Hira Tekindor ve Defne Kayalar ile Medea üzerine

Röportaj: Hande Sönmez - Fotoğraf: Banu Kaplancalı

Hira Tekindor’un yönettiği; sahnede Defne Kayalar ile Ayaz Gülşen, Burak Kaya, Ayaz Çoban ve Tarık Sarıyar’ı izlediğimiz Medea temsillerine başladı. Bildiğimiz Medea metnine yepyeni ve çarpıcı bir bakış sunan oyunda Kayalar’ın yanı sıra (dönüşümlü olarak rol alan) dört çocuk oyuncunun performansları da alkışı hak ediyor. Yaşlarından büyük laflar etmeden tüm doğallıklarıyla bizi duvarlarında Federer posteri, kapısında basket potası asılı odalarına misafir ediyorlar. 

Medea ve ardındakileri, yönetmen Hira Tekindor ve başrol Defne Kayalar ile konuştuk. Oyunu 24 Aralık’ta Alan Kadıköy, 26 Aralık’ta DasDas, 7 Ocak’ta ise Zorlu PSM’de izleyebilirsiniz.


“Daha önce bir oyunu yönetirken bu kadar yorulduğumu hatırlamıyorum, çocuk enerjisinin böyle yüksek olduğunu unutmuşum.”-Hira Tekindor

“Çocukların gözünden anlatılan bir Medea” fikri başlı başına ilgi çekici ama aynı zamanda riskli de. Hira sen bu oyunu yapmaya nasıl karar verdin?

Hira Tekindor: Bu oyunu 2016 yılında Londra’daki Gate Theatre’da seyrettim. Oyundan çıktığım anda bu oyunu bir gün Türkiye’de sahnelemek istedim. Yazarlarından biri olan Anne-Louise Sarks yönetmişti o oyunu. Anne-Louise’e mail attım ve oyundan çok etkilendiğimi, bu oyunu Türkiye’de yönetmek istediğimi söyledim. Birkaç gün sonra Anne-Louise’le Soho’da buluştuk ve oyun hakkında konuştuk. Yazarından direkt onay almak, oyunun sahneleme hakkını almamızı çok hızlandırdı çünkü bazen ajansları üzerinden yazarların onayını almak çok uzun sürebiliyor. Daha sonra İstanbul’da bir özel tiyatro sahibine bu oyundan söz ettim. Metni okudu, çok beğendi, metnin ele alınışının müthiş bir fikir olduğunu fakat çocuk oyuncularla çalışmanın Türkiye’de çok zor olduğunu söyleyerek açıkçası projeden beni soğuttu. Sonra Arzu Tramvayı ve Toz’u yönettim ama fark ettim ki ne zaman yeni bir oyun yapmaya niyetlensem ilk aklıma gelen oyun hep Medea’ydı. Bu senenin yazında da “çocuklarla çalışmak ne kadar zor olabilir ki” diye düşünerek, Toz’da da birlikte çalıştığım uygulayıcı yapımcı Duygu Bayram’a oyundan bahsettim. Duygu oyunu okuyup “hadi hayırlı olsun” dedi ve bir anda kendimi çocuk oyuncu seçmelerinde buldum.

Genç oyuncularla -zannediyorum ki- ilk kez çalıştınız. Sizin için nasıl bir süreçti?

Hira Tekindor: Çocuklarla ilk kez çalışmayı bırakın, daha önce çocuklarla hiçbir iletişimim dahi olmadığını fark ettim. Kardeşim ya da benden epey küçük kuzenim, yeğenim filan da olmadığı için bu yaşıma kadar bir çocukla hiç uzun uzun sohbet etmemişim. Okul arkadaşlarımdan birkaç tanesi bebek sahibi olduklarında onları ziyaret edip sevmişliğim var en fazla. Oyuncu seçmelerine gelen çocuklara “kaça gidiyorsun” ve “iyi aferin” deyip susuyordum en fazla. Ama yanımızda deneyimli çocuk oyuncu koçu İbrahim İris ve birlikte çalıştığı psikolog Ceren Kaymaz vardı, hem seçmelerde hem provalarda. Onlar bana ve oyunun ikinci yönetmeni Beste Güven’e çocuklarla nasıl iletişim kuracağımızı, neleri söyleyip, neleri söyleyemeyeceğimizi vs her şeyi anlattılar uzun uzun. Benim için inanılmaz eğitici, yorucu ama çok zevkli bir süreçti. Her provadan önce çocukları ısıtmak için çeşitli oyunlar oynadık. Oyunda da kullandığımız Nerf tabancalarıyla çatışmalar yaptık neredeyse her provada. Daha önce bir oyunu yönetirken bu kadar yorulduğumu hatırlamıyorum, çocuk enerjisinin böyle yüksek olduğunu unutmuşum.

