Jenny Hval, 4AD ile yeni bir sayfa açıyor
Håvard Volden’la birlikte hayat verdiği Lost Girl projesinin ilk albümü Menneskekollektivet’i bahar aylarında yayımlayan Jenny Hval hız kesmiyor. Köklü plak şirketi 4AD’nin 40. yıl derlemesi Bills & Aches & Blues’a konuk olan ve Lush’dan bir parça yorumlayan Norveçli müzisyen, yeni albümleri için 4AD ile anlaştı.
Diskografisinde Rune Grammofon ve Sacred Bones gibi etiketlerle yayımlanmış albümler bulunan Jenny Hval’ın yeni macerasında bizi neler beklediğine dair ilk ipuçlarını veren bir şarkı da yayında. “Jupiter” isimli sekiz dakika uzunluğundaki parça, meğer 2015’ten beri Hval’in eskizleri arasındaymış. Tematik anlatıları her zaman üretiminin önemli bir parçası olarak konumlandıran (bkz. Virginia Woolf romanlarından esinlenen Blood Bitch albümü) müzisyen, bu şarkısının ortaya çıkışının kendiliğinden ve herhangi bir fikirle bağdaşmadan olduğunu şu sözlerle anlatıyor:
“Bu şarkının müziklerini 2015’te yazmıştım, hiçbir söz yoktu ve nereden çıktığını hiç anlamamıştım. Bir janrdan ötekine sanki bir slayt şov gibi süzülen tuhaf bir yaratıktı ve zillerle dolu bir nakarata çakılıyordu.”
Altı yıl boyunca masada bekleyen parça, müzisyen için bir tür “post-apokaliptik yolculuğa” dönüşmüş. Nihayetinde ölüm dürtüsünü mesele edinen ve dinleyeni uzaya fırlatan bir parça olarak vücut bulmuş.
Son solo albümünü 2019’da paylaşan Jenny Hval’den henüz yeni bir albüm için herhangi bir takvim ya da ipucu yok ama “Jupiter”ın bir mini albüme bedel fikir barındırdığı şüphe götürmez. 4AD’nin her geçen yıl genişleyen aile ağacına Jenny Hval ismi de pek yakıştı doğrusu. 2021’de yeni nesilden ilgi çekici transferler yapan etiketten bu yıl dinlediğimiz harika ilk albümleri bir hatırlayalım.
4AD kataloğundan yılın dikkat çekici 3 ilk albümü
Dry Cleaning – New Long Leg
Bu yıl belki de en çok döndürdüğümüz albümlerden biri. Güney Londra çıkışlı dörtlünün ilk albümünde Galli prodüktör John Parish’in parmağı var. Rafine ve kasvetli bir post-punk güzellemesi sunan albümün ardından grubun Wire, Joy Division, Pere Ubu, The Raincoats gibileriyle kıyaslandığını da not düşelim.
Erika de Casier – Sensational
Baştan sona 2000’ler başı R&B nostaljisi. MTV’nin bir müzik kanalı olduğu zamanları anımsatan bir albüm. Belçika ve Yeşil Burun Adaları’ndan bir çiftin çocuğu olarak Portekiz’de dünyaya gelen Erika De Casier’in de müzik tutkusu, o zamanlar MTV başında filizlenmiş. Okulundaki iki Siyah çocuktan biri olduğunu söylüyor ve MTV’de izlediği kliplerde kendisinden başka Siyahları görmenin heyecan yarattığını anımsıyor. Sensational, yıllarca saklanmış bir Destiny’s Child albümü gibi!
Spencer. – Are U Down?
2018’den bu yana kısa format yayınlar yapan New Yorklu müzisyen ve prodüktörün ilk albümü. Şehir yaşantısına, naif aşklara ve değişen duygu durumlarına değinirken; büyüme sancılarını konu eden bir filmi takip ediyormuşsunuz hissi uyandırıyor. Hem salaş hem groove dolu hem de pürüzsüz bir akıcılığa sahip. Devamını merakla bekliyoruz.
