Kardelen, Animal Collective ve bu hafta başka ne dinlesek?

İlk teklisi “Ceketin Bende Kaldı”yla Kardelen, yeni nesil Türkçe sözlü R&B sahnesindeki yerini aldı. Animal Collective, tam altı yılın ardından yeni bir albümle karşımızda. Black Country, New Road’dan ise harika bir albüm ve bir de kötü haber var.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.

TEKLİ: Kardelen – Ceketin Bende Kaldı
(Universal Music Türkiye)

Yerli sahneden heyecan uyandıran yepyeni bir ses. Mert Demir’in prodüktörlüğünü üstlendiği ilk teklisiyle, bu sıralar nitelikli örneklerini peşi sıra dinlediğimiz Türkçe sözlü R&B havuzundan sesleniyor. Düzenlemede de prodüksiyonda da 90’lar sonunu çağrıştıran nüanslar var. “Dün gece mesaj attım. Aradım kapalı hattın. Geri dönmek istediğimi sanma sakın. Ceketin bende kaldı.” nakaratı şarkıyı dinlediğimiz andan beri dilimize dolandı bile.

TEKLİ: Portico Quartet – Youth
(Gondwana Records)

Portico Quartet yine üstün maharetleriyle bizi elimizden tutup beş dakikalık bir yolculuğa çıkarıyor. Klavye ve davulun üzerine kademeli olarak eklenen synthesizer, saksafon ve gitarla giderek çok yoğun bir his bulutuna dönüşen parça beklenmedik ikinci yarısında bas gitarın da oyuna katılmasıyla daha sert bir modda devam ediyor. “Youth”, düşüncelerinizi susturup müziğin sihrini takdir etmek için birebir. 

TEKLİ: Alabaster DePlume – Don’t Forget You’re Precious / The Sound of My Feet on This Earth Is a Song to Your Spirit
(International Anthem)

Manchesterlı müzisyen ve şairin 1 Nisan’a randevu verdiği yeni albümünden, önce mizahi sözlerle kişisel değerimizi hatırlatan, ardından dokunaklı koro vokalleri ve meditatif caz tınılarını örerek ruha huzur aşılayan iki güzellik. Kataloğunda Irreversible Entanglements, Ben LaMar Gay gibilerini barındıran International Anthem etiketinden yayımlanacak Gold’u iple çektiren kayıtlarda, Songs of Kemet ve The Smile davulcusu Tom Skinner’ın da parmağı bulunuyor. “Don’t Forget You’re Precious”ın görsel estetiğiyle hipnotize eden, sürpriz sonlu videosuna mutlaka bakılmalı.

animal collective
ALBÜM: Animal Collective – Time Skiffs
(Domino Recording Co)

Bant’ın ilk yıllarından bu yana tüm Animal Collective albümleri (ve ekürinin solo uğraşları), kalbimizin derinliklerinde yer edinmiştir kendilerine. Dolayısıyla (tematik işleri bir kenara bırakırsak) altı yıl sonra yeni bir Animal Collective albümü dinlemek başlı başına heyecan sebebi. Doğrudan dinleyicisini yakalayan, incelikli bir kurguya sahip bir şarkıyla açılıyor Time Skiffs. Sürüşün geri kalanı da en ufak bir pürüz ya da tümsekle karşılaşmadan, su gibi akıp gidiyor. Grubun her işinde olduğu gibi, her şeyiyle sindirmek için zaman isteyen bir iş. 

TEKLİ: Obongjayar – Try
(September Recordings)

Kibar vokallerle açılan şarkı yer yer Afrika esintili melodiler; korno, klavye ve perküsyonlarla zenginleşip sonrasında Obongjayar’ın yalın sesine dönüyor. Nijeryalı müzisyen, “Try”da insanın küçükken her şeyi başarabileceğine; önünde sonsuz seçenek olduğuna inanan hâlini kaybetmesini yasını tutuyor. Spencer Young imzalı klipte ise içindeki çocuğun seyri için şarkıyı icra ediyor.