Defne Kayalar: Hira kendine haksızlık etmiş; çocuklarla ilgili dediği kadar bilgisizse bile provalarda bunu hiç çaktırmadı. Her an çocukların ilgisini nasıl canlı tutacağını sanki yıllardır biliyormuş gibi duruma hakimdi. Ben çocukları olan anne rolü oynadığım işlerimde genç oyuncularla çalıştım, hatta tiyatroda da iki yıl Babamın Cesetleri oyununda Öner Erkan’la ikimizin altı yaşındaki kızını dönüşümlü oynayan oyuncu arkadaşlarımız vardı, ama uzun prova süreçlerimiz olmamıştı. Şimdi Medea’da altı oyunu geride bıraktıktan sonra şundan emin oldum: Çocuklarla ve yetişkinlerle çalışmanın yalnızca prova sürecinde farkı var. Oyun başladıktan sonra onlar da her yaşta oyuncu gibi gereken saatte ezberleri tam olarak geliyor, sahneye çıkıp oynuyorlar. Ayrıca biz çok şanslıydık, prova yapmaktan hiç sıkılmayan çocuklarla çalışıyoruz. Gün sonunda prova bitti dendiğinde, her seferinde “yaa ne kadar çabuk, ne güzel oynuyorduk” dediler.

Dekoru yani oyunun görsel dünyasını oluştururken dikkate aldığınız şeyler neler oldu?

Hira Tekindor: Metinde zaten çok net bir şekilde, oyunun çocukların yatak odasında geçtiği ve odanın son derece gerçekçi bir şekilde yapılması gerektiği yazıyor. Dekorun şeklini çizdikten ve gerekli mobilyaları aldıktan sonra, bütün dekoru dağıtma, eskitme ve bozma işini dört çocuk oyuncumuza bıraktık. Gördüğünüz bütün stickerları, duvarlardaki yazıları, hepsini onlar yapıştırdı, yazdı. Hiç karışmadık, ne istiyorsanız yapın dedik.

Medea’nın özü malum: eşini cezalandırmak için ona çocuklarının canıyla ceza veren ve çok acı çeken bir anne var. “Öldürecek kadar çok sevmek” olgusunun size düşündürdükleri ve oyunda ele alınışı üzerine neler söylemek istersiniz?

Hira Tekindor: Son derece tehlikeli, sağlıksız ve derinlemesine değerlendirilmeyen bir durum bu. Bir başkasını cezalandırma veya ona acı verme dürtüsünden kaynaklanıyor muhtemelen. Medea örneği, bu tür toksik davranışların dramatik bir yansıması ve kesinlikle ideal bir model değil. Medea’da, özellikle çocukların gözünden anlatılan bir yorumda, onların saf bakış açısıyla medeni, sağlıklı ve doğru bir yolun izlenmediğini net bir şekilde görüyoruz. Bu yaklaşım, çocukların göz ardı edilmesine ve âdeta “gözden çıkarılmalarına” neden oluyor. Oyunun böyle bir yanlış örnekle sona ermesi, hem bireysel hem de toplumsal anlamda sağlıksız bir sevgiyi bize gösteriyor. Oyunu çocuk odasında geçirerek, hayatın en saf, en dosdoğru ve en kirlenmemiş hâlini ve abi-kardeş sevgisini, saflığını gösteriyor bu oyun bize.

Defne Kayalar: Ben ayrıca çok da ilkel bir duygu olduğunu düşünüyorum, çok sevdiğin birini kendine iyice katabilmek için “yemeyi” istemek gibi, hatta kıskançlık gibi. Evrilmemiş bir zihnin ürünü. Vicdanın, empatinin gelişmemesi, sebep-sonuç ilişkisini kuramamak, bunlar bencilliğin sonuçları olan durumlar. Bir çocuğun üç-dört yaşından sonra dünyanın kendinden ibaret olmadığına uyanmaya başlaması gerekiyor. Karşındakinin illa senin istediğin gibi olmayabileceğini anlaman lazım ki dünyanın da her türlü olabileceğini anlamaya başlayabilesin. İster farkındalık deyin, ister tevekkül, ister olgunluk, hayatın şahsen kendinden ibaret olmadığını anladığın zaman, kendi mutluluğun için başkasının mutsuz olmasına, zarar görmesine de razı olamazsın zaten.

