Ateşi sulandırmak: Elemental

Yazı: Zelal Buldan

Walt Disney Pictures çatısı altında üretimlerine devam eden Pixar Animation Studios’un yeni filmi Elemental, bütün dünyayla aynı anda 16 Haziran’da Türkiye’de vizyona girdi. İlk hafta itibarıyla diğer Pixar işlerine kıyasla beklenenin altında bir izlenme oranı yakalayan filmin yönetmen koltuğunda, The Good Dinosaur’dan anımsanabilecek Peter Sohn oturuyor. Senaryo John Hoberg, Kat Likkel ve Brenda Hsueh üçlüsünün kaleminden çıkarken; mikrofona ise Leah Lewis ile Mammoudou Athie’nin başı çektiği bir kadro geçmiş.

Bu yazı, henüz Elemental filmini izlememiş olanlar için bazı sürprizleri bozabilir.

Konu nedir?

Trene binip ateş, su, toprak ve hava elementlerinin yaşadığı bir yerde iniyoruz: Element şehri! 

Ateş elementinden Ember ve su elementinden Wade’in yolları, Ember’ın ailesine ait olan Fireplace dükkânını su basması ile kesişir. Teftişe gelen belediye müfettişi Wade, Ember için büyük anlam ifade eden Fireplace’in kapatılması adına ceza yazar. Diğer bütün su elementleri gibi oldukça duygusal olan Wade’in pişman olup dükkânı kurtarmak için Ember’a yardım etmeye karar vermesi ise birkaç saniyesini alacaktır.

Karakterlere dair

Kolayca sinirlenip parlayan, öfke problemi olan, kısacası ağzından ateş püsküren Ember; ateş elementi olmanın hakkını fazlasıyla veriyor. Yaşlı babasının dükkânı Fireplace’in başına geçmek için uğraşsa da birbirinden sorunlu müşterilere karşı hiçbir zaman anlayışlı olamıyor. Bütün bu keskin karakter özelliklerinin değişimi için ise bir su elementi yardıma koşuyor: Wade… Kolay olmasa da Ember yavaş yavaş Wade’in tavsiyelerine uymayı deniyor. İlk tavsiye şöyle oluyor: “Nefes alıp bağ kurmalısın.”

Wade’i anlatmak için şu soruyu sormak aslında yeterli: Ember’ın tam zıttını düşünsek nasıl biri olurdu? Su elementi Wade, ağlamak için yaratılmış dersek yanlış olmaz. Ailesiyle oynamayı en sevdiği oyun “ağlamamaya çalışma challenge” olan bir karakterden bahsediyoruz.  

Ember ve Wade’in bütün bu farklılıkları ile çıktıkları yol, ateş ve suyun birbirine âşık olmasına kadar gidiyor. Oysa Ember’ın büyüdüğü evde ateşi sulandırmak bile yasak! Dokunmadan bağ kurmaya çalışan ikili imkânsızın sınırlarını zorlamayı, ölüm riskini almak üzere sarılmayı bile deniyor. Ember’ın dediği gibi: “Ateşçe’de bir laf vardır: Işığı yanarken kucakla çünkü sonsuza dek sürmeyecek.”

En az neyi sevdin?

Ateş ve su karakterlerinde her şey oldukça detaylandırılmış. Hava elementinden de geniş yer ayrılmış bir karakter mevcut. Peki ya toprak elementi? Film boyunca yakından tanıyabildiğimiz tek bir toprak karakteri bulunmuyor. Elementler şehrine gelip toprakları yakından tanıyamadan dönüş trenine binmek, bir anlamda bütünlüğe dair eksik hissettiriyor. 

Nasıl hissettirdi?

Gülmek bulaşıcıdır derler fakat ağlamak ile ilgili böyle bir cümle hatırlamıyorum. Elemental’dan sonra bunu da bir yerlere not alabiliriz. Bütün bir film boyunca ağlayan su elementleri gözyaşlarını izleyiciye de bulaştırıyor. Nereden mi biliyorum? Filmin sonuna doğru salondan gelen burun çekme seslerinden… Ben mi? Benim karneme de iki gözyaşı yazalım!