TEKLİ: Kamasi Washington – The Garden Path
(Young)

Kamasi Washington, Young etiketiyle paylaşılan yeni teklisinde her zamanki iş birlikçilerinden Brandon Coleman, Allakoi Peete ve Cameron Graves ile çalışmış. Saksafonda bir kez daha harikalar yarattığı şarkısıyla ilgili “Tüm dünya alt üst olmuş gibi hissediyor. Her taraftan bir yerlere çekilme hissi var; kimse şu anda ne düşüneceğini, kime inanacağını veya hayata nasıl tutunacağını bilmiyor. Zeki olsan da kör hissetmemek elde değil” diyor. 

ALBÜM: Raum – Daughter
(Yellowelectric)

Liz Harris (Grouper) ve Jefru Cantu-Ledesma’nın Raum olarak yayımladıkları ikinci stüdyo albümü aslında üstünde bir yas bulutuyla kaydedilmiş. Şarkıların çoğunda hissedebileceğiniz kayıp, nostalji, özlem duygularının kaynağında ikilinin 2018’de kaybettikleri dostu, sinemacı Paul Clipson var. Deneysel seslerin kimi alan kayıtlarının üstüne oturtulduğu; gitar ve piyano looplarının neredeyse karıncalanmış duyulduğu kayıt hakikaten hüzün ve yas duygularının sonik dünyadaki karşılığı gibi.

TEKLİ: alt-j – The Actor
(Infectious Music)

Şarkı 1982’de Los Angeles’daki Chateau Marmont’ta geçiyor. “Sonra John’un bedeninin taşındığını duydum” cümlesi de bu otelde, 1982’nin 5 Mart’ında hayatını kaybeden John Belushi’den bahsediyor. Tematik anlatılar yaratmak konusundaki ustalığını bugüne dek birçok kez ispat etmiş üçlü, yaklaşan albümde de birbiriyle ilişkili farklı kısa hikâyeler anlatmış.

TEKLİ: The Linda Lindas – Growing Up 
(Epitaph)

Los Angeles çıkışlı, en “yaşlı”larının 17 olduğu genç punk rockçılardan büyümeyle ilgili, dile dolanması muhtemel, eğlenceli ve yüksek enerjili bir tekli. “Asla boyun eğmeyeceğiz ya da tereddüt etmeyeceğiz / Her zaman daha cesur olacağız” gibi güçlendirici dizlerin hava uçuştuğu şarkı aslında ergenlik yaşları pandemiye denk gelince “kendini bulmanın” ne kadar zor olduğuyla ilgili renkli bir isyan. 

black country new road
ALBÜM: Black Country, New Road – Ants From Up There
(Ninja Tune)

İngiliz post punk orkestrası ikinci uzunçalarında iki ucundan tuttuğunuz bir ipi çekip bırakıyormuşsunuz gibi gerginliği sürekli değişen, oldukça dalgalı, bir o kadar sinematik, yaratıcı kompozisyonları ve anlatı gücüyle büyüleyen, kısacası nefis mi nefis bir sonik evren inşa etmiş. Kendine has, kırılgan vokalini özleyeceğimiz solist Isaac Wood’un gruba vedasının burukluğuyla dinlendiğinde his yoğunluğu bir kat daha artıyor. Favori parçayı seçmek zor ama kapanışı yapan “Basketball Shoes”a dikkat!

TEKLİ: Maria Chiara Argiró – Clouds
(Innovative Leisure)

Temelinde arpejli bir akor yürüyüşü oturan parçadaki düşsel vokalleri ve çok güzel işleyen trompeti dinlerken kendinizi loş ışıklı dumanlı bir barda; nostaljik düşüncelere dalmış hâlde hayal etmek çok kolay. Argiró’nun parçayla ilgili vizyonu çok netmiş: “Bulutların, gökyüzünün, synthlerin ve vokal samplelarının düşsel hareketinin; dünyayla, elektronik tınının kökleriyle ve davullarla buluştuğu ve bütün elementlerin dairesel bir harekette evrilip geri geldiği bir ahenk yaratmak.” 

