Kendini iyi hissetmek isteyenlere ruhu besleyen 8 izleme önerisi

Bu derlemeye girişmemize sevgili John Lurie vesile oldu. Müzisyen, oyuncu, ressam, yönetmen, yapımcı… Konu Lurie olunca isminin başına getirilebilecek çok fazla unvan var fakat o, muhtemelen hiçbiriyle ilgilenmiyor. 

Kısacık oyunculuk kariyerinde yakın arkadaşı Jim Jarmusch’un yanı sıra Wim Wenders, Martin Scorsese, David Lynch, Abel Ferrara gibi efsanelerle çalışan; aynı zamanda The Lounge Lizards’ın kurucu üyesi olan Lurie’yi en son kült HBO dizisi Oz’da canlandırdığı Greg Penders karakteriyle izlemiştik. 2000’lerin ortalarında kayıplara karışmasının ardından Lyme hastalığı ile savaştığını ve her şeyi geride bırakıp kendisini resme verdiğini öğrendik; ki bu eserler, MoMA koleksiyonu dâhil olmak üzere dünya çapında galeri ve müzelerde sergilendi.

Eski bir dostun dönüşünü müjdeleyen HBO Max programı Painting With John, ismiyle 90’larda ekranlara gelen ve tek sezonluk yayın macerasına rağmen televizyon tarihinin saklı hazinelerinden birine dönüşen Fishing with John’a atıfta bulunuyor elbette. Lurie’nin arkadaşları ile balığa çıktığı -ki bu arkadaşlar Jim Jarmusch, Tom Waits, Matt Dillon, Willem Dafoe ve Dennis Hopper- bu program, balık tutmak dışında neredeyse her şeyle ilgiliydi. Konukların sanatçı kimliğine değinilmiyor, geyiğin dibine vurulan absürt mü absürt bir deneyime ortak ediliyordu.

John Lurie ile yaratıcı ve spiritüel bir yolculuk

Painting With John bir nebze diğer programın açtığı yolu takip ediyor ama Lurie artık çok daha olgun, görmüş geçirmiş, vakur. Sözde resim sanatını odağına alan bu 6 bölümlük şahanelikte, yaratıcı ve spiritüel bir yolculuğa çıkarıp hikâye anlatıcısı olarak tüm maharetlerini gözler önüne seriyor. Hem sanatın üretim sürecini kutsuyor hem de yaşamı başlı başına bir sanat formu olarak keşfediyor. Yine de kendini ve hayatı fazla ciddiye almadığını sıklıkla hissettiriyor.

Lurie, envai çeşit anısını bizlerle paylaşırken, kimi zaman bir drone’u başarıyla uçurma çabasına ortak ediyor, kimi zaman da izleyicisini gün batımını izlerken şiir yazmaya teşvik ediyor. Dediğine göre, Bob Ross olmaya veya size nasıl resim yapacağınızı öğretmeye çalışmıyor. “Ağaçlarım mutlu değil, sefil hâlde” diyor kameraya. Sadece büyüleyici hikâyelerini anlatmak için orada.

Bereketli zihni düşüncelerle dolup taşıyor gibi görünse de, onun resim yapışını izlemenin, konuşmasını dinlemenin tuhaf şekilde sakinleştirici bir etkisi var. Yorgun biten bir günü sonlandırmanın, uyumadan önce 20 dakikanızı değerlendirmenin en rahatlatıcı yollarından biri olduğunu düşünüyoruz.

Kaygıya, strese ilaç gibi gelebilecek 7 öneri daha

John Lurie’nin şahsına münhasır dünyasının ürünü olan bu programı elbette herhangi bir şeye benzetmek mümkün değil ama en azından duygu dünyasını betimleyebiliriz: nefes aldıran, alan açan ve kendini iyi hissettiren. Bu vesileyle yakın izleme geçmişimizi hatırladık ve son yıllarda radarımıza giren “feel good” programlardan 7 tanesini derledik. 

