Arkadaş olalım mı?: Karakterlerini tanıştırmak istediğimiz 5 kitap

Yazı: Deniz Dursun

Son dönemde, çok da yakın zamanlarda okumadığım hâlde ağzımda benzer bir tat bırakan, yakınlık kurduğum ve birbirlerine görünmez bir iple bağlı olduklarını sezdiğim birkaç kitap var. Bambaşka konuları, bambaşka biçimlerde ele alıyor olsalar da bir şey, beni bu kitapları aynı çembere dâhil edebileceğime ikna ediyor. Fark ediyorum ki bunu yapan o hınzır, muzip, akıllı ve renkli karakterleri. 

Kimisi kendini bulmaya çalışırken kimisi bir acının peşinden sürükleniyor. Ama hiçbiri anlamsızlığa, umutsuzluğa teslim olmuyor. Hep kendi yöntemleri var. Komikler de. Ben onlara pek çok kez gülüyorum. Sonra kendimi şunu düşünürken buluyorum: Siz tanışsanız nasıl olurdu? Birbirinize tahammül edebilir miydiniz? Yakın arkadaş ya da âşık olur muydunuz? Veya başa çıkmak daha kolay olur muydu, dünyayla, kendinizle?


Karakterin adı: Biber Dolması
Yaşadığı kitap:
Özgür: Her Şey Parçalanırken Büyümek, Lea Ypi (2023, Yapı Kredi Yayınları)

Dili ve biçimiyle roman tadında olsa da aslında bir anı Özgür. Baş karakteri de Lea Ypi. Ailesi ona biber dolması diyor. Doğduğunda doktorlar yaşayacağından şüphelilermiş. Beş ay boyunca bir ismi olmamış. Sadece bir numara: 471. Ailesinin binbir emeğiyle hayat sahnesindeki yeri garantilenince, işte o zaman tombul yanaklarına bakıp ona “biber dolması” demişler. Biber Dolması’nın hikâyesi komünist Arnavutluk’ta başlıyor. Burada insanlar eşit. Her şey belli kurallarla düzenlenmiş, gündelik hayat buna göre akıyor. Halk mutlu. Uluslarıyla, partileriyle, önderleriyle gurur duyuyorlar. Bir gün artık işlerin eskisi gibi olmayacağı anlaşılıyor. Zaten hep böyle olur. Çatlaklar, kırılmalar, parçalanmalar… Meydanlardan “demokrasi, özgürlük” sesleri yükselirken liderlerin heykelleriyle birlikte bir rejimin de yıkılışına Biber Dolması’nın gözünden tanık oluyoruz. 

Biber Dolması’nı elinden tutup Birlikte Yaşamanın Yolları’nın Dory’siyle tanıştırmak istiyorum.

Ailesinin geçmişi ve kendisinin bugünü birbirine karışıyor. Ülkedeki çatlaklar Biber Dolması’nın yuvasına da sızıyor. Kaldı ki bir zamanlar ülkesi de yuvasıydı. Anlatıya, Biber Dolması’nın okulda arkadaşları ve öğretmenleriyle; evde annesi, babası ve babaannesiyle; sokakta komşularıyla kurduğu ilişkilerin derinliği de boyut kazandırıyor. Afacan biri o. Evcilik oyunlarını sevmiyor. Ağaçtan düşüp ölen küçük bir kızın hikâyesini duyduğundan beri ağaca çıkmaktan korkuyor. Ama sevdiği iki insanın arası bozulunca korkusunu bir kenara bırakıp ağacın en tepesine tırmanacak kadar gözü pek. Onun kaybolduğunu zannederlerse birlik olup aramaya başlarlar belki, acıları onları yeniden yakınlaştırır. Kendisinden bir şeyler saklanmasından hoşlanmıyor ama sanki hep de gizli saklı bir şeyler var gibi. Çocuk heyecanı, merakı ve cesaretiyle oldukça şahsına münhasır ve zihninde gezinme isteği uyandıran bir imaj bırakıyor. Onu elinden tutup Birlikte Yaşamanın Yolları’nın Dory’siyle tanıştırmak istiyorum.