İlk oyunlardan sonra seyircinin Medea’ya / anneye tepkisini nasıl gözlemiyorsunuz? Kızgınlar mı yoksa onun için üzülüyorlar mı? Siz ne hissediyorsunuz?

Defne Kayalar: Oynadığım karakterin tüm duygusunu az önce sahnenin üstünde beni izlemiş olan seyirciye geçirip geçiremediğimi oyundan sonra yanıma nasıl geldiklerinden anlıyorum. Dördüncü sezonuna başlayacağımız ANNE oyunundan sonra gelip bana sarılan, oyun sırasında elini omuzuma koymak istediğini söyleyen seyirciye “bu akşam işimi iyi yapmışım” diyorum. Medea’nın sonunda bana değil çocuklara sarılmalarını; hatta bana sırtlarını dönmelerini isterim. O zaman işimi burada da yapabilmişim demektir. Neyse ki şimdilik gelip sarılan olmadı, sanırım benden nefret ediyorlar, yani işler yolunda. 


“[İzleyiciler] eve döndüklerinde kötülük üzerine tekrar düşünsünler mümkünse, tartışsınlar, çünkü Medea oyunu bence bu hâliyle empati üzerine yeniden düşünmeyi sağlıyor; hem kötülüğü uygulayan hem de kötülüğe maruz kalan açısından…” -Defne Kayalar

Jasper ve Leon’un boylarından büyük laflar eden karakterler olarak değil de tamamen yaşlarına uygun davranan çocuklar olarak çizilmesi seyircinin oyunla daha fazla yakınlık kurmasını sağlıyor mu sizce?

Hira Tekindor: Kesinlikle sağlıyor. Sahnede 65 dakika boyunca izlediğimiz iki çocuk, Jasper ve Leon, inanılmaz bir doğallık ve sıcaklıkla karşımıza çıkıyor. Açıkçası, yaşlarının çok üstünde konuşan ya da sorular soran çocukları sevimsiz bulurum. Ancak bu oyunun yazarları, iki kardeşi o kadar doğal ve samimi bir şekilde yazmışlar ki beni en çok etkileyen şey bu gerçeklik oldu. Jasper ve Leon, Medea ve İason’un sık sık yaşadığı şiddetli tartışmalara maruz kalmış olsalar da bir şekilde anneleri Medea’nın aralarındaki dengeyi kurmayı başardığını görüyoruz. Seyirci olarak sahnede ruh sağlığı yerinde, gerçek iki çocuğu görüyoruz. Büyük kardeş Leon’un, anne ve babasının bir tartışmasının ardından sergilediği küçük bir intikam ya da sinir boşaltma tepkisi dışında her şey oldukça naif bir çerçevede ilerliyor.

Defne Kayalar: O doğallık sayesinde bir süre sonra oyunun metninde çocukların söylediklerinden daha fazlasını duymaya başlıyorsunuz, yani o doğallık izlediğiniz oyunu katmanlandırıyor. Zihniniz “aaa nasıl da oyunculuk” kısmından kurtuluyor ve başka şeyleri fark etmeye başlıyorsunuz; aslında bir dönem de olsa bu çocukların evde sevgi görmüş olduklarını, sorumluluk almayı öğrendiklerini, işler o izlediğimiz 65 dakikanın yaşandığı zamana gelmeden önce “aile” olarak yaşadıkları bir dönemden beslendiklerini örneğin. Parkta oynayan çocukları uzaktan izlediğinizde ne konuştuğunu duymadığınız hâlde “bak ne mutlu bir çocuk” ya da “aferin bak kardeşine yardım etti, sorumluluk öğretmişler” diyebilmek gibi.

Varsayalım ki Jasper ve Leon büyüdüler. İlk aklınıza gelen ne? Onları nasıl hayal ederdiniz?

