Gözetleme ve gözetlenme: Kör Noktada 

Yazı: Olcay Özer

Kör Noktada / Im Toten Winkel, Almanya’dan gelen bir belgesel ekibinin, oğlu kayıplara karışmış Hatice annenin hikâyesini işlerken bir yandan da anısını canlı tutmak için sürdürdüğü ritüele tanık olmalarıyla başlarına gelen olayları takip ediyor. İlhamını Cumartesi Anneleri’nden alan; didaktik ve yargılayıcı bir şekilde yönetmenlik yapmamaya büyük önem veren ve yorumu izleyicisine bırakan Ayşe Polat, 42. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale Ödülü’ne uzandı. 

Ötekiler ve Mirasçı’nın ardından üçlemeyi tamamlayan Kör Noktada, MUBI’de gösterimde.

*Bu yazı, henüz Kör Noktada filmini izlememiş olanlar için bazı sürprizleri bozabilir.


Zaman dilimi ve mekân 

2023 yılında, Türkiye’nin kuzey doğusundayız. 

Konu nedir? 

Almanya’dan gelerek Türkiye’nin kuzeydoğusundaki bir köyde çekim yapan bir film ekibinin yolculuğunu konu eden Kör Noktada, oğlu 26 yıl önce kaybedilmiş bir Kürt anneyle yapılan röportajın serüveniyle başlıyor. Hatice Anne’nin yıllar önce kaybedilen oğlunun anısını canlı tutabilmek için yürüttüğü bir çorba yapma ritüeli var ve belgesel ekibi, irtibatta oldukları Eyüp isimli avukat sayesinde Hatice Anne’nin bu ritüelini belgeliyorlar. Alman ekibe Kürtçe çeviride yardımcı olan Leyla adlı karakter, komşusu olan ailenin yedi yaşındaki kızı Melek’in de özel öğretmeni aynı zamanda. Melek’in babası Zafer ise karanlık bir örgüte mensup. 

Hikâye, belgesel çekimleri sırasında gizemli bir ruhun Melek’e musallat olmasıyla hızlanıyor ve Zafer’in örgüte sadakatiyle ailesinin esenliği arasında kalmasıle gelişiyor. Tüm bu anlatıların bir araya gelişi de bir hayli yıkıcı ve gergin bir film ortaya koyuyor.

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler 

Ayşe Polat, Cumartesi Anneleri’nin mücadelesinden ilhamla çektiği bu filme, 90’larda Türkiye’de yaşanan ağır insan hakları ihlallerinden biri olan zorla kaybetmeleri mercek altına alan bir belgeselin çekim ekibini takip ederek başlıyor. Ancak Kör Noktada, zorla kaybetmelere dair görsel bir bilgilendirme sunmanın çok daha ötesine geçiyor ve bir gerilim filmine dönüşüyor. İzleyiciye beklenmedik bir panoptikon hissi veren filmin; kaybetme, izleme ve izlenme konusunda hassasiyeti olan kişiler için tetikleyici olabileceğini de ekleyelim.

İlk intiba? 

Film üç bölüme ayrılıyor. İlk bölümle birlikte, bir belgeselin çekim hikâyesi gibi başlayan film, sonraki bölümlerde çok farklı bir yapıya bürünüyor ve sürükleyici, gerilim dolu bir izlemeye dönüşüyor. Yönetmen Ayşe Polat, filmin devamında bu bağlamda kameranın yalnızca bir belgesel aracı olmaktan çıkmasına vesile oluyor. Kamera hem bir gözetleme aracı hem de bastırılmış gerçekleri kaydeden bir cihaz olarak kullanılıyor. 

En çok neyi sevdin?

Film, gözetleme ve gözetlenme duygusunu başından sonuna izleyiciyi diken üstünde tutacak şekilde hissettiriyor. İkinci bölümden itibaren, Zafer’in de gözetlendiğini ve onun da yaşadığı gerginlikleri izliyoruz. Zafer’in cep telefonuna bilinmeyen bir numaradan gönderilen videolar, attığı her adımın takip edildiğini gösteriyor. Öte yandan Zafer de kendini güvenceye almak için ceketinin cebine yerleştirdiği cep telefonuyla gizlice çekimler yapıyor; örgüt içinde “ilerlemek için” faaliyetleri gizli gizli kayıt altına alıyor. Tüm bu nüanslar, çok katmanlı olan zorla kaybetmeler tarihinin barındırdığı gözetleme ve gözetlenme duygusunu güçlü bir şekilde ortaya koyuyor. 

En az neyi sevdin? 

Avukat Eyüp’ün hikâyesi pek derinleştirilmiyor. Eyüp’ün (varsa) Zafer ya da Leyla ile ilişkisinin detaylarını veya ilişkisizliğinin sebeplerini biraz daha duymak isterdim.

Modunu nasıl etkiledi? 

Film, alışılagelmedik bir ters köşe yapıyor. Bir zorla kaybedilme hikâyesiyle başlayan Kör Noktada, zorla kaybeden ve ailenin sıkışmasına, buhranına ve çözümsüzlüğe geçiş yapıyor. Mod düşürmekten ziyade izleyeni oldukça geriyor.

Karakterlere dair neler söyleyebilirsin? 

Her karakterin kendine has ve özgün bir yapısı var. Ancak hikâyenin başından itibaren kendine musallat olan ruha rağmen anne ve babasının sevgisini arayan Melek, en önemli karakterlerden biri.

Bunu seven şunları da sever 

İzlenme, dinlenme, gözetleme, gözetlenme konularına ilgi duyan herkes için, Das Leben den Anderen / Başkalarının Hayatı (2006) önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu filmi seven onu ya mutlaka izlemiştir ya da izlemelidir. Ayrıca 1995 yılında Mardin, Dargeçit’te oğulları ve kardeşleri devlet güçleri tarafından zorla kaybedilen ailelerin ve avukatlarının hakikat hikâyesini anlatan Dargeçit belgeseli de bu filmden etkilenen herkes için önemli bir belgesel deneyimi olacaktır.