Kuir kimliği hem bir üretim zemini olarak benimseyen hem de kuir üretim üzerine yeni diyaloglar geliştirmeyi hedefleyen Terso Sinema, sinemanın dönüştürücü gücüne inançla kurulduğu Ankara’da kök salmaya başladı. Terso Sinema’nın hak temelli çalışma, programlama ve festival organizasyonu konularında deneyimli ekibi, bu dönüştürücü gücü “terso” bir bakış açısından edinmeye inanıyor ve pratiklerini bilineni parçalamak, bozmak ve sınırları zorlamak olarak tanımlıyor. Elbette Ankaralılığı, lubunyalığı ve altkültürlülüğü yaşatarak…
Daha adil ve kapsayıcı bir kültür sanat ortamı oluşturma, hak temelli nitelikli içerik üretiminin arttırma ve geride bırakılan kimliklerin görünürlüğüne katkıda bulunma gibi gayeleriyle heyecan katsayımızı pekiştiren Terso Sinema ekibi; yolculuklarını, yaklaşımlarını ve diğer başlıklarda merak ettiklerimizi aydınlatırken, gelecek projelerine dair kimi ipuçları da paylaştı.
“Anlatmak istediğimiz hikâyeler, yalnızca dayanışma ve mücadele değil; bazen daha karanlık, bazen daha aydınlık olan ve yaşayan, canlı, karar veren kuir karakterlerin yer aldığı hikâyeler, yani kendi hikâyelerimizdir.”
Aramıza hoş geldin Terso Sinema! İsminizin hikâyesiyle başlayalım mı? Kuruluş sürecinizde hangi fikirlerin, deneyimlerin ve ortak motivasyonların size pusula olduğunu da merak ediyoruz.
Öncelikle bizlere bu alanı sunduğunuz için çok teşekkür ederiz! Sorulara Terso Sinema ekibi olarak yanıt vereceğiz. Terso Sinema; yapımcı Gök, yönetmen Pelin ve kurgucu Milda’dan oluşuyor. Bu şekilde görev tanımlarımız olsa da tüm içeriklerin fikir aşamasını birlikte gerçekleştiriyoruz, işin biçimine göre tanımlarımızı esnetiyor ve kaydırabiliyoruz. Sabit ve hiyerarşik bir yapılanmamız yok.
“Terso”; argoda düz (straight) ve yolunda olmayan, kafası bozuk, madi ve kuir şeyler ve durumlar için kullanılır. Terso Sinema da düz olmayan, ters ve yasak ilişkilenme biçimleri ile sinemayla ilişkileniyor ve parçalayan, bozan ve sınırları zorlayan terso yerlerden sinemaya bakmayı hedefliyor.
Nasıl başladık peki? Gerek sinema alanında ve sivil toplum bünyesinde, gerek gönüllülük vererek, gerekse istihdam olarak çalışmış, emek vermiş sinemacılar olarak çok uzun yıllardır hepimiz ayrı yerlerde kendi hayallerimizi hayata geçirmek istiyorduk. Yollarımız; festivalcilik, Ankaralılık, sosyal ve politik çevremiz dolayısıyla kesişti. Birbirimizle çalışmak ve üretim yapmaktan aldığımız keyif, daha bağımsız ortak işler üretme hevesi ile taçlandı ve hepimizin yolu Terso Sinema’da kesişti.
Aslında bir süredir çalışmalarınız devam ediyor. Bugüne kadar hayata geçirdiğiniz projeleri ve bu süreçlerde karşılaştığınız zorlukları da duyalım isteriz.
No.910 (2024, Erkan Gürsel) belgesel filmin yapımcılığını üstlendik. Filmin yönetmeni Antakyalı kuir bir aktivist, araştırmacı ve sinemacı. Film; yönetmenin, ailesinin büyüdüğü Affan Mahallesi’nde, 6 Şubat depremi sonrası babası ile halasını takip ediyor ve depremin etkilerini anlatıyor. Filmimiz prömiyerini Ankara’da gerçekleştirdi ve Ankaralı sivil toplum örgütleri, çoğunluğu LGBTİ+ ve feminist aktivistler olan bir grupla, sinemacılarla buluştu. Akabinde Londra’da, ICA’de (Institute of Contemporary Arts) özel bir gösterim gerçekleştirdik. 17. Documentarist İstanbul Belgesel Film Günleri seçkisinde yer aldı. Son olarak ise 14. AB İnsan Hakları Film Günleri kapsamında yakında Ankara seyircisi ile yeniden buluşacak. Aynı zamanda devam filmi de geliyor.
