Duyarsızlık hâlinden çıkmayı umarak: “Yeni Başlangıçlar, Umuyoruz”

Kundura Sinema’nın yeni seçkisi Yeni Başlangıçlar, Umuyoruz; bünyesindeki dört kısa film ile döngüsel bir gösterim formatıyla izleyici karşısına çıkacak. Beykoz Kundura Fabrikası’nda 23 Ekim’de başlıyor ve 7 Kasım’a kadar sürüyor.

Berlin merkezli araştırmacı ve yazar Pia Chakraverti-Wuerthwein küratörlüğünde hazırlanan seçki, pandeminin etkileriyle radikal değişikliklere maruz kalınan bu dönemde özlenen duygulara odaklanıyor. Düşünme şekillerine yön veren ikilikler üzerine de sorgulama alanları açan seçki, izleyiciye duygusal olarak uyarıldığı bir seyir deneyimi vaat ediyor.

Programın küratörü Chakraverti-Wuerthwein, seçkinin oluşma aşamasındaki ilham noktalarını ve filmlerin akışını şu şekilde dillendirmiş: “Bu genişletilmiş sinema programı, yaşadığımız zorlukları ve şiddeti inkâr etmeksizin; dokunmanın, hareketin ve yakınlığın keyfini hissetme özlemimizden ortaya çıktı. Programdaki dört film estetik özelliklerinin yanı sıra yaşam/ölüm, şiddet/zevk, insan/insan-dışı gibi ikililere meydan okumaları nedeniyle seçildi. Programın amacı izleyicileri biraz şok etmek ve aynı zamanda onları duygulandırmak; keyifli bir uyarılma deneyimiyle içinde bulunduğumuz izolasyon ve duyarsızlık hâlinden çıkmamızı sağlamak.’’

Explosion Ma’ Baby
Seçkide neler var?  

Seçki, Meksika çıkışlı film kolektifi Los Ingravidos’un elinden çıkan Coyolxauhgui (2017) ile başlıyor. 10 dakikalık bu sessiz kısa film, oldukça cesur ve agresif bir yaklaşıma sahip. Sarsıcı perküsyon motifleri, çöl manzaralarına eşlik ediyor. Aztek mitolojisinde yer alan ay tanrıçası Coyolxauhgui’nin öyküsüne atıfta bulunan yapım, bu bağlantı üzerinden akıllara Meksika’daki kadın cinayetlerini getirmeyi hedefliyor.

Pauline Curnier Jardin’in 9 dakikalık Explosion Ma’ Baby (2016) kısasında, Saint Sebastian onuruna yapılan yıllık kutlamalar takip ediliyor; konfetiler, kutsanmaları için havaya kaldırılan bebeklere eşlik ediyor. Yönetmenin gizlice katıldığı ve her sene kaydettiği bu dini ritüelin atmosferiyle, büyüleyici bir deneyim sunuluyor.

Seçkinin bir sonraki filmi, deneysel sinemanın öncü ismi Maya Deren’in The Very Eye of Night’ı (1958). Deren’in koreograf Anthony Tudor ile iş birliğinden ortaya çıkan 15 dakikalık siyah beyaz kısa; dans ve hareket üzerine yapılmış meditatif bir çalışma. Görüntülerin negatif film orijinalleri ile gösterildiği The Very Eye of Night’ta, yönetmenin film pratiğini mekân ve konunun bağlarından tamamen çözmeye yönelik arzusu da yansıtılıyor.

Program Lisa Jackson’ın Lichen (2019) isimli 12 dakikalık kısası ile sona erecek. Macro 3D ile çekilen kısa belgesel bizi en zor koşullarda dahi yaşama tutunabilen liken türünü tüm şeffaflığıyla ele alıyor. Günümüzde bile bilim insanlarını şaşırtmaya devam eden, çeşitliliği bol liken türüne hem bilimsel hem de felsefik bir açıdan yaklaşan film; türün uzmanı Trevor Goward’ın detaylı anlatımıyla şiirsel bir deneyim.

Ücretsiz olarak gerçekleşecek etkinliğin detaylarına buradan ulaşılabilir.

Yazı: Senay Arslan