Gençlik yılları: Elif Çağlar

Türkiye’de güncel cazın en önemli isimlerinden biri olan Elif Çağlar, 18 Ekim Cuma akşamı piyanoda Çağrı Sertel’e, kontrbasta Volkan Hürsever’e ve davulda Ediz Hafızoğlu’na yer veren dörtlüsüyle Arter’de Sevgi Gönül Oditoryumu’nda olacak. Elif Çağlar, aynı kadronun kendisine eşlik ettiği üçüncü stüdyo albümü The Art of Time’ı Nu-Dc Records etiketiyle 2018’de yayınlamıştı. Yetenekli caz vokalistinin kendi bestelerini seslendireceği konserle ilgili detaylara buradan bakabilir, biletinizi Arter’den temin edebilirsiniz.

Elif Çağlar Quartet’in Arter’deki konserini fırsat bildik ve ona büyürken dinlediği, 13-20 yaş arası dönemde onu müzisyen olarak şekillendirmiş müzisyenleri ve albümleri sorduk. Gelin Elif Çağlar’ın müzikal tarihinde bir yolculuğa çıkalım.

13-15 yaşlarındayken en sevdiğin iki albüm (ya da müzisyen/grup) neydi?
O albümlerle (ya da müzisyenlerle) nasıl tanışmıştın?
Müzisyen olarak üzerinde nasıl bir etki bıraktıklarını düşünüyorsun?
Şu an dönüp baktığında hayatının nasıl bir dönemini temsil ediyorlar?

İlkokuldan itibaren durmaksızın her türlü müziği dinleyen biri oldum. O yüzden sayıyı değil ikiye, 20’ye düşürmek bile bayağı zor aslında. Ama deneyeceğim!

Şu an dönüp baktığımda etkilerini en fazla gördüklerimden ilki, karışık bir swing CD’si: içinde Ella Fitzgerald’lar, Billie Holiday’ler var. 21 Swinging Favorites idi adı, babam bir yurt dışı seyahatinden getirmiş. O zaman CD teknolojisi yeniydi, çeşit de pek yok memlekette, her tarz CD isteyip duruyorum o yüzden… Gizli müziklerimdi onlar niyeyse, nostaljik, başka bir zamandan. Caz eğitimine kadar götürdüler. 

Diğeri, elbette o güne kadarki bütün albümlerini de hatmettiğim Nirvana’dan 1994’te çıkan MTV Unplugged in New York… O formattan, sound’dan ve şarkıların yeni hallerinden çok etkilenmiştim. Bambaşka bir yolla albümdeki duyguyu vermeye çalışmak hâlâ sahne aranjmanlarımda kilittir. Bay Cobain ve ekibine minnetle…

Hayatın müzik hayalleriyle dolu, çok bilinmezli, heyecanlı dönemleri…

16-18 yaşlarındayken en sevdiğin iki albüm (ya da müzisyen/grup) neydi?
O albümlerle (ya da müzisyenlerle) nasıl tanışmıştın?
Müzisyen olarak üzerinde nasıl bir etki bıraktıklarını düşünüyorsun?
Şu an dönüp baktığında hayatının nasıl bir dönemini temsil ediyorlar?

1996’da Tori Amos Boys For Pele’yi çıkardı. Gizli gizli şarkı yazıyorum, sahnede söyleme fikrine bile yeni alışırken, şarkı yazarı olmak istediğimi dillendirmeye cesaretim yok. O duygusal roller-coaster dönemi de Bayan Amos kurtardı. Hikâyeleri, seçtiği anlatım dilleri, sesinin katmanlarıyla oynaması ve tabii ki piyano çalması kafamda yeni hedefler belirledi.

Diğeri, Lauryn Hill’in The Miseducation of Lauryn Hill’i (1998). Zaten siyah Amerikan müziklerinin her türünü severek dinlerken, hem şarkı söyleyen, hem hip hop yapan, şarkı yazarlığından prodüktörlüğe işin mutfağında olan bu tavırlı genç kadını tanıyınca büyük hayranı olmuştum. 

Bunlar da artık müzisyenlik yolunda yürüdüğüm ve buna hâlâ inanamadığım, yine heyecanlı yıllar…

19-20 yaşlarındayken en sevdiğin iki albüm (ya da müzisyen/grup) neydi?
O albümlerle (ya da müzisyenlerle) nasıl tanışmıştın?
Müzisyen olarak üzerinde nasıl bir etki bıraktıklarını düşünüyorsun?
Şu an dönüp baktığında hayatının nasıl bir dönemini temsil ediyorlar?

19-20 yaşlarımda artık aşkımı herkese resmî olarak duyurmuşum, caz okulundayım, o yüzden cazla doluyum daha çok. Cassandra Wilson’ın Travelling Miles’ı, tüm o hayranı olduğum klasik caz vokalistlerinin arasında kaybolmuşken, modern tavrı, popla arasındaki lezzetli dengesi, hem sade şarkı yazarlığı, hem de caz standartlarındaki minimal aranjmanlarıyla ilham vermişti. Gidişatı belirlemiş biraz şimdi dönüp baktığımda… 

Aynı aralıkta jungle, hip hop gibi müziklere epey yükselip, “kendi müziklerimin ritmik yapılarında ne deneyler yapabilirim”e kafayı takmışken, bütün bunun gibi müzikal (ve hayati) bunalımlarda beni kendimle yüzleştiren albüm ise alakasız gelecek ama Mozart Requiem idi! Birçok ünlü şeften birçok kaydını sayısız dinledim, notasını kopyaladım, onu takip ederek dinlemek en büyük gizli keyfimdi. 

Bunlar da, “Müzisyen oluyorum resmen!” heyecanı ve paniğinde, aç şekilde bilgiye saldırdığım ve çelişkilerle yüzleştiğim yıllar…