“Laneth Bir Gece 4” buluşması öncesi: 20 sene öncesinden genç bir Athena hayranı anlatıyor

Zorlu PSM %100 Studio’da 1 Şubat gecesi gerçekleşecek Laneth Bir Gece 4 buluşması, 90’ların ilk yarısında İstanbul yeraltı sahnesinde filizlenen old school punk sahnesine bir saygı duruşu olacak. Athena’nın tamamen o yıllarda çaldığı özel setiyle sahnede olacağı gecede Radical Noise ve Haossaa gürültünün sınırlarını zorlayacak diğer isimler. Bir jenerasyon için buram buram nostalji kokan konserler öncesinde, kişisel bir nostalji yaparak Athena’yı selamlamak istedim.

Yazı: Cem Kayıran

Ailemin etkisiyle müziğe çok küçük yaşlarda ilgi duymaya başladım. Babam eski bir DJ’di ve sahne prodüksiyonlarıyla ilgilenen bir şirketin başındaydı. “Babamla bir gün işe gitmek”, tüm gün bilmediğim onlarca müzik dinleyip gün sonunda kendime bir karışık CD yapmak demekti. Athena’nın One Last Breath döneminde muhtemelen evde çizgi film izliyordum. Ama 1998’de Holigan albümü çıktığı zaman Akmar pasajıyla ve çekme kasetlerle tanışmış, evde kendi müzik dergilerini hazırlamaya çalışan heyecanlı bir çocuğa dönüşmüştüm. Benden dört yaş büyük kuzenimin “Bak böyle bir grup var, punk’lar” diyerek Athena’yı radarıma soktuğu günü çok net hatırlıyorum. Koca kafalarıyla bir arabaya sıkıştıkları bir illüstrasyonun süslediği kapağıyla Holigan kaseti, muhtemelen 8-9 yaşlarımda sahip olduğum en özel şeylerden biriydi. Aynı yıl yayınlanan The Offspring albümü Americana ve Metallica’nın Reload’uyla birlikte (ki ikincisi teyzemin sünnet hediyesidir!), o döneme dair anılarıma en çok işlemiş albüm olduğu kesin.

Çocuk yaşta pek anlamlandıramadığım; standart olmaya, aynı olmaya karşı bir isyan vardı. Ama en önemlisi, çok eğleniyorlardı! Tanımadığım etmediğim bu “abiler”e hızlıca kanım kaynamıştı. Malum YouTube falan yok; bu eğlenceli klipleri kaçırmamak için Number One TV sürekli açık… Hit şarkı “Skalonga”, yıllar sonra One Last Breath’te de olduğunu öğrendiğim efsane kapanış şarkısı “Bazil”, Cake’in “Never There”den çok daha fazlası olduğunu öğrenmeme vesile olan “Senden, Benden, Bizden”, bir yandan tutkunu olduğum spor dünyasıyla da ilişkilendirebildiğim için özel olan “Holigan” ve o zaman için pek de alışılmış sayılamayacak bir türkü cover’ı olan “Tarlaya Ektim Soğan”; muhtemelen o dönem albümle tanışmış çocuklar için benzer hislenimleri beraberinde getiriyor. Evde kuzenimle boş kasetlere radyo programları doldurduğumuz hayalî stüdyomuzda da “çok çalanlar” arasındaydı Holigan.

Sene 2000, Athena’nın Harbiye Açıkhava’da vereceği ilk konser… Benim de kendileriyle ilk kez aynı havayı soluyacağım akşam. Yanlış hatırlıyor olabilirim ama tek başlarına çaldıkları bir konserdi. Annemle gideceğim konserin hazırlıkları çok önceden başlamıştı. Uzaktan görüp sevdiğim o dünyaya “ait” görünmem gerektiğini hissetmiş olacağım ki saçlarımı sprey boyayla griye boyadık. Bir de gerçek fandom, bir A4 kâğıda “Athena konseri” temalı bir resim yapmışım. Maalesef bu konuda pek yetenekli değildim. 

