İstanbul’a Dair Büyülü Şiirler: Aşk ve Hüzündür İstanbul

İş Sanat’ın şiirseverlere müjdeli dinleti serisi bu ay yüzyıllardır şairlere ilham veren İstanbul’a dair şiirlerle devam ediyor. Atilla Birkiye’nin hazırladığı, Serdar Yalçın’ın müzik yönetmenliğini üstlendiği dinletide Tilbe Saran ve Hakan Gerçek; Tevfik Fikret, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nâzım Hikmet, Cevdet Kudret, Ahmet Muhip Dıranas, Ziya Osman Saba, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Behçet Necatigil, Cahit Irgat, A. Kadir, Cemal Süreya, Edip Cansever ve Cahit Külebi gibi Türk şiirinin pek çok ustasından şiirler seslendirecekler. Saran ve Gerçek’in sesleriyle hayat bulacak 30’un üzerinde şiirlerden çeşitli alıntıları özellikle zamana ve tüm tahribatımıza meydan okuyan bu güzel şehirde yaşayanlara ilham vermesi için paylaşıyoruz

14 Ocak Pazartesi günü 17:00 ve 20:30 olmak üzere iki farklı seansla İş Sanat’ta gerçekleştirilecek etkinliğin girişi ise ücretsiz! Dinletiyle ilgili detaylı bilgiler için sizi şöyle alalım.

“Ey galata rıhtımlı sonbahar, ey gök kuyusu!
Ölü bir martıyı tekrarlıyordun boyuna
Ağzında güneşten bir solucanla
Düşürüp yükseltiyordun onu
Sen, dişi kent, sense
Az kalsın dişi bir şiir yazdıracaktın gittikçe azalan yaşıma
Ayaklarımı denize sallandırarak
Gözlerimi bir deniz kuşuna doğru uzattıkça
Tuba ağacından kesilmiş iki dal parçası gibi
Yazdıracaktın nasıl olsa, yazdıracaktın da…”

Şahinin Kopardığı Elmas – Edip Cansever

“Beykoz`da oturmalı
Beykoz`da çalışan adam.
Fakat Kuzguncuk şirin yerdir
ve gayet nefis yapar gül reçelini
pansiyoncu Madam
ve kızı Raşel…
Aynada bir kartpostal :
bir manzara Nis şehrinden.
İskemle, karyola, konsol… ve Denize nazırdı pencereleri…
Güneşte tavana suların ışıltısı vurur,
karanlık şilepler geçerdi geceleri
insanı olduğu yerde
eli böğründe bırakarak… “
Kuzguncuk – Nâzım Hikmet

“Sigara içenlere ateş etmeyiniz
Evli bir kadınla rakı içerken
Rozet gibi göğsüne takmış cesaretini
Ben Mitridat’tan sözettim siz etmeyiniz
Eski bir Osmanlı paşası gibi
Feodaliteyi süpüren bıyıklarıyla
İstanbul, İstanbul uzakta
İstanbul’a ateş etmeyiniz

Tutalım yanılıp ateş ettiniz
Şeker Ahmet Paşa’nın resimlerini
Eski hececilerin şiirlerini bir de
Ben çok seviyorum siz de seviniz”
Tabanca – Cemal Süreya

“Bir haftadır yok yere dolaşıp duruyordum
Bir haftadır içimde bir kırlangıç fırtınası
Siyahın biri konup biri kalkıyor
Şişli’den taa Rami’ye kadar
Her sokağın ayrı bir kanat çırpışı var
Yeni Cami önlerindeydim sonra
Vapur düdüklerinden anladım
Bir haftadır seni ararmışım meğer
Köprü üstünde Arif’e rastladım
Patiska ararmış fakir
birlikte Kadıköy’e geçtik
Kardeşliği mavişliği üstünde denizin
Bir yanı ışık bir yanı İstanbul
Şu kahraman harp gemileride olmasa
Arif patiskayı unuturdu ben seni
Oturur kalırdık Mühürdar’da
Altıyol’da Şadi çıktı karşımıza
O da şeker peşindeymiş
Üç kişi koyulduk yola”
Hayırsız Ada – Can Yücel

“Kapalıçarşıda, bir kuyumcu dükkânında
Sol eline bir yüzük takmıştım.
Senin entarin basmaydı.
Benim elbisem pamuklu
Yüzüklerimiz sekiz ayardı…
Çocuklar gibi gülmüştük, hat….”

Bitmemiş Şiirler VII – Turgut Uyar

“Ada vapuru yandan çarklı
Bayraklar donanmış cafcaflı
Simitçi, kahveci, gazozcu
Şinanay da şinanay.

Müslümanı, yahudisi, urumu
İsporcusu, ihtiyarı, veremi
Kiminin saçı uçar, kiminin eteği
Şinanay da şinanay.

Estirir de ada yeli estirir
Seni sevindirir beni küstürür
Lüküs kamarada kimler oturur
Şinanay da şinanay.”
Şinanay – Melih Cevdet Anday

“Bir gün İcadiye`de veya Sultantepe`de,
Bir beste kanatlanır, birden olduğun yerde
Bir kainat açılır, geniş, sonsuz, büyülü,
Bu günün rüzgarında yıkanan mazi gülü
Dağılır yaprak yaprak hayalindeki suya
Bir başka gözle bakarsın ömür denen uykuya.

Belki en hulyalısı duyduğun masalların
O şafak saltanatı korularda dalların
Her ufku tek başına bekleyen eski camlar
Bir sır gibi ömründen sızdırılmış akşamlar,
Ardıçla kestanenin her yıllık macerası
Harap mezarlıklarda ölülerin duası
Gelir ve tekrar doğar ölmüş sandığın aşka
Anlarsın ölüm yoktur geçen zamandan başka.”
Bir Gün İcadiye’de  – Ahmet Hamdi Tanpınar