Düğmeye basılan “The Son” uyarlamasına Vanessa Kirby de dâhil

Sinema dünyasının yükselişe geçmiş yeteneklerine dair oturup bir liste yapsak, kıyıdan köşeden Vanessa Kirby’yi dahil etmek elzem olurdu herhalde. The Crown’ın ilk 2 sezonunda Prenses Margaret performansı endüstriden büyük alkış topladı, böylece yeni projeler peşi sıra gelmeye başladı. Bebeğini kaybeden bir annenin yas sürecini iliklere işleyen bir oyunla sunduğu Pieces of a Woman ile Venedik Film Festivali’nde Volpi Cup’a uzandı, üzerine kariyerinin ilk Oscar adaylığını hanesine yazdırdı. Mission: Impossible ve Fast & Furious gibi blockbusterlar serilere aranan kan olarak katıldığını, bünyeleri aksiyon sekanslarına doyurduğunu da atlamayalım.

Kariyer basamaklarını soluksuz tırmanan Kirby için sıradaki durak tiyatro sahnelerinde fırtınalar estiren, ilk uzun metrajı The Father ile göz pınarlarımızı kurutma teşebbüsünde bulunup toplanmadık heykelcik de bırakmayan Florian Zeller’ın yeni incisi: The Son. Yine kendi metni olan La Père isimli oyunun adaptasyonu olacak film geçtiğimiz aylarda duyurulmuş, öykünün merkezindeki ebeveynleri Laura Dern ile Hugh Jackman’ın hayat vereceği ortaya çıkmıştı. Kadroya eklenen son isim olan Vanessa Kirby, Emma isimli genç bir anne suretinde karşımıza çıkacak.

Oyuncuyu övgülere boğmaktan çekinmeyen Zeller; Kirby’nin etkileyici, yaratıcı ve güçlü yönleriyle çok büyük bir yetenek olduğunu düşünüyor. Onu bu sinematik sürevene katabildiği için pek mutlu anlaşılan.

The Son: “Genç Nicholas’ın acıları”

Peki ne anlatacak bu The Son? Öykünün kalbinde, ergenlik hezeyanlarıyla boğuşan genç Nicholas yer almakta. Nicholas’la ilgili bir şeylerin ters gittiği çok açık; ebeveynleri boşandığından beri insanlara mesafeli, öfke problemleri var ve sık sık okuldan kaçıyor. Bir şeylerin değişmesini umarak babasıyla birlikte yaşamayı istiyor.

Bahsi geçen baba Peter (Jackman); partneri Emma (Kirby) ve yeni doğmuş bebekleri nedeniyle oldukça yoğun günler geçirmekte. Eski eşi Kate (Dern) ile biricik oğlunun ortaya çıkışı, küçük çaplı bir kargaşaya yol açıyor hayatında. Daha iyi bir ebeveyn olmayı arzulayan Peter, ona aile sıcaklığı ve samimi bir ortam vermek için çabalıyor. Ancak Nicholas’ın içinde bulunduğu durumunun ağırlığı aralarındaki bağları tehlikeye atıp, aileyi kaotik bir sürecin içine sürükleyecek gibi.

Kaynak oyun Türkiye’de İbrahim Çiçek rejisiyle sahnelenmişti

The Father’ın da dâhil olduğu isimsiz üçlemenin halkalarından The Son, ilk olarak Le Fils adıyla 2018’de, Paris’te sahnelenmiş; 2019’da Londra’daki West End prodüksiyonuyla da büyük alkış toplamıştı. Beyaz perdeye uyarlama sürecinde, ilk filminde olduğu gibi, tiyatro sanatıyla dirsek teması bulunan İngiliz senarist Christopher Hampton (Dangerous Liaisons, Atonement) var Ziller’ın yanında.

“Diliyorum ki izleyiciler bu ailenin yolculuğundan derinden etkilenir” diyen Zeller, filmi deneyimleyenlerin üzerinde derin bir etki yaratmayı da ummakta: “Bu film, ailemizi ve arkadaşlarımızı aramamızı; oldukça sevildiklerini, yalnız olmadıklarını söylememizi sağlamalı”.

Türkiye’deki tiyatro takipçileri için The Son ve Zeller kelimeleri kulağa yabancı gelmeyebilir. Yutmak, Kalp ve Kızlar ve Oğlanlar gibi oyunlarla yönetmenlikte rüştünü ispatlayan İbrahim Çiçek; Onur Saylak, Sezin Akbaşoğulları, Cem Yiğit Üzümoğlu, Şükran Ovalı, Esra Bağışgil ve Burakcan Doğan’ın da bulunduğu bir kadroyla oyunu Türkiye’de sahnelemişti. Evlat adını taşıyan oyunun ekibiyle yaptığımız röportaj hemen şurada.