Erkenden gittik Harbiye’ye. Konser için kapıların açılmasını beklerken girdiğimiz sırada ister istemez dikkat çektiğimi hatırlıyorum. Küçük ya da “sevimli” olmak pek de hoşuma gitmemişti. Saçım boyalı, müziği de biliyorum, daha ne! İçeri girdikten sonra annemin kartal gözlerinin ses ve ışık masasındaki ekibi tanıması, konserle ilgili kırılma anlarından biri oldu. Muhtemelen “Kalabalık içinde bu çocuğu nasıl zapt ederim?” gibi bir anne refleksi de olabilir, ama babam sayesinde sektörden tanıdığı sesçi ve ışıkçılar sayesinde konseri belki de sahneyi en net görecek yerden izleme şansı yakalamıştım. “Şu şarkıya inanılmaz girdiler, performans müthişti” falan gibi şeyler çıkmaz ne yazık ki bu konser için; pür bir duygusallıkla hatırlıyorum tüm akşamı. Çok heyecanlandığımı ve mutlu olduğumu hatırlıyorum. Zıplayıp hoplayarak tüm şarkılara eşlik ederken, Number One’ın kurucusu Ömer Karacan’ın da dikkatini çekmişim. Konser bitince “Gel bakalım kulise gidiyoruz” diyerek, belki de o yaşıma kadar bana söylenmiş en güzel sözleri söyledi kendisi. Elimde resimli A4 kâğıtla daldığım kulisten, Hakan’ın kolları arasında sırıttığım yukarıdaki kareyle ayrıldım.

Hikâye burada bitmiyor. Bir sonraki konser, Boğaziçi Üniversitesi. Fotoğraf büyük boy bastırılmış, çerçevelenmiş ve Athena’ya verilmek üzere (niyeyse?) yola düşülmüş. Bu kez konserden önce, o dönem Number One TV’den tanıdığım bir spiker (maalesef ismini hatırlayamıyorum ve bulamadım) aracılığıyla Gökhan’ın yanına götürülüyoruz. Gökhan, kapaktan tanıdığım o arabada. Dönüp bakınca iyice tuhaf hissettiren, “Sizle çektirdiğim fotoğraf” hediyesini veriyorum. Konser sırasında öğrendik ki o gün Hakan ve Gökhan’ın doğum günüymüş. Sahnede kutluyorlardı. Hediye bir nebze daha anlamlı olmuş olabilir! Bir de dönemi düşününce, bugün hayranlarıyla çekilen fotoğrafları 10 saniye sonra Instagram’da etiketlenmiş olarak düşen bir müzisyen için 90’ların sonunda bu tür bir jest daha fazla şey ifade edebilir gibi geliyor.

Kaseti beş altı yıl sonrasına sarıyoruz. Yukarıdaki anlara bir şekilde karışmış olan Türkiye’nin ilk yabancı müzik kanalı Number One TV, artık sektörde tek değil. Televizyonda Dream TV açık bu sefer. Ben de Korn, Limp Bizkit, Deftones gibileriyle tanışmış, Athena’ya olan ilgimi biraz soğutmuşum. Yine sunucusunu hatırlamadığım bir program, Hakan ve Gökhan kardeşlerin evi geziliyor. Gitarlar, çizgi romanlar, dekorlar falan derken evin bir köşesinde hayranlarından gelen aksesuarları, objeleri, hediyeleri derledikleri bir alana dönüyor kadraj. Sunucu “Burada ilginç bir fotoğraf var” diyerek bir çerçeveyi alıyor ve kamera gri saçlı çocukluğuma zoom yapıyor. Yanlış hatırlamıyorsam Hakan’dan “Hehehe genç bir dinleyicimiz bu fotoğrafı hediye etmişti” gibi bir açıklama geliyor.

Yıllar içinde Athena’yla bağlarım bu kadar güçlü olmadı. Sevdiğim şarkılar yaptılar ama Holigan gibi çiğ bir heyecanla kavrulmuş bir albüm gelmedi. Ben de büyüdüm, onlar da “çok büyüdü”. Ama benim kişisel müzik serüvenimin şekillenmesinde çok çok özel bir rol oynadıkları aşikâr. Şimdiyse yaklaşık otuz yıl öncenin tortularını canlandıracak özel bir gece için bir zaman yolculuğu yapmaya hazırlanıyorlar. Benim yaş sebebiyle ıskaladığım bir dönem ama özünü hatırlamaksa mevzu, Athena’nın bu hamlesi şahsen bana da bir şeyleri hatırlattı. Konser haberinin ardından bu hikâyemi anlattığım yayın yönetmenimiz Ekin Sanaç’ın “Bunu yazman lazım” motivasyonuyla eski defterler tekrar açıldı. 1 Şubat akşamı “Bazil bizde para yok, Bazil bizde para yok, beş kuruş yok” diye bağıracak kalabalığın yaşayacağı hazzı, çocuk yaşta kalbime girmiş Athena’nın sahnede eğlenerek kat kat daha fazla hissedeceğini düşünüyorum.

Laneth Bir Gece 4 etkinliğinin detayları için buraya tıklayabilirsiniz.