Sistem, çalışan üzerine çöktüğünde: İnsanlar İkiye Ayrılır üzerine

Tunç Şahin’in 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden En İyi Senaryo ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülleriyle dönen son filmi İnsanlar İkiye Ayrılır; oyuncu kadrosunda Pınar Deniz, Burcu Biricik, Aras Aydın, Nezaket Erden, Başak Daşman ve Erdem Akakçe’yi barındırıyor. An itibariyle BluTV kataloğunda.

Zaman dilimi ve mekân 

Günümüz, İstanbul.

Konu nedir? 

Banka ile borçlu arasında aracı kuruluş olan bir tahsilat şirketinde çalışan Duygu (Burcu Biricik) ve Bahadır (Aras Aydın), borcu olan insanların dosyalarını takip ederek ödemeleri tahsil etmek üzere kişilerin peşlerine düşer ve onlarla sözde anlaşmalar yaparlar. Ceren (Pınar Deniz) de kredi borcu sebebiyle tahsilat şirketinin “ağına düşer”. Film, Duygu ve Bahadır’ın rekabet ve performans savaşının arasında Ceren’in var olma hikâyesini anlatıyor.

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler 

Film, borçlu ve alacaklı olma durumunu etik bir gerilim hikâyesi üzerinden anlatıyor. Etik dilemma kısmı kolaylıkla özdeşleşilebilecek gibi olmasa da borçlu olma durumu herkesi tedirgin edebilecek bir unsur olarak film boyunca izleyenin aklını kurcalıyor.

İlk intiba? 

Sahicilik.

En çok neyi sevdin? 

Başarılı bir sistem eleştirisi, sıradan insanlar ve hikâyeleri üzerinden yapılıyor; bu da izleyenin film ile kolay ilişki kurmasını sağlıyor. Ceren’in annesine yakalanma korkusu, borcunun ağırlığını korku ve öfke duyguları üzerinden kurması, filmin sahiciliğine dair en sevdiğim detay.

En az neyi sevdin? 

Gerilim ve yaratılan gizemi çözmek üzerine kurulan senaryoda özellikle filmin iyi-kötü karakterleri ve/veya onların eğilimleri fazla belli. “İnsanlar ikiye ayrılıyor” cümlesi her karakter tarafından birkaç kere kullanılıyor, bu da seyircinin algısına dair güvensizliği biraz fazla hissettiriyor. Kısaca filmin formülleri zaman zaman fazla okunuyor.

Karakterlere dair neler söyleyebilirsin?

Tahsilat şirketi sahibi Eray Ege için zaten söylenecek bir şey yok, kötünün karikatürize edilmeden vücut bulmuş hâli. Fakat dozunda kötülüğü ile aşırılığa kaçmıyor. Öte yandan filmde gerçekten iyi olduğunu düşündüğüm bir karakter yok, çünkü “iyi” karakterlerin hepsi ya kötülüklerden beslenerek iyiye dönüşüyor ya da iyiliğini kanıtlamak için iyi olmaya çabalıyor.

Kimler sever? 

İrili ufaklı, uykuları kaçıran borcu olan herkes sever. (Borcundan kurtulabildiyse daha da sever)

Bunu seven şunları da sever 

Banka sisteminin ve genel olarak kapitalizmin çalışanın üzerine çökmesi ve kişiyi hareketsiz hâle getirmesi üzerinden düşününce Ken Loach’un I, Daniel Blake filmi bunu sevenleri de aynı iç sıkıntısına düşürür.

Yazara / yönetmene bir soru soracak olsan ne olurdu? 

Metin Akdülger’in rolünü Google’lamama rağmen bulamadım… Nerede?

Formu dolduran: Olcay Özer