HBO Max’in “Green Lantern” dizisine dair neler biliyoruz?

Green Lantern, çizgi romanların altın çağından bugünlere ulaşmış tam 81 yıllık bir serüven. Martin Nodell tarafından mitlerden ve Wagner’in Der Ring des Nibelungen’inden (Yüzük Dörtlemesi) esinlenerek yaratılmış.  

Green Lantern’ın Ryan Reynolds’un Hal Jordan olarak karşımızda belirdiği, pek de iyi reaksiyonlar almayan son sinematik uyarlamasının üzerinden 10 yıl geçti. Reynolds, Marvel evreninin belalısı Deadpool olarak başka defterler açtı. Aradan geçen bu 10 yıl sonunda DC de radikal adımlar atarak, Green Lantern evreninden yeni bir uyarlamayla, şansını bir kere daha denemeye hazırlanıyor.

Henüz pandemi ortada yokken ve Marvel sinematik evreni 2010’ları iyiden iyiye domine etmeye başlamışken DC paylaştığı bir takvimle tahmini olarak 2020’yi işaret eden bir Green Lantern filminden söz etmişti. Haberlerin arkası gelmese de 2020’nin kaotik ortamında DC’nin gelecek projeleri arasında HBO Max’te yayımlanacak bir Green Lantern serisi de geçirilmişti. 

Dizinin Seth Grahame-Smith ve Marc Guggenheim tarafından ortak yazıldığı ve ikilinin yapımcılığı da üstlendiği biliniyor. Seth Grahame-Smith’i senaristliğini yaptığı LEGO Batman Movie, Pride and Prejudice and Zombies, Abraham Lincoln Vampire Hunter: The Great Calamity ve Dark Shadows gibi yapımlardan tanıyoruz. Marc Guggenheim ise uzun yıllardır DC’nin içinde olan bir isim ve 2011 yılındaki Green Lantern filminin yazarı olmanın yanı sıra, Arrow dizisinin senaristlerinden ve Legends of Tomorrow’un yaratıcılarından biri.

Kadrodan açıklanan ilk isim: Finn Wittrock

Serinin Hal Jordan odaklı ilerlemeyeceği, bunun yerine Guy Gardner, Jessica Cruz, Simon Baz ve Alan Scott gibi diğer Green Lantern’ların maceralarına yer verileceği de paylaşılan ilk detaylar arasında. 

Karakterlerle ilgili önemli notlara geçmeden önce serinin oyuncu kadrosundan ilk haberle devam edelim. Guy Gardner rolüyle American Horror Story, Ratched gibi Ryan Murphy yapımlarından tanıdığımız Finn Wittrock’u izleyeceğimiz resmen duyuruldu. John Broome ve Gil Kane’in Green Lantern #59’da ilk kez tanıttıkları Guy Gardner karakteri, 1980’lerde Steve Englehart ve Joe Staton tarafından şovenist “red-blooded American male” tiplemesinin bir parodisi olarak yeniden yorumlanıyor.

Serinin diğer karakterlerine ilişkin kimi notlar

Guy Gardner’ın yanı sıra Green Lantern Corps’dan yeni bir yüz olarak Bree Jarta isimli karakter de izleyiciye tanıtılacak. Ayırca Sinestro ve Kilowog’u da göreceğiz.

Zack Snyder’ın 2017 tarihli Justice League’ine Kilowog ve ilk Afro-Amerikalı Green Lantern olan John Stewart karakterlerini dâhil ettiğini ancak son aşamada stüdyo tarafından çıkarıldıklarını öğrenmiştik. Tasarımcı Jerad S. Marantz, Snyder’ın versiyonuna özel olarak yaptığı Kilowog konsept tasarımlarını Instagram sayfasından paylaşmıştı. Filmin kısacık bir anında Kilowog’u görmek mümkün.

HBO Max dizisiyle ile ilgili en önemli notlardan bir diğeri de Alan Scott karakterinde gizli. Çünkü Alan Scott çizgi roman serisinin sıkı takipçilerinin de bildiği gibi ilk Green Lantern. Martin Nodell bu karakteri II. Dünya Savaşı yıllarında yaratıyor. Karakterin popülerliğinin çizgi romanların altın çağının kapanışıyla birlikte giderek azalmasının ardından 1959 yılında DC editörlerinden Julius Schwartz’ın yaptığı değişikliklerde bir bilim kurgu hikâyesine dönüşüyor ve Hal Jordan’ın yaratılmasıyla Green Lantern anlatısında Earth-One (Jordan) ve Earth-Two (Scott) olarak iki paralel evren oluşturuluyor. 

2000’lerde multiverse hikâyelerle verilen ilk mesajların ardından DC, 2012’de Alan Scott  karakterinin gay olduğunu açıklıyor; buna bağlı olarak farklı bir orijin hikâyesi oluşturuyor. Sam Zhao isimli partneriyle yaptıkları bir tren seyahati sırasında geçirdiği trajik kaza, Zhao’nun ölümüne neden oluyor ve Scott’ın Green Lantern kimliğini kazanmasıyla sonuçlanıyor. 

Hem Guy Gardner karakterinin toksik şovenist kimliğiyle ABD’deki mevcut gerilimli havayı ele alma hem de Alan Scott karakteriyle LGBTİ+ farkındalığına dair önemli toplumsal mesajlar verebilme potansiyeline sahip oluşu; seriye sadece bir çizgi roman uyarlaması olmanın ötesine geçme imkânı sunuyor. The Boys ve Watchmen gibi serilerle süper kahramanlığın karanlık tarafına bakışın da revaçta olduğu günümüzde yeni Green Lantern projesiyle ne tür radikal adımlar atılacağı merak konusu.

Yazı: Biçem Kaya