Hyphen-Labs ve Refik Anadol’dan iklim krizi odaklı deneysel işler

Bir Google Arts & Culture ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) ortaklığı olan “Heartbeat of the Earth” (Dünyanın Nabzı) bünyesinde, odağına iklim krizini alan iki deneysel çalışmanın basın ön gösterimi 7 Nisan’da yapıldı. Bu kapsamda Refik Anadol’un “MRI of the Earth” (Dünya’nın Emarı) ve Hyphen-Labs’in “Insidious Rising” (Sinsi Yükseliş) çalışması sunuldu. Her iki çalışma da çevrimiçi ziyarete açık.

2020 yılında ilk adımları atılan proje kapsamında sekiz yayımlanmış çalışmaya imza atıldı. Çalışma iklim krizinin felaket boyutunu, daha fazla insana ulaşabilmesini amaçlıyor. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Genel Müdürlük Sekreteri Ovais Sarmad projenin motivasyonunu, “Kompleks bilim ve verilerin, küresel ısınmanın bireysel ve toplumsal olarak bizleri nasıl etkilediğini anlayabilmemiz için daha duygusal bir yolla aktarılması gerekiyor.” şeklinde açıklıyor.

Basın ön gösteriminde ise Google Arts & Culture’dan Freya Murray’nin açılışının ardından ve UNFCCC’den Michael Sekler’in iklim kriziyle mücadelenin aynı zamanda doğru iletişimi kurma mücadelesi olduğunu belirttiği konuşmasında iki platformu bir araya getiren motivasyonlar bir kez daha ortaya kondu. Hatırlanacağı üzere  31 Ekim-12 Kasım 2021’de Glasgow’da toplanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda Glasgow İklim Paktı imzalanmıştı. Bu paktın öncülleri olan Paris Anlaşması ve Kyoto Protokolü’ndeki kararlar haricinde küresel çaplı ısınmayı 2°C’nin altında tutabilmek için daha büyük adımların atılması gerektiği vurgulanmıştı. (Daha fazla detaya buradan ulaşılabilir.)

Sunumlara geçildiğinde ise ilk söz Hyphen-Labs kurucuları Ece Tankal ve Carmen Aguilar y Wedge’deydi. Çok uluslu, çok renkli kadın katılımcılardan oluşan Hyphen-Labs; teknoloji, sanat, bilimin kesişiminde yer alan bir kolektif. Spekülatif tasarımı bir kavrayış olarak benimseyen Hyphen-Labs, çalışmalarında kolektif ihtiyaç ve deneyimleri ön plana çıkarıyor. Ekip daha önceleri Neurospeculative Afrofeminism VR çalışmasıyla, deneyimleyiciyi bir Siyah kadının gözünden fütüristik bir kuaför salonuna taşımıştı. Burada gerçeklik üzerine yaptıkları oynamalar, kasıtlı yanıltmaları, Siyah kültüre özgü saç ritüeli ile birlikte dijital bir bağlama oturtarak özellikle beden üzerinden kendilerine göre en spekülatif çalışmalarına imza atmışlardı.

hyphen-labs
hyphen-labs

Ekip “Heartbeat of Earth” için üretmiş oldukları Insidious Rising’de ise buzulların eridiği bir dünya senaryosu ortaya koyuyor. İnuit halklarından sanatçı Allison Akootchook Warden’ın sesinden dinlenen hikâyeler, iklim krizine dair şiirler niteliğinde. Insidious Rising, 2°C artışla birlikte buzulların eriyip yok olduğu bir dünyada âdeta bir çığ gibi katlanıp, önü alınamaz şekilde ilerleyecek olan değişimlerin ve doğa olaylarının bir haritalama çalışması olarak görülebilir. Nitekim “Deniz Seviyesinin Yükselmesi”, “İvmelenen Isınma”, “Kriyosferin Çözülmesi” olarak üç farklı senaryo ile karşı karşıya bırakıyor. Her senaryoda buzul modeli, sıcaklığı 2°C’ye doğru derece derece artırdıkça eriyor ve tasarlanan interaktif arayüz sayesinde hem doğanın hem de sosyolojik yıkımın boyutlarındaki devasa artış gözler önüne seriliyor. Bu sayede sadece iklim krizine dair bilgilendirme yapılmış olmuyor; olası toplumsal çözülmeler, savaşlar ve göç dalgalarına dair de farkındalık oluşturuluyor. 