ALBÜM: Cate Le Bon – Pompeii
(Mexican Summer) 

Eklektik müzisyen, altıncı stüdyo albümünde disiplinlerarası ilhamlar buluyor ve müziğe kendine özgü, kutulara sığması zor yaklaşımını baştan sona korumayı başarıyor. Le Bon’un, müzisyen Tim Presley’nin hediyesi ve aslında kendisini düşünerek çizdiği tablodaki kadının gücüne ve spiritüelliğine duyduğu hayranlıktan doğmuş Pompeii. Galli sanatçının bütün diskografisinde gözlemleyebileceğimiz Dadaizm akımının tesiri bu sefer de pandemi sırası ve sonrasındaki bilinmezliğe teslim olma bağlamında kendini gösteriyor. Pitchfork’a verdiği bir röportajda “her şeyin sanki aynı gün içinde kaydedilmiş gibi duyulmasını” istediğini söyleyen Cate Le Bon, vurgulu bas gitarın ve synthlerin başı çektiği; yer yer saksafonla katmanlaştırılmış bu işinde şüphe yok ki hedefine ulaşmış.

ALBÜM: Mitski – Laurel Hell
(Dead Oceans)

Laurel Hell, Mitski’nin müzik endüstrisi ve romantik ilişkilerini sorguya çektiği; bilerek aydınlığa çıkmayı reddettiği seneleri bütün gerçekliğiyle yansıtıyor. Bir söz yazarı olarak dürüstlüğünden ödün vermese de müzikal açıdan çoktan tescilli pop formüllerine biraz sırtını yaslamış diyebiliriz. 

ALBÜM: Can Bora Tanzer – Pretend
(Subroomer Records)

İstanbullu besteci Can Bora Tanzer, atmosferik ve elektronik seslerle kurguladığı ses âleminde üretmeye durmaksızın devam ediyor. Son numarası da farklı kimliklere bürünmek zorunda olma hâlini kurcalayan altı şarkılık bir albüm. Müzisyenin klasik müzik geçmişinden de izlerin kendini belli ettiği koleksiyona ismini veren şarkı için çekilen klip de burada.

TEKLİ: Kathryn Joseph – what is keeping you alive makes me want to kill them for
(Rock Action Records)

İskoç müzisyen 2018’den bu yana süren sessizliğini çok kişisel bir parçayla bozdu. Nazik bir klavyenin Joseph’in sesindeki hassasiyet ve savunmasızlıkla yoğrulduğu şarkının siyah-beyaz klibinde ise ortasından şeritle bölünmüş bir odada vücudunu aynı naziklikte kullanan bir dansçıyı izliyoruz. 

TEKLİ: Lingua Ignota – Katie Cruel
(Bağımsız)

Karen Dalton’ın 1971 kaydıyla ünlenen, banjosu ve sözlerindeki hikâyesiyle tam bir Amerikan halk türküsü olan şarkı; Lingua Ignota mahlasıyla tanıdığımız Kristin Hayter’ın versiyonuyla bambaşka bir ışıkta karşımıza çıkıyor. Bu yorum orjinalinden çok daha ağır, yoğun ve sesinin odada kapladığı alan oldukça geniş. Seyrek piyano akorlarının üzerine inşa edilmiş şarkı dramatik hâliyle yer yer bir operayı andırıyor ve bazen ürkütücü bile duyuluyor. 

can temiz
TEKLİ: Can Temiz – Ölülerle Konuşmanın Püf Noktaları
(Garaj Müzik)

İlk solo albümünü çıkarmaya hazırlanan eski Model basçısı Can Temiz, geçmiş yaşantılarını -şarkının adının da işaret ettiği gibi- birçok ölüm temalı metaforla aşmaya çalışıyor yeni teklisinde. Temiz, simgesel olarak tüyler ürpertici sözleri, elektronik öğeler ve görece alaturka detaylarla birleştirdiğinden, parça bütün olarak çok katmanlı ve eğlenceli bir dinleme deneyimi sunuyor.

