Rutinin ve gerçekliğin parçası: Dea Kulumbegashvili ile “Beginning” üzerine

Luca Guadagnino’nun “Keşfedilmeyi bekleyen bir cevher” olarak tanımladığı Beginning (Dasatskisi), adını uzun yıllar duyacağımız bir sinemacıyı müjdeleyen, son yılların en heyecan verici ilk filmlerinden biri. Gürcistan asıllı yönetmen Dea Kulumbegashvili, dışarı kapalı bir topluluğun üyesi Yana’nın gösterdiği direncin öyküsünü anlatırken, reji hakimiyeti ve olgun sinema diliyle dikkat çekmekte. 2020 Cannes Resmi Seçkisi’nde yer alan yapım; aynı zamanda Toronto, San Sebastián ve Singapur gibi önemli festivallerden de ödülle döndü.

Yalnızca MUBI üzerinden erişime açık olan Beginning’i, yönetmeni Dea Kulumbegashvili ile konuşma şansı yakaladık.

Röportaj: Merdan Çaba Geçer

En başından beri, odak noktalarından birinin, köktendinci bir grubun saldırısına uğrayan Yehova Şahitleri olması niyetinde miydin?

Niyetim Gürcistan’ın bu küçük kasabasındaki azınlık grubun dinamiğini ve günlük yaşamını kapsayacak bir film yapmaktı. Dini bir çatışma ya da din hakkında bir film yapmayı hedeflemedim, sadece Yana adında bir kadın hakkında bir film yapmak istedim.

Topluluk liderinin partneri ve filmin başkarakteri olan Yana, büyük bir çatışmanın ortasında hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Yer aldığı mizansenlerde, Jeanne Dielman gibi feminist sinemanın güçlü örneklerine de atıfta bulunuyorsun. Ataerkil topluluklarda kadınların rolü müydü ilgini çeken?

Filmin çekildiği kasabada, çok kadınlı bir ailede büyüdüm. Hayatı bir kadının gözünden aktarmayı amaçladım. Bence bu küçük kasabada kadın olmak ve onun yaşadıkları, dünyanın başka birçok yerindeki kadınların hayatına da ışık tutuyor.

Filmde durgun bir görsel stil ve 4:3 çerçeve oranı kullanıyorsun. Bu kamera kullanımının sadece biçimsel değil, işlevsel bir tercih olduğunu da hissediyoruz; sıkışmışlık ve yabancılaşma hissine katkıda bulunuyor sanki. Tercihin nedenini açabilir misin?

Yana’nın deneyimlerini ve varoluş öyküsünü onun dünyasının derinlerine inerek izleyicilere aktarmak istedim. Bu doğrultuda Yana’nın duygu dünyasının da derinlerine indim ve evet, Yana’nın rutin hayatının bir parçası olmayı seçtim, bu şekilde onun günlük hayatının gerçekliğini kavrayabildim.

Karakterleri şekillendirirken sıklıkla oyunculara danıştığını, senaryoyu onların fikirlerine göre değiştirdiğini okudum. Hem bu yaratım süreci, hem de Ia Sukhitashvili’nin performansı hakkında ne söyleyebilirsin?

Oyuncularla senaryo üzerinde çok çalışıyorum. Bu esnada senaryonun özünün aynı kaldığını düşünüyorum ama biz üzerinde çalıştıkça karakterlerin kendi içerisindeki diyalogları ve birbirleriyle etkileşim kurma şekilleri ile senaryo bir parça değişiyor elbette. Ia Sukhitashvili (Yana), hayatı ve deneyimleri hakkında bana çok açık davrandı. Aramızda çok konuştuk ve bu konuşmalarımız karakteri de etkiledi. Ia’yı bir birey olarak tanıdım ve karakter, yazdığım senaryo metninin ötesinde var oldu. Bir oyuncu olarak karaktere katmak istediği şeyler vardı ve bu tür bir uyum, iş birliği çok hoşuma gitti.

Dea Kulumbegashvili

Beginning henüz ilk filmin ama uluslararası arenadan birçok festivalde yankı uyandırdı. Bu durumun getirdiği bir sorumluluk veya baskı hissi var mı? Bir sonraki adımının ne olacağını sorabilir miyim?

Belki de festivalleri dolaşmadığım ve çoğunlukla evde ya da Tiflis’te, ailemin yaşadığı küçük kasabada kaldığım için henüz üzerimde bir baskı veya ekstra bir sorumluluk hissetmiyorum. Buradayken sinema dünyası çok uzakta kalıyor. Bu da ilerlemem ve bundan sonraki adımlarımı planlamam için bana yardımcı oldu. Ancak yeni bir film için acele etmiyorum. Düşüncelerimde beliren yeni bir film, bir fikir olduğunda yavaşça zihnimi buna açıyorum. Genel olarak, sadece filme karşı sorumluluk duyuyorum ve elimden gelenin en iyisini yapmaya odaklanıyorum. Film hazırlığındayken dış dünyayı düşünemiyorum.

Beginning, şu anda yalnızca MUBI’de izlenebiliyor. Bir yönetmen olarak, özellikle içerisinde bulunduğumuz COVID-19 şartları altında, VOD platformlar üzerinden izleyicilere ulaşmakla ilgili deneyimlerini ve düşüncelerini paylaşabilir misin?

Filmi bir VOD platformunda yayınlama fikrine her zaman açıktım. Sinema salonundaki karanlığın yarattığı izole ortamın olmadığı, ses seviyesi üzerinde hiçbir kontrolümün bulunmadığı bir ortamda, insanların evlerinde filmin nasıl bir etki yaratacağını merak ediyorum. Sinemada elle tutulamayan ve izleyicilerle sır gibi paylaştığım bir his oluyor. İzlediğimiz film, bir kişinin bireysel deneyimi olmasına rağmen hepimizi ortak bir dünyada bir araya getiriyor.

Evlerimizde film izlerken yalnızız ve daha fazla dikkat dağıtıcı unsurumuz var. Bunun tamamen farklı bir deneyim olduğuna inanıyorum. İzleyicilerin filmi evlerinde izlerken nasıl deneyimlediklerini, rahatlıkla bağlanıp bağlanmadıklarını öğrenmek için yorumlarını çok merak ediyorum.