Karakterin adı: Dory
Yaşadığı kitap:
Birlikte Yaşamanın Yolları, Camille Bordas (2019, Siren Yayınları)

Asıl adı Isidore ama ona Dory diyorlar. Ailenin en küçüğü; Fransa’nın küçük bir şehrinde annesi, babası ve beş kardeşiyle birlikte yaşıyor. Kardeşlerinin hepsi üstün zekâlı. Okula yaşıtlarından çok önce başlamışlar. Çarşaf çarşaf makaleler yazanından senfoniler besteleyenine kadar, ev yetenek perisi kaynıyor. Günlerini kütüphanede, evde, okulda okuyarak geçiren, kendilerine ait dünyalarında bir şekilde düzen tutturmuş ablaları ve abileri arasında Dory, gayet sıradan; üstelik sınıf atlamadan okuyan tek kişi. Ancak dünyaya baktığı pencere öyle keyifli ki sanki sıradanlığın büyüsünü zekâsıyla harmanladığı bir evren yaratıyor. 

Makaleler, tezler ve başarılarla çevrili bu dünyada, duygularını yaşama yürekliliği gösteren Dory, Biber Dolması’nı tanısa Sara yerine ona âşık olurdu sanki. 

Evden kaçmaya sık sık niyetlenen biri. Ama planları bir şekilde hep bozuluyor. Ya tren garında tuhaf bir adamla tanışıyor ve çantasındaki konserve yiyecekleri ona verip evine dönmeye ikna oluyor ya da gidip âşık olduğu kızın kapısını çalıyor. Babasının ve okuldaki çok yakın, belki de tek arkadaşı Denise’in ölümüyle başa çıkma yöntemi de çok özel. 

Kafasında hep bir şeyler dönüyor Dory’nin, kavrayışı yüksek. Bir şeylere anlam arıyor, sevgisine ve yasına sahip çıkıyor. Makaleler, tezler ve başarılarla çevrili bu dünyada, duygularını yaşama yürekliliği gösteren Dory, Biber Dolması’nı tanısa Sara yerine ona âşık olurdu sanki. Ya da evden birlikte kaçarlardı. Sara’nın kapısını çalmasına gerek kalmazdı da belki incir ağacına çıkar, orada saklanırlardı. Hem belki Biber Dolması da Fransızcayı sever; Dory ile Fransızca konuşmayı eğlenceli bulurdu.


Karakterin adı: Küçük Köpek
Yaşadığı kitap: Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz, Ocean Vuong (2020, Harfa)

Hayat oyununun dışında bırakılmış bir anlatıcı, Vietnamlı bir ailenin çocuğu, ırkçı şiddetin had safhada olduğu ABD’de yaşama tutunmaya çalışıyor. Bu kitap da onun, okuma yazma bilmeyen annesine bir mektubu. Küçük Köpek diyor ailedekiler ona. Bir laneti bozmak için; ona zarar gelmesin, kötülükler, canavarlar ondan uzak dursun diye. Ne de olsa ismin kaderindir. Sevdiklerine, onları korumak için kulağa pek de hoş gelmeyen isimler verilebileceğini, anneannesinin ve dedesinin her telaffuzunda daha iyi kavrıyor Küçük Köpek. Silinip gidecek, belki de hiç hatırlanmayacak olma korkusu, kendini bir yazar olarak keşfedişini tetikliyor. 

Bana öyle geliyor ki Küçük Köpek içini en rahat Biber Dolması’na dökerdi.

Politika ve şiddetin tarihteki izdüşümünün yanı sıra var olmaya, var kalmaya ve kendini bulmaya dair derin yerlere temas ediyor kitap, yani Küçük Köpek. Ailesi, anıları ve ilk aşkı onun için epey kritik. Hatta onu bugün olduğu insan yapıyor. Âşık olduğu kişinin sadece bedenini değil; o bedenin, arzularını kabul etmeyen bu dünyaya karşı koyduğu iradesini de arzuladığını dile getiriyor mesela. İrdeliyor, irdeledikçe keşfediyor. Bana öyle geliyor ki Küçük Köpek içini en rahat Biber Dolması’na dökerdi. Olup bitenlerin anlamını birlikte keşfederken iyi dost olurlardı. Onlardan çalınanları ve onlara verilenleri bir bir fark ederken hayatla başa çıkma güçleri artardı. Tüm bunlar olurken yanlarında öylece dikilen Dory’ye de epey gülerlerdi. Dory muhtemelen “Küçük Köpek çok kötü bir isim” derdi. Küçük Köpek’in öfkesi bir saman alevi gibi yanar ve sönerdi. Sonra yürümeye başlarlardı. Görebiliyorum. 


