Dijital blogdan canlı setlere: Bicep
Aslında tam bir milenya hikayesiyle hayatımıza giren Belfast – İrlanda doğumlu dj/prodüktör ikilisi Bicep, Andrew Ferguson ve Matthew McBrian’dan oluşuyor. Plak dükkanlarının tozlu arşivlerinden çıkartıp Feel My Bicep isimli bloglarında yayınladıkları zor bulunur house, disco, techno editleri ile ünlenen iki eski arkadaş, blogun konseptini önce bir partiye, sonra bir plak şirketine, nihayetinde ise ilk uzun çalarını elektronik müziğin en prestijli etiketlerinden Ninja Tunes ile çıkartan ve hem kulüp hem de festivallerin aranan isimlerinden birine dönüşen Bicep ikilisine taşıdı.
Özellikle house müziğin tutkunları için türün yoğunlukla toprak altında kalan gömülü hazinelerini keşfetme fırsatını yakaladıkları dijital bir mabede dönüşen Feel My Bicep blogu Ferguson – McBrian’ın kabine doğru olan yolculuklarına hılzı bir başlangıç yapmalarını sağladı. Dinledikleri müzikleri birbirleri ile paylaşmak, yeni müzikler keşfetmek ve en önemlisi de YouTube’un yeni yeni ortaya çıktığı, Spotify gibi platformların henüz bulunmadığı bir zamanda ihtiyaç duyulan bir arşiv boşluğunu doldurmak amacıyla ortaya çıkan Feel My Bicep, bugün halen etrafta kolay kolay bulamayacağınız house hazineleri için vazgeçilmez adreslerden bir tanesi. Bu konuda tescillenmiş başarılarıyla otorite sahibi olduğunu düşündüğümüz ikili iyi bir blogun arkasında yatan presnsipleri ise şöyle ifade ediyor: “Paylaştığınız şeyleri gerçekten sevmek, ‘dostlara kıyak’ paylaşımlardan, PR yapmaktan ve gizli ajandalardan uzak durmak.”
2011’den bu yana pek çok EP ve tekli yayınlayan Bicep, kendi adlarını taşıyan ilk uzun çalarlarını geçtiğimiz sene Eylül ayında Ninja Tunes’dan çıkardı. Prestijli plak şirketinin sözleriyle “klasik house, tekno, elektro ve İtalo disko’nun temellerine dayanan ve bu temelden hareketle ortaya taze bir tasarımla hazırlanmış parçalar sunan, orijinal bir albüm” olan Bicep, yaklaşık 60 demonun 12 parçaya indirilmesiyle ortaya çıktı. Tasarım geçmişine sahip Ferguson ve McBriar, kendi eğitimlerinin onları çevrelerinde ilham veren herşeyi içselleştirerek tüm bu farklı etkilenimlerden kendilerine has bir meyve çıkarmayı öğrettiğini söylüyor. Aynı şekilde ilk albüm de Bicep’i çok yönlü, bildiğimiz sesleri yepyeni bir yaklaşımla sunmayı başaran bir partnerlik olduğunu hayli hayli ispat ediyor.
Pitchfork, the Guardian, Resident Advisor ve Mixmag gibi mecralardan övgü toplayan albüm, yayınlanması sonrasında İngiltere albüm listelerinde 12. sıraya oturarak, bu övgülerin hiç de yersiz olmadığını da kanıtlamış oldu. Albümün lk teklisi “Glue” parçasının İngiltere’nin en iyi elektronik müzik mecralarından biri olan Dj Mag tarafından yılın parçası seçildiğini de not düşelim.
Setlerinde yoğunlukla kendi edit ve remikslerine de yer veren ikili, özellikle tozlu raflardan ve arşiv diplerinden çıkartıp dans pistine taşıdıkları sürprizler ile biliniyor. Bu şekilde setlerini kişisel bir yere taşımayı sağladıklarını söyleyen Bicep, aynı zamanda yayınlamayı düşünmedikleri parçalarını da setlerine serpiştirerek kendi gençliklerinde sevdikleri, “bazı parçaları sadece kulüplerde dinleyebilme” hissini her şeyin hızla yayılıp tüketildiği günümüze taşımayı hedefliyor.
“Başka yerde duyamayacağınız parçalar” konusunda doktoralarını bitiren Bicep’in Sónar İstanbul’da elektronik müzikteki kas gücünü dinleyicilere gösterecek setini kaçırmamakta fayda var. Sónar İstanbul’un Bicep ve çok daha fazlasını içeren zengin programı için zorlupsm.com’u takibe alın.