Hayatımızda yeni bir IPA!

Tatlı bir ses çıkaran, filtreleme fıçısını,
Büyük toplayıcı fıçının üstüne yerleştiren sizsiniz, 
Ninkasi, tatlı bir ses çıkaran, filtreleme fıçısını, 
Büyük toplayıcı fıçının üstüne yerleştiren sizsiniz.

Toplayıcı fıçıdan süzülmüş birayı döken sizsiniz,
Tıpkı Dicle ve Fırat’ın taşkını gibi, 
Ninkasi, toplayıcı fıçıdan süzülmüş birayı döken sizsiniz, 
Tıpkı Dicle ve Fırat’ın taşkını gibi.

Bu dizeler Sümerler tarafından bira tanrıçası Ninkasi’ye MÖ 1800 yıllarında yazıldığı tahmin edilen ilahiden alıntı. Bira tahmin edebileceğinizden çok daha uzun zamandır hayatımızda. Bu kadim içeceğin yolculuğu binlerce yıldır devam ediyor. Dünyayı dolaşıyor, farklı kültürlerin, coğrafyaların elinde değişim geçiriyor, çeşitleniyor ve lezzet kazanıyor. Bu topraklardaki bira kültürüne de yeni bir isim eklendi. Filtresiz IPA. 

Peki IPA yani “Indian Pale Ale” nedir? Filtresiz IPA’daki deneyimlerimizi IPA bilgileriyle harmanlayarak anlatalım:

-Öncelikle, tadına baktık, keyfini çıkardık… Kanımca dünyadaki IPA’lar arasında kendine güzel bir yer edinecek. Kimilerine IPA ağır gelir, bu sebeple çok tercih etmezler. Ama Filtresiz IPA, normal Filtresiz bira gibi hafif ve şerbetçi otu yoğunluğu çok güzel bir kıvamda bırakılmış. 

-Peki IPA ne ola? Her şeyden önce IPA’nin dünyadaki “craft” bira akımının göz bebeği olduğunu bilin. Dünyanın önde gelen bira tüketen toplumlarında (Amerika, İngiltere, Avrupa, Avustralya) ciddi bir IPA kültürü ve yarışı var. 

-Rahat içilir ama aromalıdır. Yoğunluk olarak lager, tat olarak ale gibi diyebiliriz. Ama kesinlikle ale grubuna dahil değildir. 

-Aromasını, diğer biralara kıyasla daha fazla sahip olduğu şerbetçi otuna borçludur.  

-Filtresiz IPA’nın yapımında ise “galaksi” isimli bir şerbetçiotu da kullanılmış, ki bu da şişe tasarımında yer alan ve bize selam çakan astronota ilham vermiş olsa gerek.

-Normal bir pilsner birası kadar soğutmadan tüketmemekte fayda vardır. 

-IPA biralarının alkol oranları standart bir bira ile yüksek oranlar arasında değişkenlik gösterebilir ama bizim deneyimlediğimizin oranı yüzde 4,8.

-Tavsiye edilen saat dilimi: Herkesin kendine göre bir ritmi, keyfi olsa da biz “akşamüstü”nü öneririz. 

-Tavsiye edilen eşlikçi lezzetler: Herkes “bira – patates” eşlemesine düşse de IPA için önerimiz her çeşit salata ya da farklı farklı dünya mutfağı lezzetleri. Acılı Meksika ya da körili Hint yemekleri gibi.

-Tavsiye edilen eşlikçi meşgale: Dost meclisinde değilseniz IPA kişisel uğraşlarınıza mükemmel bir eşlikçi olacaktır. Resim mi yapıyorsunuz? Ahşap mı oyuyorsunuz? Gitar tıngırdatıp yeni besteler mi kovalıyorsunuz? Ya da Instagram’da mı geziniyorsunuz? IPA tüm biralar arasındaki en iyi refakatçidir. 

Az biraz IPA nedir, ne değildir yazdık, anlattık. Peki, bir de hızlı IPA tarihine dalalım, zira içeceğin sırrı da orada yatıyor. 

-18. yüzyıldayız. Büyük Britanya İmparatorluğu dünyanın farklı noktalarında hüküm sürmekte. Bu yerlerden biri de Hindistan. 

-İngiltere tüm kolonilerine olduğu gibi Hindistan’a da bira ihraç etmekte. Ancak Hindistan hem mesafe olarak uzak, hem sıcak ve nemli bir diyar. Dolayısıyla hem Hindistan’da bira üretmek zor, hem de gemilerle biraları oraya taşımak. Soğutucunun olmadığı bir devirden söz ediyoruz. Uzun gemi seyahatlerinde biralar telef oluyor. 

-O dönem Hindistan’a bira ihraç etmek için kolları sıvamış Londralı bira üreticisi George Hodson bir fikirle çıkageliyor ve diğer biralara kıyasla alkol ve şerbetçi otu oranı yüksek bir bira imal ediyor. İkisi de birayı uzun yola dayanıklı hale getiren, içeceğin ömrünü uzatan koruyucu özelliğe sahip. Ve böylelikle “Hindistan’da da bira içilecek!” inadıyla yeni bir tat doğuyor.

-George Hodson kısa süre sonra Hindistan’daki bira ihtiyacını karşılayamayacak noktaya gelir ve sahneye İngiltere’nin Midland bölgesinden Burton-on-Trent firması çıkar. Trent vadisinin şifalı sularıyla hazırladıkları IPA’ler Hodson’unkilere lezzet olarak fark atar ve İngiliz kolonilerine ihraç edilen edilen tercihî bira haline gelir ve Indian Pale Ale resmî olarak literatüre girer. 

-Kaseti biraz ileriye saralım. Bira üretim teknikleri geliştikçe, lager tipi biralar ale’lerin yerini almaya başlar. Ale tipi biralar popülaritelerini yitirirken Amerika’ya giden göçmenlerle yeni kıtaya taşınırlar. Ancak burada da 1919–1933 yıllarında o meşhur “alkol yasakları” uygulanır. IPA artık tarihe karışmış gibidir. 

-Ta ki 60’ların sonları ve 70’lerle birlikte Amerika’da esen özgürlük rüzgârlarına yeni akım biraların da eşlik etmeye başlamasına kadar… Microbrewery, yani küçük ölçekli bira üreticileri popülarite kazanmaya başladığı sıralarda en çok ilgi çeken bira formüllerinden biri de yeniden gün yüzüne çıkan IPA formülü olur. 

IPA’in dünya sahnesine yeniden çıkışının kısa öyküsü böyle. Umarım bu yazıyı ilk Filtresiz IPA’nizi yudumlarken okumuşsunuzdur. Ya da bu yazıyla birlikte derin bir tadına bakma isteği hasıl olmuştur. Son olarak IPA’nize eşlik edecek, sizleri biraz deniz aşırı diyarlara, uzun yolculuklara çıkarak, tam IPA’lik dediğimiz şarkılarla başbaşa bırakalım.