“Insidious Rising”in ziyaretçisine güzel haberleri de var. Bizlere her anlamıyla “buzdağının öteki yüzü”nü de gösterdiği bu bölümde gezegenin geleceği için çalışan, mücadele veren kişiler, neler yaptıklarına dair bilgiler yer alıyor. Ayrıca Hyphen-Labs’e bu çalışmasında Union of Concerned Scientists (Endişeli Bilim İnsanları Birliği) de katkıda bulunduğunu belirtelim.

Gerek felaket senaryolarında gerek doğa gönüllülerine dair olan kısımda, iklim krizinin sonuçlarından şehirdekilere göre çok daha fazla etkilenen, felaket bölgelerindeki yerel halktan kişilerle de bağlantılar kurulmuş olması ve bu insanların hikâyelerinden yola çıkılarak tasarımın ve metinlerin oluşturulmuş oluşu, projeyi etkili kılan bir diğer önemli detay olarak karşımıza çıkıyor.

Refik Anadol’un ürettiği MRI of the Earth ise, sanatçının algoritmalardan görseller oluşturduğu uzun soluklu serisinin bir diğer parçası olarak okunabilir. Dünyanın bedeni üzerindeki hasarlara dikkat çektiği bu çalışmada Birleşmiş Milletler’in veri setinden yararlanmış. 

refik anadol
refik anadol

“Eğer dünyanın yaralarını sarabilmek istiyorsak semptomlarını daha iyi anlamamız gerekli” diyor Anadol. Bunun için de görmenin, incelemenin yeni yollarını bulmamız gerektiğinden söz ediyor ve son 50 yılın verilerini, bir MRI çeker gibi görselleştirerek doğa üzerindeki insan aktivitelerinin yol açtığı hasarları görünür kılıyor. İnsan kaynaklı olduğunu bildiğimiz iklim krizi hakkında bu projeyi tasarlarken temel çıkış noktalarından biri de “Eğer dünya hasta bir insan olsaydı ona nasıl yaklaşırdık?” fikri olmuş. 

Anadol tasarımında, “Ortalama Sıcaklık Farkı”, “Ortalama Deniz Seviyesi”, “CO2 Emisyonu Verisi”, “Dünya Nüfusu” verileri eşliğinde 1970’lerden günümüze “Öğren, Hatırla, Hayal Et ” bölümleri arasında gezindirirken; geçmişteki doğa güzelliklerini, insanlığın yol açtığı tahribatlar ile birlikte katmanlı bir şekilde sunarak felaketin boyutları ve nedenleri hakkında farkındalık yaratmayı amaçlıyor.

Anadol veri setlerinin kaynaklarını da şu şekilde sıralıyor: Çalışmada GAN (üretken çekişmeli ağlar) ile 1984-2011 aralığına ait 68.986.479 adet imajla bir veri seti oluşturmuş. 1993-2019 aralığındaki Küresel Su Seviyesi Verileri, ABD Enerji Makamı Bilimsel ve Teknik Bilgilendirme Departmanı, Copernicus İklim Veri Arşivi’nden, DOI: 10.3334/CDIAC/FFE.NDP058.2015. verisi ise NASA’nın Dünya Gözlemleme Sistem Veri ve Bilgilendirme Sistemi’nin bir parçası olan Sosyoekonomik Veri ve Uygulama Merkezi’nden (SEDAC) alıntılanmış. 

Yazı: Biçem Kaya