Liana Georgi ile yeni teklisi ve değişim üzerine bir sohbet

Alman müzisyen Liana Georgi’nin 26 Haziran 2021’de gerçekleşen 19. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nde, polislerin önünde dans ederek yürüdüğü anlar sosyal medyada çokça konuşulmuştu. Hatta görüntüler, “Neden bu kadar çok polis var?” sorusu eşliğinde bir Instagram hikâyesi olarak Madonna tarafından da paylaşılmıştı.

Psikoloji eğitiminin ardından bir bisiklet yolculuğuyla kendini İstanbul’da bularak müzikal serüvenini başlatan Liana Georgi ile Türkiye’ye dair hisleri, kuir komüniteyle ürettiği uluslararası işleri, ihtiyacımız olan değişime dikkat çeken son klibi “Change”in ortaya çıkış hikâyesi ve dahasını konuştuk.

Her sene yapılan açık çağrıların ardından bir araya gelen gönüllülerin katkılarıyla hazırlanan ve bu kez 20-26 Haziran’da, “Direniş” temasıyla düzenlenecek olan İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nın desteklerinizi beklediğini hatırlatalım. Detaylar burada, bağış yapmak için tek tıkla kampanyaya ulaşabilirsiniz.

İstanbul’a bir bisiklet yolculuğu yaparak gelmişsin. Nasıl bir maceraydı ve bu ülkeyi senin için çekici kılan, kalmanı sağlayan neydi; biraz anlatabilir misin?

Çok plansızdı. Bir gün en iyi arkadaşım ve ben bisikletlerimizi kaptık ve Berlin’den ayrıldık. Nereye gideceğimizi, ne kadar süreliğine gideceğimizi bilmiyorduk. Berlin’e geri dönüp dönmeyeceğimi bile bilmiyordum. Her saniye bu bisikletin beni hangi yoldan ve hangi köşeden götürmesi gerektiğine karar vermek için ânı yaşamak niyetindeydim. Bir noktada Çeşme’ye vardık -çünkü Arnavutluk dağlarından kaçmak için birkaç feribot da kullandık- ve geldikten 10 dakika sonra en yakın arkadaşım Elly’ye: “Elly, Türkiye’yle ilgili ne var bilmiyorum ama ben kendimi buraya ait hissediyorum.” dedim. Bu bir histi ve birdenbire ortaya çıktı. 

Birkaç gün sonra İstanbul’a geldik ve Mis Sokak’ta jam session yapılan bir mekân olan BOVA’ya gittik. Bisiklet üzerindeyken, geçmişte okuduğum psikolojiyi sevsem de hayatta beni gerçekten mutlu edecek tek bir şeyin olduğunu fark ettim ki o da müzikti. BOVA’da insanlara şarkıcı olmak istediğimi söyledim ve üç gün sonra Bahçeşehir Üniversitesi’nde başlayan caz programı için burada kalmamı teklif ettiler. Ben de öyle yaptım. Türkiye bana istediğim her şeyi sundu: Müzik yapabilmek, hiç sıkılmadığım bir şehir ve tabii ki bir komünite.

Türkiye’deki LGBTİ+ komünitesiyle güçlü bir bağın var, onları cömertçe destekliyorsun. “All for love” adlı şarkında, “Değişim burada ve kuir.” diyorsun. Buradaki mücadeleyi nasıl değerlendiriyorsun?

Almanya’dan geldiğim için ayrıcalıklarımı derinden kabul ediyorum ve farklılıkların bilincindeyim. Burada kuir bir insan olarak, devlet tarafından uygulanan inanılmaz bir şiddetle karşı karşıyasınız; buradaki siyaset homofobik, transfobik ve kadın düşmanı. LGBTQIAlar gündelik hayatta tacize, sözlü ve fiziksel olarak saldırıya uğruyor ve bizi koruyacak hiçbir kurum yok. Bizi koruyacak yasalar yok. “Değişim burada ve kuir.”, direnişimizi ifade ediyor.