A World of Calm

Uyku kalitenizden memnun değil misiniz? Stres ve anksiyete ataklarıyla savaşmaktan yoruldunuz mu? Yatmadan önce size masal anlatılan çocukluk yıllarınızı mı arıyorsunuz? Karakteristik sesleriyle akıllarda yer edinen birçok ünlü ismin konuk olduğu yapım, vücudunu sakinleştirmek ve zihnini yatıştırmak isteyenlere çeşitli hikâyeler sunuyor. Nasıl hissetmek istediğimize göre şekillenen bu hikâyeler, yatıştırıcı bir görsel/ses tasarımıyla, bilimsel veriler baz alınarak hazırlanmış.

The Great British Baking Show

Britanya topraklarından çıkmasına rağmen ünü tüm dünyaya yayılan The Great British Baking Show, tüm rekabete rağmen birbirlerinin boğazına sarılmak yerine yardımlaşmayı tercih eden yarışmacılarla dolu, pek tatlı bir reality şov. Ayrıca seyir zevki oldukça yüksek, kimin kazandığını bilseniz bile her sezonunu yeniden izlemek isteyebileceğiniz nadir programlardan. Bir grup amatör fırıncı, pişirme becerileriyle jüriyi etkilemeye çalışıyor; bu esnada pastalar, çörekler ve tartlar ağız sulandırıyor.

Sakin

GAIN kataloğundan erişebileceğiniz bu üç bölümlük yapımda Şef Pınar Taşdemir; şehrin keşmekeşinden uzak, doğanın huzurunda yemek yapma sürecini neredeyse bir meditasyon formunda, sessiz ve tarifsiz olarak paylaşıyor. Kartepe’ye, Durusu kıyılarındaki Balaban Köyü’ne, Kandıra’daki Narköy’e yaptığı yolculuklarla hem görsel hem de işitsel olarak meditatif bir deneyim sunuluyor. Kulaklıkla izlenmesi tavsiye edilir.

Queer Eye

2018’de yayımlanan ilk sezonundan bu yana kalpleri çalmayı başaran program, alanlarında uzman 5 LGBTİ+’yi takip ediyor ve konuklarının yaşamını içten dışa daha iyi hâle getirme çabasını izlettiriyor. Tan, Karamo, Bobby, Jonathan ve Antoni’den oluşan “Fab Five” sadece misafirlerine yeni bir imaj kazandırıp moda, gastronomi, tasarım gibi alanlarda beslemiyorlar; aynı zamanda hayat öykülerini dinleyip özlerine iniyor, çeşitli yaraları sarmaya çalışıyorlar.

Headspace: Guide to Meditation

Meditasyonun faydalarına animasyon tekniğini kullanarak samimi bir bakış sunan Headspace, uygulamaya geçmeniz için çeşitli teknikler ve rehberli meditasyonlar sunan bir program. Önce meditasyonun ne olduğunu derinlemesine masaya yatırıyor; ardından hayata nasıl aşık olabiliriz, acıyla nasıl baş edebiliriz, vazgeçmeyi ve kendimizi iyi hissetmeyi nasıl öğrenebiliriz gibi soruların cevabını arayan bir serüven başlatıyor.

Big Flower Fight

Heyecan dozu yüksek bir savaş… Çiçeklerle? Programda çiçekçi, heykeltıraş ve bahçe tasarımcılarından oluşan on kişilik ekip, kimin en büyük ve en cesur bahçe heykellerini yapabileceğini görmek için dostane bir mücadelede yer alıyorlar. Bazen otları ve geri dönüşüm malzemelerini kullanarak fantastik, tüylü hayvanlar yaratıyor; bazen de meyve, sebze ve diğer yenilebilir bitkilerle devasa tahtlar inşa ediyorlar. Peyzaj mimarisine özel bir ilgi duymasanız da zevk alınabilir.

The Incredible Dr. Pol

Kimilerine göre dünyanın en yetenekli veterineri olan Dr. Pol, sağlığı en kritik durumdaki hayvan dostlarını bile hayata döndürebilmesi, kariyeri boyunca 20 binden fazla canlıya tedavi etmesiyle Michigan’da bir şehir efsanesine dönüşmüş durumda. Hastaları arasında kediler, köpekler, tavşanlar, buzağılar, devekuşları, domuzlar, atlar ve daha birçokları var. Klinikteki kimi anları izlemesi kolay değil ama sabah kahvesini bile içemeden şifa dağıttığını gördükçe, huzur ve tatmin hissiyle televizyon başından kalkıyorsunuz.