Mutlu değil ibretlik bir hikâye: JUNE

Yazı: Utkan Çınar

Country müzik tarihinin ilham verici hikâyelerinden June Carter Cash’in hayatını ve kariyerini derinlemesine ele alıyor JUNE belgeseli. Emmy ödüllü Kristen Vaurio’nun yönettiği yapım; şarkıcı, söz yazarı, oyuncu ve pek tabii Johnny Cash’in sevgili partneri, Grammy ödüllü müzisyenin daha önce yayımlanmamış arşiv görüntülerinin yanı sıra 2003 yılında hayata veda etmeden önce verdiği nadir röportajları da içeriyor. 

Ne hakkında?

Country müziğin öncü ailelerinden The Carter Family’nin üyesi, ayrıca Johnny Cash’in eşi, müzisyen, şarkıcı, oyuncu, komedyen June Carter Cash hakkında.

Zaman dilimi ve mekân

June’un sahnelere çıkmaya başladığı 1930’ların ortalarından 2003’teki vefatına kadar olan dönemi izliyoruz. Mekân tabii ki ABD ama aslen Nashville.

İlk intiba? İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

June Carter Cash’i yakından tanımamız 2005 tarihli, kendisi canlandıran Reese Witherspoon’a da Oscar kazandıran Walk the Line filmiyle olmalı. Aslında ABD’de oldukça tanınan bir yüz olmasına rağmen, dünyada ister istemez Johnny Cash’in gölgesinde kalan bir isim oldu hep. 

Belgesel nasıl yöntemler/malzemeler kullanıyor? 

Stil olarak klasik yapının dışına çıkmıyor. Arşiv görüntüleri, sahne ve talk şov görüntüleri ağırlıkta. Son dönemlerindeki albümlerinin kayıt süreci görüntüleri ağırlıklı. Konuşan kafalarda çocukları ve arkadaşları ağırlıkta.

En çok neyi sevdin?

Rock’n’roll devriminden önceki eğlence anlayışını görmek her zaman bu devrimin ne kadar kıymetli bir şey olduğunu tekrar hatırlatıyor bize ve bunu seviyorum. O çok aile dostu komedi kültürü her ne kadar nostaljik anlamda insanın yüzüne bir gülümseme kondursa da çiğliğini yadsıyamayız. June Carter başka bir kuşağın, başka bir zamanın insanı. O dönem toplumdaki aile olma, anne olma baskısının nasıl içselleştirildiğine tanık olmak önemli. Ayrıca kendisini maalesef az gördük ama annesi Maybelle Carter’ın da çok ilgi çekici ve yetenekli bir figür olduğunu söylemeli. 

En az neyi sevdin?

Yönetmen Kristen Vaurio’nun amacı Johnny Cash’in gölgesinden çıkarıp June Carter’ı tanıtmak olsa da belgeselin bir yerinde yine odak Cash’e kayıyor. Buna da yapacak fazla bir şey yok çünkü onun aurası ve şöhreti çok daha büyük. Ama bunun ayarı daha iyi yapılabilirdi. Cash öncesi dönemiyle ilgili daha çok konuşan kafa bulunabilseydi belki. Bir de Willie Nelson, Dolly Parton, Reese Witherspoon gibi konuklara çok az süre verilmiş gibi. İllaki daha fazla söyleyecek şeyleri olmalıydı diye düşünüyorum. Bu da zayıf bir nokta. Vaurio’nun ilk yönetmenlik denemesi olduğunu da hatırlamakta fayda var. 

Modunu nasıl etkiledi?

Konu Johnny Cash’e dayanınca bir hüzün hissediliyor. Hayatı boyunca bağımlılıklarının şeytanı ile mücadele etmiş biri ve kendi hayatını da onun için feda etmiş June Carter’ın ortak yolculuğu çok mutlu bir hikâye değil. Ama ibretlik bir yandan da. Belgesele katılanların da o dönemleri hüzünle hatırlıyor olmaları bunu destekliyor sanki. Bir yandan da “Ring of Fire” gibi bir şarkının da June tarafından, bir kadın tarafından yazıldığını bilmek de iyi hissettiriyor.

Bunu seven şunları da sever 

Kendilerinden daha ünlü eşlerinin ya da erkek arkadaşlarının gölgesinde kalmış kadın isimlerin belgeselleri çok yok hâliyle. Genel geçer yapıda bir müzisyen belgeseli de olduğu için spesifik öneri yapmak da zor. Ama kadın müzisyenler üzerinden gidebiliriz. 2020 yılından iki güzel yapım; Karen Dalton belgeseli In My Own Time ve synthesizer sanatçılarını anlatan Sisters with Transistors kaliteli işler. Country müzikle ilgili olarak, The Carter Family ve Johnny Cash’e de uzunca yer ayıran, Ken Burns’ün 9 bölümlük, 17 saate yakın 2019 tarihli epik yapıtı Country Music’i tek geçmeli.

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar

Belgeselde şöyle üstünkörü bahsi geçse de eşbağımlılık konusunu vurgulayabiliriz. Aslında yeni yeni dikkat çeken bir olgu. Zamanında madde bağımlılığı olanlarla yaşayanlarda görülen bu durum, günümüzde her türden ilişkide hortlaması muhtemel, genelde üstü kapatılan bir fenomen. Geçtiğimiz aylarda İletişim Yayınevi’nden çıkan Eşbağımlılıkla Yüzleşmek isimli kitabın da bahsini geçirmeli. Eminim birçoğumuz kendinde veya yakınlarında, onlara yabancı gelmeyecek davranış paternlerini yakalayabilir bu konuda.