyelerin izini süren Kornelia Binicewicz, son derlemesi “A Drop of Luck”ta yer alan sanatçılardan Grazia’nın saklı albümünü, İsrail merkezli plak şirketi Fortuna’nın kurucularından Zach Bar’dan dinliyor.

  31. Her şey boş bir sayfa ile başlar: Vincent De Boer

    Vincent De Boer’le “The Stroke”un üretim süreci ve Ill Considered’la yakaladıkları uyumun detaylarını konuştuk.

  32. Künye

    yayın imtiyaz sahipleri ve etkinlik direktörleri Aylin Güngör [email protected] J. Hakan Dedeoğlu [email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç [email protected] kreatif