Yanı sıra bir MIT (Massachusetts Institute of Technology) projesi kapsamında, trans deneyimlerini konu alan kurmaca VR videolar ürettik. Bu proje için VR teknolojisinin translara yönelik empati geliştirmede etkili olup olmadığına dair bir araştırma gerçekleştiriliyor. Araştırmanın sonuçlanmasına çok az kaldı, paylaşmak için bizler de heyecanla bekliyoruz.
Son olarak, 12. KuirFest’in teaserlarını ürettik. Hem VR videoları hem de teaserların üretimi aşamasında, özellikle translara yönelik içerik üretme ve görselleştirme alanında heyecanımızın yoğunlaştığını fark ettik. Ve buraya yöneldik.
Zorluklar elbette oldu, hâlâ da oluyor. Kültür – sanat ve film üretim alanlarında kaynakların hem az olması hem de kaynaklara ulaşırken yaşanan sıkıntılar… Özellikle de duygusal yükü de ağır olan görsel – işitsel materyaller üretirken, bir yandan bu zorluklarla uğraşmak yorucu oluyor. Bunları daha çok dayanışarak aşmaya çalıştık.

Bu alandaki ilgiyi ve eksikliği göz önünde bulundurduğumuzda, Terso Sinema kuir hikâyelerin Türkiye sinemasındaki temsili konusunda nasıl bir fark yaratmayı hedefliyor?
Kuir sinemaya dair büyük bir kafa karışıklığı olduğunu hesaba katarsak -bu kötü birşey değil- kuir hikâyelerin ne kadar çeşitli olabileceğine dair bir yaklaşımla üretim yapmayı hedefliyoruz. “Kuir hikâye demek, yalnızca LGBTİ+’ları konu alan hikâyeler demek değildir.”, bu doğru, ancak bunun ötesinde, “Biz nelere kuir üretim diyoruz?” tartışmasını da gündemde tutmayı düşünüyoruz. Bu bağlama dair, yalnızca film üretmeyi değil, tartışma alanları yaratmayı da hedefliyoruz.
Temsiliyet noktasında ise şunu söyleyebiliriz: Terso Sinema’nın en özündeki kuruluş amacı, direkt komünite içinden, kendi hikâyelerimizi kendimizin anlatması, yani öztemsiliyettir. Anlatmak istediğimiz hikâyeler, yalnızca dayanışma ve mücadele değil; bazen daha karanlık, bazen daha aydınlık olan ve yaşayan, canlı, karar veren kuir karakterlerin yer aldığı hikâyeler, yani kendi hikâyelerimizdir.
Kuir hikâyelerin çeşitliliği ve öztemsiliyet diye bahsettiğimiz bu temel hedeflerimizi bağlarsak; kendi sinema evrenimizde, “oyun değiştiren” araçları, lubunyaların eline, yani kendi elimize verdiğimiz “terso” hikâyelerle naçizane farkımızı gösterebileceğimizi düşünüyoruz.
Hem kuir üretim tanımını genişletmek hem de daha adil ve kapsayıcı bir kültürel ortam yaratma hedefiniz kapsamında; lubunyaların yanı sıra başka hangi topluluklara, temalara, hikâyelere alan açma arzunuz var?
Azınlıklar, haklar ve mücadele ekseninde yol aldığımızı söyleyebiliriz. Cinsel haklar, kültürel haklar, feminist mücadele ve barış mücadelesi diyebiliriz.
Peki nasıl bir boşluğu doldurma niyetinde Terso Sinema?
Elbette yalnızca biz değiliz. Bu alanda üretim yapan, bizlerden daha önce başlayan ve bizlerin de her bir işini merakla takip ettiğimiz arkadaşlarımız var. Ancak, Ankara özelinde bakarsak bir boşluktan söz edebiliriz. Zaten Terso Sinema’nın hedeflerinden biri de sinema sektörünü Ankara’da canlandırmak. Ama elbette Ankaralılığı, lubunyalığı ve altkültürlülüğü de yaşatan ve gösteren terso yerlerden ilişkilenerek.

“Üretmiş olmak için üretmemek, inanmadığımız bir projeye girmemek gibi metotlarımız var.”
Ülkedeki sinema üretiminde kaynakların sınırlı olduğundan ve bu kaynaklara ulaşırken yaşanan sıkıntılardan bahsettiniz. Alternatif finansman modelleri geliştirmenin mümkün olduğuna inanıyor musunuz?