Hira Tekindor: O çocuklarının ruh sağlığının bozuk olacağını düşünmüyorum. Çünkü çok doğal bir şekilde birbirleriyle konuşabilen, tartışabilen, hislerini doğru ifade edebilen, en önemlisi birbirlerini tedavi edebilen çocuklar. Hiçbir yalanları yok birbirlerine karşı. Dolayısıyla ruhen sağlıklı bireyler olduklarını düşünüyorum. Evdeki tatsız, yanlış örnek bir şekilde onların dersi; “böyle olmamalıyız”ın dersi. Sağlıklı, huzurlu ve doğru ilişkiler kuracakları bir hayatları olurdu kesinlikle.

Defne Kayalar: Anneleri için üzülürlerdi herhalde ve acırlardı. Babalarına şimdi bu kadar saygı ve hayranlık duymalarına rağmen “babam da meğer ne hıyarmış” diyecekleri dönemler olurdu bence. Önlerinde bu ilişki yaşandığı için ilk yetişkin ilişkileri de hatalarla dolu olurdu büyük ihtimal ama Hira’nın dediği gibi ruhen temelleri sağlıklı atıldığı için sonunda mutlu olacakları yeri bulurlardı. İş bir noktada anne ve babanın onayını almaktan vazgeçmeye geliyor ya, hepimizin ayağı yere basan yetişkinler olmak için gelmesi gereken nokta o, bence Leon ve Jasper bu yaşadıkları sebebiyle oraya çok daha erken gelebilirler, yeter ki birbirleriyle ve geçmişleriyle yüzleşmekten korkmasınlar.

Medea’ya gelecek izleyiciye söylemek istediğiniz son bir şey var mı?

Hira Tekindor: Özellikle çocuk sahibi anne-babalar için mutlaka izlenmesi gereken bir oyun. Çünkü ebeveynlerin kendi hırsları, istekleri ve öncelikleri, yanlış bir karar alındığında sadece kendilerinin değil; çevrelerindeki herkesin hayatını karartabiliyor. Her zaman saflığın, dürüstlüğün, iyi niyetin ve anlayışın peşinden gitmek, hem bireyler hem de aileler için daha huzurlu ve sağlıklı bir gelecek sağlar. Bizim oyunumuz da bütün bunları o çocuk saflığı penceresinden anlatıyor. Ayrıca bir dizide veya filmde çocuk oyuncuları “olmadı bir daha, olmadı bir daha” diyerek 50 kere tekrar çekebilirsiniz, onların içinden de en güzelini montajlayarak kullanabilirsiniz. Ama burada 65 dakika boyunca biri 9 biri 12 yaşında iki çocuğun şahane oyunculuğuna tanık olacaksınız. Üstelik bu bir çocuk oyunu değil. Ben Londra’da yaşadığım için orada pek çok kez çocukları yetişkin oyunlarında çok önemli rollerde seyrettim. Ama Türkiye’de maalesef çocuk oyuncular yeteri kadar değerlendirilmiyor. Bu oyun da umarım tiyatro yapımcılarının, yönetmenlerinin böyle cevherleri fark etmelerine vesile olur.

Defne Kayalar: Ben de Hira’nın bu oyunda yaptığı işi çok yenilikçi buluyorum, hiç de kolaya kaçmadı üstelik. 9 yaşındaki çocuğu oynaması için yaşından çok küçük gösteren bir 11-12 yaşla çalışmadı örneğin. Niyet ettiği şeyi çok da başarılı bir şekilde gerçekleştirdi bence, diğer tiyatro yönetmeni ve yapımcılarına çocukları birer “hoşluk” ya da arka plana katkı olarak değil; oyunun temel taşları olarak kullanmanın mümkün olduğunu kanıtladı, bunun çok cesaret verici olacağına inanıyorum. 

Ayrıca bu oyun bugüne kadar edebiyatta, tiyatroda, sinemada karşılaştığımız her “kötü” karakterin derinliğinin ve etki alanının görünenden çok daha fazla olduğunun altını çiziyor. Oyuna gelen izleyicinin şu açık fikirlilikte olmasını da isterim: Eve döndüklerinde kötülük üzerine tekrar düşünsünler mümkünse, tartışsınlar, çünkü Medea oyunu bence bu hâliyle empati üzerine yeniden düşünmeyi sağlıyor, hem kötülüğü uygulayan hem de kötülüğe maruz kalan açısından…