Karakterin adı: Erlend
Yaşadığı kitap:
Naif. Süper, Erlend Loe (2022, Siren Yayınları)

Bu üçlünün arasına 25’inde, kafası karışık, kendisiyle ilişkisi git-gelli, hevesi kayıp, dünyaya uyum sağlayamadığını düşünen biri olarak katılıyor Erlend. Adını, yazdığı mektuplardan/maillerden öğreniyoruz. Mektup yazdığı iki kişi var: Pek de tahammül edemediği arkadaşı Kim ve Profesör Paul. Erlend, abisi yurt dışında gidince bir süreliğine onun evine yerleşiyor. Sonra bu ev; zamana, mekâna ve hayata dair soru işaretlerini masaya yatırdığı bir alana dönüşüyor. Derinlikli bağlar da kuruyor, yüzeysel bağlar da. Yeri geliyor sorumluluk alıyor, yeri geliyor ondan kaçıyor da. Listeler yapmaya başlıyor önce. Onu heyecanlandıran, gördüğü, sahip olduğu ve olmadığı şeyleri üşenmeden tek tek yazıyor. Sonra bir top ediniyor. Top gibi bir oyuncağın basitliğinde bakış açısına yakın bir şeyler buluyor. 

Eylemsiz, pespaye ve sorumsuzluğu kabak tadı veren biri gibi gelmezdi Erlend onlara; onu enteresan bulurlar fakat “koskoca adamın hâline bak” diye dalga da geçerlerdi.

Bisikletleri çok seviyor. İyi ki bisiklet sürebiliyor. Bence hayatındaki insanlar arasında en çok, en azından şimdilik, Borre’yi seviyor. Evinin yanındaki kreşe giden, bisikleti sayesinde tanıştığı küçük çocuk. Çocukla çocuk olan Erlend’in; Biber Dolması, Dory ve Küçük Köpek üçlüsünün arasına sızdığını, onları yer yer kızdırıp yer yer güldürdüğünü gözlemleme fikri iştahımı kabartıyor. Eylemsiz, pespaye ve sorumsuzluğu kabak tadı veren biri gibi gelmezdi Erlend onlara; onu enteresan bulurlar fakat “koskoca adamın hâline bak” diye dalga da geçerlerdi. Erlend bunu umursar mıydı? Ne yazık ki evet. Peki çaktırır mıydı? Hiç sanmıyorum. O gece evine döndüğünde top sektirirken düşünüp dururdu: Zaman, yerçekimi, Güneş’te zamanın Dünya’ya göre iki milyarda bir oranında daha yavaş ilerlemesi, çocukluğuna dair hatırladığı birkaç anı ve o daha doğmadan önce olup bitenler…


Karakterin adı: Weigand
Yaşadığı kitap: Bir Kadın, Bir Ev, Bir Roman, Wilhelm Genazino (2022, Jaguar Kitap)

Weigand, liseden atılarak ailesini hayal kırıklığına uğrattı. Aslında yazar olmak istiyor. Bir yandan depo işçiliği bir yandan da yerel bir gazetede habercilik yaparken öylece yaşayıp gidiyor. Ya da gidemiyor. Birbirinden farklı bu iki hayat arasında bocalıyor, sıkışmış hissediyor. Onun için bir “tutunamayan” da denilebilir. Nihayet kendine ait bir oda kiraladığında işler yoluna girer gibi oluyor. 

Erlend ile çok iyi anlaşacağı su götürmez bir gerçek. Ama bence aynı kıza âşık olurlar, sonra da bir bahse tutuşurlardı. İkisi de kaybederdi. Weigand’ın etkilendiği biri var, Linda, meslektaşı. Sistemle kavgası olan biri. Neredeyse anarşist. Düzenin karşısındaki müdanasız duruşuyla Weigand’ın gönlünü çaldı bile. Bir gün intihar ediyor ansızın, ölüyor, bu kadar basit. Weigand’ın sıkışmışlığına bir yenisi işte böyle ekleniyor. Çok sarsılıyor. 

Dory ile Weigand, birlikte, bir odanın içinde, fonda televizyonun rastgele açılmış bir kanalından gelen ses eşliğinde boşluğa bakarlardı ve canları hiçbir şey yemek istemezdi. 

Hayatla başa çıkmak ona gittikçe daha zor gelirken eğer Dory gibi bir arkadaşı, aile dostu veya ne bileyim, komşusu falan olsaydı; onun, intihar eden arkadaşı Denise’in yasını tutma pratiğini ödünç alırdı belki. Birlikte bir odanın içinde, fonda televizyonun rastgele açılmış bir kanalından gelen ses eşliğinde boşluğa bakarlardı ve canları hiçbir şey yemek istemezdi. Dory de onu kardeşlerinden biri yerine koyardı. Oh! Üstün zekâlı değil, odasının her yerinden kabul mektupları, başarı belgeleri falan çıkmıyor, üstelik bırak sınıf atlamayı, liseyi bile bitirememiş. İnsan daha ne ister…