İnsanlar anlamadıklarından korkar. Ama mesele şu ki biz zaten buradayız. O “değişim” -ki buna propaganda demeyi seviyorlar- zaten burada. Biz zaten varız ve olmaya devam edeceğiz. Değişim biziz çünkü sevgimizi göstermemize izin vermeyen bir yerde sevgi doluyuz. Değişim bir süreç, bir gelişim. Dünyayı saf varlığımızla değiştiririz. Buradaki mücadele çok varoluşsal ve temel insan haklarını ısrarla, barışçıl bir şekilde savunan cesur insanlardan kesinlikle ilham alıyorum.

“Bir araya gelmek çok önemli çünkü uluslararası dayanışmaya ve mücadelelerimizi tek başımıza vermek zorunda kalmamamız gerektiğine gerçekten inanıyorum.”

Son klibin “Change”; Bulgarian Fund for Women, Bilitis Foundation tarafından desteklenmiş. Şarkıya adını veren “değişim”e giden yolda ön yargılı insanlara empati kurdurma ihtimali yarattığı için hem tatlı bir aşk hikâyesi hem de kuir komünitesinin direnişini gördüğümüz videonun hayata geçmiş olması çok değerli. Süreç nasıl gelişti?

Şarkıyı 15 dakika içinde yazdım. Belki de daha az sürdü. Geçen yaz kendimi Türkiyeli bir kadına deli gibi âşık olmuşken buldum ve bu çok canımı sıktı. Videonun gerçek değişim için mücadele ettiğine dikkat çekmek istedim ama çoğunlukla konsantre olamadım. Aklım, kalbim onunla doluydu. Açıkçası, çalışmadı. Haha. Ama feministler tarafından, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olan 25 Kasım protestolarına katılmak için Bulgaristan’a çağırıldığımda, -çünkü yarı Bulgar’ım ve oranın basınında da yer almıştım- kendimi yine, bu kez aşırı sağcı Bulgar milliyetçilerinin nefretiyle yüzleşirken buldum. Ama olduğum gibi, mutlulukla onları görmezden geldim. “All for love” şarkısını söyledim ve protestoyu küçük bir dans sahnesine dönüştürdüm.

Orada, video klibimin yönetmeni ve şimdi iyi bir arkadaşım olan Slava Doytcheva ile tanıştım. Bulgaristan’dan, kesinlikle harika, ödüllü bir lezbiyen yönetmen ve takip eden aylarda, benim için bir klip çekmesi fikrini konuştuk. Kendisine en çok konuşan şarkı olduğu için “Change”i seçen aslında oydu. Bulgarian Fund for Women ve benim kitle fonlamama bağış yapan cömert insanlar tarafından desteklendiğimiz için gerçekten çok şanslıydık. 

Aynı anda bin projeye dâhil olduğum için; Ukrayna’dan insanları tahliye etmeye yardım eden SAFEBOW adlı bir organizasyonda birlikte çalışırken, videoda partnerimi oynayan Rain Dove ile tanıştım. Klipte Rain’in olması açıkçası büyük olay çünkü Bulgaristan küçük bir ülke ve LGBTQIA topluluğu güçlü ancak sesi hiç duyulmuyorl. Bu biraz vahşi, uluslararası bir hikâye. Beni derin bir sevgiyle dolduruyor. Hâlâ bu kadar insanın bana inandığına ve hayalimi desteklediğine inanamıyorum. Bir araya gelmek çok önemli çünkü uluslararası dayanışmaya ve mücadelelerimizi tek başımıza vermek zorunda kalmamamız gerektiğine gerçekten inanıyorum. Çünkü sadece bu dünyaya sahibiz ve hepimiz onun üzerinde, birlikteyiz.

Röportaj: İlayda Güler
Fotoğraf: Sareh Oveysi