TEKLİ: Whatever The Weather – 17°C
(Ghostly Internatiol)

Reflection ile geçtiğimiz yılın en heyecan verici albümlerinden birine imza atan İngiliz prodüktör Loraine James, Whatever The Weather takma adıyla türlü elektronik numaralarını topladığı bir uzunçalar yayımlamaya hazırlanıyor. Sıcaklığın 0’dan 36 dereceye uzanacağı koleksiyonla ılıman bir iklimde tanışmamızı sağlayan ilk tadımlık, ritmik kompozisyonuyla harekete geçiriyor; sanki boyutlar arası bir seyahate çıkarıyor. “17°C”ın, “Işık hassasiyeti olanları tetikleyebilir.” uyarısıyla paylaşılan bol danslı, bol flaşlı bir de klibi  var.

TEKLİ: Arlo Parks – Softly
(Transgressive Records)

2021’le hayatımıza giren Arlo Parks, çıkış albümü Collapsed in Sunbeams’ten sonraki ilk numarasıyla geri döndü. Parks, “Softly”nin tam bir özlem şarkısı olduğunu ve onunla gurur duyduğunu yazmış. 2000 doğumlu yetenek, önceki işindeki gibi şairane sözlerini rahat dinlenimli melodilerle sarmalayıp, yeni aya başlarken bünyelere enerji nüfuz ediyor.

a place to bury strangers
ALBÜM: A Place To Bury Strangers – See Through You
(Dedstrange)

20 yılı aşkın süredir üretiyor A Place To Bury Strangers. 20 yıldır da gürültülü, kirli müziklerin farklı köşelerinde yeni ifade biçimleri yaratıyor kendine. Yenilenmiş kadrosuyla (basçı John Fedowitz ve davulcu Sandra Fedowitz hoş geldiniz) kaydedilen See Through You, devrilmiş Jenga kulesini bu kez farklı taşlarla inşa ediyor âdeta. Beklenmedik pek çok şeyle karşılaşabilirsiniz. Bozuk bir hoparlörden çalıyormuş gibi tınlayan “Ringing Bells”, salaş bir rock’n’roll güzelliği olan “Broken” ya da A Place To Bury Strangers usulü bir disko gibi tınlayan kapanış şarkısı “Love Reaches Out”, yolculuğun ilgi çekici duraklarından.

TEKLİ: emir taha – Kalp Çare Arar
(Polydor Records)

Kendini global sahneye hızlıca tanıtan Emir Taha için yeni teklisi “Bir barın köşesinde hissizleşmek ve tekrar bir şeyleri hissetmek istemek”le ilgili. Brixton’da yaşamını sürdüren müzisyenin parçalarında vücut bulan doğu-batı birlikteliği, R&B kıyılarında gezen şarkısının da sadece sözlerinde değil bağlamayla zenginleştirdiği verselerde de göze çarpıyor. Taha’nın bağlama yeteneklerini ilk defa sergilediği parçası, şu ana kadar yayımladıkları arasında favorisiymiş.

TEKLİ: Red Hot Chili Peppers – Black Summer
(Warner Records)

John Frusciante’nin gitarıyla açılan bir Red Hot balladı. Grupla özdeşleşmiş yaz ve güneş gibi referanslara bu kez zamanın ruhuna uygun, daha karanlık bir yerden değiniyor Anthony Kiedis’in sözleri de. Greta’ya selam çakıyor, ornitorenk ve kanguru gibi sevgili hayvan dostlarımızdan bahsediyor. Her zamanki gibi akılda kalıcı bir nakarata sahip olsa da en çarpıcı ânı, şüphesiz ki Frusciante’nin 40 saniyelik karakteristik solosu. 17 şarkılık yeni albüm de yolda.

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler