Dünyanın Alacakaranlığı, Sınır ve bu ay başka ne okusak?

Yazı: Asya Yigit, Deniz Dursun, Esin Çalışkan, Eylül Ege, Korcan Derinsu

Alman yönetmen Werner Herzog’un ilk romanı Türkçede. Kerem Işık’tan insanlığın ortak kaygılarını gerçek dışı bir evrende toplayan öyküler. Margit Schreiner’in Ayrılık Üçlemesi tamamlanıyor.

Şubat 2024’te yayımlanmış, merak uyandıran kitaplar.

Arlekenlere Bak!
Vladimir Nabokov (İletişim)

Arlekenlere Bak!, Vladimir Nabokov’un kendi hayatına dair ayrıntıları edebi üslubu ile iç içe geçirdiği bir dünya sunuyor: “Gök gürültülü fırtınalar ıstıraptır benim için. Körolasıca basınçları mahveder beni, şimşekleri beynimi ve göğsümü delip geçer. Bel de bunu biliyordu; koynuma sokularak (kendisinin değil benim rahatlığım için!) her gök gürüldemesinde şakağıma minik bir öpücük kondurdu, sanki ‘Bak, geçti işte, güvendesin.’ demek ister gibi.”

Bez Bebek 
İsmail Kadare (Jaguar)

Arnavutluk’un zengin ailelerinden Dobiler’in kızı, 17’sinde babasının evindeki renkli hayatını bırakıp evleniyor ve Kadare konağındaki boğucu, kasveti bitmeyen günleri başlıyor. Yer yer bir zindandan farksız olan konak içinde bu “Bez Bebek”, yaşama karışma gücü bulamaz, bitip tükenirken, ait olduğu dünyanın artık var olmadığını fark ediyor; ömrü, uzanıp dokunamadığı ince bir sızı gibi gözünün önünden öylece geçip gidiyor. Kayınvalidesinin ölümüyle rahata erebileceğini düşünürken, bu kez de oğluyla yaşadığı çatışmalar hayatının ortasına oturuyor. Yönünü kaybetmiş, sönmekte olan bir hayata perde aralayan Bez Bebek, aynı zamanda İsmail Kadare’nin annesi üzerinden kurduğu bir anlatı.

Bir İspanyol Köylüsüne Ağıt
Ramón J. Sender (Livera)

Savaş sonrası İspanyol edebiyatının yetkin kalemlerinden Ramón J. Sender ilk kez Türkçede. Bir İspanyol Köylüsüne Ağıt, Aragon’un küçük bir köyünde yaşanan iç savaşın dramatik bir kesiti. Bir rahip ve yürüteceği ayin üzerinden kurgulanmış anlatısı, vicdan mekanizmalarına dair keskin kavrayışı ve semboller, çağrışımlarla ulaştığı derinlikle dikkat çekiyor.

Bir Sinir Sistemi Romanı 
Lina Meruane (Timaş)

Doktora tezinde bir türlü ilerleyemeyen, tıkanıklığın girdabında kaybolmuş bir astrofizikçi olan Ella, hasta olmayı dilerken derslerden kaytarmak için umarsızca tebeşir tozu yuttuğumuz çocukluğumuza benziyor. Dahası, bir süre sonra teşhisi güç, ne olduğu bilinemeyen, sinir sisteminde etkiler yaratan ağrıları başlıyor. Kaygıları ve gelgitleri sürdükçe, hikâye akışına dâhil olan aile üyeleriyle birlikte Ella’nın kişisel geçmişini Şili’nin politik geçmişiyle bir potada eriten anlatı, sinir sistemiyle galaksiler arasında oyunsu bir bağ kuruyor.

Cennetteki İlk Günüm Bir Tık Daha İyi Olabilirdi
Sezen Ünlüönen (İletişim)

Sezen Ünlüönen’in o tatlı, kendini hemen belli eden, zekâyla yoğrulmuş dilinin oldukça keyifli bir örneği olan Cennetteki İlk Günüm Bir Tık Daha İyi Olabilirdi, hayali bir cennette kurduğu absürt-komik hikâyeyle günümüz Türkiyesi’ndeki orta sınıfın hâline mercek tutuyor. Akla düşürdükleri ve incelikli tespitleriyle kitap, günün sonunda ağızda en yakın arkadaşla yenen çok lezzetli bir yemeğin tadını bırakıyor.

Çıplak Babalar
Margit Schreiner (YKY)

Cümlelerini nefes almadan okunmak üzere paragraflara sıkıştırabilen, böylece okurunu yeni anksiyeteler ile yüzleştiren Margit Schreiner’in Türkçeye çevrilmiş son kitabıyla “Ayrılık Üçlemesi” tamamlanıyor. Alzheimer hastası olması nedeniyle geçmişin hayaletlerini artık ayırt edemeyen bir babanın yasını tutmanın imkânını ararken kaybedilen her yeni ânı, varoluşun gizli hazineleri içinde bulan kitap, bir sisin içinde gezdiriyor sanki. Kendi hayaletiyle barışmak isteyen herkes için…

Duvarlar
Caner Almaz (Everest)

“Paketten birer sigara daha alıyoruz. Evin kapısına bakıyorum: Boyası, cilası kavlamış. Damı rutubetten kabarmış evi izliyorum. Ev, diyorum, insanın mutlu olduğu yer. Birkaç saat önce evsizdim, şimdi huzurla rutubetli dama bakıyorum. İnsanın evi Halil, mutlu olduğu yer.” İlk romanı Yaşamaklar’da geçmişin çatlaklarını birlikte onarmaya çalışırken, ayakları sürekli birbirine dolanan Kenan ve Füsun’un hikâyesine odaklanan Caner Almaz bu kez dostluğu merkeze alıyor: 70’li yılların kaygıları ve umutları arasında kendi yollarını bulmaya çalışan Halil, Birgül, Aysel ve Oğuz’un, geçmişin yükünü sevgiyle nasıl sırtladıklarını anlatıyor.

Dünyanın Alacakaranlığı
Werner Herzog (Can Yayınları)

“Gerçek şu ki savaş hiçbir zaman bitmedi. Yalnızca olayın geçtiği yer değişti.” Alman yönetmen Werner Herzog ilk romanında, İkinci Dünya Savaşı sırasında “imparatorluk ordusu dönene kadar” Filipinler’deki Lubang Adası’nı savunmakla görevlendirilen Japon askeri Onoda’nın öyküsünü anlatıyor. Savaşın bittiğinden haber almadan, 29 yılını adada geçiren Onoda; beklemek, saplantı ve delilik hakkında pek çok söz söylüyor.

Gece ve Sonra
Claire Daverley (Domingo)

Claire Daverley’nin ilk romanı Gece ve Sonra, ergenlik döneminde yolları kesişen kahramanları Will ile Rosie’yi; yani başta her anlamda birbirine zıt görünen, ilk yetişkinlik sancılarının yeni bir ten gibi üzerlerine yapıştığı iki genç bedeni aşkın pençesine atıyor. Bize de “Daha beteri yok muydu?” demek düşüyor. Üstelik ilişkilerinin, yaşadıkları bir trajedi sonucu imkânsız bir birlikteliğe dönüşeceğini daha söylemedik.

Gemiden Düşen Adam
Herbert Clyde Lewis (Holden)

Holden Kitap; yayımlandığı dönemde kıymeti bilinmemiş, üzerinden onlarca yıl geçtiği hâlde hâlâ modernliğini koruyan ve Türkçeye daha önce çevrilmemiş kitapları Holden#Kuytu çatısı altında sunmaya başladı. Thomas Wolfe imzalı Yalnızlığın Anatomisi ile birlikte dizinin ilk iki kitabından biri olan Gemiden Düşen Adam; Pasifik Okyanusu’nun ortasında tek başına hayatta kalmaya çalışan, tıpkı yazarı Herbert Clyde Lewis gibi unutulmuş bir adamın hikâyesini konu ediyor. 35 yaşında, New York’ta yaşayan, evli, iki çocuklu, hayatı dışarıdan kusursuz gibi görünse de kendisi öyle hissetmeyen Henry, adını koyamadığı huzursuzluğunu gidermek adına bir gemi yolculuğuna çıkıyor ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.

Güçsüzlük: Hezeyan ve Felç Çağında Yaşam
Paolo Virno (Otonom)

Bir edime dönüşemeyen güç! Bu kitap, yaşadığımız sistemin içinde bize yöneltilen güce karşı ne kadar etkin olduğumuzu, ona karşı bir güç oluşturup oluşturamadığımızı anlamaya gayret ediyor. “Çağdaş yaşam biçimlerinde hep bir güçsüzlük göze çarpıyor. Eylem ve söylem hezeyanlı bir felcin etkisi altında. İster benzeri olmayan bir aşk ilişkisinde, ister güvencesiz iş piyasasının beyefendilerine karşı mücadelede, yapılması gerekenleri yapmayı, hatta aldığımız darbeleri gerektiği gibi karşılamayı bile beceremiyoruz.” diyor Paolo Virno. Peki güçsüz olduğumuzu kabul edip geri çekilmek ve vazgeçmek mi gerekiyor?

İnsanların Bu Dünyası
Pramoedya Ananta Toer (Ayrıntı)

Günümüzün Endonezya’sı, 1898’in “Hollanda Doğu Hint Adaları”nda başlayan bu roman, sömürgeye karşı özgürlüğün sesini duyuruyor. Avrupa eğitimiyle kendi kültürü arasında kalan genç ve zeki bir soylu Minke, küçük yaşta bir Hollandalıya cariye olarak satılan yerli Cavalı bir kadın olan Nyai Ontosoroh’un kızı Annelies’e âşık olunca, adaletsizlik ve önyargılara karşı mücadelesi derinleşiyor.

Korkudan da Büyük Bir Şey
Baran Güzel (Everest)

“Holden’i altı günde kurduk, yedinci gün kitap bastık.” diyen Baran Güzel’in bahsettiği şey 10 yıl + altı gün gibi bir hikâye olsa da ne mutlu bize ki bu sayede henüz üç yıllık bir yayınevinin onlarca kitabıyla tanıştık. Baran Güzel, ilk öykü kitabından sonra bu kez bir romanla geldi; ismi Korkudan da Büyük Bir Şey. Sadece kadınları etkileyen bir intihar salgınının gölgesinde yaşayan karmakarışık bu dünyada, erkek egemen ve heteronormatif düzenin ezberleri silinmeye yüz tutuyor.

Milföy ve Arkadaşları
Feride Çiçekoğlu (Can Yayınları)

“Siz hiç, biri sizi sahiplensin diye beklediniz mi?” sorusuyla empatinin mümkünsüzlüğüne ağıt yakan, bu sırada ezbere duyarlılıklara da kor atan Feride Çiçekoğlu, 30 yıl aradan sonra kaleme aldığı kitapta, okurunu “sahiplendirilme” yolunda adım adım ilerleyen Milföy’le tanıştırıyor. Senta Urgan’ın çizimleriyle zenginleşen Milföy ve Arkadaşları, türün kendi dışında kalana, tabiata, şehirlere ve hatta kendine yaptıklarını bir türlü anlayamayan ruhlarını hüzün kuyularına atmaya gelmiş.

Ne Menem Bir Dünya Bu?: İnsanlar Arası Bağların ve Pandeminin Fenomenolojisi
Judith Butler (Metis)

Judith Butler, kimimizin acı kayıplar yaşayarak, kimimizin de onları daha güvenli bölgelerden izlediği; hayatlarımızın havadaki hastalık ve ölümle sınandığı pandemiyi konu ediyor; süreç üzerine düşünerek, bu çağın felsefesini yapıyor. Çoğu durumda olduğu gibi pandemide de bazılarımızın canının daha az değerli bulunduğunu ve ekonominin sağlığının insan sağlığının önüne geçtiğini vurgulayan Butler, ölümlerin bir süre sonra birer sayıya ve istatistiğe dönüştüğü pandemiden çıkarılabilecek dersler vesilesiyle başka bir dünya kurmanın olanaklarını tartışıyor.

Olağanüstü, Sıradışı ve Mükemmel
J. Hakan Dedeoğlu (April)

Bant Mag.’ın kurucularından biri ve TSU! müzikal personasının sahibi J. Hakan Dedeoğlu, Bunu Biz İstedik İstanbul ve Tırnova 1883: Rumeli Kabusu’nu takip eden üçüncü kitabında muzip diliyle, insanlıktan çıkmamak için köşe bucak kaçanların, korktuklarının başlarına gelişini anlatıyor. Olağanüstü, Sıradışı ve Mükemmel, kariyerinin tekdüzeliğinden sıkılıp hayatının filmini çekmek adına herkesten kaçan ünlü bir yönetmeni izliyor. Kendini Akdeniz kıyısında, üzerine yazlık site inşa edilmiş bir antik kentte bulan Mert, yavaş yavaş tanıştığı ahalinin yıllanmış sırlarını karşı konulmaz bir merakla açığa çıkarmanın peşine düştükçe, doğanın akıl almaz mucizeleri eşliğinde kendinden bile sakladığı yakıcı sırlarla yüzleşiyor.

Permafrost
Eva Baltasar (Can Yayınları)

“Hayat böyle bir şey işte, bizi çevreleyen ve kuşatan yabani bir varlık.” Katalan yazar ve şair Eva Baltasar’ın bu ilk romanı, ailevi travmalarını türlü hazlarla yatıştırmaya çalışan, etrafına ördüğü buz katmanının altında hassas ve tutkulu bir ruh saklayan, 40’lı yaşlarının başında, isimsiz, lezbiyen, insanlarla bağ kurmaktan kaçınan, intihar eğilimli bir anlatıcıyla tanıştırıyor. Karanlık bir yanı olsa da bitirince okuyucusuna kötü hissettirmeyen bir kitap.

Salon Mars
Rachel Kushner (Siren)

Rachel Kushner, Salon Mars adlı romanında, San Francisco’nun insanı zincirlerinden kurtulmaya davet eden rüzgârları eşliğinde büyüyen ve yolu Salon Mars’ın sahnesinden eyalet hapishanesine uzanan bir kadının, Romy Hall’un öyküsünü anlatıyor. Amerikan rüyasının karanlık yüzüne sert bir yorum getiren Kusher, içinde yaşadığımız sistemi ve bunun dışında kalmanın ne demek olduğunu 29 yaşındayke,n geniş ufukları dört duvar ile takas etmek zorunda kalmış bir kadının yolculuğu eşliğinde sorguluyor. Neon ışıklarının dahi aydınlatamadığı karanlıklarla örülü bir gecenin içinde, tekinsiz bir gece kulübü Salon Mars.

Serotonin
Michel Houellebecq (İthaki)

Serotonin’in ana karakteriFlorent-Claude Labrouste, Fransız Tarım Bakanlığı’nda ziraat mühendisi olan; iş hayatından, romantik ilişkilerinden ve Avrupa’nın geldiği noktadan sıkılmış biri. Memleketinde kaybolma arzusu duyduğu anların birinde arabayla bir yolculuğa çıkıyor. Kullandığı antidepresanın da etkisiyle zihninde yeni pencereler açılırke,n tüm toplumu bugüne dek gördüğünden başka türlü görmeye başlıyor. Anlatılarında toplumun hedonist ve karanlık yanlarını odağa almasıyla öne çıkan Houellebecq, Serotonin’de de toplumun huzursuzluklarını; Labrouste’un eski dostları ve sevgilileriyle karşılaşması, onların dönüşümüne şahit olması üzerinden aktarıyor.

Sınır
Kerem Işık (YKY)

Livera Yayınları’nı bir deniz feneri gibi var ederek, okurunu enfes kitaplarla buluşturan Kerem Işık’ın dördüncü öykü kitabı Sınır. “İnsan oluş” meselesinin şiddetle sınandığı bugünlerde, Ergöne adıyla mekânlaştırdığı gerçek dışı bir evrende, insanlığın ortak kaygılarının keder mahallinden bildiren kitap, “Sınırın Ötesinde” ve “Sınırın Gerisinde” bölümleriyle iki parçaya ayrılıyor. Biz iç-dış, öteki-beriki, tanıdık-yabancı gibi köhne çatışmaları hatırlayalım, belki de unutalım diye?

Bunlar da var!

Yaşını Gösteren Kadınlar: Yaşlanmanın Feminist Deneyimi – Kolektif (Dipnot)
Gülten – Asuman Susam (Livera)
Christie Malry’nin Dünyayla Hesabı – B. S. Johnson (Can Yayınları)
Zavallılar – Alasdair Gray (İthaki)
Ailenin Ötesi – Bülent Somay (Metis)
Milyon Dolarlık Adam – Genki Kawamura (Doğan Kitap)
Duygulanım Kuramları – Derleme (Alef)
Arıların Tarihi – Maja Lunde (Delidolu)