Mümkün olduğuna inanıyoruz, hatta her işimize özel ve kendimize uygun, çeşitli modeller çıkarmaya çalışıyoruz. Üretim yapan arkadaşlarımıza danışarak onların modellerini anlamaya çalışıyoruz. Terso olarak geliştirmek istediğimiz model, elbette klasik olmayan bir model. Bizim için kitlesel fonlama, kuir ve trans öznelik temelinde destek sağlayan yapılar, yerel lubunya dostu sponsorluklar gibi diyebiliriz. Benzer hedefleri olan gruplar olarak bunlar üzerine daha çok konuşmak gerekiyor muhtemelen.
Bağımsız sinemanın genel yapısal sorunlarına ek olarak, Türkiye’deki kuir sinema örneklerinin üretim süreçleri kadar, bu yapımların izleyiciyle buluşabileceği medyumlara erişimin de ciddi zorluklar barındırdığı biliniyor. Filmlerinizi daha geniş kitlelere ulaştırabilmek adına bir stratejiniz mevcut mu?
Maalesef durum dediğiniz gibi. Gösterim alanları da epey kısıtlı. Biz şöyle düşünüyoruz: Yine gösterimler için her bir üretime dair ayrı stratejimiz olacak. Kimini filmin temasına ve amacına uygun etkinliklerle şehir şehir gezerek seyirci ile buluşturacağız, kimini direkt YouTube’dan yayımlayacağız, kimini ise yurt içi ve yurt dışı festivallere göndereceğiz. Buna ek olarak, elbette streaming platformları da var ancak -daha kısa süreli ve gündem amaçlı olabilmekle birlikte- filmlerin uzun süreli haklarını herhangi bir platforma teslim etmeyi planlamıyoruz.
Yakın dönem projeleriniz neler? Sinemaya “parçalayan, bozan, sınırları zorlayan” bir perspektiften bakma hedefindeki bu projeleri seçerken hangi kriterleri dikkate alıyorsunuz?
Terso Sinema olarak, neredeyse dört yıllık üretimlerimiz şimdiden belli oldu diyebiliriz. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere belgesel, kurmaca film, dizi ve essay-film olarak kendi komünitemizin hikâyelerine odaklanıyoruz.
Ankara ve lubunyalık ekseninde, üçleme bir belgesel projemiz var. Henüz çok erken olduğu için bununla ilgili bilgi veremiyoruz. 🙂 Yine, şimdilik ayrıntı veremeyeceğimiz politik bir dava belgeseli üzerine çalışıyoruz. Buna ek olarak bir de dizi projemiz var.
Metin Akdemir’in Üç Dilim Kek filminin de ana yapımcılığını üstlendik. Tam da komünite içerisinden çıkabilecek bir kuir hikâye, Umut ve Limon’un hikâyesi. Film geliştirme aşamasında. İlk olarak filmin senaryosunu, cast sürecini tamamlamayı ve mekânları belirlemeyi hedefliyoruz. Filmin bir kampanya ve bir de Instagram hesabı var. @threesomecakefilm’i Instagram’dan takip edebilirsiniz.
Birlikte çalışacağımız projeleri seçerken neye göre seçim yapıyoruz? Öncelikle, politik bir derdinin olması, mümkün olduğunca deneysel ve yenilikçi üretim yapabileceğimiz fırsatlara sahip olmak ve üretim aşamasında zevk alıyor olmak; kendimizi geliştirebileceğimiz, bizim de hâlihazırda üzerine düşünüp tartıştığımız alanların olması ve tabii ki birlikte çalışacağımız kişilerin kadın ve lubunya ağırlıklı olması diyebiliriz. Yani üretmiş olmak için üretmemek, inanmadığımız bir projeye girmemek gibi metotlarımız var.
Türkiye’den işlerini takip ettiğiniz, perspektiflerinizin örtüştüğü yapım şirketleri var mı? Hangi projelerinin es geçilmemesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Ali Kemal Güven ve Seda Özkaraca’lı Witchcraft Films ve Çilingir Sofrası filmi, Can Merdan Doğan ve Erkan Taşkıran’lı Gustav Film Production’ın En Uzun Gece ve Stiletto filmleri, Burcu Melekoğlu ve Vuslat Karan’lı Moxie’in ürettiği Blue ID filmi beğendiğimiz filmler. Ve bu ekipler aynı zamanda politik ve sanatsal yaklaşımlarını yakın bulduğumuz ve pek çok şeyi de danıştığımız arkadaşlarımız.
